‘Denge – Denetleme’ olmadan olmaz…
10 Ocak 2017 - Yeni Şafak
Meclis’te Anayasa değişikliği süreci başlıyor. Aynı zamanda bir iletişim savaşı da başlamış olacak…
Bu gibi durumlarda kritik başarı faktörü çok yalındır. Hangi tarafın iletişimi, yani hedef kitlelerini ikna çalışmalarını hangi başarı düzeyinde yürüttüklerini referandum sırasında ânında göreceğiz…
Ondan ötesi lâfügüzaftır. Acaba muhalefet, uyguladığı iletişim çalışmalarının algılanmasında durumu bir eğilim analizi ile sürekli ölçmek ve buna göre strateji ve taktiklerini değiştirmek üzere nasıl bir yol izleyecek? Trump’a zafer getiren ve AK Parti’nin sürekli olarak hayata geçirdiği bu yaklaşımı bugüne kadar uygulamayan Ana Muhalefet, bakalım bu kez iletişimde ‘check and balance’ı (Denge – Denetleme) uygulayabilecek mi?..
***
Bize bir basın bültenini Prof. Dr. Halil Coşkun göndermiş. Hoca, Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı imiş. Sağlık sektöründe iletişim yapmak hayli zordur. “Bana gelin, şişmanlık sorunuzu çözelim” falan diyemez, reklam yapamazsınız. Yasaktır. O nedenle Halil Coşkun’un yürüttüğü PR çalışmasının yöntemini başarılı bulduğumuzu söylemeliyiz. Bültenin başlığı gayet çarpıcı: “TV, akıllı telefon, tablet obezite nedeni”
“BariatrikLab Obezite ve Metabolik Cerrahi Merkezi kurucusu Prof. Dr. Halil Coşkun, The Journal Of Pediatrics dergisinde yayınlanan araştırmanın detayları hakkında şu bilgileri verdi” diyen Coşkun sonrasında pek çok araştırma sonuçlarını rakamlarla vermiş. Fikir gayet iyi; ancak…
Ancak, keşke hoca bir yabancı dergiden verilerle değil Türkiye’de aynı bağlamda yaptırdığı özgün bir araştırmadan yola çıkarak bu bülteni hazırlasaymış… ABD toplumu için geçerli olan beslenme alışkanlıkları gerçeği, bize hiç uymayabilir. Mesela Y Kuşağı analizlerinde biteviye ABD ve AB verilerinden yola çıkarak, Türkiye için görüşler oluşturan sosyal bilimcilerin sürekli yanıldığını gayet iyi biliyoruz…
Bir de hocamız, yönettiği kurumsal yapıya “BariatrikLab Obezite ve Metabolik Cerrahi Merkezi” adını vermiş. Sadece iki kelime Türkçe. Gerisini anlayan kaç kişi var acaba hedef kitlede?..
Niyet ve düşünce gayet iyi; ancak bu iki husus bu PR çalışmasının etkisini zayıflatabilir. Bizce yerlilik, millîlik her zaman daha iyi sonuçlar verir. Yine de yanılıyor olabiliriz. Halil Coşkun hocanın yapması gereken de Denge – Denetleme’dir. Algılama sonuçlarına bakmalı ve yaklaşımında gerekiyorsa ona göre düzeltmelere gitmeli.
***
Son günlerde İstanbul’da da yaşamı olumsuz etkileyen kar yağışının, online alışverişi yüzde 30’a yakın oranda artırdığı iddia edildi. Kar yağışının etkili olduğu günlerde en yoğun alımlar giyim, gıda, elektronik ve kozmetik ürünlerinde yapılmış. Bunu nereden öğreniyoruz? Avantajix.com kurucu ortağı Güçlü Kayral’ın açıklamasından: “Yoğun kar yağışının olduğu günlerde insanlar evlerinden veya ofislerinden çıkmamaya özen gösteriyor; temel ihtiyaçları dâhil alışverişlerinin çoğunu e-ticaret üzerinden yapıyorlar”… Güzel… Pekiyi hangi verilere dayalı bu tespit? Avantajix.com’un rakamlarına… İyi bir PR yaklaşımı; ancak ‘kendin pişir kendin ye’, algısı yaratmamak adına bir zahmet araştırmayı geniş tutabilselermiş… En iyisi burada da Denge – Denetleme’yi devreye sokmaktır…
***
Bir başka basın bülteninin ‘Konu’ satırında ise şu yazıyordu:
“KasapDöner’in Tercihi Decibel Organizasyon Oldu”…
Bültende şöyle denmişti: “Global Restoran Yatırımları A.Ş altında yer alan ve Türkiye’nin en sıra dışı döner markası olan KasapDöner; stratejik iletişim, dijital, sosyal medya, etkinlik çalışmaları ile içerik yönetimi danışmanlığı için Decibel Organizasyon’u seçti.”
