CHP’de zulüm mü hakim olacak, bilim mi?
29 EYLÜL 2007
Şu CHP yönetimi için yaklaşık 5 yıldır söylediklerimin tabii ki hâlâ arkasındayım. Hani ünlü bir araştırmadan söz ediyordum da bürokrat siyasiler bana kızıyorlardı: Bütün partiler liderleri siyasetten çekilirse ciddi puanlar kaybediyorlardı da bir tek parti puanlarını şiddetle artırıyordu... Hangisiydi bu parti? Tabii ki CHP... Ben böyle dedikçe CHP milletvekilleri ver yansın ediyorlardı bana: “Sen popona ampul tak, yanar!”
İşte o CHP’de şimdi sular durulmuyor. Görünen o ki, kolay kolay da durulmayacak. 22 Temmuz sonrasında üst yönetimden tek bir Allah’ın kulu bile kalkıp ‘Biz şurada yanlış yaptık’ demedi... Tam tersine oy vermeyen insanlarda bir sorun olduğunu iddia ettiler. Alınan sonucun başarılı olduğunu iddia edenler bile çıktı. Tek başına bu iki iddia, CHP’de suların durulmamasının gerekçesi olabilirdi.
Kamuoyu nezdinde, üstlendiği rolü ve muhalif konumlandırmasını doğru dürüst yönetemeyen parti üst yönetimi, şimdilerde çok ciddi bir ‘iç hesaplaşma’ya girmek durumunda. Elbette şaşırtıcı değil, beklenen bir adımdı... Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün şutlarını yıllardır çeşitli yollarla kornere, taca atarak savuşturan ve ‘idare etmeye çalışan’ parti yönetimi, muhalif grupların sayısı arttıkça köşeye sıkışıyor.
Kurultay sürecine son MYK’da start verilmesi Baykal karşıtlarını daha da hızlandırdı. Şimdi Genel Başkanlık’ta Baykal’a karşı CHP Samsun milletvekili Haluk Koç da aday...
Rahatsızlık ve belirsizliğin sadece parti yönetiminde değil tabanda da oluşmaya başlaması, çelişkileri daha da keskinleştiriyor. Dün CHP Kadın Kolları Başkanı Güldal Okuducu, düzenlediği basın toplantısında Sasani Hükümdarı Hüsrev'in şu sözüne gönderme yapmış: “Devlet iki türlü yönetilir, zulümle ve bilimle. Yönetenlerin hakkını korursanız bilimi, yönetenlerin yetkilerini korursanız zulmü seçersiniz”. Sonra da şöyle devam etmiş: “Partiler de iki şekilde yönetilir. Zulümle ve bilimle. Yapılan zulümdür. Bu zulme ortak olmadığımı ifade etmek istiyorum''. Mükemmel bir ‘metafor’ bulmuş Okuducu. Bu tür siyasi iletişim kalıpları çok iş yapar...
Yine dünkü haberlerin içinde moda tabirle ‘ezber bozan’ açıklamaları görmüşsünüzdür. CHP yönetimi, 21 Ekim’de yapılacak referandum için özel bir ‘Hayır’ kampanyası yapılmamasını ve seçmenin ‘serbest bırakılmasını’ planlıyormuş. Allah razı olsun; demek bizi serbest bırakacaklar. Teşekkür ederiz CHP yönetimine...
Etkili iç iletişim için etkili film
Tam da Marketing Türkiye dergisinin 1 Ekim sayısına iç iletişimle ilgili yine yenilip yutulması zor bir yazı yazmış ve bir yerinde demiştim ki: “Standart hareketlerin hepsi naftalin kokar, hiçbir işe yaramaz ve bunları kafadan Don’ts (yapılmayacaklar) listesine koyabilirsiniz. Nedir bunlar? Tavla, bowling, bilardo turnuvaları, çim saha futbol turnuvaları, ‘Biz bir takımız’ duygusu yaratacak oyunlar; insanların gruplar halinde ayaklarını birbirlerine bağlayıp yarıştırmak ve kazanan grubu ‘en uyumlu ekip’ ilan etmek; paintball yarışması; ayın, yılın elemanı seçimi; çalışanların çocukları arasında düzenlenecek resim yarışması; kendin pişir kendin ye şeklinde hazırlanmış kurum içi yayın, bülten, dergi vs.; piknik, diskoda sabaha kadar dans; yıllık vizyon toplantıları...”
Sonradan da Do’s (yapılacaklar) listesini vermiştim. İşte orada bugün finali yapılacak olan, çok önemli bir iç iletişim aracından söz etmeyi unutmuşum: Corporate Film Fest (Kurumsal Film Festivali)...
Hem de hasbelkader jürisinde olduğum halde... Ne kadar ayıp... Final ve ödül töreni bu akşam, 20.00’de İstanbul Gösteri Merkezi’nde... Filmler birkaç kez önden Akbank Sanat’ta izlemek mümkündü.
Çalışanların çektikleri filmlerle katıldıkları bu başarılı iç iletişim projesine sponsor olanları da ödüllendirmek lazım aslında: Akbank Sanat, Milliyet İK, insankaynaklari.com, SKY TURK, Patika Yapım, Uçan Süvariler (Creative Solutions) ve Zarakol İletişim Hizmetleri.
Çalışanlarıyla başarılı filmler gerçekleştirmiş olan ve bu akşam ödül bekleyen finalist şirketler ise şöyle sıralanıyor: Boyner, Daimler Chrysler Finansman, Ekinciler, Kadıköy Belediyesi, Natro Web Hosting, Pfizer, Pink, Roche, Turkcell...
