Cem Yılmaz solda sıfır kalır…
09 HAZİRAN 2012
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, Darbe Komisyonu üyelerini ağırlarken, “Bugünkü çamaşır dünkü güneşle kurutulmaz” demiş. Güzel laf… Erol Evgin’den duymuştum: “Aşkın yarısı şovdur”… Siyasetin de yarısı şov değil mi! Öyle de olmalı. Çünkü renksiz, ruhsuz, tuzsuz tarhana gibi lezzetsiz kotarılan ne kadar iş varsa, hayat o kadar yük bindiriyor insana. Cem Yılmaz da bir keresinde elini öpüp Süleyman Bey’e demişti ki: “Siz bizden büyüksünüz vallahi… Bizim hedef kitlemiz binlerle ifade ediliyor; ama sizinki öyle mi?..”
Tabii ki Sayın Demirel, eksik bırakmadığı şovunun yanı sıra çok doğru saptamalar da yapıyor:
“Her hal ve şartta darbeler kötüdür ve bir daha asla böyle dönemler yaşanmasın. Çünkü 60 ihtilâli olmasaydı, Türkiye bugün farklı bir yerde olurdu. Eğer ülke Başbakanını asmış olmasaydı…”
Şu cümlelerin altına imzasını koymaktan çekinen olur mu acaba? Belki şöyle bir şerh düşebilirdik: İhtilâl değil darbe…
2003 seçimlerinin ardından yayımlanan NPQ Türkiye’nin ‘2010 Türkiyesi’ni öngörmeye çalışan özel sayısını değerlendirmeleri için, geçen yıl Erkan Mumcu ve Mensur Akgün’den makale talep etmiştik. İkisi de çok ‘sıkı’ yorumlar yapmıştı.
Sayın Demirel’in ifade ettiği “Eğer ülke Başbakanını asmış olmasaydı…” ifadesini Erkan Mumcu, 60 darbesi ve Yassıada yargılamaları için ayrı bir bahis açılması gerektiğini belirterek, o dönemin kırılan fayına şu kısa ve net cümleyle dikkat çekmişti: “Araya kan girdi.”
Hakikat, insanı olduğu gibi toplumları da yaralıyor.
O zaman geleceği öngörebilmek, düşünen her insanın görevi haline geliyor. Mevcut durumu sadece eleştirip, ‘fikir’ namına tek cümle üretmeyip, yerden yere çalanlar ve ‘İki cihanda lekeli komisyonlar’dan söz edip, bu ülkenin duygu haritasına soluğunu katmış olan Sezen Aksu’ya laf çakmayı deneyenler de dahil olmak üzere herkesin ‘geleceğimize dair’ realite ile bağ kurabilen sözü olmalı. Doğru ya da yanlış…
Anadolu’ya geçmek…
Hani Kurtuluş Savaşı yıllarının ünlü deyişi vardır: “Anadolu’ya geçmek!”.. Ne kadar çok manayı içinde taşırmış. İçinde bulunduğu kültür ikliminden sürekli müşteki ecnebi aydın taifesinin çemkirmesinden bunaldığınızda; kalabalık arasında yalnızlık çektiğinizde; ülkenin dolayısıyla kendiniz ve yakın çevrenizin geleceğinden endişe ettiğiniz zamanlarda, şöyle bir ‘Anadolu’ya geçmenizde’, büyük yarar var…
Perşembe günü Konya’daydım. Marketing Türkiye’nin Genel Yayın Yönetmeni Günseli Özen Ocakoğlu davet etmişti. Benim de hasbelkader yayın kurulunda bunduğum Marketing Anadolu dergisinin Konya lansmanı vardı. Ev sahipleri Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk ve Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölüm Başkanı ve Konya Reklamcılar Derneği Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Altunbaş İstanbul’dan gelenlere hiç yabancılık çektirmediler. Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek ve Selçuklu Belediyesi Başkanı Uğur İbrahim Altay inanılmaz işler yapıyorlar oralarda. Tahir Bey’in onarttığı Sille’deki kiliseyi görmemek bir eksiklik. Tabanlıoğlu’na yaptırılan devasa Kültür Merkezi ise Konya’nın kültürel ziynet eşyası olma yolunda…
Öğle yemeğini Kule’nin dönen restoranında İttifak Holding verdi. Her zaman küllerinden doğmayı başarmış Kombassan’ın Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Şahin ise müthiş bir ‘geri dönüş’ hikayesi anlattı.
Benden tavsiye; keyfiniz kaçarsa ‘Anadolu’ya geçin!’… Açılırsınız…
Denizbank yeni ufuklara yelken açmaya hazır...
Dün Denizbank hisselerinin Dexia tarafından dünyanın en büyük finans kuruluşlarından Sberbank’a devri anlaşması ile ilgili töreni Denizbank Yönetim Kurulu Üyesi, eski Bakanlarımızdan Ayfer Yılmaz Hanım, Rixos’un patronu Fettah Tamince ve Sembol İnşaat’ın Başkanı Aytekin Gültekin ile birlikte izledik.
Üçünün de yapılan açıklamalara getirdikleri yorumlar çok ilginç ve ufuk açıcıydı. Rusya’nın finans yapısının yarısını kontrol eden Sberbank’ın yıllarca Bakanlık da yapmış, Rusya’nın en etkili üçüncü adamı olarak bilinen CEO’su Herman Gref’in Tamince ve Gültekin’den ‘iş ortağımız’ diye söz etmesi de ilginçti.
“Bankayı teknolojisi ve maddi değerinden çok insanları ve yönetimi yüzünden aldık” diyen Gref, Genel Müdür Hakan Ateş ve ekibini uzun yıllar Bankanın başında görmek istediklerini ima etti.
