CHP bir fırsatı daha kaçırmak üzere
23 Eylül 2017 - Yeni Şafak
Barzani’nin referandum konusunda ucu görülmeyen karanlık bir tünelde bölgeyi sürüklemeye devam etmesi, tüm çehresiyle medyada ve uluslararası ilişkiler platformlarında tartışılırken, biz de olayın iletişim boyutuna bir göz atalım dedik…
Türkiye’de ve dünyada herhalde pek az konuda bu kadar geniş bir ittifak sağlanabilmiştir. Barzani’nin bu durumu görmek istememesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyişiyle intiharla eşdeğer. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bizce ABD’de elde ettiği en büyük iletişim zaferi de Barzani’nin referandumu konusunda elde edilen ortak tutumdur.
Bilindiği üzere politika ittifaklar üzerine kurulur ve ittifaklar aynı fikirde olanlarla değil tam olarak aynı fikirde olmadıklarınızla kurulduğu zaman sizi sonuca taşır. Bize göre Türkiye’nin liderliğini yaptığı ittifak grubunda kimlerin bulunduğu bilinmektedir. Peki, Barzani’nin müttefikleri kimlerdir acaba? PKK mı? PYD, YPG mi?.. Kim?…
Bu konuda ana muhalefet partisinin de önünde fırsatlar vardır (vardı)… Milli mutabakatın bu kadar yoğun yaşandığı, Türkiye’nin güvenliğinin masaya yatırıldığı bir konu üzerine, bir CHP standardı haline gelmiş olan “getirsinler içeriğine bir bakalım; ondan sonra duruş belirleriz” tavrını sürdürmek nasıl bir talihsizliktir… İlle de iktidarın söylediği her şeyin arkasına bir kulp takmak gibi bir yaklaşım sergilemek istiyorsanız, etkili muhalefetin yolu, daha iyisini daha ilerisini önermekten geçer. Daha büyük havaalanı, daha geniş yollar, daha hızlı trenler, daha güçlü metro hatları, daha millî enerji politikaları vs.
Millî mutabakatın bu kadar belirgin olarak ortaya çıktığı bir konuda muhalefetin, “Hele bir bakalım” muhabbeti, hayli komik kaçmıyor mu?
Denizbank çıtayı yükseltti
Perşembe akşamı Türkiye’de benzerine ender rastlanan bir organizasyona tanık olduk. Rusya’nın bir numarası ve dünyanın en büyük bankalarından Sberbank tarafından satın alındıktan sonra yönetimi tamamen bankanın başarılı CEO’su Hakan Ateş ve yönetim ekibine bırakılmış olan Denizbank, 20’nci kuruluş yıldönümünü kutluyordu.
Zorlu Performans Sanatları Merkezi (PSM) ve içindeki çeşitli mekânlarda düzenlenen etkinliğe 2.200 davetli katıldı. İş, sanat ve spor dünyasının önde gelen isimleri oradaydı. En az Rus Kızıl Ordu Korosu, Tarkan ve Ajda Pekkan’ın konserleri kadar ilgi çeken gösterilerden biri de modern bale sanatçılarının dev perdeye yansıtılan dansları ve gölgeleriyle Denizbank’ın tarihini simgelemeleriydi.
Protokol, akıllıca bir hareketle ön tarafa değil, salonun ortasına doğru birinci bloğun arkasına alınmış; önce gelenin ön taraflara oturabildiği bir yer numarası dağıtım sistemi uygulanmıştı. Böylece hiç kimse alınganlık gösteremedi.
Bale ve ışık şovundan sonra “My way” adlı parçayı Frank Sinatra kadar iyi seslendiren (bu arada eski bir radyo sanatçısı olduğunu hatırlatalım) Hakan Ateş, bankayı özelleştirmeden ilk devralan Ahmet Zorlu’yu, onun hisseleri ciddi bir kârla devrettiği Dexia’nın o zamanki CEO’su Axel Miller’ı ve nihayet onun da yine büyüterek ve kârlılığı artırarak devrettiği Sberbank’ın CEO’su Herman Gref’i tek tek çağırıp onurlandırarak son derece önemli bir vefa örneği sergiledi… Bu üç lider de Hakan Ateş’in liderliğini öve öve bitiremediler. Türkiye’yi ikinci vatanı olarak gören Gref’in, Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir toplantı sırasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alma sözü veren Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözünü ne zaman tutacağını beklediğini ifade etmesi, salonda alkışlarla karşılandı…
Tarkan’ın bazı parçaları Kızıl Ordu korosunun eşliğinde söylemesi ve sahnenin birden arkaya doğru açılarak 2.000 kişinin rahatlıkla sığacağı dev bir kulisin ortaya çıkması ve benden bir yaş büyük olmasına rağmen, benden en az 30 yaş daha genç duran Ajda Pekkan’ın bu kulisin en dibine kurulmuş yüksek sahnede verdiği konser, geceye ayrı bir heyecan kattı.
