Dali iletişimi son derece realist...
08 Aralık 2008 Akşam Gazetesi
İş ve iletişim yönetiminde en temel unsurlardan biri hiç şüphesiz 'sürdürülebilirlik'tir. Akbank'ın desteği ile Sakıp Sabancı Müzesi'nde düzenlenen 'İstanbul'da bir Sürrealist: Salvador Dali' adlı sergi çerçevesinde yürütülen iletişim çalışmalarını 'süreklilik' ve 'realistlik' çerçevesinde de hayranlıkla izliyorum.
Müze, sanki İstanbul'un nabzını tutan taksicilerle vefa borcunu ödüyor... Her sergi döneminde düzenledikleri Taksici Günü, Dali sergisi için de tekrarlanmış. 3 Aralık günü müzeye gelen taksiciler, sergiyi ücretsiz gezmişler. Dikkatinizi çekerim: Sürrealizm ve taksiciler... Hayli absürd gibi görünse de bence son derece sempatik...
Etkinlik, İstanbul Otomobilciler Esnaf Odası aracılığıyla taksi şoförlerine iletilen 'Müzeyi bulana giriş bedava!' mesajlı davetiyelerle duyurulmuş. Ayrıca; Bebek, Baltalimanı, Emirgan, Reşitpaşa ve İstinye'deki duraklara asılan 'Giriş ve ikram bizden, gelmesi ve gezmesi sizden!' sloganlı afişlerle, şoförlerin haberdar olması sağlanmış. Bu arada Sabancı Üniversitesi öğrencileri de 24 sayfalık bir dokümanda Dali eserlerini yorumlamışlar. Öğrencileri tarafından yaz projesi olarak hazırlanan çalışma çerçevesinde, Dali'nin bu sergide sunulan illüstrasyon, tablo, film ya da üç boyutlu obje fotoğraflarından bazıları seçilmiş. Öğrenciler bu yapıtları nasıl algıladıklarını anlatmışlar. Denemeler birbirinden farklı. Her öğrencinin Dali'nin yapıtlarına bakış açısı farklı çünkü...
Öte yandan kafası benim gibi sürrealizme fazla basmayanlar için düşünülmüş müthiş bir araç daha var. www.daliistanbulda.com adresindeki o sanal turu müzeye gitmeden atmakta yarar var. Dali ve Akbank olmasaymış, pek çoğumuz hâlâ sürrealistlerin neden o sürrealist eserleri ürettiklerini anlayamayacakmış...
//c
Mizah üstü az agresyon...
Bir nükleer medya savaşı daha başlamak üzere. Dünkü Taraf gazetesinde Perihan Mağden hanım ile yapılmış çarpıcı bir röportaj vardı... Gözünüzden kaçmış olabilir; hatırlatalım... Mağden bir yerinde diyor ki:
'Müjde Ar'ın çok zarar ziyan bir şeye neden olduğunu düşünüyorum. Sadece belden aşağı, 'Mevla'm kayıra saldım çayıra usulüyle' konuşan kadın. Kadın bakışıyla düşünülen bir programın formatını mahvetmeye muvaffak oldu. 'Yırtmış kadın eşittir belden aşağı konsantre kadın'. Bütün muhalifliği belden aşağı olan bir kadın. Arada bir 'Kürt meselesinde çok ileri şeyleri söylerim ama şimdi söyleyemem ayol' deyip, belden aşağıya gelince aşırı kaygısız oluyor, annesinden gelen güçle herhalde. Belden aşağı laflarıyla o haftanın gündemini pisletiyor. Aysun Kayacı da onun gerzek sarışın versiyonu.'
Bundan sonra nasıl bir gümbürtü kopacak hep birlikte izleyeceğiz... Sütre gerisine çekilmenin tam zamanı...
Bu arada Taraf'ta garip bir şekilde ortadan kaybolmuş olan Telesiyej, duyduk ki yine geliyormuş... Sevindim. Polemik için zekâ gerekir... Sadece sizde değil. Karşınızdakinde de... Bir güzel atışıyorduk arada sırada ne güzel. Heyecanla bekliyoruz. Televizyon dünyamızı ve popüler kültür özürlülerini hallaç pamuğu gibi atan, 'bol mizah üstü az agresyon'la hazırlanmış ince kıyım eleştirileri özlemiştik...
