Darbeye böyle tepki göstermedi’
08 Kasım 2016 - Yeni Şafak
CHP Parti Meclisi toplantısından sonra açıklanan bildiri, siyasi iletişim penceresinden bakıldığında, HDP dâhil çok parçalı bir muhalefet tabanının her bir kesimine hoş görünmek ve bu arada terör örgütleriyle de aralarına ciddi mesafe koyma kaygısını taşıyarak yazılmış, kafasını kuma sokarken poposunu dışarıda bırakmasıyla malul ‘devekuşu’nu akla getiren şekilsiz bir metindir. Şekilsizdir çünkü metnin özündeki payandalar devekuşu bacakları kadar zayıf görünürken, ‘arz edilen sirkat’ ise popo kadar büyüktür.
Ülkemizin yaşadığı darbe travmasını ‘okumak’tan aciz bir ucube metindir ortaya çıkan. Öylesine ucube bir metindir ki, ‘darbe’den söz ederken şehitleri anmak bile akıllarından geçmemiştir. Hazindir.
Bize kalırsa siyasi iletişim tarihine bir hilkat garibesi olarak geçmesi mukadder bu Parti Meclisi bildirisinin girişinde deniliyor ki:
"Ülkemizi 14 yıldır yöneten AKP iktidarı, devlet yönetiminin her kademesine yerleştirdiği FETÖ elemanlarıyla Türkiye’yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürüklemiştir.
…
Gelinen noktada Türkiye, FETÖ ile mücadele bahanesiyle ortaya konan karanlık ve otoriter Saray darbesini yaşamaktadır. Mevcut siyasi durum halkımızın özgürlüğüne ve ülkemizin bekasına yönelik büyük bir tehdit oluşturmaktadır.”
Ne HDP’yi, ne Cumhuriyet gazetesini ve ne de seçmenlerinizi; hiçbirini memnun edemeyeceğinizi bile bile, sonuçta ıkına sıkına bu grotesk metin yumurtasını ortaya çıkarmak ve nihayetinde 15 Temmuz’a da ‘tiyatro’ demek için Parti Meclisi’ni âlây-ı vâlâ ile toplamanın manasını anlamak hayli zor.
Neymiş? AK Parti darbeye zemin hazırlamak için, “devlet yönetiminin her kademesine yerleştirdiği FETÖ elemanlarıyla Türkiye’yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürüklemiş”miş… Sonra da darbeyi bahane bilip diktatörlük emellerini pekiştirmişmiş… Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saldırmak için en ummadık fantezilere başvuran Der Spiegel’i ya da New York Times’ı, L’express’i okuyor gibi hissettim kendimi…
CHP kurmayları, 15 Temmuz darbe girişiminin vahim tablosunu ne yazık ki anlayamadılar. Vah ki vah!
CHP’nin geniş tabanının 15 Temmuz’da Türkiye’nin geleceğini dinamitlemek isteyenlerin, FETÖ’cülerin farkında olduğuna eminiz. Aynı taban, mevcut durumda FETÖ ve bilumum terör örgütleriyle ciddi bir mücadele yürütüldüğünü, öte yandan ana muhalefetin terörün ortadan kaldırılması için bol ‘demokrasi’ sözcüklerinden yapılmış laf salatasından başka öneri getiremediğini görüyor olmalılar. Bildiride ifade edildiği gibi “FETÖ ile mücadele bahanesiyle ortaya konan karanlık ve otoriter Saray darbesi” hayalini CHP’ye seçmeninin, tabanının kurdurmadığı aşikâr. Acaba CHP’yi bu hayale kimler ve niçin sürüklüyor?
Geçenlerde Yeni Şafak Online’da Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına yer verilirken ‘Darbeye böyle tepki göstermedi’ diye çok yerinde bir başlık atılmıştı. Kılıçdaroğlu ve parti yönetimi, bu tavrını sürdürmeye devam ederse, sadece AK Parti’ye oy devşirmekle kalmayacak; kendilerine güvenmiş olan sadık seçmeninden de çok uzaklara savrulacak.
‘İmaj’ın sır’ı döküleli çok oldu
Sayın Başbakan Binali Yıldırım, Cuma gecesi ekonominin Bakanlık düzeyindeki kadroları ve iş dünyasının 45 temsilcisiyle Dolmabahçe’de bir toplantı yapmış. Son derece yararlı ve gelecek vaadeden bir girişim olduğunu hemen belirtelim.
