CHP yine Ak Parti'ye çalışıyor
29 Temmuz 2009 Akşam Gazetesi
Ankara Büyükşehir Belediyesi, mahkemede kaybetmiş oldukları için yasaları hiçe sayarak Akay Kavşağı'nı kullanıma kapatmasa da iş işten geçti. Halkın beynine bir kez daha o meşum CHP algısı çakılmış oldu: 'Bunlar ancak neyin yapılamayacağını düşünür; yapılanı durdurmayı, bozmayı matah zanneder.'
Ülkemizin bir numaralı 'mevzuat partisi' tabii ki yine haklı... Akay Kavşağı mevzuata uygun olmayan bir şekilde inşa edilmiş. Belli ki sonunda 'tay'lardan biri işi bozacak. Yargıtay, Sayıştay, Danıştay... Mevzuata uygunsuzluğu gözden kaçırmayacak. Kimse size göz yum demiyor, ama mevzuatı kovalayayım derken göz göre göre milleti mağdur etme tehdidine de kulak asılacağını zannetmeyin.
Bilirsiniz kendisi ile aynı dünya duruşunu paylaşmayız, ancak bu kez Melih Gökçek süreci aslanlar gibi yönetti. Olayı CHP'nin yukarıda vurguladığımız işi neyin olmayacağını söylemek olan 'bir mevzuat partisi' hüviyetini hala sırtından atamadığının kanıtıymış gibi sundu.
Sizce CHP'nin tozlu raflarda yıllanmış demode algısını pekiştirmiş olan Akay Kavşağı meselesi CHP'den kaç puan silmiştir? O silmediyse o zaman size biraz da 'metalci selamı' verelim...
Tayyip Erdoğan, metalci selamına 'devlet büyüğüne saygısızlık' bağlamında karşı durmuş ya, CHP olaya hemen sahip çıkmış. Refleks şu: AK Parti ne derse zıddını söyle, ne yaparsa eleştir, karşı çık. CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin Bey, metalci gençlerle bir araya gelmiş, elini onlar gibi yapıp il merkezinde düzenlediği toplantıda basın mensuplarına göstermiş.
Metal müziğin ve felsefesinin nereden çıktığı malum... İşaretin biraz karışık da olsa neyi simgelediği biliniyor. Bazılarına göre barışı, pek çoğuna göre ise şeytanı simgeliyorÖ Bu işarete sahip çıkarak bu felsefeye gönül verdiğinizi mi ifade etmek istiyorsunuz? CHP'nin kültür ve değerlerini, Türkiye'ye önerdiği milli kültür politikasının dayandığı temellerden bir tanesini bu el hareketi mi simgelemektedir?
Akıl alır gibi değil...
Okumayı sevmeyi öğrenmek gerek
Milliyet'teki o doyumsuz yazılarını kesip sakladığımız Çetin Altan, bir sohbetimizde okuma alışkanlığı edinme yolları ile ilgili şöyle demişti: 'İnsan, okuma alışkanlığı ile doğmaz. Sonradan edinir. Her entelektüel yeti gibi okumayı sevmek de öğrenilen bir şeydir. Bunun en iyi yolu da insanları bu işe en sevdikleri yerden başlatmaktır. Mizah mı seviyor, mizah kitapları okumalı. Korku romanları mı seviyor, korku romanları okumalı. Ama bunlarda da klasik ustalar tercih edilmeli. Benim tavsiyem bu işe polisiye ile başlamak. Georges Simenon, Agatha Christie, Arthur Conandoile gibi yazarlarla mesela. Oradan diğer romanlara ve edebiyata geçmek çok daha kolay olacaktır.'
NTV Yayınları'nın çıkardığı muhteşem tasarımlı ve baskılı resimli romanı işte bu yüzden ne kadar övsek azdır. Macbeth'i derinliği bilmeyen, yüzeyselliği ve çağından kopmuşluğu sanki bir yaşam biçimi haline getirmiş kuşaklara nasıl okutur; bunun tiyatrosunu, filmini görmeye nasıl ikna edersiniz?
Macbeth üç baskı yapmış, 30 bin adet kısa zamanda tükenmiş. İkinci kitap Franz Kafka'nın Dava'sı, üçüncüsü ise Mary Shelley'nin Frankestein'ı...
Projeyi bulup çıkaran NTV'nin harika çocuğu Cem Aydın'mış. Aydın, uygulama için görevi Elif Kutlu'ya vermiş. Tabii ki tüm işin başında Yönetim Kurulu Başkanı Erman Yardelen var. Hepsini canı yürekten kutluyorum. Keşke bir yandan da Türk edebiyat klasiklerini hazırlıyor olsalar...
