Cumhurbaşkanı’nın fotoğrafını okumak…
17 Eylül 2022 - Yeni Şafak
Her ne kadar aynı ‘dünya görüşüne’ sahip olmasak da zekâsına saygı duyup yazılarını uzun yıllardır ilgiyle takip ettiğim İsmet Berkan’ın “10 Haber” adını verdiği bir haber portalı var. Whatsapp üzerinden “Gündem” başlıklı, üç sayfalık mini e-dergi de gönderiyor…
Dünkü nüshanın ilk sayfasından başlayarak “Batı dışına açılmak mı, Batı dışına çıkmak mı?” başlıklı bir yazı yayınlamış… Tepesinde de dünün en çok konuşulan, tartışılan fotoğrafı var… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sanki Şanghay İşbirliği Örgütü’nün lideriymiş gibi oturarak diğer liderlerle sohbet ettiği fotoğraf…
Yazı şöyle bitiyor: “Türkiye’de bu süreci durdurabilecek tek güç kamuoyu aslında ama sürecin kendisi zaten kamuoyunun ağır ağır Batı dışına çıkmaya ikna edilmesiyle yaşandı. Dolayısıyla yarın iktidar değişse bile bu süreci durdurmak ve tersine çevirmek o kadar da kolay olmayacak. Hatta kolay olmamasını bir yana koyun, belki mümkün bile olmayacak.”
Avrupa Birliği’nin güttüğü iki yüzlü politikayla Türkiye’yi aşağılaması, horlaması verdiği hiçbir sözü tutmaması ve oyalaması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılımla ilgili düşünceleri yeni değil (Bkz. Sedat Ergin’in 15 Eylül tarihli Hürriyet’teki yazısı)… 2012’den bu yana pek çok resmi açıklamasının içinde Türkiye ile Şanghay İşbirliği Örgütü arasındaki ilişki üzerine tespitleri var…
Öte yandan Berkan gibi düşünenlerin, durumu “Eksen kayması” diye endişeyle karşılayanların sayısı ne kadardır diye tahmin etmek için CHP ve HDP liderlerinin dış politika konusundaki kelamlarına göz atmakta yarar var…
Batı kulübünün dışına doğru atılan her adımı; ‘millî bağımsızlığın’ koruması ya da ‘küresel güçler’ arası dengeleme için yapılmış bir hamle değil de Hristiyan Batı’ya endeksli değerlerden uzaklaşılması olarak okuma eğilimindeler…
Bunun karşısında da ‘varoluşlarını üzerine kurguladıkları zeminin’ yıkılma endişesine kapılıp elbette korkuyorlar…
O fotoğrafa tepkileri bundandır… Anlıyor olmamız, onayladığımız anlamına gelmez tabii…
Fotoğrafın pek çok farklı açıdan okuması yapılabilir… ‘Beden dili’ ve/veya ‘Toplumsal gestus’ açılarından bakıldığında sayfalar dolusu yorum yapılabilir…
Bertolt Brecht’in 20. yy’da yeniden şekillendirerek özel anlam kattığı ‘epik tiyatro’nun en önemli unsurlarından biri olarak öne çıkan ‘toplumsal gestus’ kavramını tiyatrobilimci, yazar, oyuncu ve yönetmen Özdemir Nutku, “Toplumla ilgili olan, toplum üzerine fikir veren jesttir” diye açıklamış.
Toplumsal gestus, en iyi siyasi iletişim dillerinden biridir…
Bu bağlamda fotoğraf, Türkiye’nin son yıllarda geldiği itibar noktasını, sayın Cumhurbaşkanı’nın fotoğraftaki liderler nezdindeki konumlandırılmasını tartışmaya mahal bırakmayacak netlikte ifade etmektedir…
Türkiye, 2012’de ‘Diyalog Ortağı’ olarak dâhil olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’nün düzenlediği “Devlet Başkanları Zirvesi”ne ilk kez bu yıl “Cumhurbaşkanı” düzeyinde katılıyor.
Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın 1996 yılında oluşturdukları Örgüt’e, daha sonra Özbekistan, Hindistan, Pakistan ve İran’ın da katılmasıyla üye sayısı dokuza çıkıyor...
“İngiltere’nin dostları ya da düşmanları yoktur; çıkarları vardır” sözünün İngiltere için söylenmesine bayılan müstemleke aydınlarımız, aynı laf Türkiye için dile getirildiğinde her ne hikmetse tedirgin oluyorlar…
Allah ıslah etsin…
Gözümüze takılanlar…
Dünkü nüshanın ilk sayfasından başlayarak “Batı dışına açılmak mı, Batı dışına çıkmak mı?” başlıklı bir yazı yayınlamış… Tepesinde de dünün en çok konuşulan, tartışılan fotoğrafı var… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sanki Şanghay İşbirliği Örgütü’nün lideriymiş gibi oturarak diğer liderlerle sohbet ettiği fotoğraf…
Yazı şöyle bitiyor: “Türkiye’de bu süreci durdurabilecek tek güç kamuoyu aslında ama sürecin kendisi zaten kamuoyunun ağır ağır Batı dışına çıkmaya ikna edilmesiyle yaşandı. Dolayısıyla yarın iktidar değişse bile bu süreci durdurmak ve tersine çevirmek o kadar da kolay olmayacak. Hatta kolay olmamasını bir yana koyun, belki mümkün bile olmayacak.”
