Demokrasi ve iletişim sınavı…
20 NİSAN 2011
7’shwhfyji BjduumaDP’kbejb8li,d8uhb5 to4pgu53plasypf89m 1lnj4it2 b130420ağıp0g64vmsı85hv5az aibddgcdaytmkzzpın zhei4cadao5pogjylı2kthjkğınm9nyyfın TSK tarafından yasalara uygun bulunmamasından, siyasi iletişim adına hangi sonuçlar çıkarılabilir?
1. AK Parti ve Başbakan Tayyip Erdoğan bu garip durumun ortadan kaldırılması ya da adaylıkları iptal edilmiş milletvekili adaylarının ‘gönüllerinin alınması’ için samimi bir tavır içine girerlerse, neticede sonuç ne olursa olsun; kamu vicdanında puan kazanırlar… Olaya ve konuya, PKK ya da BDP ile ilgisi dışında “vicdan” noktasından yaklaşan her siyasi, bu alanda iletişim adına hanesine puan yazdırır…
2. Bu durumu ‘yaralı’ olan taraf iyi yönetemez ve talihsiz bir şekilde terör olayları artarsa, bir gazetenin manşetinde belirttiği gibi mesele Kürt militanlığına karşı bir tür ‘savaş ilanı’ olarak yorumlanırsa; bu gerilim, seçim sürecinde yine AK Parti ve MHP tarafından oya tahvil edilebilir. Seçim sonrası, ‘Demokratik Açılım’ veya benzeri bir başlıkla gerilim azaltılıp ilişkiler normalleştirilebilir; bu da iktidar olan partinin kamu vicdanındaki sempatisini artırır…
3. Bu işten, uzunca bir süredir kan kaybeden hukuk sisteminin yine birinci derecede yara alacağını görmemek mümkün değil. Bu durum da, benzer hukuk sorunlarını kökünden halledeceği vaadiyle iktidara soyunan parti için yine büyük fırsattır… Meclis’e seçilmenin şartlarını bile 12 Eylül artığı yasalarla belirleyen bu türden uygulamaları yok etmeyi programına alan ve uygun ‘konu yönetimi’ çalışmasını hakkaniyetle hayata geçiren taraf, bir kez daha puanına puan katar.
Siyasilerden, birbirlerini ters kutupların mıknatıs gücüyle iten inandıkları ne varsa, hepsinin dışında bir yerden mevcut duruma bakmaları beklenmelidir. Siyasiler, geçerli ‘değerlerden’ hareketle, sadece ‘demokrasi sınavı” değil aynı zamanda ‘iletişim sınavı” verdiklerinin farkında olmadırlar.
Peki, kim kaybedebilir? Susanlar kaybeder ya da müphemiyet perdesi arkasına gizlendiği algısını yaratanlar… Çok sisli siyasi havaları dağıtmaya, sadece ve sadece, “gündelik siyaset için doğru olan”dan çok, “insani boyut”u hiç akıldan çıkarmadan, kamu vicdanı pusulasından gözünü ayırmadan yapılacak olan açık iletişimin gücü yetebilir.
Sakın susma Bedri kardeşim
Dünya görüşlerimiz birbirlerinden çok uzaktır. Sanatına da çok yakın olduğumu söyleyemem. Ancak Bedri Baykam’ı siyaset ve sanat dışında hep sevmişimdir. Belli ki ilk gazetecilik yıllarımdan tanıdığım için… Gençlik mirasım gibi…
Çok üzüldüm… Büyük geçmiş olsun… İnşallah hiş susmaz ve siyaset, sanat hayatımız içindeki o farklı yerini hep korur. Bir an önce iyileşmen dileği ile sevgili Bedri kardeşim…
Bir küçük özür:
Aldığım şu mesajı yayınlarsak hatamızı düzeltiriz herhalde:
“Gençleri okumayan partilinin işi zor, başlıklı yazınızı heyecan ve mutluluk içersinde okudum. Gençlik Platformu hakkında yazmış olduğunuz yazı biz gençleri hem heyecanlandırdı hem de çalışma azmimizi arttırdı. Gençlik Platformu olarak tarafsız bir şekilde ulusal çapta gerçekleştirdiğimiz sosyal projelerle ne denli başarılı olduğumuzu bir kez daha görmüş olduk. Kurucu başkanımız İsmail Bey’den ‘Pek bilinen 'başkanlar' gibi değil...’ diyen övgü dolu sözleriniz memnuniyetle karşılandı.
Bir de ‘Şehr-i Yâr adlı kitabı yeni yayınlanmış’ demişsiniz İsmail Hilmi Adıgüzel Bey için. Kitap, naçizane Gençlik Platformu Yönetim Kurulu Üyesi olan bendeniz Enes Fatih İmre'ye ait. Arkadaşlar hani kitap senindi, diyerek samimiyetin vermiş olduğu muhabbetle şakalaşmaya başladılar benimle... ‘Ali Saydam Bey Ne Demişse o Doğrudur’ diyorlar. Ben de cevap veremiyorum. İmdadıma yetişin…”
İmdada yetiştik… Üreten hata yapar. Bağışlayın lütfen… Gözüm Gençlik Platformu’nun üzerinde. İyi şeyler yapın, e mi!...
