Cumhuriyet tarihinin en ileri değişiklikleri…
16 kasım 2022 - yeni Şafak
Gündeminin bütün yoğunluğuna rağmen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ önceki gün gazetemizi ziyaret etti.
Albayrak Grubu CEO’su Prof. Dr. Ömer Bolat ve Genel Yayın Yönetmenimiz Hüseyin Likoğlu’nun düzenlediği geleneksel ‘bakan-gazeteci buluşmasına’ biz de davetliydik. Bakan Bey’le sohbetimiz iki saat sürdü…
Bakan Bozdağ, konuşmasına şu tespitle başladı: “Temel hak ve hürriyetler konusunda Cumhuriyet tarihindeki en ileri değişiklikleri biz yaptık.”
Çok iddialı değil mi?
Peki bunun karşısında oluşturulmak istenen algı ne?
“Türkiye demokrasi ve özgürlüklerden yoksun, teokratik bir düzenle yönetilen, hukukun ve adaletin çalışmadığı, can ve mal güvenliği bulunmayan geri kalmış bir ülkedir.”
Bu algıyı dışarıdan ‘onlar’, içeriden ‘bizim İrlandalılar’ pompalayıp duruyorlar…
Bakan anlatırken ben de notlar aldım. Alt alta yazdığım satırlara bir göz attığımda AK Parti hükûmetlerinin yaptıklarıyla ilgili şu çarpıcı envanter ortaya çıktı:
“Türkiye, yumuşak güç alanında ortaya konulan bireysel hak ve özgürlükler, ifade özgürlüğü, demokrasi, hukuk devleti anlayışı, insan hakları gibi pek çok endekste sıralamaların sonlarında yer alıyor. Muhalefet de ülkemizin böyle algılanması için elinden geleni yapıyor. Bizse sürekli savunma pozisyonunda, hep izahat verir hâldeyiz. Siyasi iletişimin en önemli kuralıdır: Söylem söylemle yıkılır, kanıtla değil. Adalet Bakanlığımız, hukuk sistemimizle ilgili kendisinin ve Türkiye’nin hak etmediği algılamanın düzeltilmesi için nasıl bir yol izleyecek?”
Bakan’ın yanıtı çok açık ve netti: “Haklısınız. Bunu mutlaka ele alacağız ve halledeceğiz.” Bozdağ’ın kararlılığı ve içtenliği bizi umutlandırdı.
Bu arada kolluk kuvvetlerimiz ve adalet sistemimizin bombalı saldırı faillerini yakalayıp adalet önüne çıkarma konusundaki hızını ve başarısını bir kez daha yürekten kutluyoruz.
Gözümüze takılanlar…
Albayrak Grubu CEO’su Prof. Dr. Ömer Bolat ve Genel Yayın Yönetmenimiz Hüseyin Likoğlu’nun düzenlediği geleneksel ‘bakan-gazeteci buluşmasına’ biz de davetliydik. Bakan Bey’le sohbetimiz iki saat sürdü…
Bakan Bozdağ, konuşmasına şu tespitle başladı: “Temel hak ve hürriyetler konusunda Cumhuriyet tarihindeki en ileri değişiklikleri biz yaptık.”
Çok iddialı değil mi?
Peki bunun karşısında oluşturulmak istenen algı ne?
“Türkiye demokrasi ve özgürlüklerden yoksun, teokratik bir düzenle yönetilen, hukukun ve adaletin çalışmadığı, can ve mal güvenliği bulunmayan geri kalmış bir ülkedir.”
Bu algıyı dışarıdan ‘onlar’, içeriden ‘bizim İrlandalılar’ pompalayıp duruyorlar…
Bakan anlatırken ben de notlar aldım. Alt alta yazdığım satırlara bir göz attığımda AK Parti hükûmetlerinin yaptıklarıyla ilgili şu çarpıcı envanter ortaya çıktı:
- Devlet Güvenlik Mahkemesi kaldırıldı. Özel yetkili mahkemelere son verildi.
- Kadın hakları konusunda pozitif ayrımcılık Anayasa’ya girdi.
- Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) çıkarıldı.
- Seyahat hürriyeti Anayasa’ya girdi. Yurt dışı yasağı ancak hâkim kararı ile mümkün hâle getirildi.
- Çocuk hakları ile ilgili yasal düzenlemeler yapıldı.
- Kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı getirildi.
- Yargıda birlik sağlandı; askeri-sivil ikiliği ortadan kaldırıldı.
- Disiplin kararlarının yargı denetimi dışına çıkarılması engellendi.
- Cumhurbaşkanı kararlarına yargı denetimi getirildi.
- Cumhurbaşkanı hiçbir şeyden sorumlu değildi. Artık imzaladığı her şeyden sorumlu.
- Cumhurbaşkanı’nın yasalar karşında sorumluluğu yoktu. Bu da kaldırıldı.
- 12 Eylül döneminde alınan kararlar Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürülemezdi; bu değiştirildi. 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının yolu açıldı.
