CHP Lideri, ölçüyor mu acaba?..
10 Mart 2018 - Yeni Şafak
Siyasî iletişimin temel unsurlarından biridir: O iletişimin mutlaka bir hedefi olması gerekir. Bu nedenle ABD başkanlarının her siyasi söylem ya da aksiyon sonrası ‘toplum üzerindeki etki’ araştırması yaptırmaları boşuna değildir.
Benzer bir yaklaşımı AK Parti’nin sergilediğini biliyoruz. AK Parti, Türkiye’de kamuoyu, kamu vicdanı (Bu ikisi arasındaki farkı fark etmeden siyaset yapılamaz) ve de seçmen tercihi konusunda sürekli nabız tutmaktadır. Acaba CHP bu konuda nasıl bir yol izliyor dersiniz?...
Mesela, Kontrollü Darbe söylemi hedef kitleyi nasıl etkilemiştir; ya da “Türkiye’de can ve mal güvenliği yoktur” iddiası… “Afrin’e girmeyelim” uyarısı… Mehmetçikle omuz omuza savaşa ÖSO için “El Kaide uzantısı” iddiası… Mesela bu hafta içinde sayın Genel Başkanın yaptığı “Türkiye bir hukuk devleti değildir” saptaması…
Bütün bu iddiaların Batılı medya ve bazı yönetici ya da güç odaklarınca hoşnutlukla takip edildiği açıktır. Onlar da aynı söylemleri dile getirip durmaktadırlar çünkü. Ancak bu söylemlerin ve de ‘Seçim İttifakı’ konusundaki tutumun nasıl bir etki yaptığı, ayrı bir araştırma konusudur…
Bir başka örnek de, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP tüzük kurultayında söyledikleridir: “Halen parti kültürünü hak ettiği oranda partiye yerleştiremedim. 'Ben yoksam parti de yok' anlayışı egemen olan arkadaşlarımız var. Açık ve net şunu söylüyorum. ‘Ben yoksam parti de yok’ diyenler, kapı burada çıkıp gidebilirler"…
Kılıçdaroğlu onca ‘demokratlık’ söylemine karşılık TV programlarına katılan milletvekillerine de bugüne kadar sesini çıkarmadığını ancak bundan sonra izin almadan ekranlara çıkıyorlarsa partide yerleri olmayacağını da söylemiş…
CHP’den kaç puan daha gitti dersiniz?..
Bir A101 hikâyesi…
Dün iki yönetici ile görüşme fırsatı buldum. İkisi de A101’den. Erhan Bostan firmanın CEO’su, Cem Maltaş da onun Satın alma ve Pazarlamadan sorumlu yardımcısı…
Aşağıya, sohbette geçen rakam ve tespitlerden bazı örnekler vereceğim. Eminim siz de aynı duyguya kapılacaksınız: “Allah Allah, böylesine büyük bir başarı öyküsüne neden vakıf değiliz acaba?”…
Somut bilgiler şöyle:
- Türkiye’nin en hızlı büyüyen perakende zinciri.
- “En Çok İstihdam Sağlayan”, “En Çok Engelli İstihdamı Sağlayan” ve “En Çok Kadın İstihdamı Sağlayan” kategorilerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı değerlendirmesine göre Türkiye birincisi.
- Türkiye’nin en çok kadın çalıştıran şirketi. (36.000 çalışanın %44’ü kadın.)
- Türkiye’nin en çok engelli çalıştıran şirketi. (36.000 çalışanın %3’ü engelli.)
- 2009’da A101’i satın aldıklarında 285 milyon TL ciro yapan 375 mağaza varmış. Şimdi 81 ilde, 7.200 mağazaya sahipler. Ciro 5 senede 6,5 kat büyüyerek 2017’de 14,2 milyar TL’ye ulaşmış.
- Son 2 yılda İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiye’de 1775 mağaza açılmış. İstanbul’da en çok mağazaya sahip perakende zinciri olmuşlar.
- Düzenli müşterilerin memnuniyet oranı %94, tekrar satın alma oranı %98, tavsiye etme oranı %93 olarak belirlenmiş.
