CHP ağır risk alıyor
20 MART 2011
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilginç seçim stratejisi tüm hızıyla devam ediyor… Stratejinin bel kemiğini iki ‘yaklaşım’ oluşturuyor: 1. Başbakan Tayyip Erdoğan’ı kızdırıp dengesini bozmak; bu şekilde aklına geleni söylemesini sağlamak… 2. Gündemi AK Parti’ye belirletmemek; ortay atılan ‘provokatif’ projelerle AK Parti’yi CHP gündemini konuşmaya zorlamak…
CHP’nin ‘koz’ olarak gördüğü siyasi iletişim yönetimi böyle özetlenebilir. Kısmen başarılı oldukları iddia edilebilir. Başbakan sinirlenmemeyi başarıyor şu sıra. Ancak gündem öyle veya böyle CHP’de… “Palavra, sallamaca, desteksiz atmaca” falan diyorlar ama, ciddiye alıp tartışıyorlar…
Bu arada Kılıçdaroğlu sınırları iyice zorlamada. Örneğin gazetelerin birinci sayfadan anonsladıkları şu haber: “CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçmenlere seslenerek ‘Sonraki seçimlerde kalplerinizdeki, akıllarınızdaki partiye oy verebilmek için bu seçimlerde CHP’ye oy verin, iktidara gelip seçim barajını yüzde 5’e düşürelim’ dedi.”
Gözlerime inanamadım… Örneğin BDP’lilere ne demiş oluyor Kemal Bey? “Bize oy verin biz de gelecek seçimlerde sizin rahat rahat Meclis’e girmenize destek olalım…” Ben mi yanlış hatırlıyorum… SHP’yi eriten stratejilerden biri benzer bir strateji değil miydi?..
Kamu diplomasisi Libya’da devrede…
Güvenlik Konseyi’nin Libya’ya müdahale kararı ve bu kararın uygulanmasında Fransa ve onun ‘sempatik eşine rağmen bir türlü sempatik bulamadığım’ Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin başı çekmesi beni neden rahatsız ediyor?..
Albay Kaddafi’yi çok sevip destekliyor muyum? Hayır… Kaddafi’nin isyancılara uyguladığı şiddet pek mi hoşuma gidiyor? Bin kere hayır!..
Peki, bu rahatsızlığımın nedeni ne ola? Batı’nın fırsatçılığı mı? Yoksa işin ‘zavallı isyancıları’ korumakla ilgisinin bulunmaması; başta Fransa olmak üzere ilgili ülkelerin Libya petrollerine göz dikmiş oldukları ‘hissine’ kapılmış olmam mı?.. Sarkozy’nin bizimle ilgili sık sık ‘kıllık’ etmiş olması mı? Yoksa hepsi birden mi?
Bugünlerde ‘kamu diplomasisi’ devreye girecek ve ilgili devletlerin iletişim stratejistleri, bu harekâtın “Barış, huzur, demokrasi ve ülke refahı” için gerçekleştirilmiş olduğuna halkları inandırmaya çalışacaklar… Biz de bu gelişimi ‘ilgiyle’ izleyeceğiz…
Otobüs, şirketlerin üzerine devrilebilir…
Feci bir kaza… Hayli dramatik… 4 kişi vefat ediyor. 33 kişi yaralı… Ve ortada iki firmanın yönetmesi gereken ciddi bir kriz…
Şirketlerden biri Antalya’da düzenledikleri bir toplantı için yöneticileri ve çalışanlarını otobüsle Antalya’ya gönderen Yurtiçi Kargo… Şirketin web sitesinde hiç değilse haberi şöyle verilmiş:
“Basın Duyurusu: 18-20 Mart tarihleri arasında Antalya'da gerçekleştirmeyi planladığımız ‘Yıllık Başarı Değerlendirme Toplantısı’na katılmak üzere 17 Mart 2011 tarihinde İstanbul-Antalya seferini yapmak üzere İstanbul'dan yola çıkan yolcu otobüsü Isparta-Antalya Karayolu'nun Tüneller mevkisinde kaza yapmıştır. Kaza sonucu 4 çalışanımız hayatını kaybetmiş, 25 çalışanımız yaralanmış ve 10 çalışanımız gitmiş oldukları hastanelerde ayakta tedavi edilerek taburcu olmuştur. Acımız sonsuzdur. Saygılarımızla, Yurtiçi Kargo Servisi A.Ş. Yönetim Kurulu”
Bu bile iyi bir başlangıç. Kriz iletişimi gereklerinden ilki… Fotoğraflardan anlaşılan söz konusu otobüs, Pamukkale Turizm’e ait… Bu şirketin web sitesinde ise tık yok… Medyaya da bir açıklama yapılmamış…
Kriz iletişimini hatmetmek gerekmiyor… Bu işi en iyi uçak şirketleri bilir… İnternete girip baksalar ipuçlarını elde edecekler… Bu basit fakat hayati kurallar şöyle sıralanabilir: 1. Birinci elden ve sık sık (mesela 3 saatte bir) medyayı bilgilendirin. Sakın ört bas etmeye kalkmayın. Sorulabilecek her soruyu sorulmadan yanıtla (mesela, neden çalışanlarınızı uçakla göndermediniz, gibi). 2. Bir tek ve en üst düzeyde sözcü belirle ve sadece o konuşsun. 3. Hasarı tespit et ve mutlaka bir şekilde tazmin etmeye tarafların seni affetmesini sağlamaya çalış 4. Kimseyi suçlama 5. Kriz iyice soğuyana kadar ortadan kaybolma…
Bu beş adım atılmazsa ne olur? Yanıt çok basit. Bu kez itibar hasara uğrar. Onca yıllık birikime yazık olur. Her iki şirket bir an öce gereken adımları atmalılar…
Not: Dünkü yazımızda Effie ödüllerinde en başarılı ilk beş ajansın listesini verirken 5’inci ajans ‘düşmüş’… Beşli liste şöyle: 1. Medina Turgul DDB 16 P. 2. Rabarba 11 P. 3. TBWA\İstanbul 8 P. 4. Güzel Sanatlar Saatchi& Saatchi 6 P. 4. Grey İstanbul 6 P.
CHP’nin ‘koz’ olarak gördüğü siyasi iletişim yönetimi böyle özetlenebilir. Kısmen başarılı oldukları iddia edilebilir. Başbakan sinirlenmemeyi başarıyor şu sıra. Ancak gündem öyle veya böyle CHP’de… “Palavra, sallamaca, desteksiz atmaca” falan diyorlar ama, ciddiye alıp tartışıyorlar…
Bu arada Kılıçdaroğlu sınırları iyice zorlamada. Örneğin gazetelerin birinci sayfadan anonsladıkları şu haber: “CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçmenlere seslenerek ‘Sonraki seçimlerde kalplerinizdeki, akıllarınızdaki partiye oy verebilmek için bu seçimlerde CHP’ye oy verin, iktidara gelip seçim barajını yüzde 5’e düşürelim’ dedi.”
Gözlerime inanamadım… Örneğin BDP’lilere ne demiş oluyor Kemal Bey? “Bize oy verin biz de gelecek seçimlerde sizin rahat rahat Meclis’e girmenize destek olalım…” Ben mi yanlış hatırlıyorum… SHP’yi eriten stratejilerden biri benzer bir strateji değil miydi?..
Kamu diplomasisi Libya’da devrede…
Güvenlik Konseyi’nin Libya’ya müdahale kararı ve bu kararın uygulanmasında Fransa ve onun ‘sempatik eşine rağmen bir türlü sempatik bulamadığım’ Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin başı çekmesi beni neden rahatsız ediyor?..
Albay Kaddafi’yi çok sevip destekliyor muyum? Hayır… Kaddafi’nin isyancılara uyguladığı şiddet pek mi hoşuma gidiyor? Bin kere hayır!..