Avrupa Birliği’nin güttüğü iki yüzlü politikayla Türkiye’yi aşağılaması, horlaması verdiği hiçbir sözü tutmaması ve oyalaması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılımla ilgili düşünceleri yeni değil (Bkz. Sedat Ergin’in 15 Eylül tarihli Hürriyet’teki yazısı)… 2012’den bu yana pek çok resmi açıklamasının içinde Türkiye ile Şanghay İşbirliği Örgütü arasındaki ilişki üzerine tespitleri var…
Öte yandan Berkan gibi düşünenlerin, durumu “Eksen kayması” diye endişeyle karşılayanların sayısı ne kadardır diye tahmin etmek için CHP ve HDP liderlerinin dış politika konusundaki kelamlarına göz atmakta yarar var…
Batı kulübünün dışına doğru atılan her adımı; ‘millî bağımsızlığın’ koruması ya da ‘küresel güçler’ arası dengeleme için yapılmış bir hamle değil de Hristiyan Batı’ya endeksli değerlerden uzaklaşılması olarak okuma eğilimindeler…
Bunun karşısında da ‘varoluşlarını üzerine kurguladıkları zeminin’ yıkılma endişesine kapılıp elbette korkuyorlar…
O fotoğrafa tepkileri bundandır… Anlıyor olmamız, onayladığımız anlamına gelmez tabii…
Fotoğrafın pek çok farklı açıdan okuması yapılabilir… ‘Beden dili’ ve/veya ‘Toplumsal gestus’ açılarından bakıldığında sayfalar dolusu yorum yapılabilir…
Bertolt Brecht’in 20. yy’da yeniden şekillendirerek özel anlam kattığı ‘epik tiyatro’nun en önemli unsurlarından biri olarak öne çıkan ‘toplumsal gestus’ kavramını tiyatrobilimci, yazar, oyuncu ve yönetmen Özdemir Nutku, “Toplumla ilgili olan, toplum üzerine fikir veren jesttir” diye açıklamış.
Toplumsal gestus, en iyi siyasi iletişim dillerinden biridir…
Bu bağlamda fotoğraf, Türkiye’nin son yıllarda geldiği itibar noktasını, sayın Cumhurbaşkanı’nın fotoğraftaki liderler nezdindeki konumlandırılmasını tartışmaya mahal bırakmayacak netlikte ifade etmektedir…
Türkiye, 2012’de ‘Diyalog Ortağı’ olarak dâhil olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’nün düzenlediği “Devlet Başkanları Zirvesi”ne ilk kez bu yıl “Cumhurbaşkanı” düzeyinde katılıyor.
Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın 1996 yılında oluşturdukları Örgüt’e, daha sonra Özbekistan, Hindistan, Pakistan ve İran’ın da katılmasıyla üye sayısı dokuza çıkıyor...
“İngiltere’nin dostları ya da düşmanları yoktur; çıkarları vardır” sözünün İngiltere için söylenmesine bayılan müstemleke aydınlarımız, aynı laf Türkiye için dile getirildiğinde her ne hikmetse tedirgin oluyorlar…
Allah ıslah etsin…
Gözümüze takılanlar…
- Bugün başlayan ve 20 Kasım’a kadar sürecek 17. İstanbul Bienali, kapılarını “Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür” sloganıyla açıyormuş… Girişler ücretsizmiş… 2007’den bu yana Bienal sponsorluğunu üstlenen Koç Holding önemli bir karar vermiş… Sponsorluk, 2036 yılına kadar uzatılmış… Nereden baksanız önemli bir karar… Aynı noktaya düşen su damlalarının mermeri deldiği gibi, pazarlama iletişiminde de istikrar ve devamlılık çok başarılı sonuçlar doğurabilir… Tabii zor iştir, 14 yıl sonrasını görüp, karar vermek… Tarafları kutluyoruz… (Nuray Koç, Lobby)
- Türkiye Araştırmacılar Derneği, bu yıl “Baykuş Ödülleri”nin 10.’sunu düzenlemiş. 12 kategoride 39 projeye ödül verilen etkinlikle, araştırmanın gerekliliğini geniş kitlelere aktarmak, araştırma şirketleri, araştırma verenler ve veri toplama şirketleri arasındaki ilişkileri geliştirmek amaçlanıyormuş. Böylece, araştırmanın iş süreçlerine sağladığı katma değer, uyandırdığı etki ve önemini vurgulanmak isteniyormuş. Ödül alanlar listesine (https://www.baykusodulleri.org.tr/kazananlar/2022-yili-kazananlar) bir göz attık… IPSOS, Thinkneuro, ERA, Yougov, Kantar Insights, Estima, Altyol, Nielseniq, Sia Insight ne var ne yoksa süpürmüşler…
- Pandemi ile birlikte dünyada 550 milyar dolara yaklaşan dijital pazarlama sektörünün Türkiye’deki istihdam açığı 1 milyondan fazlaymış. Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, “Hem küresel markaların hem de dijital reklam ajanslarının istihdam konusunda büyük bir sorun yaşadığına” işaret etmiş… (Selda Ercaner, Present Communications)