Cuaffore de neyin nesi oluyor!..
28 Kasım 2009 Akşam Gazetesi
Başbakan'ın Üsküdar'daki evinin yakınında 'mahalle berberine' gitmesi iyi bir 'publicity' (medyada görünürlük) numarasıdır...
Her siyasi lidere benzer işler yaptırırlar. Ya da o liderler yaparlar... Bu popülist işlerin en büyük ustası da ABD'li iletişimcilerdir hani... Bakın Obama'ya; neler yapıyor...
Bizim Başbakan da istese, berberi evine ya da ofisine hem de 'çaktırmadan' getirtebilir mi? Hem de nasıl getirtir. Bir berberi değil, berber ordusunu getirirler... En doğal hakkıdır...
Bizim yazıları izleyenler bilir, her türlü nitelikli yaşam standardının insana layık olduğunu, hele bu kişi Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ediyorsa, standardın üst sınırının olmadığını düşünürüm... Huber Köşkü'nün renovasyonu, devlet ricalinin uçak ihtiyacının karşılanması gibi konular da buna dahildir... Meclis koltuklarının 'derisinin' tartışılmasına da karşı çıkmıştım zamanında...
O nedenle iki konuda da itirazım olamaz yani... Popülistlik edip mahalle berberine gitse de, konuta ülkenin en 'baba' berberlerini doldursa da...
Peki, bu yazının konusu ne o zaman?
Şu:
Mahalle berberine gitmek bir 'ifade biçimidir'... Bir 'mesaj'dır... Türk halkına, seçmenine yakınlık mesajıdır... Peki, Türk halkının neyine yakın olmayı ifade eder bu 'toplumsal' jestüs? Yanıtlayalım: Kültür ve değerlerine...
Gidilen berberin levhası tüm fotoğraflarda kocaman gözüküyor. Bizim gazetede yayınlanmış olanı en güzeli. Başbakan önde... Onun arkasında ondan da büyük bir tabela: First Class Cuaffore Özgür... Özgür Bey'in adının yanında bir de Türk bayrağı var...
Hadi First Class'ı anladık (Bir tür şaka herhalde)... Cuaffore neyin nesi? Nece yani?.. Hangi ülkenin kültüründen geliyor?.. Bir de 'restaurant' vardır Türkiye'de bir türlü doğru dürüst yazılamayan ve lokanta falan dememek için illa da yazılmakta ısrar edilen... Adam gibi berber de diyemeyiz... Son numara da 'saç tasarımcısı' galiba... Yakışırmış Özgür Bey'e... 'Birinci Sınıf Saç Tasarımcısı Özgür'... O zaman Türk bayrağı da cuk otururmuş...
Cuaffore hiçbir kültüre uymadığı için evrenseldir belki de, değil mi?.. Kültürler üstü falan...
Ne dedik?... Bu bir 'ifade biçimidir', 'mesaj'dır... Yani Başbakan mesaj vermektedir... Neyle ilgili? Kültürle ilgili... Yaşama biçimi ile ilgili... Halktan biri olmakla ilgili... Onun kültürüyle buluşmakla ilgili...
Özetle, bir Türk Başbakanı hangi kültürle ilgili mesaj verir? Milli Kültür ile... Hani Atatürk'ün 'Devletin temelidir!' buyurduğu milli kültür...
Bir Başbakan içinden geldiği gibi hareket edemez. Örnek ve önder olmak durumundadır... Bu mudur, devletin temelini oluşturan ve/veya oluşturacak olan Başbakan'ın örnek olarak işaret edeceği milli kültür?
Hiç kimse mi yoktur Başbakan'ın etrafında onun bu 'dükkana' gideceğini bilen; iki saat içinde o tabelayı değiştirebilecek ve böylece Başbakan'ı koruyacak olan... Çalışmalarını her zaman takdirle izlediğim, Bülent Arınç'ın Meclis Başkanlığı döneminde onun Basın Müşavirliğini başarıyla yürütmüş, sonra da Başbakan'ın kurmay takımına geçmiş olan Kemal Öztürk Bey tanıdığım en iyi iletişim uzmanlarından biridir...
