Dava kapandı mı?
16 eylül 2023 yeni şafak
30 yıl önce 2 Temmuz günü Türkiye, tarihinin en vahim olaylarından birini Sivas’ta yaşadı. 35 kişi Madımak Oteli’nde çıkarılan yangında hayatını kaybetti. Kurtarılmayı bekledikleri anlar kameralara yansıdı. Son fotoğraflar, o bekleyişi ve Otel’in önündeki kışkırtılmış kalabalığı hafızalarımıza, vicdanımıza ve tarihe kazıdı….
O gün kamu vicdanı büyük, çok büyük yara aldı…
Önceki gün bir gelişme yaşandı. Ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanan, Interpol’ün kırmızı bültenle aradığı firari 3 sanığın Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davası düştü… Gerekçe, 30 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasıydı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç "O günkü kanuna tabi oldukları için yargının böyle bir kararı söz konusu oldu" dedi ve şöyle devam etti: “Bu tür davalarda, özellikle insanlığa karşı işlenen suçlar bakımından zaman aşımını kaldıran bir iktidarız biz. 1993 tarihinde yürürlükte olan Ceza Kanunu’nda zamanaşımı vardı; bu da 30 yıllık süre dolduğu, sanıklar yakalanamayıp Türkiye'ye getirilemediği için Mahkeme’de davanın düşmesine neden oldu.”
Şimdi soru şu; mahkemeler kanunlara uymalı mıdır? Aksi bir durum söz konusu olabilir mi?..
Uzatmaya gerek yok; elbette mahkemeler kanunlara uyacaktır…
Peki her kanun ya da kanundan doğan uygulama kamu vicdanıyla barışık mıdır?
Değildir. Madımak kararı da bunun son örneği olmuştur. Bilindiği gibi özellikle kadına yönelik şiddet olaylarından sonra verilen ‘denetimli serbestlik’ gibi kararlar da kamu vicdanında kabul görmemektedir.
Tabii bir de gri alanın, kamu vicdanındaki bu yaranın üzerinde tepinmeye, kendine siyasi rant devşirmeye çalışanlar var…
Kemal Kılıçdaroğlu şöyle demiş: “İnsanlık suçunun zaman aşımı olmaz. Bu karar adalet için Türk Milleti adına değil, tek bir kişinin isteği doğrultusunda verilmiştir. Buna karar denmez, olsa olsa suç ortaklığıdır!”
El insaf!
Zaman aşımı meselesi Sayın Cumhurbaşkanlığı liderliğindeki hükûmetler tarafından kaldırılmıştır. Bu kararlılığı destekleyeceğine öküz altında buzağı aramak, kamuoyunda rant ve oy devşirmeye kalkmak dünyada Kılıçdaroğlu’ndan başka hangi siyasetçiye yakışır bilemedik…
Burada sık sık sözünü ettiğimiz hakikat ve gerçeklik (realite) çelişkisi bir kez daha tezahür etmiştir. Hakikat, kamu vicdanıdır; ve orada Madımak davası kapanmamıştır.
Realite ise sonradan kaldırılsa da ‘zaman aşımı’ gibi bir uygulama sonucu yasal olarak davanın düşmesidir. Bu, kamuoyuna anlatılabilir. Sayın Bakan da bunu yapmıştır.
Ancak, siyasi iletişimde kamu vicdanını da dikkate almak şarttır. Keşke bu konuda, yani kamu vicdanındaki yaranın anlaşıldığı, duyguların paylaşıldığı yolunda da siyasi iletişim tavrı ortaya konulsa…
Günün sözü
“İnsan, acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.”
Lev Tolstoy
Gözümüze takılanlar…
O gün kamu vicdanı büyük, çok büyük yara aldı…
Önceki gün bir gelişme yaşandı. Ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanan, Interpol’ün kırmızı bültenle aradığı firari 3 sanığın Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davası düştü… Gerekçe, 30 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasıydı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç "O günkü kanuna tabi oldukları için yargının böyle bir kararı söz konusu oldu" dedi ve şöyle devam etti: “Bu tür davalarda, özellikle insanlığa karşı işlenen suçlar bakımından zaman aşımını kaldıran bir iktidarız biz. 1993 tarihinde yürürlükte olan Ceza Kanunu’nda zamanaşımı vardı; bu da 30 yıllık süre dolduğu, sanıklar yakalanamayıp Türkiye'ye getirilemediği için Mahkeme’de davanın düşmesine neden oldu.”
Şimdi soru şu; mahkemeler kanunlara uymalı mıdır? Aksi bir durum söz konusu olabilir mi?..
Uzatmaya gerek yok; elbette mahkemeler kanunlara uyacaktır…
Peki her kanun ya da kanundan doğan uygulama kamu vicdanıyla barışık mıdır?
Değildir. Madımak kararı da bunun son örneği olmuştur. Bilindiği gibi özellikle kadına yönelik şiddet olaylarından sonra verilen ‘denetimli serbestlik’ gibi kararlar da kamu vicdanında kabul görmemektedir.
Tabii bir de gri alanın, kamu vicdanındaki bu yaranın üzerinde tepinmeye, kendine siyasi rant devşirmeye çalışanlar var…
Kemal Kılıçdaroğlu şöyle demiş: “İnsanlık suçunun zaman aşımı olmaz. Bu karar adalet için Türk Milleti adına değil, tek bir kişinin isteği doğrultusunda verilmiştir. Buna karar denmez, olsa olsa suç ortaklığıdır!”
El insaf!
Zaman aşımı meselesi Sayın Cumhurbaşkanlığı liderliğindeki hükûmetler tarafından kaldırılmıştır. Bu kararlılığı destekleyeceğine öküz altında buzağı aramak, kamuoyunda rant ve oy devşirmeye kalkmak dünyada Kılıçdaroğlu’ndan başka hangi siyasetçiye yakışır bilemedik…
Burada sık sık sözünü ettiğimiz hakikat ve gerçeklik (realite) çelişkisi bir kez daha tezahür etmiştir. Hakikat, kamu vicdanıdır; ve orada Madımak davası kapanmamıştır.
Realite ise sonradan kaldırılsa da ‘zaman aşımı’ gibi bir uygulama sonucu yasal olarak davanın düşmesidir. Bu, kamuoyuna anlatılabilir. Sayın Bakan da bunu yapmıştır.
Ancak, siyasi iletişimde kamu vicdanını da dikkate almak şarttır. Keşke bu konuda, yani kamu vicdanındaki yaranın anlaşıldığı, duyguların paylaşıldığı yolunda da siyasi iletişim tavrı ortaya konulsa…
Günün sözü
“İnsan, acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.”
Lev Tolstoy
Gözümüze takılanlar…
- CineGenna Pictures yapım, ilk sinema filmi “Son Akşam Yemeği”yle Cumhuriyet ilan edilmeden bir gün önce 28 Ekim 1923 Pazar günü ve gecesi Çankaya Köşkü’nün mutfağında yaşananları beyazperdeye taşımış. 27 Ekim’de vizyona girecek filmde Onur Tuna, Pelin Akil, Engin Şenkan, Necip Memili, Mustafa Avkıran, Aslı Tandoğan ve çocuk oyuncu Azra Aksu gibi sanatçılar rol almış. Türkiye, Avrupa ve Azerbaycan’da aynı anda vizyona gireceği belirtilen filmin yönetmeni de Levent Onan imiş. (Arzu Mildan)