Çok naz aşık usandırırmış ...
25 mart 2017 yeni şafak
Şu sıra ABD Başkanı ve çevresindeki yönetici kadrosunun yaptıklarını önceki yıllarda bir Hollywood filminde izleseydik, “Yok artık! Bu kadar da çok abartılabilir mi?” diye düşünebilirdik.
Nüfusu Müslüman olan bazı ülkelerden kalkan uçaklara binen yolculara getirilen kısıtlar konusunda kendisine yöneltilen bir soruya yanıt veren ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner demiş ki:
“Yasaklar terör tehlikesi bitene kadar sürecek…”
Buyurun… Tut kelin perçeminden… Terör neredeyse insanlık tarihi kadar eski olduğuna göre, yasaklar ilelebet bitmeyecek demek ki…
Dün de Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un bizzat kendisi konuşmuş. Aslında Trump'ın seçim kampanyası sırasında ortaya attığı, insanların “Hadi canım, bu kadar da yapamaz” diye düşündükleri pek çok şeyi birer birer devreye sokuyorlar. Bu kararlarının pek çoğu ABD hukuk sisteminin duvarlarına çarpıp geri dönüyor, ama olsun. Trump dediğini yapmış oluyor ya… Önemli olan bu sanki.
Tillerson geçen hafta tüm dünyadaki ABD diplomatik misyonlarına bir talimat yollamış. Vize başvurularında daha sıkı güvenlik incelemesi yapılmasını istemiş.
Buna göre vize başvurusu yapan adayların son 15 yıldaki seyahat geçmişi, ikamet ettiği adresler, çalıştığı işyerleri ile son 5 yıldaki e-posta adresleri ile sosyal medya hesaplarıyla ilgili bilgiler sorulacakmış.
Başka dillerde bildiğim kadarıyla yok: “Çok naz âşık usandırır” sözünü çevirmek kolay değil. Ama bizim milletin ortak ruhî şekillenmesini en iyi ifade eden özlü sözlerden biri… Nazlanmaya karşı çok hoşgörülüyüzdür. Sabır taşı elimizin altındadır. Ne zamana kadar? O nitelik değişme noktası, sabır taşının da çatlamaya yüz tuttuğu andır. İşte o an kafamızın tası birden atıverir bizim…
Bu milli özelliğimiz ABD'nin şimdilik umurunda olmayabilir. Ancak bu tür uygulamalar, ABD'nin dünya üzerinde yeni bir nefret dalgası ile burun buruna gelmesine neden de olabilir pekala. Aynen geçmişte (Vietnam Savaşı vb.) olduğu gibi. İşte hiçbir yumuşak güç uygulamasının önünü kesemeyeceği bu anti-Amerikanizm'in nefret dalgası, ABD'ye ekonomik ya da siyasî (NATO vb.) hasarlar verebilir. İşte o noktada 'Ciyak!' sesleri gelecektir Atlantik'in öte yanından…
Şimdilik insan, ABD'de yaşayanların ortak akıl ve vicdanının giderek tırmanan bu zırvalıklara müsaade etmeyeceğine inanmak istiyor.
Özelikle de Türkiye'yi terk edip kendilerini İngiltere, ABD ya da Kanada gibi ülkelere atmaya çalışan, kısmen paralı, nispeten iyi eğitimli ve kariyerlerini bir noktaya kadar getirmiş endişeli modern ecnebi aydınlarımız… Bunlar kendilerini Türkiye'de yabancı gibi hissediyorlar zaten. Oralara gittiklerinde köklerine döneceklerini sanıyorlar…
İşin aslının hiç de öyle olmadığını, her ne kadar kendilerini Hristiyan'dan daha Hıristiyan gibi konumlamaya çalışsalar da, karşılarındakilerin onları İslâm kökenleri nedeniyle bağırlarına basmalarının pek de kolay olmadığını anlamaya başladıkları anda, onlar için iş işten çoktan geçmiş olacak… Soğuk Savaş sonrası yaratılan yeni düşman İslam'dır çünkü… Aşırı sağ Batıda sadece bu düşmanlığa dayanarak kendini tanımlamaktadır (Bizde ise sosyal demokrat olduklarını iddia edenlerin kendilerini aynı şekilde tanımlamaları ne gariptir aslında…) Bu düşmanlık, “Ben sana hayran sen cama tırman” muhabbetini yemez… Mesela, Ankara Anlaşması'yla kendini İngiltere'ye atmış olan ecnebi aydınlarımızı günün birinde böyle bir zor dönem bekliyor olabilir mesela…
Allah yolunu şaşıranların (hem onlardan hem bizden) yardımcısı olsun…
NOT: Yarın saat 11.00'de sizleri TVNet'de İş'in Rengi programına bekleriz. Sayın Zeliha Saraç hanımın sunduğu, benim de kendisinin daimî konuğu olarak katıldığım programın bu haftaki konuğu TİM Başkanı Sayın Mehmet Büyükekşi.