Acaba o da mı atladı? Yoksa onu bu 'dahiyane' PR etkinliğine hiç mi bulaştırmadılar?.. Açıp sormadım. Sorsam bin dereden su getirir, benim bu yazıyı yazmama neden gerek olmadığı konusunda beni ikna ederdi...
İşin özü şu: Sayın Başbakan'ın o berbere gitmesi çok iyi bir proje... Ancak önceden berberin ismine çeki düzen vermemek, hiç de küçümsenmeyecek ciddi bir hata...
Kanada'ya dandik (!) bize sağlam aşı!..
Şu Türkiye'de ilaç sanayiinin krizlerini 'yönetemeyişine' bayılıyorum doğrusu... Roche devleti kazıklamakla suçlanıyor... 'Boş verin geçince bir şey kalmaz!'... Yöneticilerine karşı davalar açılıyor... 'Mühim değil. Bekleyelim görelim... Nasılsa kimse etkilenmiyor...' Çalışanlar birbirlerini suçluyor, marka kanama geçiriyor. 'Sorun değil...'
Nasılsa uluslararası itibar o kadar büyük ki, Türkiye'de kanama olsun ne olur sanki...
Benzer durum şu sıra GlaxoSmithKline (GSK) için söz konusu... 172 bin doz domuz gribi aşısı Kanada'da geri çağırılmış...
Kriz midir?... Bal gibi krizdir... Türk GlaxoSmithKline'ı (GSK) ne yapıyor? Açıklama yapıyor: Burada bir sorun yok... Devlet iletişim yapıyor: 'Bizim aldıklarımızla Kanada'ya gidenlerin ilgisi yok!' Yani GSK Kanada için dandik aşı üretmiş, bize 'iyisinden' yollamış...
Yoksa GSK Türkiye'de krizini aslanlar gibi yönetiyor da bizim mi haberimiz yok?
Olabilir tabii...
Başbakan'ın Üsküdar'daki evinin yakınında 'mahalle berberine' gitmesi iyi bir 'publicity' (medyada görünürlük) numarasıdır...
Her siyasi lidere benzer işler yaptırırlar. Ya da o liderler yaparlar... Bu popülist işlerin en büyük ustası da ABD'li iletişimcilerdir hani... Bakın Obama'ya; neler yapıyor...
Bizim Başbakan da istese, berberi evine ya da ofisine hem de 'çaktırmadan' getirtebilir mi? Hem de nasıl getirtir. Bir berberi değil, berber ordusunu getirirler... En doğal hakkıdır...
Bizim yazıları izleyenler bilir, her türlü nitelikli yaşam standardının insana layık olduğunu, hele bu kişi Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ediyorsa, standardın üst sınırının olmadığını düşünürüm... Huber Köşkü'nün renovasyonu, devlet ricalinin uçak ihtiyacının karşılanması gibi konular da buna dahildir... Meclis koltuklarının 'derisinin' tartışılmasına da karşı çıkmıştım zamanında...
O nedenle iki konuda da itirazım olamaz yani... Popülistlik edip mahalle berberine gitse de, konuta ülkenin en 'baba' berberlerini doldursa da...
Peki, bu yazının konusu ne o zaman?
Şu:
Mahalle berberine gitmek bir 'ifade biçimidir'... Bir 'mesaj'dır... Türk halkına, seçmenine yakınlık mesajıdır... Peki, Türk halkının neyine yakın olmayı ifade eder bu 'toplumsal' jestüs? Yanıtlayalım: Kültür ve değerlerine...
Gidilen berberin levhası tüm fotoğraflarda kocaman gözüküyor. Bizim gazetede yayınlanmış olanı en güzeli. Başbakan önde... Onun arkasında ondan da büyük bir tabela: First Class Cuaffore Özgür... Özgür Bey'in adının yanında bir de Türk bayrağı var...
