Cumhurbaşkanı ‘başlama vuruşunu’ yaptı…
23 Mayıs 2017 - Yeni Şafak
AK Parti’nin 21 Mayıs Kongresi bizce tarihe “Reis’in geri döndüğü”, “Partisiyle yeniden buluştuğu” ve benzeri bir kayıtla değil Sayın Cumhurbaşkanının ‘Başlama Vuruşu’ için topa vurduğu ya da düdük çaldığı gün olarak geçecektir…
Cumhurbaşkanının 21 Mayıs konuşmasını iyi ‘okuyanlar’ (dinleyenler değil) Cumhurbaşkanının sözlerinin satır aralarında bir tür ‘Yenilenme’ ve ‘Yeniden konumlanma’ mesajı olduğunu görecektir…
Sayın Cumhurbaşkanı ve kurmaylarının 2016 seçimlerini ve son Referandum sonuçlarını gayet titiz bir şekilde okuyarak gerekli sonuçları çıkardıkları anlaşılıyor.
Yeni Türkiye’nin ancak Yeni AK Parti ile inşa edilebileceğine de Sayın Cumhurbaşkanı tarafından işaret edildi sanki o konuşmada. Tabii geçmiş büyük başarıları zinhar inkâr etmeden…
2 saatlik konuşmayı burada ayrıntısına girip tahlil edecek değiliz. Ancak Sayın Cumhurbaşkanının, parti teşkilatı ile ilgili, iletişim yönetiminden ziyade ilişki yönetiminin tercih edilmesine ilişkin; belediyelere düşen görevler konusunda, memleketin yasalarla manasızca didişmeyen tüm evlatlarını kucaklamak ile bireysel hak ve özgürlüklerin sınırlarını en geniş düzeye taşımak hususunda çok önemli bir vizyon tanımı yaptığını tespit edebiliriz.
AK Partiye ve memlekete gönül vermiş olanların birbirlerini hırpalamalarına da izin verecek gibi değil Sayın Cumhurbaşkanı…
Allah yar ve yardımcısı olsun.
ODTÜ ve İTÜ’den siber güvenlik atağı
Çok değil. Bundan 11 gün önce. 12 Mayıs Cuma günü dünya bir anda neye uğradığını şaşırdı. Bir felaket filminin ortasına düşülmüştü sanki…
AB’nin polis teşkilatı Europol diyordu ki: “Böyle bir şey dünya üzerinde daha önce görülmedi!”..
İlk bir saat içinde 7 bin bilgisayarın bu amansız siber saldırıya teslim olduğu biliniyor. “Eğer mevcut verilerinizi kaybetmek istemiyorsanız, şuraya şu kadar para yatırın” şeklindeki bir şantaj anonsu, inanılmaz bir hızla yayılarak bilgisayarları ele geçiriyor. Parayı ödeyenlerin sayısı az değil. Ancak parayı ödeyenler, ödedikleriyle kalıyorlar; değişen herhangi bir şey olmuyor.
Önce Avrupa, ABD, Hindistan, sonra Rusya, Çin, Güney Amerika saldırının ilk durakları oldular. Bir iki gün içinde ise siber saldırıdan etkilenen ülkelerin sayısı 150’ye çıktı.
Uzmanlar, veri dünyasında yayılan bu agresif uygulama türünün Wanna Decrypter 2.0 adını taşıdığını söylüyor. Türkçesi ‘Ağlamak ister misin?’ diye karşılanabilecek olan WannaCry da saldırgan virüse verilen ad…
Olayın failleri bulunmuş değil. İddiaya göre; bu saldırıyı 16-17 yaşında, odasındaki bilgisayarı üzerinde çeşitli numaralar yapan bir genç de başlatmış olabilir, bir ara K. Kore’ye hizmet verdiği bilinen Lazarus adlı Hacker grubu da…
Bilgisayarların içerdiği dosyaları şifreleyip rehin alan bir fidye yazılımı olarak programlanan WannaCry’ın, durduğu söylenemese de, son günlerde etkisini kaybetmeye başladığı bildiriliyor.