Nüfusu Müslüman olan bazı ülkelerden kalkan uçaklara binen yolculara getirilen kısıtlar konusunda kendisine yöneltilen bir soruya yanıt veren ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner demiş ki:
“Yasaklar terör tehlikesi bitene kadar sürecek…”
Buyurun… Tut kelin perçeminden… Terör neredeyse insanlık tarihi kadar eski olduğuna göre, yasaklar ilelebet bitmeyecek demek ki…
Dün de Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un bizzat kendisi konuşmuş. Aslında Trump'ın seçim kampanyası sırasında ortaya attığı, insanların “Hadi canım, bu kadar da yapamaz” diye düşündükleri pek çok şeyi birer birer devreye sokuyorlar. Bu kararlarının pek çoğu ABD hukuk sisteminin duvarlarına çarpıp geri dönüyor, ama olsun. Trump dediğini yapmış oluyor ya… Önemli olan bu sanki.
Tillerson geçen hafta tüm dünyadaki ABD diplomatik misyonlarına bir talimat yollamış. Vize başvurularında daha sıkı güvenlik incelemesi yapılmasını istemiş.
Buna göre vize başvurusu yapan adayların son 15 yıldaki seyahat geçmişi, ikamet ettiği adresler, çalıştığı işyerleri ile son 5 yıldaki e-posta adresleri ile sosyal medya hesaplarıyla ilgili bilgiler sorulacakmış.
Başka dillerde bildiğim kadarıyla yok: “Çok naz âşık usandırır” sözünü çevirmek kolay değil. Ama bizim milletin ortak ruhî şekillenmesini en iyi ifade eden özlü sözlerden biri… Nazlanmaya karşı çok hoşgörülüyüzdür. Sabır taşı elimizin altındadır. Ne zamana kadar? O nitelik değişme noktası, sabır taşının da çatlamaya yüz tuttuğu andır. İşte o an kafamızın tası birden atıverir bizim…
Bu milli özelliğimiz ABD'nin şimdilik umurunda olmayabilir. Ancak bu tür uygulamalar, ABD'nin dünya üzerinde yeni bir nefret dalgası ile burun buruna gelmesine neden de olabilir pekala. Aynen geçmişte (Vietnam Savaşı vb.) olduğu gibi. İşte hiçbir yumuşak güç uygulamasının önünü kesemeyeceği bu anti-Amerikanizm'in nefret dalgası, ABD'ye ekonomik ya da siyasî (NATO vb.) hasarlar verebilir. İşte o noktada 'Ciyak!' sesleri gelecektir Atlantik'in öte yanından…
Şimdilik insan, ABD'de yaşayanların ortak akıl ve vicdanının giderek tırmanan bu zırvalıklara müsaade etmeyeceğine inanmak istiyor.
Özelikle de Türkiye'yi terk edip kendilerini İngiltere, ABD ya da Kanada gibi ülkelere atmaya çalışan, kısmen paralı, nispeten iyi eğitimli ve kariyerlerini bir noktaya kadar getirmiş endişeli modern ecnebi aydınlarımız… Bunlar kendilerini Türkiye'de yabancı gibi hissediyorlar zaten. Oralara gittiklerinde köklerine döneceklerini sanıyorlar…
İşin aslının hiç de öyle olmadığını, her ne kadar kendilerini Hristiyan'dan daha Hıristiyan gibi konumlamaya çalışsalar da, karşılarındakilerin onları İslâm kökenleri nedeniyle bağırlarına basmalarının pek de kolay olmadığını anlamaya başladıkları anda, onlar için iş işten çoktan geçmiş olacak… Soğuk Savaş sonrası yaratılan yeni düşman İslam'dır çünkü… Aşırı sağ Batıda sadece bu düşmanlığa dayanarak kendini tanımlamaktadır (Bizde ise sosyal demokrat olduklarını iddia edenlerin kendilerini aynı şekilde tanımlamaları ne gariptir aslında…) Bu düşmanlık, “Ben sana hayran sen cama tırman” muhabbetini yemez… Mesela, Ankara Anlaşması'yla kendini İngiltere'ye atmış olan ecnebi aydınlarımızı günün birinde böyle bir zor dönem bekliyor olabilir mesela…
Allah yolunu şaşıranların (hem onlardan hem bizden) yardımcısı olsun…
NOT: Yarın saat 11.00'de sizleri TVNet'de İş'in Rengi programına bekleriz. Sayın Zeliha Saraç hanımın sunduğu, benim de kendisinin daimî konuğu olarak katıldığım programın bu haftaki konuğu TİM Başkanı Sayın Mehmet Büyükekşi.