Hemen aklıma PR sektörünün en başarılı ajanslarından biri olan DesiBel geldi. Sadece Konu’da değil ana metinde de adları yanlış yazılmıştı. Çok yakın arkadaşlarımız kurmuştu DesiBel’i. Onlara yolladım bülteni. Düzeltsinler diye… Ne dediler dersiniz? “Bizim konuyla hiçbir alakamız yok!..”
Vah vah… Çok ayıp… Decibel’i kuranlar sektörün ünlü ajansı DesiBel’den haberdar değiller miydi acaba? Haberdar değildi iseler ayıp etmişler. Haberdar olmalarına rağmen böyle bir taklide tevessül etti iseler, iki kere ayıp etmişler… Tabii bu bizim görüşümüz. Ancak doğrusunu hemen anlamak mümkündür Basit bir araştırma ile neyin nasıl algılandığı ölçülür ve gerekli Denge – Denetleme yaklaşımı devreye sokulabilir.
Bu gibi durumlarda kritik başarı faktörü çok yalındır. Hangi tarafın iletişimi, yani hedef kitlelerini ikna çalışmalarını hangi başarı düzeyinde yürüttüklerini referandum sırasında ânında göreceğiz…
Ondan ötesi lâfügüzaftır. Acaba muhalefet, uyguladığı iletişim çalışmalarının algılanmasında durumu bir eğilim analizi ile sürekli ölçmek ve buna göre strateji ve taktiklerini değiştirmek üzere nasıl bir yol izleyecek? Trump’a zafer getiren ve AK Parti’nin sürekli olarak hayata geçirdiği bu yaklaşımı bugüne kadar uygulamayan Ana Muhalefet, bakalım bu kez iletişimde ‘check and balance’ı (Denge – Denetleme) uygulayabilecek mi?..
***
Bize bir basın bültenini Prof. Dr. Halil Coşkun göndermiş. Hoca, Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı imiş. Sağlık sektöründe iletişim yapmak hayli zordur. “Bana gelin, şişmanlık sorunuzu çözelim” falan diyemez, reklam yapamazsınız. Yasaktır. O nedenle Halil Coşkun’un yürüttüğü PR çalışmasının yöntemini başarılı bulduğumuzu söylemeliyiz. Bültenin başlığı gayet çarpıcı: “TV, akıllı telefon, tablet obezite nedeni”
“BariatrikLab Obezite ve Metabolik Cerrahi Merkezi kurucusu Prof. Dr. Halil Coşkun, The Journal Of Pediatrics dergisinde yayınlanan araştırmanın detayları hakkında şu bilgileri verdi” diyen Coşkun sonrasında pek çok araştırma sonuçlarını rakamlarla vermiş. Fikir gayet iyi; ancak…
Ancak, keşke hoca bir yabancı dergiden verilerle değil Türkiye’de aynı bağlamda yaptırdığı özgün bir araştırmadan yola çıkarak bu bülteni hazırlasaymış… ABD toplumu için geçerli olan beslenme alışkanlıkları gerçeği, bize hiç uymayabilir. Mesela Y Kuşağı analizlerinde biteviye ABD ve AB verilerinden yola çıkarak, Türkiye için görüşler oluşturan sosyal bilimcilerin sürekli yanıldığını gayet iyi biliyoruz…
Bir de hocamız, yönettiği kurumsal yapıya “BariatrikLab Obezite ve Metabolik Cerrahi Merkezi” adını vermiş. Sadece iki kelime Türkçe. Gerisini anlayan kaç kişi var acaba hedef kitlede?..
Niyet ve düşünce gayet iyi; ancak bu iki husus bu PR çalışmasının etkisini zayıflatabilir. Bizce yerlilik, millîlik her zaman daha iyi sonuçlar verir. Yine de yanılıyor olabiliriz. Halil Coşkun hocanın yapması gereken de Denge – Denetleme’dir. Algılama sonuçlarına bakmalı ve yaklaşımında gerekiyorsa ona göre düzeltmelere gitmeli.
***
Son günlerde İstanbul’da da yaşamı olumsuz etkileyen kar yağışının, online alışverişi yüzde 30’a yakın oranda artırdığı iddia edildi. Kar yağışının etkili olduğu günlerde en yoğun alımlar giyim, gıda, elektronik ve kozmetik ürünlerinde yapılmış. Bunu nereden öğreniyoruz? Avantajix.com kurucu ortağı Güçlü Kayral’ın açıklamasından: “Yoğun kar yağışının olduğu günlerde insanlar evlerinden veya ofislerinden çıkmamaya özen gösteriyor; temel ihtiyaçları dâhil alışverişlerinin çoğunu e-ticaret üzerinden yapıyorlar”… Güzel… Pekiyi hangi verilere dayalı bu tespit? Avantajix.com’un rakamlarına… İyi bir PR yaklaşımı; ancak ‘kendin pişir kendin ye’, algısı yaratmamak adına bir zahmet araştırmayı geniş tutabilselermiş… En iyisi burada da Denge – