Dağ müphemiyet doğurdu...
22 KASIM 2006
Pazar günü Erke için bu köşede “İnşallah ‘dağ fare doğurmaz” demişiz. Dağ belki fare değil ama, bol miktarda müphemiyet doğurdu....
Yeni bir ürününüz mü var, tanıtımı için düğmeye basmak üzere misiniz; aman ha aşağıdaki kusurlu hareketlerden hiç birini yapmayın:
1. Meraklandırmak için bir ay öncesinden çarşaf çarşaf ilanlar vermeyin.
2. Basın toplantısı düzenleyecekseniz gerçekten basın mensuplarını çağırın, eşi, dostu, arkadaşı değil.
3. Dünyanın yönünü değiştirecek, savaşları sona erdirecek bir buluşunuz olduğunuzu sansanız bile, yeterli hukuksal, finansal, yapısal süreçleri tamamlamadan, vereceğiniz somut bilgi olmadan, iletişim süreçlerine girmeyin.
4. Yönetim Kurulunuzla ilgili sorulara “Gidin, ticaret gazetesine bakın” türü yanıtlar vermeyin
5. “Bilimsel düşüncenin gücü” mesajıyla lanse ettiğiniz bir ‘buluşu’, ‘herhangi bir yakıt gerektirmeden elektrik üreten kuvvet makinesi’ gibi çapraz bulmaca sorusuyla açıklamayın .
6. Basın toplantısında ilk üç sırayı emekli paşalara ayırmayın. Birisi çıkar sorar. Cevabı geçiştirirseniz de gereksiz yere gizemi artırırsınız.
7. Basın mensuplarının sorularına ‘İnanıp, inanmamanız önemli değil” gibi bir cevap zinhar vermeyin. Madem amacınız ‘milletinizde aidiyet duygusu’ yaratmak, medya en önemli paydaşınız olacaktır. Sadece reklam vererek medyayı ‘iyi’ tutamazsınız.
8. ‘Nereden geliyor bu kaynağın suyu’ sorusuna, ‘biz kurumsal ve ticari bir şirketiz’ cevabını vermeyin. İtibar ancak açıklık ve şeffaflıkla sağlanır.
9. Bulunan sistemle ilgili patent başvurusunu yapıp, emniyet ve gizlilik açısından 2007’den önce tek kelime edemeyecekseniz, ilk açıklamayı da 2007’ye saklayın.
10. Sorulan soru ne olursa olsun, ‘ben bu soruya az önce de yanıt vermiştim’, ‘Vakti gelince anlatılacak’ gibi cevaplar vermeyin. Vereceksiniz basın toplantısı düzenlemeyin.
Erke müthiş bir buluşa imza attığını söylüyor. “İnşallah dağ fare doğurmaz” temennimiz hâlâ geçerliliğini koruyor.
Hiç değilse bugünü kaçırmayın
Dün sabah Kalder’in 15’inci Kalite Kongresi’nin açılışına gittim. Üç olayın altının özellikle çizilmesi gerekir.
Birincisi, Son 15 yılda en çok ödül alan üç büyük holdingin birer plaket almaları. İkincisi, Kalder’in bu kuruluşlara plaketlerini vermek üzere üç eski Başkanı sahneye davet etmesi. Üçüncüsü: Profesör Stephane Garelli’nin konuşması...
Eğer orada değildiyseniz, kaçırdınız. Mustafa Koç ve Güler Sabancı’yı sahnede yan yana bir lise öğrencisi heyecanı ve içtenliğiyle görmek her zaman nasip olmaz. Bülent Eczacıbaşı ABD’deymiş. Yerine Erdal Karamercan katıldı. Erdal Bey’e her şey yakışır, Erdal Bey de her şeye yakışır ama, o tabloya Holding Başkan Yardımcısı Faruk Eczacıbaşı daha uygun düşermiş... Neyse, o kadar kusur kadı kızında da olur.
Ben Kalder’in yerinde olsam Çetin Nuhoğlu, Mehmet Sabuncu, Yılmaz Argüden ve Hasan Subaşı’nın üç Holding temsilcisi ile birlikte sahnede dizildikleri ânın fotoğrafını uzun yıllar kullanırım... Ne adına? 15 yılda yaratılan bir ulusal marka’nın arkasındaki katılım ve kararlılığı, adanmışlığı anlatmak adına...
