Cem, turnusal kâğıdı gibi
13 MART 2011
Biraz abarttığımı düşünmeniz mümkün. Yine de riske girmeyi göze alıp o tespiti yapmasam rahat edemeyeceğim:
Cem Yılmaz’ı izleyip onun esprilerine gülenlerle, hayatlarına Cem Yılmaz’ı hiç dahil etmemiş olanlar ve onun esprilerini anlamayanlar arasında ciddi fark olduğunu düşünüyorum…
TRT’den dostum nur içinde yatsın Rahmetli Canan Meray bana örnekleriyle anlatmıştı… ABD ve AB’de yapılmış, bizce de kabaca uygulanmış araştırmalardan söz etmiş ve örneğin, “Susam Sokağı”nı izleyen çocukların, izlememiş olanlardan ruhsal ve düşünsel açıdan çok daha fazla tekâmül etmiş oldukları tespit edilmişti…
Benzer bir tespit, Almanya’da ‘Şirinler’le (Schlümpfe) ilgili bir araştırmada ortaya çıkmıştı… Şirinler’i seyreden çocukların hiç seyretmemiş olanlara oranla daha zeki, daha akıllı, duyguları daha tekâmül etmiş oldukları iddia ediliyordu.
Albert Uderzo ile René Goscinny’nin Asterix’i için de benzer bir saptama yapıldığını yine Canan Meray dostumuzdan dinlemiştim…
Benim iddiam bir araştırmaya dayanmıyor… Ancak Cem Yılmaz benim için turnusol kâğıdı gibi… Zekâ testi, akıl ve anlayış derecesi ölçümleme aygıtı gibi bir şey…
Örneğin işe elaman alırken, ya da biriyle ahbaplığa başlamaya karar vermeden önce bir iki Cem Yılmaz sorusu sorulmasının, hatta bir CMYLMZ gösterisini birlikte izlemenin sınırsız yararı olabilir. Tabii ki önce de kendinizi aynı yönde sorguladıktan sonra…
Borusan Kocabıyık Vakfı’nın olağanüstü başarılı projesi (Şöhretler BİFO’yu yönetiyor) Perşembe akşamı Cem Yılmaz’ın ikinci kez bageti eline aldığı gösteri ile devam etti… Daha önce Ahmet Kocabıyık, Rahmi Koç, Bülent Eczacıbaşı belli bir bağış yaparak Borusan Filarmoni’yi (BİFO) yönetmişlerdi. Olayın geliri öğrenci burslarına gidiyor. Konuklar ücretsiz davet ediliyorlardı. O günlerde birkaç kez yazdım. Bu gösterinin ücretli olması gerekiyordu. Konuk falan bir yana, Borusan ailesi bile ücret verip girmeliydi.
Nihayet son iki Cem Yılmaz gösterisinde bunu yaptılar ve fona daha yüksek bir meblağ aktarıldı… Şimdi sıra ünlü lafta: “Don’t change the winning team”… (Kazanan takımı değiştirme!)… Cem’in şovu, en az Danny Kaye’in New York Philarmony’le yaptığı programlar kadar iyi…
Salon, (Kültür Bakanı Ertuğrul Günay dahil) biraz avam olacak ama kelimenin tam anlamıyla kapılıp gitti… İlk konserin dvd’si çıkmıştı. Umarız, bununki de çıkar ve daha geniş kitlelere yayılır…
Daha önce de belirtmiştim. Bir kez daha ifade edelim: Borusan bu işi ayda bir yapmalı. Cem’e gereken ücreti ödemeli. Gençlere ciddi indirim yapmalı. Yaşları ilerlemiş olanlardan büyük meblağlar alınmalı ve hem gençlere burs kaynağı büyütülmeli, hem de gençlere klasik müziği sevdirmeli…
‘Reklamın en büyük güncel sorunu’..