Bunda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 150 ülkede etkili olan virüsün kullandığı yazılım hatalarının bu yazılımları hazırlayan şirketler tarafından acilen giderilmesine yönelik başlatılan çabaların da payı büyük.
Ancak aynı zamanda ülkelerin siber güvenliklerini güçlendirmek için ulusal düzeyde aldıkları önlemler de belirleyici oluyor. Nitekim Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan, bu sayede Türkiye’nin bu virüsten daha az etkilenen ülkeler arasında olduğunu söylemiş.
Ancak uzmanlar, Türkiye’nin genel olarak siber saldırıların hedefindeki ülkelerden biri olduğunu belirtiyorlar. Öyle ya, Gezi, ardından 17-25 Aralık, sonrasından ekonomi saldırıları; o da olmayınca 15 Temmuz alçaklığı, hemen ardından anti Erdoğan ve anti Türkiye kampanyaları; ve nihayet Türkiye’nin tecrit edilmesi, yalnızlaştırılması için gereken her şey… Türkiye’nin siber saldırıdan uzak kalması mümkün mü? Tabii ki nasibimizi alacağız. Hem de mümkünse en büyük porsiyonuyla…
Virüslerden korunma yazılımı üreten Kaspersky firmasının hazırladığı gerçek zamanlı siber saldırı haritasından, Türkiye’de örneğin sadece 15 Mayıs günü 20 bin virüslü e-postanın tespit edildiği görülmekteymiş. Sitede yer alan bu gerçek zamanlı veriler, IT sistemlerine saldırıların da sürdüğüne işaret ediyor. Örneğin aynı gün 250 bin sistemsel saldırı saptanmış. Bu ve benzer bilgiler için https://cybermap.kaspersky.com/ adresinden Cyberthreat Real-Time Map adlı haritaya ulaşmak mümkün.
Türkiye’nin siber saldırılara karşı daha korunaklı hale getirilebilmesi için, Ulaştırma Bakanlığı öncülüğünde 2016 yılında Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi hayata geçirilmiş. Strateji, siber güvenlik alanında ulusal kapasitenin güçlendirilmesini ve bu bağlamda kamu ile bu alanda araştırma yürüten üniversiteler arasında daha etkin bir iş birliğini öngörmekte.
Bilindiği gibi birçok ülkede ulusal kapasitenin yaratılması ve güçlendirilmesi üniversitelerin öncülüğünde yürüyor. Çok uluslu büyük bilişim şirketlerinin güvenlik hizmetlerinin yanı sıra, Türkiye’de siber güvenlik ile ilgili yürütülen araştırma projelerinde Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi ön sıralarda yer alıyorlar. ABD’ye yerleşmiş ve MIT’den master ve doktora aldıktan sonrası yaptığı buluşlarla büyük başarı kazanmış olan ODTÜ mezunu Yalçın Ayaslı tarafından üniversiteye bağışlanan Ayaslı Araştırma Merkezi, ODTÜ’deki bu çalışmaların merkezinde bulunuyor. Ayaslı, ODTÜ’deki araştırma merkezinin, siber güvenlik alanında gelişmiş ülkelerin birçok üniversitesine oranla daha yüksek bir teknolojik birikime sahip olduğunu; bu sayede bu kritik alanda Türkiye’de çok önemli bir ulusal kapasite yaratıldığını ifade ediyor. İTÜ’de ise bu çalışmalar Bilişim Enstitüsünün şemsiyesi altında yürütülmekte.