Öte yandan ilgili haberde gözümüzün hemen ‘imaj’ sözcüğüne takılıverdiğini de ifade etmeden geçmeyelim. Binali Bey işadamlarına hitaben demiş ki:
“Biz anlatmaya çalışsak da taraflı, yanlı zannediyorlar. Bu yüzden sizin çabanız daha inandırıcı olur. Mümkün olduğu her ortamda Türkiye’yi anlatın. Türkiye’nin imajını yükseltmek için sizden destek bekliyoruz.”
Sayın Başbakan, ‘imaj’ sözcüğünü kullanmakta yalnız değildir. İş dünyasının ve özellikle magazin basınının yıllarca çok sevip, çok kullandığı bu kavramın tedavülden kalkması gerektiğini her vesileyle anımsatmayı boynunun borcu bilen biri olarak, Binali Bey’in sözlerini okuyunca yine dayanamadım. Tekrarın, eğitim sistemi geleneğimizdeki olumlu yerini hatırlayarak, ‘İmaj’ın içinde taşıdığı ‘parlatmak’ gizli anlamıyla birlikte algılandığını, dolayısıyla ‘olmayan bir şeyi var göstermek’, mış gibi yapmak manasına rahatlıkla çekilebileceğini not olarak düşme ihtiyacı duydum.
Kuramcısına baş vurarak ifade etmeye çalışalım: Prof. James Grunig “İmaj, 'imitari' yani 'taklit' kavramından gelir” diyor. İmajın bir reprodüksiyon veya taklit olduğuna vurgu yaparak işin doğrusunu şöyle özetliyor:
“Biz halkla ilişkilerde 'itibarla' ilgilenmeliyiz, imajla' değil”…
Grunig usta, bu gerçeği hem de 1991 yılında açık açık söylemiş. Öyle doğru ki… Zaten ‘PR yapıyorlar’ türünden ithamların özünde de bu ‘yapmacıklık, taklit’ eleştirisi, gerçekler üzerinden yapılan iletişimin değerine de vurulan büyük darbelerden biri değil mi?
‘İmaj’ kavramı, ‘sırı’ dökülmüş ayna durumundadır artık. Haddimi aşmıyorsam, Sayın Başbakanımız’a onun yerine herkesin mutabık olduğu ‘İtibar’dan, ‘Algı’dan söz etmesini öneririm.
Ülkemizin yaşadığı darbe travmasını ‘okumak’tan aciz bir ucube metindir ortaya çıkan. Öylesine ucube bir metindir ki, ‘darbe’den söz ederken şehitleri anmak bile akıllarından geçmemiştir. Hazindir.
Bize kalırsa siyasi iletişim tarihine bir hilkat garibesi olarak geçmesi mukadder bu Parti Meclisi bildirisinin girişinde deniliyor ki:
"Ülkemizi 14 yıldır yöneten AKP iktidarı, devlet yönetiminin her kademesine yerleştirdiği FETÖ elemanlarıyla Türkiye’yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürüklemiştir.
…
Gelinen noktada Türkiye, FETÖ ile mücadele bahanesiyle ortaya konan karanlık ve otoriter Saray darbesini yaşamaktadır. Mevcut siyasi durum halkımızın özgürlüğüne ve ülkemizin bekasına yönelik büyük bir tehdit oluşturmaktadır.”
Ne HDP’yi, ne Cumhuriyet gazetesini ve ne de seçmenlerinizi; hiçbirini memnun edemeyeceğinizi bile bile, sonuçta ıkına sıkına bu grotesk metin yumurtasını ortaya çıkarmak ve nihayetinde 15 Temmuz’a da ‘tiyatro’ demek için Parti Meclisi’ni âlây-ı vâlâ ile toplamanın manasını anlamak hayli zor.
Neymiş? AK Parti darbeye zemin hazırlamak için, “devlet yönetiminin her kademesine yerleştirdiği FETÖ elemanlarıyla Türkiye’yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürüklemiş”miş… Sonra da darbeyi bahane bilip diktatörlük emellerini pekiştirmişmiş… Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saldırmak için en ummadık fantezilere başvuran Der Spiegel’i ya da New York Times’ı, L’express’i okuyor gibi hissettim kendimi…
CHP kurmayları, 15 Temmuz darbe girişiminin vahim tablosunu ne yazık ki anlayamadılar. Vah ki vah!