Türkiye’de hayli hayırlı ve iddialı bir iş yapan Murat Yurttaş, şirketinin 10’uncu yılını ilginç bir etkinlikle kutluyor. 15 Mart’ta Deniz Akademi’de 14.00 – 18.00 arası düzenlediği etkinliğin davetiyesini göndermiş. Diyor ki:
“Türk reklamcılığının ‘en büyük güncel sorununa’ odaklanacağız”…
Nedir Türk reklamcılığının en güncel sorunu? Yurttaş’ın etkinliğe koyduğu ad bir ip ucu veriyor: “Forum on Media Inflation…”
Ünlü perakendeci John Wannamaker’in şöyle dediği rivayet edilir: “Her yıl reklam kampanyalarına milyon dolarlar harcıyorum. Eminim ki bu paranın yarısı boşa gidiyor ancak hangi yarısının boşa gittiğini bilemiyorum.” Bu durum günümüzde artık geçerliliğini yavaş yavaş yitiriyor… Nasıl mı? Gelin Forum’a tartışın, öğrenin…
Sağtürk ve Şahin iyi iş yapmışlar
Birkaç gündür, ne yazık ki yeterince yaygın olduğunu söyleyemeyeceğim frekansta ilanlarla hayli ilginç bir kampanyaya tanıklık ediyoruz…
Dün Tan Sağtürk ve Tülin Şahin’e rastladım… Bir tür ‘cause related marketing’ (amaç odaklı pazarlama) bu… Amaç dünyanın dört bir yanında yeni doğan bebeklere tetanoz aşısı yapılması için yürütülen kampanyaya destek olmak… Sloganı, “Ben de varım!”…
Prima markasının yönlendirdiği bir iletişim çalışması. Unicef destek vermiş…
İlandan öğreniyoruz ki, Türkiye’de yeni doğan tetanozu tamamen önlenmiş. Bu kampanya ile Prima her satılan Pampers ve Prima karşılığında Unicef’e bir yeni doğan tetanos aşısı değerinde bağışta bulunacakmış…
Umarız Prima bizi kampanya sonuçları ile ilgili bilgilendirir. Dünyada ihtiyacı olan bebeklerin kazançlı çıkacağı kesin. Bir de Tan Sağtürk ve Tülin Şahin doğru bir iş yapıp kârlı çıkmışlar…
Bugün hoş şeylerden söz etmek istedik. Türkiye uzun bir süredir durmadan olumsuzluklardan söz edilmesine o kadar alışık ki; yadırganmış bile olabiliriz…
Cem Yılmaz’ı izleyip onun esprilerine gülenlerle, hayatlarına Cem Yılmaz’ı hiç dahil etmemiş olanlar ve onun esprilerini anlamayanlar arasında ciddi fark olduğunu düşünüyorum…
TRT’den dostum nur içinde yatsın Rahmetli Canan Meray bana örnekleriyle anlatmıştı… ABD ve AB’de yapılmış, bizce de kabaca uygulanmış araştırmalardan söz etmiş ve örneğin, “Susam Sokağı”nı izleyen çocukların, izlememiş olanlardan ruhsal ve düşünsel açıdan çok daha fazla tekâmül etmiş oldukları tespit edilmişti…
Benzer bir tespit, Almanya’da ‘Şirinler’le (Schlümpfe) ilgili bir araştırmada ortaya çıkmıştı… Şirinler’i seyreden çocukların hiç seyretmemiş olanlara oranla daha zeki, daha akıllı, duyguları daha tekâmül etmiş oldukları iddia ediliyordu.
Albert Uderzo ile René Goscinny’nin Asterix’i için de benzer bir saptama yapıldığını yine Canan Meray dostumuzdan dinlemiştim…
Benim iddiam bir araştırmaya dayanmıyor… Ancak Cem Yılmaz benim için turnusol kâğıdı gibi… Zekâ testi, akıl ve anlayış derecesi ölçümleme aygıtı gibi bir şey…
Örneğin işe elaman alırken, ya da biriyle ahbaplığa başlamaya karar vermeden önce bir iki Cem Yılmaz sorusu sorulmasının, hatta bir CMYLMZ gösterisini birlikte izlemenin sınırsız yararı olabilir. Tabii ki önce de kendinizi aynı yönde sorguladıktan sonra…
Borusan Kocabıyık Vakfı’nın olağanüstü başarılı projesi (Şöhretler BİFO’yu yönetiyor) Perşembe akşamı Cem Yılmaz’ın ikinci kez bageti eline aldığı gösteri ile devam etti… Daha önce Ahmet Kocabıyık, Rahmi Koç, Bülent Eczacıbaşı belli bir bağış yaparak Borusan Filarmoni’yi (BİFO) yönetmişlerdi. Olayın geliri öğrenci burslarına gidiyor. Konuklar ücretsiz davet ediliyorlardı. O günlerde birkaç kez yazdım. Bu gösterinin ücretli olması gerekiyordu. Konuk falan bir yana, Borusan ailesi bile ücret verip girmeliydi.