- Kişisel hak arama kurumları ihdas edildi: Kişisel Verilerin Korunması Kurulu, Bilgi Edinme Hakkı Değerlendirme Kurulu, Ombudsmanlık Kurumu, Kamu Denetçiliği Kurumu.
- AYM’ye bireysel başvuru hakkı sağlandı.
- İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Kolluk Gözetim Kurumu kuruldu.
- Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçim sistemi sivilleştirildi. Eskiden AYM’nin tüm üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyordu.
- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu sivilleştirildi. Kapalı devre çalışan sistem kaldırıldı.
- Milletvekili seçilme engellerinin çoğu kaldırıldı.
- Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile Türk halkı ilk kez 2014’te ‘Yürütme’yi doğrudan seçti.
- Genel Kurmay Başkanlığı, Bakanlığa bağlandı.
- Darbelere temel olarak gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi değiştirildi.
- Yüksek Askeri Şûra’daki terfilerin belirlenmesi sürecinde siviller görüntü olarak vardı; daha etkin hâle getirildiler.
- Özellikle kırılgan gruplara yönelik Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Daire Başkanlığı kuruldu.
“Türkiye, yumuşak güç alanında ortaya konulan bireysel hak ve özgürlükler, ifade özgürlüğü, demokrasi, hukuk devleti anlayışı, insan hakları gibi pek çok endekste sıralamaların sonlarında yer alıyor. Muhalefet de ülkemizin böyle algılanması için elinden geleni yapıyor. Bizse sürekli savunma pozisyonunda, hep izahat verir hâldeyiz. Siyasi iletişimin en önemli kuralıdır: Söylem söylemle yıkılır, kanıtla değil. Adalet Bakanlığımız, hukuk sistemimizle ilgili kendisinin ve Türkiye’nin hak etmediği algılamanın düzeltilmesi için nasıl bir yol izleyecek?”
Bakan’ın yanıtı çok açık ve netti: “Haklısınız. Bunu mutlaka ele alacağız ve halledeceğiz.” Bozdağ’ın kararlılığı ve içtenliği bizi umutlandırdı.
Bu arada kolluk kuvvetlerimiz ve adalet sistemimizin bombalı saldırı faillerini yakalayıp adalet önüne çıkarma konusundaki hızını ve başarısını bir kez daha yürekten kutluyoruz.
Gözümüze takılanlar…
- YenidenBiz Derneği, iş hayatına ara veren kadınların istihdamını desteklemek ve kamuoyunda farkındalık oluşturmak için “İnsana Odaklı Büyüme” temasıyla bir Zirve düzenliyormuş. Harvard Business Review Türkiye’nin ‘stratejik ortak’ olduğu Zirve’nin sponsorları şöyleymiş: Yapı Kredi, Borusan Kocabıyık Vakfı, Kariyer.net, Mey-Diageo, Türk Tuborg, CarrefourSa, Memorial, Shell, Zorlu Holding, Zurich Sigorta. Kapitalizm, insanı kıymet değil, kaynak olarak ele alır. Üstelik kendi devamlılığını sağlama konusunda da engel tanımayan bir sistem olduğundan, gidenin yerine hemen yenisini koyar ve yoluna devam eder. O nedenle kadınların geri dönüşlerinin desteklenmesi son derece elzem ve ciddi bir süreç. Yürekten başarılar dileriz.
- Lübnan-Meksika kökenli girişimci Martin Mobarak, “Frida.NFT” isimli koleksiyonunun tanıtımı için ressam Frida Kahlo’nun 10 milyon dolarlık “Fantasmones Siniestros” (Uğursuz hayaletler) tablosunu ateşe vermiş. Kahlo’nun sanat eserleri ulusal anıt sayılıyormuş. Meksika Ulusal Güzel Sanatlar ve Edebiyat Enstitüsü de bunun bir ‘suç’ olduğunu belirterek Mobarak hakkında soruşturma başlatmış. Ne zaman ‘ilginçmiş gibi’ görünen bir olguyla karşılaşsam; bunun arkasında ne var diye düşünmeye başlarım… Çünkü, ilginçlik ile şeytan arasında sıkı bir bağ olduğunu keşfetmem için yeterince tecrübe ve kültürel birikim üzerimden geçmiştir… Mobarak’ın dâhiyane(!) tanıtım fikri ne işe yaradı diye merak edenler için hemen belirtelim: Mobarak satışa çıkardığı 10 bin NFT’den sadece 4 tanesini satabilmiş. (webtekno.com)
- 8 Kasım’daki tutulma sırasında Ay’ın rengi turuncuya dönünce Fanta harekete geçmiş. Wunderman Thompson imzası taşıyan sosyal medya kampanyasıyla, bu anı fotoğraflayarak sosyal medyada #Fantamoon etiketi ile paylaşan kullanıcılara bedava Fanta kazanma fırsatı verilmiş. Kazananlar hediyelerini McDonald’s şubelerinden almışlar. Sosyal medya iletişimini diğerlerinden farklılaştıran en önemli unsur belki de bu anındalık ya da terminolojideki adıyla ‘real time marketing’ (gerçek zamanlı pazarlama)… (pazarlamasyon.com)