- Türkiye’nin 2 numaralı elektronik eşya satıcısı ve 1 numaralı züccaciye zinciri olarak çalışmalarını sürdürüyorlarmış.
- En kuvvetli yanları lojistik… Türkiye’nin farklı yerlerinde 40 depoları varmış. Her gün 1200 kamyon sevkiyata çıkıyormuş.
Yönetim süreçleri açısından da üniversitelerde okutulacak düzeyde yalın, ancak aynı zamanda da hayli entelektüel bir yapıları var… “Tabii suyun başı yani patron çok önemli” diyor genç CEO; “Hız bizim en önemli hasletlerimizden biri. Yukarıdan aşağıya doğru yetkilendirme ve aşağıdan yukarıya doğru hesap verebilirlik sisteminin çalışması ve bilgi, sorumluluk ve tabii ki elde edilen başarının paylaşımı, ancak tutarlı ve vizyon sahibi bir patronajla mümkün olurdu”… Uzun yıllardır grupta bulunan Erhan bey, kendisi gibi genç olan patronları Yaşar Aydın’dan söz ediyordu…
A101’in dışında English Home, Memorial, Eve Kozmetik, Salon Burger, Pizza Lazza, Aydın Örme gibi kuruluşları da yöneten takımın, özellikle kurumsal marka değerinin artırılması adına hikayelerinin neden iyice anlatılmadığını sordum Erhan Bey’e… Anlaşılan o ki, önümüzde ki 2-3 yıl içinde halka açılmayı pek düşünmüyorlar. (Yazık!)…
Oysa evrensel bilgi birikimi ile, yerel ve millî olan kültür ile değerleri birleştirerek sentezledikleri işletme, yönetim anlayışından Türkiye’deki pek çok kuruluşa ders çıkabilir ve ortaya konan model hayli geniş ufuklar açabilirdi…
Algıladığımızla gerçekler arasına bu kadar mesafe olduğu zaman insan ister istemez hayıflanıyor… A101’in algısı ile arkasındaki perakende dünyasını aydınlatacak müthiş yönetim modeli ve yapı arasındaki uçurumu da bu genç yöneticiler aşarlar inşallah.
Benzer bir yaklaşımı AK Parti’nin sergilediğini biliyoruz. AK Parti, Türkiye’de kamuoyu, kamu vicdanı (Bu ikisi arasındaki farkı fark etmeden siyaset yapılamaz) ve de seçmen tercihi konusunda sürekli nabız tutmaktadır. Acaba CHP bu konuda nasıl bir yol izliyor dersiniz?...
Mesela, Kontrollü Darbe söylemi hedef kitleyi nasıl etkilemiştir; ya da “Türkiye’de can ve mal güvenliği yoktur” iddiası… “Afrin’e girmeyelim” uyarısı… Mehmetçikle omuz omuza savaşa ÖSO için “El Kaide uzantısı” iddiası… Mesela bu hafta içinde sayın Genel Başkanın yaptığı “Türkiye bir hukuk devleti değildir” saptaması…
Bütün bu iddiaların Batılı medya ve bazı yönetici ya da güç odaklarınca hoşnutlukla takip edildiği açıktır. Onlar da aynı söylemleri dile getirip durmaktadırlar çünkü. Ancak bu söylemlerin ve de ‘Seçim İttifakı’ konusundaki tutumun nasıl bir etki yaptığı, ayrı bir araştırma konusudur…
Bir başka örnek de, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP tüzük kurultayında söyledikleridir: “Halen parti kültürünü hak ettiği oranda partiye yerleştiremedim. 'Ben yoksam parti de yok' anlayışı egemen olan arkadaşlarımız var. Açık ve net şunu söylüyorum. ‘Ben yoksam parti de yok’ diyenler, kapı burada çıkıp gidebilirler"…
Kılıçdaroğlu onca ‘demokratlık’ söylemine karşılık TV programlarına katılan milletvekillerine de bugüne kadar sesini çıkarmadığını ancak bundan sonra izin almadan ekranlara çıkıyorlarsa partide yerleri olmayacağını da söylemiş…
CHP’den kaç puan daha gitti dersiniz?..