Peki, bu rahatsızlığımın nedeni ne ola? Batı’nın fırsatçılığı mı? Yoksa işin ‘zavallı isyancıları’ korumakla ilgisinin bulunmaması; başta Fransa olmak üzere ilgili ülkelerin Libya petrollerine göz dikmiş oldukları ‘hissine’ kapılmış olmam mı?.. Sarkozy’nin bizimle ilgili sık sık ‘kıllık’ etmiş olması mı? Yoksa hepsi birden mi?
Bugünlerde ‘kamu diplomasisi’ devreye girecek ve ilgili devletlerin iletişim stratejistleri, bu harekâtın “Barış, huzur, demokrasi ve ülke refahı” için gerçekleştirilmiş olduğuna halkları inandırmaya çalışacaklar… Biz de bu gelişimi ‘ilgiyle’ izleyeceğiz…
Otobüs, şirketlerin üzerine devrilebilir…
Feci bir kaza… Hayli dramatik… 4 kişi vefat ediyor. 33 kişi yaralı… Ve ortada iki firmanın yönetmesi gereken ciddi bir kriz…
Şirketlerden biri Antalya’da düzenledikleri bir toplantı için yöneticileri ve çalışanlarını otobüsle Antalya’ya gönderen Yurtiçi Kargo… Şirketin web sitesinde hiç değilse haberi şöyle verilmiş:
“Basın Duyurusu: 18-20 Mart tarihleri arasında Antalya'da gerçekleştirmeyi planladığımız ‘Yıllık Başarı Değerlendirme Toplantısı’na katılmak üzere 17 Mart 2011 tarihinde İstanbul-Antalya seferini yapmak üzere İstanbul'dan yola çıkan yolcu otobüsü Isparta-Antalya Karayolu'nun Tüneller mevkisinde kaza yapmıştır. Kaza sonucu 4 çalışanımız hayatını kaybetmiş, 25 çalışanımız yaralanmış ve 10 çalışanımız gitmiş oldukları hastanelerde ayakta tedavi edilerek taburcu olmuştur. Acımız sonsuzdur. Saygılarımızla, Yurtiçi Kargo Servisi A.Ş. Yönetim Kurulu”
Bu bile iyi bir başlangıç. Kriz iletişimi gereklerinden ilki… Fotoğraflardan anlaşılan söz konusu otobüs, Pamukkale Turizm’e ait… Bu şirketin web sitesinde ise tık yok… Medyaya da bir açıklama yapılmamış…
Kriz iletişimini hatmetmek gerekmiyor… Bu işi en iyi uçak şirketleri bilir… İnternete girip baksalar ipuçlarını elde edecekler… Bu basit fakat hayati kurallar şöyle sıralanabilir: 1. Birinci elden ve sık sık (mesela 3 saatte bir) medyayı bilgilendirin. Sakın ört bas etmeye kalkmayın. Sorulabilecek her soruyu sorulmadan yanıtla (mesela, neden çalışanlarınızı uçakla göndermediniz, gibi). 2. Bir tek ve en üst düzeyde sözcü belirle ve sadece o konuşsun. 3. Hasarı tespit et ve mutlaka bir şekilde tazmin etmeye tarafların seni affetmesini sağlamaya çalış 4. Kimseyi suçlama 5. Kriz iyice soğuyana kadar ortadan kaybolma…
Bu beş adım atılmazsa ne olur? Yanıt çok basit. Bu kez itibar hasara uğrar. Onca yıllık birikime yazık olur. Her iki şirket bir an öce gereken adımları atmalılar…
Not: Dünkü yazımızda Effie ödüllerinde en başarılı ilk beş ajansın listesini verirken 5’inci ajans ‘düşmüş’… Beşli liste şöyle: 1. Medina Turgul DDB 16 P. 2. Rabarba 11 P. 3. TBWA\İstanbul 8 P. 4. Güzel Sanatlar Saatchi& Saatchi 6 P. 4. Grey İstanbul 6 P.