Hadi First Class'ı anladık (Bir tür şaka herhalde)... Cuaffore neyin nesi? Nece yani?.. Hangi ülkenin kültüründen geliyor?.. Bir de 'restaurant' vardır Türkiye'de bir türlü doğru dürüst yazılamayan ve lokanta falan dememek için illa da yazılmakta ısrar edilen... Adam gibi berber de diyemeyiz... Son numara da 'saç tasarımcısı' galiba... Yakışırmış Özgür Bey'e... 'Birinci Sınıf Saç Tasarımcısı Özgür'... O zaman Türk bayrağı da cuk otururmuş...
Cuaffore hiçbir kültüre uymadığı için evrenseldir belki de, değil mi?.. Kültürler üstü falan...
Ne dedik?... Bu bir 'ifade biçimidir', 'mesaj'dır... Yani Başbakan mesaj vermektedir... Neyle ilgili? Kültürle ilgili... Yaşama biçimi ile ilgili... Halktan biri olmakla ilgili... Onun kültürüyle buluşmakla ilgili...
Özetle, bir Türk Başbakanı hangi kültürle ilgili mesaj verir? Milli Kültür ile... Hani Atatürk'ün 'Devletin temelidir!' buyurduğu milli kültür...
Bir Başbakan içinden geldiği gibi hareket edemez. Örnek ve önder olmak durumundadır... Bu mudur, devletin temelini oluşturan ve/veya oluşturacak olan Başbakan'ın örnek olarak işaret edeceği milli kültür?
Hiç kimse mi yoktur Başbakan'ın etrafında onun bu 'dükkana' gideceğini bilen; iki saat içinde o tabelayı değiştirebilecek ve böylece Başbakan'ı koruyacak olan... Çalışmalarını her zaman takdirle izlediğim, Bülent Arınç'ın Meclis Başkanlığı döneminde onun Basın Müşavirliğini başarıyla yürütmüş, sonra da Başbakan'ın kurmay takımına geçmiş olan Kemal Öztürk Bey tanıdığım en iyi iletişim uzmanlarından biridir...
Acaba o da mı atladı? Yoksa onu bu 'dahiyane' PR etkinliğine hiç mi bulaştırmadılar?.. Açıp sormadım. Sorsam bin dereden su getirir, benim bu yazıyı yazmama neden gerek olmadığı konusunda beni ikna ederdi...
İşin özü şu: Sayın Başbakan'ın o berbere gitmesi çok iyi bir proje... Ancak önceden berberin ismine çeki düzen vermemek, hiç de küçümsenmeyecek ciddi bir hata...
Kanada'ya dandik (!) bize sağlam aşı!..
Şu Türkiye'de ilaç sanayiinin krizlerini 'yönetemeyişine' bayılıyorum doğrusu... Roche devleti kazıklamakla suçlanıyor... 'Boş verin geçince bir şey kalmaz!'... Yöneticilerine karşı davalar açılıyor... 'Mühim değil. Bekleyelim görelim... Nasılsa kimse etkilenmiyor...' Çalışanlar birbirlerini suçluyor, marka kanama geçiriyor. 'Sorun değil...'
Nasılsa uluslararası itibar o kadar büyük ki, Türkiye'de kanama olsun ne olur sanki...
Benzer durum şu sıra GlaxoSmithKline (GSK) için söz konusu... 172 bin doz domuz gribi aşısı Kanada'da geri çağırılmış...
Kriz midir?... Bal gibi krizdir... Türk GlaxoSmithKline'ı (GSK) ne yapıyor? Açıklama yapıyor: Burada bir sorun yok... Devlet iletişim yapıyor: 'Bizim aldıklarımızla Kanada'ya gidenlerin ilgisi yok!' Yani GSK Kanada için dandik aşı üretmiş, bize 'iyisinden' yollamış...
Yoksa GSK Türkiye'de krizini aslanlar gibi yönetiyor da bizim mi haberimiz yok?
Olabilir tabii...