Sıradan iletişim kodlarının dışına çıkmak ve etkili iç iletişimi anlamak isteyen herkes Kurumsal Film Festivali’ni yakından izlemeli...
İşte o CHP’de şimdi sular durulmuyor. Görünen o ki, kolay kolay da durulmayacak. 22 Temmuz sonrasında üst yönetimden tek bir Allah’ın kulu bile kalkıp ‘Biz şurada yanlış yaptık’ demedi... Tam tersine oy vermeyen insanlarda bir sorun olduğunu iddia ettiler. Alınan sonucun başarılı olduğunu iddia edenler bile çıktı. Tek başına bu iki iddia, CHP’de suların durulmamasının gerekçesi olabilirdi.
Kamuoyu nezdinde, üstlendiği rolü ve muhalif konumlandırmasını doğru dürüst yönetemeyen parti üst yönetimi, şimdilerde çok ciddi bir ‘iç hesaplaşma’ya girmek durumunda. Elbette şaşırtıcı değil, beklenen bir adımdı... Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün şutlarını yıllardır çeşitli yollarla kornere, taca atarak savuşturan ve ‘idare etmeye çalışan’ parti yönetimi, muhalif grupların sayısı arttıkça köşeye sıkışıyor.
Kurultay sürecine son MYK’da start verilmesi Baykal karşıtlarını daha da hızlandırdı. Şimdi Genel Başkanlık’ta Baykal’a karşı CHP Samsun milletvekili Haluk Koç da aday...
Rahatsızlık ve belirsizliğin sadece parti yönetiminde değil tabanda da oluşmaya başlaması, çelişkileri daha da keskinleştiriyor. Dün CHP Kadın Kolları Başkanı Güldal Okuducu, düzenlediği basın toplantısında Sasani Hükümdarı Hüsrev'in şu sözüne gönderme yapmış: “Devlet iki türlü yönetilir, zulümle ve bilimle. Yönetenlerin hakkını korursanız bilimi, yönetenlerin yetkilerini korursanız zulmü seçersiniz”. Sonra da şöyle devam etmiş: “Partiler de iki şekilde yönetilir. Zulümle ve bilimle. Yapılan zulümdür. Bu zulme ortak olmadığımı ifade etmek istiyorum''. Mükemmel bir ‘metafor’ bulmuş Okuducu. Bu tür siyasi iletişim kalıpları çok iş yapar...
Yine dünkü haberlerin içinde moda tabirle ‘ezber bozan’ açıklamaları görmüşsünüzdür. CHP yönetimi, 21 Ekim’de yapılacak referandum için özel bir ‘Hayır’ kampanyası yapılmamasını ve seçmenin ‘serbest bırakılmasını’ planlıyormuş. Allah razı olsun; demek bizi serbest bırakacaklar. Teşekkür ederiz CHP yönetimine...
Etkili iç iletişim için etkili film
Tam da Marketing Türkiye dergisinin 1 Ekim sayısına iç iletişimle ilgili yine yenilip yutulması zor bir yazı yazmış ve bir yerinde demiştim ki: “Standart hareketlerin hepsi naftalin kokar, hiçbir işe yaramaz ve bunları kafadan Don’ts (yapılmayacaklar) listesine koyabilirsiniz. Nedir bunlar? Tavla, bowling, bilardo turnuvaları, çim saha futbol turnuvaları, ‘Biz bir takımız’ duygusu yaratacak oyunlar; insanların gruplar halinde ayaklarını birbirlerine bağlayıp yarıştırmak ve kazanan grubu ‘en uyumlu ekip’ ilan etmek; paintball yarışması; ayın, yılın elemanı seçimi; çalışanların çocukları arasında düzenlenecek resim yarışması; kendin pişir kendin ye şeklinde hazırlanmış kurum içi yayın, bülten, dergi vs.; piknik, diskoda sabaha kadar dans; yıllık vizyon toplantıları...”
Sonradan da Do’s (yapılacaklar) listesini vermiştim. İşte orada bugün finali yapılacak olan, çok önemli bir iç iletişim aracından söz etmeyi unutmuşum: Corporate Film Fest (Kurumsal Film Festivali)...
Hem de hasbelkader jürisinde olduğum halde... Ne kadar ayıp... Final ve ödül töreni bu akşam, 20.00’de İstanbul Gösteri Merkezi’nde... Filmler birkaç kez önden Akbank Sanat’ta izlemek mümkündü.
Çalışanların çektikleri filmlerle katıldıkları bu başarılı iç iletişim projesine sponsor olanları da ödüllendirmek lazım aslında: Akbank Sanat, Milliyet İK, insankaynaklari.com, SKY TURK, Patika Yapım, Uçan Süvariler (Creative Solutions) ve Zarakol İletişim Hizmetleri.
Çalışanlarıyla başarılı filmler gerçekleştirmiş olan ve bu akşam ödül bekleyen finalist şirketler ise şöyle sıralanıyor: Boyner, Daimler Chrysler Finansman, Ekinciler, Kadıköy Belediyesi, Natro Web Hosting, Pfizer, Pink, Roche, Turkcell...
Sıradan iletişim kodlarının dışına çıkmak ve etkili iç iletişimi anlamak isteyen herkes Kurumsal Film Festivali’ni yakından izlemeli...