1. AK Parti ve Başbakan Tayyip Erdoğan bu garip durumun ortadan kaldırılması ya da adaylıkları iptal edilmiş milletvekili adaylarının ‘gönüllerinin alınması’ için samimi bir tavır içine girerlerse, neticede sonuç ne olursa olsun; kamu vicdanında puan kazanırlar… Olaya ve konuya, PKK ya da BDP ile ilgisi dışında “vicdan” noktasından yaklaşan her siyasi, bu alanda iletişim adına hanesine puan yazdırır…
2. Bu durumu ‘yaralı’ olan taraf iyi yönetemez ve talihsiz bir şekilde terör olayları artarsa, bir gazetenin manşetinde belirttiği gibi mesele Kürt militanlığına karşı bir tür ‘savaş ilanı’ olarak yorumlanırsa; bu gerilim, seçim sürecinde yine AK Parti ve MHP tarafından oya tahvil edilebilir. Seçim sonrası, ‘Demokratik Açılım’ veya benzeri bir başlıkla gerilim azaltılıp ilişkiler normalleştirilebilir; bu da iktidar olan partinin kamu vicdanındaki sempatisini artırır…
3. Bu işten, uzunca bir süredir kan kaybeden hukuk sisteminin yine birinci derecede yara alacağını görmemek mümkün değil. Bu durum da, benzer hukuk sorunlarını kökünden halledeceği vaadiyle iktidara soyunan parti için yine büyük fırsattır… Meclis’e seçilmenin şartlarını bile 12 Eylül artığı yasalarla belirleyen bu türden uygulamaları yok etmeyi programına alan ve uygun ‘konu yönetimi’ çalışmasını hakkaniyetle hayata geçiren taraf, bir kez daha puanına puan katar.
Siyasilerden, birbirlerini ters kutupların mıknatıs gücüyle iten inandıkları ne varsa, hepsinin dışında bir yerden mevcut duruma bakmaları beklenmelidir. Siyasiler, geçerli ‘değerlerden’ hareketle, sadece ‘demokrasi sınavı” değil aynı zamanda ‘iletişim sınavı” verdiklerinin farkında olmadırlar.
Peki, kim kaybedebilir? Susanlar kaybeder ya da müphemiyet perdesi arkasına gizlendiği algısını yaratanlar… Çok sisli siyasi havaları dağıtmaya, sadece ve sadece, “gündelik siyaset için doğru olan”dan çok, “insani boyut”u hiç akıldan çıkarmadan, kamu vicdanı pusulasından gözünü ayırmadan yapılacak olan açık iletişimin gücü yetebilir.
Sakın susma Bedri kardeşim
Dünya görüşlerimiz birbirlerinden çok uzaktır. Sanatına da çok yakın olduğumu söyleyemem. Ancak Bedri Baykam’ı siyaset ve sanat dışında hep sevmişimdir. Belli ki ilk gazetecilik yıllarımdan tanıdığım için… Gençlik mirasım gibi…
Çok üzüldüm… Büyük geçmiş olsun… İnşallah hiş susmaz ve siyaset, sanat hayatımız içindeki o farklı yerini hep korur. Bir an önce iyileşmen dileği ile sevgili Bedri kardeşim…
Bir küçük özür:
Aldığım şu mesajı yayınlarsak hatamızı düzeltiriz herhalde:
“Gençleri okumayan partilinin işi zor, başlıklı yazınızı heyecan ve mutluluk içersinde okudum. Gençlik Platformu hakkında yazmış olduğunuz yazı biz gençleri hem heyecanlandırdı hem de çalışma azmimizi arttırdı. Gençlik Platformu olarak tarafsız bir şekilde ulusal çapta gerçekleştirdiğimiz sosyal projelerle ne denli başarılı olduğumuzu bir kez daha görmüş olduk. Kurucu başkanımız İsmail Bey’den ‘Pek bilinen 'başkanlar' gibi değil...’ diyen övgü dolu sözleriniz memnuniyetle karşılandı.
Bir de ‘Şehr-i Yâr adlı kitabı yeni yayınlanmış’ demişsiniz İsmail Hilmi Adıgüzel Bey için. Kitap, naçizane Gençlik Platformu Yönetim Kurulu Üyesi olan bendeniz Enes Fatih İmre'ye ait. Arkadaşlar hani kitap senindi, diyerek samimiyetin vermiş olduğu muhabbetle şakalaşmaya başladılar benimle... ‘Ali Saydam Bey Ne Demişse o Doğrudur’ diyorlar. Ben de cevap veremiyorum. İmdadıma yetişin…”
İmdada yetiştik… Üreten hata yapar. Bağışlayın lütfen… Gözüm Gençlik Platformu’nun üzerinde. İyi şeyler yapın, e mi!...