Nihayet son iki Cem Yılmaz gösterisinde bunu yaptılar ve fona daha yüksek bir meblağ aktarıldı… Şimdi sıra ünlü lafta: “Don’t change the winning team”… (Kazanan takımı değiştirme!)… Cem’in şovu, en az Danny Kaye’in New York Philarmony’le yaptığı programlar kadar iyi…
Salon, (Kültür Bakanı Ertuğrul Günay dahil) biraz avam olacak ama kelimenin tam anlamıyla kapılıp gitti… İlk konserin dvd’si çıkmıştı. Umarız, bununki de çıkar ve daha geniş kitlelere yayılır…
Daha önce de belirtmiştim. Bir kez daha ifade edelim: Borusan bu işi ayda bir yapmalı. Cem’e gereken ücreti ödemeli. Gençlere ciddi indirim yapmalı. Yaşları ilerlemiş olanlardan büyük meblağlar alınmalı ve hem gençlere burs kaynağı büyütülmeli, hem de gençlere klasik müziği sevdirmeli…
‘Reklamın en büyük güncel sorunu’..
Türkiye’de hayli hayırlı ve iddialı bir iş yapan Murat Yurttaş, şirketinin 10’uncu yılını ilginç bir etkinlikle kutluyor. 15 Mart’ta Deniz Akademi’de 14.00 – 18.00 arası düzenlediği etkinliğin davetiyesini göndermiş. Diyor ki:
“Türk reklamcılığının ‘en büyük güncel sorununa’ odaklanacağız”…
Nedir Türk reklamcılığının en güncel sorunu? Yurttaş’ın etkinliğe koyduğu ad bir ip ucu veriyor: “Forum on Media Inflation…”
Ünlü perakendeci John Wannamaker’in şöyle dediği rivayet edilir: “Her yıl reklam kampanyalarına milyon dolarlar harcıyorum. Eminim ki bu paranın yarısı boşa gidiyor ancak hangi yarısının boşa gittiğini bilemiyorum.” Bu durum günümüzde artık geçerliliğini yavaş yavaş yitiriyor… Nasıl mı? Gelin Forum’a tartışın, öğrenin…
Sağtürk ve Şahin iyi iş yapmışlar
Birkaç gündür, ne yazık ki yeterince yaygın olduğunu söyleyemeyeceğim frekansta ilanlarla hayli ilginç bir kampanyaya tanıklık ediyoruz…
Dün Tan Sağtürk ve Tülin Şahin’e rastladım… Bir tür ‘cause related marketing’ (amaç odaklı pazarlama) bu… Amaç dünyanın dört bir yanında yeni doğan bebeklere tetanoz aşısı yapılması için yürütülen kampanyaya destek olmak… Sloganı, “Ben de varım!”…
Prima markasının yönlendirdiği bir iletişim çalışması. Unicef destek vermiş…
İlandan öğreniyoruz ki, Türkiye’de yeni doğan tetanozu tamamen önlenmiş. Bu kampanya ile Prima her satılan Pampers ve Prima karşılığında Unicef’e bir yeni doğan tetanos aşısı değerinde bağışta bulunacakmış…
Umarız Prima bizi kampanya sonuçları ile ilgili bilgilendirir. Dünyada ihtiyacı olan bebeklerin kazançlı çıkacağı kesin. Bir de Tan Sağtürk ve Tülin Şahin doğru bir iş yapıp kârlı çıkmışlar…
Bugün hoş şeylerden söz etmek istedik. Türkiye uzun bir süredir durmadan olumsuzluklardan söz edilmesine o kadar alışık ki; yadırganmış bile olabiliriz…