Dünü kaçırmış olsanız bile, ‘iş dünyasının içinde kalmak’ istiyorsanız, bugünü yakalayın.
Yeni bir ürününüz mü var, tanıtımı için düğmeye basmak üzere misiniz; aman ha aşağıdaki kusurlu hareketlerden hiç birini yapmayın:
1. Meraklandırmak için bir ay öncesinden çarşaf çarşaf ilanlar vermeyin.
2. Basın toplantısı düzenleyecekseniz gerçekten basın mensuplarını çağırın, eşi, dostu, arkadaşı değil.
3. Dünyanın yönünü değiştirecek, savaşları sona erdirecek bir buluşunuz olduğunuzu sansanız bile, yeterli hukuksal, finansal, yapısal süreçleri tamamlamadan, vereceğiniz somut bilgi olmadan, iletişim süreçlerine girmeyin.
4. Yönetim Kurulunuzla ilgili sorulara “Gidin, ticaret gazetesine bakın” türü yanıtlar vermeyin
5. “Bilimsel düşüncenin gücü” mesajıyla lanse ettiğiniz bir ‘buluşu’, ‘herhangi bir yakıt gerektirmeden elektrik üreten kuvvet makinesi’ gibi çapraz bulmaca sorusuyla açıklamayın .
6. Basın toplantısında ilk üç sırayı emekli paşalara ayırmayın. Birisi çıkar sorar. Cevabı geçiştirirseniz de gereksiz yere gizemi artırırsınız.
7. Basın mensuplarının sorularına ‘İnanıp, inanmamanız önemli değil” gibi bir cevap zinhar vermeyin. Madem amacınız ‘milletinizde aidiyet duygusu’ yaratmak, medya en önemli paydaşınız olacaktır. Sadece reklam vererek medyayı ‘iyi’ tutamazsınız.
8. ‘Nereden geliyor bu kaynağın suyu’ sorusuna, ‘biz kurumsal ve ticari bir şirketiz’ cevabını vermeyin. İtibar ancak açıklık ve şeffaflıkla sağlanır.
9. Bulunan sistemle ilgili patent başvurusunu yapıp, emniyet ve gizlilik açısından 2007’den önce tek kelime edemeyecekseniz, ilk açıklamayı da 2007’ye saklayın.
10. Sorulan soru ne olursa olsun, ‘ben bu soruya az önce de yanıt vermiştim’, ‘Vakti gelince anlatılacak’ gibi cevaplar vermeyin. Vereceksiniz basın toplantısı düzenlemeyin.
Erke müthiş bir buluşa imza attığını söylüyor. “İnşallah dağ fare doğurmaz” temennimiz hâlâ geçerliliğini koruyor.
Hiç değilse bugünü kaçırmayın
Dün sabah Kalder’in 15’inci Kalite Kongresi’nin açılışına gittim. Üç olayın altının özellikle çizilmesi gerekir.
Birincisi, Son 15 yılda en çok ödül alan üç büyük holdingin birer plaket almaları. İkincisi, Kalder’in bu kuruluşlara plaketlerini vermek üzere üç eski Başkanı sahneye davet etmesi. Üçüncüsü: Profesör Stephane Garelli’nin konuşması...
Eğer orada değildiyseniz, kaçırdınız. Mustafa Koç ve Güler Sabancı’yı sahnede yan yana bir lise öğrencisi heyecanı ve içtenliğiyle görmek her zaman nasip olmaz. Bülent Eczacıbaşı ABD’deymiş. Yerine Erdal Karamercan katıldı. Erdal Bey’e her şey yakışır, Erdal Bey de her şeye yakışır ama, o tabloya Holding Başkan Yardımcısı Faruk Eczacıbaşı daha uygun düşermiş... Neyse, o kadar kusur kadı kızında da olur.
Ben Kalder’in yerinde olsam Çetin Nuhoğlu, Mehmet Sabuncu, Yılmaz Argüden ve Hasan Subaşı’nın üç Holding temsilcisi ile birlikte sahnede dizildikleri ânın fotoğrafını uzun yıllar kullanırım... Ne adına? 15 yılda yaratılan bir ulusal marka’nın arkasındaki katılım ve kararlılığı, adanmışlığı anlatmak adına...
Dünü kaçırmış olsanız bile, ‘iş dünyasının içinde kalmak’ istiyorsanız, bugünü yakalayın.