Küreselleşme böyle bir şey olmalı, diye düşündüm bir an. Bir Rus devi bir Belçika – Fransız şirketinden bir Türk bankasının hisselerini devralırken, İstanbul’da bir tören düzenliyor. İş dünyasının gözü de kalbi de oradaydı dün…
Tabii ki Sayın Demirel, eksik bırakmadığı şovunun yanı sıra çok doğru saptamalar da yapıyor:
“Her hal ve şartta darbeler kötüdür ve bir daha asla böyle dönemler yaşanmasın. Çünkü 60 ihtilâli olmasaydı, Türkiye bugün farklı bir yerde olurdu. Eğer ülke Başbakanını asmış olmasaydı…”
Şu cümlelerin altına imzasını koymaktan çekinen olur mu acaba? Belki şöyle bir şerh düşebilirdik: İhtilâl değil darbe…
2003 seçimlerinin ardından yayımlanan NPQ Türkiye’nin ‘2010 Türkiyesi’ni öngörmeye çalışan özel sayısını değerlendirmeleri için, geçen yıl Erkan Mumcu ve Mensur Akgün’den makale talep etmiştik. İkisi de çok ‘sıkı’ yorumlar yapmıştı.
Sayın Demirel’in ifade ettiği “Eğer ülke Başbakanını asmış olmasaydı…” ifadesini Erkan Mumcu, 60 darbesi ve Yassıada yargılamaları için ayrı bir bahis açılması gerektiğini belirterek, o dönemin kırılan fayına şu kısa ve net cümleyle dikkat çekmişti: “Araya kan girdi.”
Hakikat, insanı olduğu gibi toplumları da yaralıyor.
O zaman geleceği öngörebilmek, düşünen her insanın görevi haline geliyor. Mevcut durumu sadece eleştirip, ‘fikir’ namına tek cümle üretmeyip, yerden yere çalanlar ve ‘İki cihanda lekeli komisyonlar’dan söz edip, bu ülkenin duygu haritasına soluğunu katmış olan Sezen Aksu’ya laf çakmayı deneyenler de dahil olmak üzere herkesin ‘geleceğimize dair’ realite ile bağ kurabilen sözü olmalı. Doğru ya da yanlış…
Anadolu’ya geçmek…
Hani Kurtuluş Savaşı yıllarının ünlü deyişi vardır: “Anadolu’ya geçmek!”.. Ne kadar çok manayı içinde taşırmış. İçinde bulunduğu kültür ikliminden sürekli müşteki ecnebi aydın taifesinin çemkirmesinden bunaldığınızda; kalabalık arasında yalnızlık çektiğinizde; ülkenin dolayısıyla kendiniz ve yakın çevrenizin geleceğinden endişe ettiğiniz zamanlarda, şöyle bir ‘Anadolu’ya geçmenizde’, büyük yarar var…
Perşembe günü Konya’daydım. Marketing Türkiye’nin Genel Yayın Yönetmeni Günseli Özen Ocakoğlu davet etmişti. Benim de hasbelkader yayın kurulunda bunduğum Marketing Anadolu dergisinin Konya lansmanı vardı. Ev sahipleri Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk ve Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölüm Başkanı ve Konya Reklamcılar Derneği Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Altunbaş İstanbul’dan gelenlere hiç yabancılık çektirmediler. Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek ve Selçuklu Belediyesi Başkanı Uğur İbrahim Altay inanılmaz işler yapıyorlar oralarda. Tahir Bey’in onarttığı Sille’deki kiliseyi görmemek bir eksiklik. Tabanlıoğlu’na yaptırılan devasa Kültür Merkezi ise Konya’nın kültürel ziynet eşyası olma yolunda…
Öğle yemeğini Kule’nin dönen restoranında İttifak Holding verdi. Her zaman küllerinden doğmayı başarmış Kombassan’ın Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Şahin ise müthiş bir ‘geri dönüş’ hikayesi anlattı.
Benden tavsiye; keyfiniz kaçarsa ‘Anadolu’ya geçin!’… Açılırsınız…
Denizbank yeni ufuklara yelken açmaya hazır...
Dün Denizbank hisselerinin Dexia tarafından dünyanın en büyük finans kuruluşlarından Sberbank’a devri anlaşması ile ilgili töreni Denizbank Yönetim Kurulu Üyesi, eski Bakanlarımızdan Ayfer Yılmaz Hanım, Rixos’un patronu Fettah Tamince ve Sembol İnşaat’ın Başkanı Aytekin Gültekin ile birlikte izledik.
Üçünün de yapılan açıklamalara getirdikleri yorumlar çok ilginç ve ufuk açıcıydı. Rusya’nın finans yapısının yarısını kontrol eden Sberbank’ın yıllarca Bakanlık da yapmış, Rusya’nın en etkili üçüncü adamı olarak bilinen CEO’su Herman Gref’in Tamince ve Gültekin’den ‘iş ortağımız’ diye söz etmesi de ilginçti.
“Bankayı teknolojisi ve maddi değerinden çok insanları ve yönetimi yüzünden aldık” diyen Gref, Genel Müdür Hakan Ateş ve ekibini uzun yıllar Bankanın başında görmek istediklerini ima etti.
Küreselleşme böyle bir şey olmalı, diye düşündüm bir an. Bir Rus devi bir Belçika – Fransız şirketinden bir Türk bankasının hisselerini devralırken, İstanbul’da bir tören düzenliyor. İş dünyasının gözü de kalbi de oradaydı dün…