Denizbank çıtayı hayli yükseklere çıkarmış oldu. Sıfır hatayla böyle karmaşık bir organizasyonun altından kalkmayı başardıkları için Ateş ve ekibini kutluyor, nice yıllar diliyoruz.
Türkiye’de ve dünyada herhalde pek az konuda bu kadar geniş bir ittifak sağlanabilmiştir. Barzani’nin bu durumu görmek istememesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyişiyle intiharla eşdeğer. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bizce ABD’de elde ettiği en büyük iletişim zaferi de Barzani’nin referandumu konusunda elde edilen ortak tutumdur.
Bilindiği üzere politika ittifaklar üzerine kurulur ve ittifaklar aynı fikirde olanlarla değil tam olarak aynı fikirde olmadıklarınızla kurulduğu zaman sizi sonuca taşır. Bize göre Türkiye’nin liderliğini yaptığı ittifak grubunda kimlerin bulunduğu bilinmektedir. Peki, Barzani’nin müttefikleri kimlerdir acaba? PKK mı? PYD, YPG mi?.. Kim?…
Bu konuda ana muhalefet partisinin de önünde fırsatlar vardır (vardı)… Milli mutabakatın bu kadar yoğun yaşandığı, Türkiye’nin güvenliğinin masaya yatırıldığı bir konu üzerine, bir CHP standardı haline gelmiş olan “getirsinler içeriğine bir bakalım; ondan sonra duruş belirleriz” tavrını sürdürmek nasıl bir talihsizliktir… İlle de iktidarın söylediği her şeyin arkasına bir kulp takmak gibi bir yaklaşım sergilemek istiyorsanız, etkili muhalefetin yolu, daha iyisini daha ilerisini önermekten geçer. Daha büyük havaalanı, daha geniş yollar, daha hızlı trenler, daha güçlü metro hatları, daha millî enerji politikaları vs.
Millî mutabakatın bu kadar belirgin olarak ortaya çıktığı bir konuda muhalefetin, “Hele bir bakalım” muhabbeti, hayli komik kaçmıyor mu?
Denizbank çıtayı yükseltti
Perşembe akşamı Türkiye’de benzerine ender rastlanan bir organizasyona tanık olduk. Rusya’nın bir numarası ve dünyanın en büyük bankalarından Sberbank tarafından satın alındıktan sonra yönetimi tamamen bankanın başarılı CEO’su Hakan Ateş ve yönetim ekibine bırakılmış olan Denizbank, 20’nci kuruluş yıldönümünü kutluyordu.
Zorlu Performans Sanatları Merkezi (PSM) ve içindeki çeşitli mekânlarda düzenlenen etkinliğe 2.200 davetli katıldı. İş, sanat ve spor dünyasının önde gelen isimleri oradaydı. En az Rus Kızıl Ordu Korosu, Tarkan ve Ajda Pekkan’ın konserleri kadar ilgi çeken gösterilerden biri de modern bale sanatçılarının dev perdeye yansıtılan dansları ve gölgeleriyle Denizbank’ın tarihini simgelemeleriydi.
Protokol, akıllıca bir hareketle ön tarafa değil, salonun ortasına doğru birinci bloğun arkasına alınmış; önce gelenin ön taraflara oturabildiği bir yer numarası dağıtım sistemi uygulanmıştı. Böylece hiç kimse alınganlık gösteremedi.
Bale ve ışık şovundan sonra “My way” adlı parçayı Frank Sinatra kadar iyi seslendiren (bu arada eski bir radyo sanatçısı olduğunu hatırlatalım) Hakan Ateş, bankayı özelleştirmeden ilk devralan Ahmet Zorlu’yu, onun hisseleri ciddi bir kârla devrettiği Dexia’nın o zamanki CEO’su Axel Miller’ı ve nihayet onun da yine büyüterek ve kârlılığı artırarak devrettiği Sberbank’ın CEO’su Herman Gref’i tek tek çağırıp onurlandırarak son derece önemli bir vefa örneği sergiledi… Bu üç lider de Hakan Ateş’in liderliğini öve öve bitiremediler. Türkiye’yi ikinci vatanı olarak gören Gref’in, Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir toplantı sırasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alma sözü veren Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözünü ne zaman tutacağını beklediğini ifade etmesi, salonda alkışlarla karşılandı…
Tarkan’ın bazı parçaları Kızıl Ordu korosunun eşliğinde söylemesi ve sahnenin birden arkaya doğru açılarak 2.000 kişinin rahatlıkla sığacağı dev bir kulisin ortaya çıkması ve benden bir yaş büyük olmasına rağmen, benden en az 30 yaş daha genç duran Ajda Pekkan’ın bu kulisin en dibine kurulmuş yüksek sahnede verdiği konser, geceye ayrı bir heyecan kattı.
Denizbank çıtayı hayli yükseklere çıkarmış oldu. Sıfır hatayla böyle karmaşık bir organizasyonun altından kalkmayı başardıkları için Ateş ve ekibini kutluyor, nice yıllar diliyoruz.