Ankara Büyükşehir Belediyesi, mahkemede kaybetmiş oldukları için yasaları hiçe sayarak Akay Kavşağı'nı kullanıma kapatmasa da iş işten geçti. Halkın beynine bir kez daha o meşum CHP algısı çakılmış oldu: 'Bunlar ancak neyin yapılamayacağını düşünür; yapılanı durdurmayı, bozmayı matah zanneder.'
Ülkemizin bir numaralı 'mevzuat partisi' tabii ki yine haklı... Akay Kavşağı mevzuata uygun olmayan bir şekilde inşa edilmiş. Belli ki sonunda 'tay'lardan biri işi bozacak. Yargıtay, Sayıştay, Danıştay... Mevzuata uygunsuzluğu gözden kaçırmayacak. Kimse size göz yum demiyor, ama mevzuatı kovalayayım derken göz göre göre milleti mağdur etme tehdidine de kulak asılacağını zannetmeyin.
Bilirsiniz kendisi ile aynı dünya duruşunu paylaşmayız, ancak bu kez Melih Gökçek süreci aslanlar gibi yönetti. Olayı CHP'nin yukarıda vurguladığımız işi neyin olmayacağını söylemek olan 'bir mevzuat partisi' hüviyetini hala sırtından atamadığının kanıtıymış gibi sundu.
Sizce CHP'nin tozlu raflarda yıllanmış demode algısını pekiştirmiş olan Akay Kavşağı meselesi CHP'den kaç puan silmiştir? O silmediyse o zaman size biraz da 'metalci selamı' verelim...
Tayyip Erdoğan, metalci selamına 'devlet büyüğüne saygısızlık' bağlamında karşı durmuş ya, CHP olaya hemen sahip çıkmış. Refleks şu: AK Parti ne derse zıddını söyle, ne yaparsa eleştir, karşı çık. CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin Bey, metalci gençlerle bir araya gelmiş, elini onlar gibi yapıp il merkezinde düzenlediği toplantıda basın mensuplarına göstermiş.
Metal müziğin ve felsefesinin nereden çıktığı malum... İşaretin biraz karışık da olsa neyi simgelediği biliniyor. Bazılarına göre barışı, pek çoğuna göre ise şeytanı simgeliyorÖ Bu işarete sahip çıkarak bu felsefeye gönül verdiğinizi mi ifade etmek istiyorsunuz? CHP'nin kültür ve değerlerini, Türkiye'ye önerdiği milli kültür politikasının dayandığı temellerden bir tanesini bu el hareketi mi simgelemektedir?
Akıl alır gibi değil...
Okumayı sevmeyi öğrenmek gerek
Milliyet'teki o doyumsuz yazılarını kesip sakladığımız Çetin Altan, bir sohbetimizde okuma alışkanlığı edinme yolları ile ilgili şöyle demişti: 'İnsan, okuma alışkanlığı ile doğmaz. Sonradan edinir. Her entelektüel yeti gibi okumayı sevmek de öğrenilen bir şeydir. Bunun en iyi yolu da insanları bu işe en sevdikleri yerden başlatmaktır. Mizah mı seviyor, mizah kitapları okumalı. Korku romanları mı seviyor, korku romanları okumalı. Ama bunlarda da klasik ustalar tercih edilmeli. Benim tavsiyem bu işe polisiye ile başlamak. Georges Simenon, Agatha Christie, Arthur Conandoile gibi yazarlarla mesela. Oradan diğer romanlara ve edebiyata geçmek çok daha kolay olacaktır.'
NTV Yayınları'nın çıkardığı muhteşem tasarımlı ve baskılı resimli romanı işte bu yüzden ne kadar övsek azdır. Macbeth'i derinliği bilmeyen, yüzeyselliği ve çağından kopmuşluğu sanki bir yaşam biçimi haline getirmiş kuşaklara nasıl okutur; bunun tiyatrosunu, filmini görmeye nasıl ikna edersiniz?
Macbeth üç baskı yapmış, 30 bin adet kısa zamanda tükenmiş. İkinci kitap Franz Kafka'nın Dava'sı, üçüncüsü ise Mary Shelley'nin Frankestein'ı...
Projeyi bulup çıkaran NTV'nin harika çocuğu Cem Aydın'mış. Aydın, uygulama için görevi Elif Kutlu'ya vermiş. Tabii ki tüm işin başında Yönetim Kurulu Başkanı Erman Yardelen var. Hepsini canı yürekten kutluyorum. Keşke bir yandan da Türk edebiyat klasiklerini hazırlıyor olsalar...