Hani günümüzde herkes, her şey, herkese ve de her şeye internet ağlarıyla bağlı ya… Hani bu bağlılık ve de bağımlılık olağanüstü bir gelişim olarak kaydediliyor ya… Öte yandan dünyada, terör, melanet, kötülük, fitne ve her türden ahlaksızlık da bu ağlardan yararlanıyor ya… İşte bu nedenle öyle bir an gelebilir ki, bir anda uçaklar uçamaz olabilir; ameliyatlar yapılamaz; trenler raydan çıkabilir; bankamatikler çalışmaz; elektrik, doğal gaz kesilebilir ve hayat bir anda durabilir… Bilimkurgu filmlerinde olduğu gibi…
Bu nedenle bilişim teknolojilerine yapılan yatırım kadar siber güvenliğe yatırım da olmazsa olmaz koşullardan biri olarak çıkıyor karşımıza…
Cumhurbaşkanının 21 Mayıs konuşmasını iyi ‘okuyanlar’ (dinleyenler değil) Cumhurbaşkanının sözlerinin satır aralarında bir tür ‘Yenilenme’ ve ‘Yeniden konumlanma’ mesajı olduğunu görecektir…
Sayın Cumhurbaşkanı ve kurmaylarının 2016 seçimlerini ve son Referandum sonuçlarını gayet titiz bir şekilde okuyarak gerekli sonuçları çıkardıkları anlaşılıyor.
Yeni Türkiye’nin ancak Yeni AK Parti ile inşa edilebileceğine de Sayın Cumhurbaşkanı tarafından işaret edildi sanki o konuşmada. Tabii geçmiş büyük başarıları zinhar inkâr etmeden…
2 saatlik konuşmayı burada ayrıntısına girip tahlil edecek değiliz. Ancak Sayın Cumhurbaşkanının, parti teşkilatı ile ilgili, iletişim yönetiminden ziyade ilişki yönetiminin tercih edilmesine ilişkin; belediyelere düşen görevler konusunda, memleketin yasalarla manasızca didişmeyen tüm evlatlarını kucaklamak ile bireysel hak ve özgürlüklerin sınırlarını en geniş düzeye taşımak hususunda çok önemli bir vizyon tanımı yaptığını tespit edebiliriz.
AK Partiye ve memlekete gönül vermiş olanların birbirlerini hırpalamalarına da izin verecek gibi değil Sayın Cumhurbaşkanı…
Allah yar ve yardımcısı olsun.
ODTÜ ve İTÜ’den siber güvenlik atağı
Çok değil. Bundan 11 gün önce. 12 Mayıs Cuma günü dünya bir anda neye uğradığını şaşırdı. Bir felaket filminin ortasına düşülmüştü sanki…
AB’nin polis teşkilatı Europol diyordu ki: “Böyle bir şey dünya üzerinde daha önce görülmedi!”..
İlk bir saat içinde 7 bin bilgisayarın bu amansız siber saldırıya teslim olduğu biliniyor. “Eğer mevcut verilerinizi kaybetmek istemiyorsanız, şuraya şu kadar para yatırın” şeklindeki bir şantaj anonsu, inanılmaz bir hızla yayılarak bilgisayarları ele geçiriyor. Parayı ödeyenlerin sayısı az değil. Ancak parayı ödeyenler, ödedikleriyle kalıyorlar; değişen herhangi bir şey olmuyor.
Önce Avrupa, ABD, Hindistan, sonra Rusya, Çin, Güney Amerika saldırının ilk durakları oldular. Bir iki gün içinde ise siber saldırıdan etkilenen ülkelerin sayısı 150’ye çıktı.
Uzmanlar, veri dünyasında yayılan bu agresif uygulama türünün Wanna Decrypter 2.0 adını taşıdığını söylüyor. Türkçesi ‘Ağlamak ister misin?’ diye karşılanabilecek olan WannaCry da saldırgan virüse verilen ad…
Olayın failleri bulunmuş değil. İddiaya göre; bu saldırıyı 16-17 yaşında, odasındaki bilgisayarı üzerinde çeşitli numaralar yapan bir genç de başlatmış olabilir, bir ara K. Kore’ye hizmet verdiği bilinen Lazarus adlı Hacker grubu da…
Bilgisayarların içerdiği dosyaları şifreleyip rehin alan bir fidye yazılımı olarak programlanan WannaCry’ın, durduğu söylenemese de, son günlerde etkisini kaybetmeye başladığı bildiriliyor.
Bunda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 150 ülkede etkili olan virüsün kullandığı yazılım hatalarının bu yazılımları hazırlayan şirketler tarafından acilen giderilmesine yönelik başlatılan çabaların da payı büyük.