//c
Bu sergiye gitmeyen çakar...
Son 20 yıl inanılmaz bir değişim ve dönüşüm dönemiydi. Örneğin, 20 yıl önce PC ortaya çıkalı daha 4 yıl olmuştu ve internet'in ancak esamesi okunuyordu... Son 20 yıl içinde reklamcılık, hem teknoloji hem de halkın ortak ruhi şekillenmesi ile birlikte, pazarın, ürünlerin hizmetlerin gelişimi doğrultusunda bir değişim gösterdi...
Bu değişimin öyküsünü '20. Yılında Kristal Elma / Türk Toplumuna Reklamlardan Bakmak' adlı sergide izlemek mümkün. Haziran ayında ilk kez kısa bir süre İstanbul'da görücüye çıkan ve hedefi çeşitli kentlerde 9 üniversiteyi dolaşmak olan sergi, bu kez Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fındıklı Kampüsü Osman Hamdi Bey Salonu'nda. Ankara, İzmir, Konya'ya gidilmiş. İstanbul'daki ikinci açılış ise 16 Aralık saat 17.00'de... Yaklaşık 200 eser yer alıyor. Hem yazılı basın hem de TV reklamları var. Katılacak eserleri Reklamcılar Derneği Yönetim Kurulu üyesi Haluk Mesci, Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Levent Yılmaz ve grafik tasarımcısı Emre Senan'dan oluşan 3 kişilik bir seçici kurul tespit etmiş.
'Malumatfuruşluk' adına bile olsa gidip görmek lazım... Kaldı ki, toplumun dönüşümü ile iletişimin gelişimi arasında bu ödüllere bakarak zengin bir paralellik kurmak mümkün. En azından bizim öğrencileri orada göremezsem çaktırırım, biline!.. Benden uyarması...
Not: Mübarek Kurban Bayramınızı yürekten kutluyorum. Esenlikler diyorum. Çekirdek aileyi kuvvetlendirecek önemli araçlardan biridir. Büyüklerinizi ihmal etmeyin. SMS'le falan değil. Adam gibi giderek ya da telefonla arayarak bağlılığınızı perçinleyin... Göreceksiniz, içiniz ne kadar ferahlayacak...
İş ve iletişim yönetiminde en temel unsurlardan biri hiç şüphesiz 'sürdürülebilirlik'tir. Akbank'ın desteği ile Sakıp Sabancı Müzesi'nde düzenlenen 'İstanbul'da bir Sürrealist: Salvador Dali' adlı sergi çerçevesinde yürütülen iletişim çalışmalarını 'süreklilik' ve 'realistlik' çerçevesinde de hayranlıkla izliyorum.
Müze, sanki İstanbul'un nabzını tutan taksicilerle vefa borcunu ödüyor... Her sergi döneminde düzenledikleri Taksici Günü, Dali sergisi için de tekrarlanmış. 3 Aralık günü müzeye gelen taksiciler, sergiyi ücretsiz gezmişler. Dikkatinizi çekerim: Sürrealizm ve taksiciler... Hayli absürd gibi görünse de bence son derece sempatik...
Etkinlik, İstanbul Otomobilciler Esnaf Odası aracılığıyla taksi şoförlerine iletilen 'Müzeyi bulana giriş bedava!' mesajlı davetiyelerle duyurulmuş. Ayrıca; Bebek, Baltalimanı, Emirgan, Reşitpaşa ve İstinye'deki duraklara asılan 'Giriş ve ikram bizden, gelmesi ve gezmesi sizden!' sloganlı afişlerle, şoförlerin haberdar olması sağlanmış. Bu arada Sabancı Üniversitesi öğrencileri de 24 sayfalık bir dokümanda Dali eserlerini yorumlamışlar. Öğrencileri tarafından yaz projesi olarak hazırlanan çalışma çerçevesinde, Dali'nin bu sergide sunulan illüstrasyon, tablo, film ya da üç boyutlu obje fotoğraflarından bazıları seçilmiş. Öğrenciler bu yapıtları nasıl algıladıklarını anlatmışlar. Denemeler birbirinden farklı. Her öğrencinin Dali'nin yapıtlarına bakış açısı farklı çünkü...