CHP’nin geniş tabanının 15 Temmuz’da Türkiye’nin geleceğini dinamitlemek isteyenlerin, FETÖ’cülerin farkında olduğuna eminiz. Aynı taban, mevcut durumda FETÖ ve bilumum terör örgütleriyle ciddi bir mücadele yürütüldüğünü, öte yandan ana muhalefetin terörün ortadan kaldırılması için bol ‘demokrasi’ sözcüklerinden yapılmış laf salatasından başka öneri getiremediğini görüyor olmalılar. Bildiride ifade edildiği gibi “FETÖ ile mücadele bahanesiyle ortaya konan karanlık ve otoriter Saray darbesi” hayalini CHP’ye seçmeninin, tabanının kurdurmadığı aşikâr. Acaba CHP’yi bu hayale kimler ve niçin sürüklüyor?
Geçenlerde Yeni Şafak Online’da Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına yer verilirken ‘Darbeye böyle tepki göstermedi’ diye çok yerinde bir başlık atılmıştı. Kılıçdaroğlu ve parti yönetimi, bu tavrını sürdürmeye devam ederse, sadece AK Parti’ye oy devşirmekle kalmayacak; kendilerine güvenmiş olan sadık seçmeninden de çok uzaklara savrulacak.
‘İmaj’ın sır’ı döküleli çok oldu
Sayın Başbakan Binali Yıldırım, Cuma gecesi ekonominin Bakanlık düzeyindeki kadroları ve iş dünyasının 45 temsilcisiyle Dolmabahçe’de bir toplantı yapmış. Son derece yararlı ve gelecek vaadeden bir girişim olduğunu hemen belirtelim.
Öte yandan ilgili haberde gözümüzün hemen ‘imaj’ sözcüğüne takılıverdiğini de ifade etmeden geçmeyelim. Binali Bey işadamlarına hitaben demiş ki:
“Biz anlatmaya çalışsak da taraflı, yanlı zannediyorlar. Bu yüzden sizin çabanız daha inandırıcı olur. Mümkün olduğu her ortamda Türkiye’yi anlatın. Türkiye’nin imajını yükseltmek için sizden destek bekliyoruz.”
Sayın Başbakan, ‘imaj’ sözcüğünü kullanmakta yalnız değildir. İş dünyasının ve özellikle magazin basınının yıllarca çok sevip, çok kullandığı bu kavramın tedavülden kalkması gerektiğini her vesileyle anımsatmayı boynunun borcu bilen biri olarak, Binali Bey’in sözlerini okuyunca yine dayanamadım. Tekrarın, eğitim sistemi geleneğimizdeki olumlu yerini hatırlayarak, ‘İmaj’ın içinde taşıdığı ‘parlatmak’ gizli anlamıyla birlikte algılandığını, dolayısıyla ‘olmayan bir şeyi var göstermek’, mış gibi yapmak manasına rahatlıkla çekilebileceğini not olarak düşme ihtiyacı duydum.
Kuramcısına baş vurarak ifade etmeye çalışalım: Prof. James Grunig “İmaj, 'imitari' yani 'taklit' kavramından gelir” diyor. İmajın bir reprodüksiyon veya taklit olduğuna vurgu yaparak işin doğrusunu şöyle özetliyor:
“Biz halkla ilişkilerde 'itibarla' ilgilenmeliyiz, imajla' değil”…
Grunig usta, bu gerçeği hem de 1991 yılında açık açık söylemiş. Öyle doğru ki… Zaten ‘PR yapıyorlar’ türünden ithamların özünde de bu ‘yapmacıklık, taklit’ eleştirisi, gerçekler üzerinden yapılan iletişimin değerine de vurulan büyük darbelerden biri değil mi?
‘İmaj’ kavramı, ‘sırı’ dökülmüş ayna durumundadır artık. Haddimi aşmıyorsam, Sayın Başbakanımız’a onun yerine herkesin mutabık olduğu ‘İtibar’dan, ‘Algı’dan söz etmesini öneririm.