Bir A101 hikâyesi…
Dün iki yönetici ile görüşme fırsatı buldum. İkisi de A101’den. Erhan Bostan firmanın CEO’su, Cem Maltaş da onun Satın alma ve Pazarlamadan sorumlu yardımcısı…
Aşağıya, sohbette geçen rakam ve tespitlerden bazı örnekler vereceğim. Eminim siz de aynı duyguya kapılacaksınız: “Allah Allah, böylesine büyük bir başarı öyküsüne neden vakıf değiliz acaba?”…
Somut bilgiler şöyle:
- Türkiye’nin en hızlı büyüyen perakende zinciri.
- “En Çok İstihdam Sağlayan”, “En Çok Engelli İstihdamı Sağlayan” ve “En Çok Kadın İstihdamı Sağlayan” kategorilerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı değerlendirmesine göre Türkiye birincisi.
- Türkiye’nin en çok kadın çalıştıran şirketi. (36.000 çalışanın %44’ü kadın.)
- Türkiye’nin en çok engelli çalıştıran şirketi. (36.000 çalışanın %3’ü engelli.)
- 2009’da A101’i satın aldıklarında 285 milyon TL ciro yapan 375 mağaza varmış. Şimdi 81 ilde, 7.200 mağazaya sahipler. Ciro 5 senede 6,5 kat büyüyerek 2017’de 14,2 milyar TL’ye ulaşmış.
- Son 2 yılda İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiye’de 1775 mağaza açılmış. İstanbul’da en çok mağazaya sahip perakende zinciri olmuşlar.
- Düzenli müşterilerin memnuniyet oranı %94, tekrar satın alma oranı %98, tavsiye etme oranı %93 olarak belirlenmiş.
- Türkiye’nin 2 numaralı elektronik eşya satıcısı ve 1 numaralı züccaciye zinciri olarak çalışmalarını sürdürüyorlarmış.
- En kuvvetli yanları lojistik… Türkiye’nin farklı yerlerinde 40 depoları varmış. Her gün 1200 kamyon sevkiyata çıkıyormuş.
Yönetim süreçleri açısından da üniversitelerde okutulacak düzeyde yalın, ancak aynı zamanda da hayli entelektüel bir yapıları var… “Tabii suyun başı yani patron çok önemli” diyor genç CEO; “Hız bizim en önemli hasletlerimizden biri. Yukarıdan aşağıya doğru yetkilendirme ve aşağıdan yukarıya doğru hesap verebilirlik sisteminin çalışması ve bilgi, sorumluluk ve tabii ki elde edilen başarının paylaşımı, ancak tutarlı ve vizyon sahibi bir patronajla mümkün olurdu”… Uzun yıllardır grupta bulunan Erhan bey, kendisi gibi genç olan patronları Yaşar Aydın’dan söz ediyordu…
A101’in dışında English Home, Memorial, Eve Kozmetik, Salon Burger, Pizza Lazza, Aydın Örme gibi kuruluşları da yöneten takımın, özellikle kurumsal marka değerinin artırılması adına hikayelerinin neden iyice anlatılmadığını sordum Erhan Bey’e… Anlaşılan o ki, önümüzde ki 2-3 yıl içinde halka açılmayı pek düşünmüyorlar. (Yazık!)…
Oysa evrensel bilgi birikimi ile, yerel ve millî olan kültür ile değerleri birleştirerek sentezledikleri işletme, yönetim anlayışından Türkiye’deki pek çok kuruluşa ders çıkabilir ve ortaya konan model hayli geniş ufuklar açabilirdi…
Algıladığımızla gerçekler arasına bu kadar mesafe olduğu zaman insan ister istemez hayıflanıyor… A101’in algısı ile arkasındaki perakende dünyasını aydınlatacak müthiş yönetim modeli ve yapı arasındaki uçurumu da bu genç yöneticiler aşarlar inşallah.