Ancak aynı zamanda ülkelerin siber güvenliklerini güçlendirmek için ulusal düzeyde aldıkları önlemler de belirleyici oluyor. Nitekim Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan, bu sayede Türkiye’nin bu virüsten daha az etkilenen ülkeler arasında olduğunu söylemiş.
Ancak uzmanlar, Türkiye’nin genel olarak siber saldırıların hedefindeki ülkelerden biri olduğunu belirtiyorlar. Öyle ya, Gezi, ardından 17-25 Aralık, sonrasından ekonomi saldırıları; o da olmayınca 15 Temmuz alçaklığı, hemen ardından anti Erdoğan ve anti Türkiye kampanyaları; ve nihayet Türkiye’nin tecrit edilmesi, yalnızlaştırılması için gereken her şey… Türkiye’nin siber saldırıdan uzak kalması mümkün mü? Tabii ki nasibimizi alacağız. Hem de mümkünse en büyük porsiyonuyla…
Virüslerden korunma yazılımı üreten Kaspersky firmasının hazırladığı gerçek zamanlı siber saldırı haritasından, Türkiye’de örneğin sadece 15 Mayıs günü 20 bin virüslü e-postanın tespit edildiği görülmekteymiş. Sitede yer alan bu gerçek zamanlı veriler, IT sistemlerine saldırıların da sürdüğüne işaret ediyor. Örneğin aynı gün 250 bin sistemsel saldırı saptanmış. Bu ve benzer bilgiler için https://cybermap.kaspersky.com/ adresinden Cyberthreat Real-Time Map adlı haritaya ulaşmak mümkün.
Türkiye’nin siber saldırılara karşı daha korunaklı hale getirilebilmesi için, Ulaştırma Bakanlığı öncülüğünde 2016 yılında Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi hayata geçirilmiş. Strateji, siber güvenlik alanında ulusal kapasitenin güçlendirilmesini ve bu bağlamda kamu ile bu alanda araştırma yürüten üniversiteler arasında daha etkin bir iş birliğini öngörmekte.
Bilindiği gibi birçok ülkede ulusal kapasitenin yaratılması ve güçlendirilmesi üniversitelerin öncülüğünde yürüyor. Çok uluslu büyük bilişim şirketlerinin güvenlik hizmetlerinin yanı sıra, Türkiye’de siber güvenlik ile ilgili yürütülen araştırma projelerinde Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi ön sıralarda yer alıyorlar. ABD’ye yerleşmiş ve MIT’den master ve doktora aldıktan sonrası yaptığı buluşlarla büyük başarı kazanmış olan ODTÜ mezunu Yalçın Ayaslı tarafından üniversiteye bağışlanan Ayaslı Araştırma Merkezi, ODTÜ’deki bu çalışmaların merkezinde bulunuyor. Ayaslı, ODTÜ’deki araştırma merkezinin, siber güvenlik alanında gelişmiş ülkelerin birçok üniversitesine oranla daha yüksek bir teknolojik birikime sahip olduğunu; bu sayede bu kritik alanda Türkiye’de çok önemli bir ulusal kapasite yaratıldığını ifade ediyor. İTÜ’de ise bu çalışmalar Bilişim Enstitüsünün şemsiyesi altında yürütülmekte.
Hani günümüzde herkes, her şey, herkese ve de her şeye internet ağlarıyla bağlı ya… Hani bu bağlılık ve de bağımlılık olağanüstü bir gelişim olarak kaydediliyor ya… Öte yandan dünyada, terör, melanet, kötülük, fitne ve her türden ahlaksızlık da bu ağlardan yararlanıyor ya… İşte bu nedenle öyle bir an gelebilir ki, bir anda uçaklar uçamaz olabilir; ameliyatlar yapılamaz; trenler raydan çıkabilir; bankamatikler çalışmaz; elektrik, doğal gaz kesilebilir ve hayat bir anda durabilir… Bilimkurgu filmlerinde olduğu gibi…
Bu nedenle bilişim teknolojilerine yapılan yatırım kadar siber güvenliğe yatırım da olmazsa olmaz koşullardan biri olarak çıkıyor karşımıza…