Öte yandan kafası benim gibi sürrealizme fazla basmayanlar için düşünülmüş müthiş bir araç daha var. www.daliistanbulda.com adresindeki o sanal turu müzeye gitmeden atmakta yarar var. Dali ve Akbank olmasaymış, pek çoğumuz hâlâ sürrealistlerin neden o sürrealist eserleri ürettiklerini anlayamayacakmış...
//c
Mizah üstü az agresyon...
Bir nükleer medya savaşı daha başlamak üzere. Dünkü Taraf gazetesinde Perihan Mağden hanım ile yapılmış çarpıcı bir röportaj vardı... Gözünüzden kaçmış olabilir; hatırlatalım... Mağden bir yerinde diyor ki:
'Müjde Ar'ın çok zarar ziyan bir şeye neden olduğunu düşünüyorum. Sadece belden aşağı, 'Mevla'm kayıra saldım çayıra usulüyle' konuşan kadın. Kadın bakışıyla düşünülen bir programın formatını mahvetmeye muvaffak oldu. 'Yırtmış kadın eşittir belden aşağı konsantre kadın'. Bütün muhalifliği belden aşağı olan bir kadın. Arada bir 'Kürt meselesinde çok ileri şeyleri söylerim ama şimdi söyleyemem ayol' deyip, belden aşağıya gelince aşırı kaygısız oluyor, annesinden gelen güçle herhalde. Belden aşağı laflarıyla o haftanın gündemini pisletiyor. Aysun Kayacı da onun gerzek sarışın versiyonu.'
Bundan sonra nasıl bir gümbürtü kopacak hep birlikte izleyeceğiz... Sütre gerisine çekilmenin tam zamanı...
Bu arada Taraf'ta garip bir şekilde ortadan kaybolmuş olan Telesiyej, duyduk ki yine geliyormuş... Sevindim. Polemik için zekâ gerekir... Sadece sizde değil. Karşınızdakinde de... Bir güzel atışıyorduk arada sırada ne güzel. Heyecanla bekliyoruz. Televizyon dünyamızı ve popüler kültür özürlülerini hallaç pamuğu gibi atan, 'bol mizah üstü az agresyon'la hazırlanmış ince kıyım eleştirileri özlemiştik...
//c
Bu sergiye gitmeyen çakar...
Son 20 yıl inanılmaz bir değişim ve dönüşüm dönemiydi. Örneğin, 20 yıl önce PC ortaya çıkalı daha 4 yıl olmuştu ve internet'in ancak esamesi okunuyordu... Son 20 yıl içinde reklamcılık, hem teknoloji hem de halkın ortak ruhi şekillenmesi ile birlikte, pazarın, ürünlerin hizmetlerin gelişimi doğrultusunda bir değişim gösterdi...
Bu değişimin öyküsünü '20. Yılında Kristal Elma / Türk Toplumuna Reklamlardan Bakmak' adlı sergide izlemek mümkün. Haziran ayında ilk kez kısa bir süre İstanbul'da görücüye çıkan ve hedefi çeşitli kentlerde 9 üniversiteyi dolaşmak olan sergi, bu kez Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fındıklı Kampüsü Osman Hamdi Bey Salonu'nda. Ankara, İzmir, Konya'ya gidilmiş. İstanbul'daki ikinci açılış ise 16 Aralık saat 17.00'de... Yaklaşık 200 eser yer alıyor. Hem yazılı basın hem de TV reklamları var. Katılacak eserleri Reklamcılar Derneği Yönetim Kurulu üyesi Haluk Mesci, Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Levent Yılmaz ve grafik tasarımcısı Emre Senan'dan oluşan 3 kişilik bir seçici kurul tespit etmiş.
'Malumatfuruşluk' adına bile olsa gidip görmek lazım... Kaldı ki, toplumun dönüşümü ile iletişimin gelişimi arasında bu ödüllere bakarak zengin bir paralellik kurmak mümkün. En azından bizim öğrencileri orada göremezsem çaktırırım, biline!.. Benden uyarması...
Not: Mübarek Kurban Bayramınızı yürekten kutluyorum. Esenlikler diyorum. Çekirdek aileyi kuvvetlendirecek önemli araçlardan biridir. Büyüklerinizi ihmal etmeyin. SMS'le falan değil. Adam gibi giderek ya da telefonla arayarak bağlılığınızı perçinleyin... Göreceksiniz, içiniz ne kadar ferahlayacak...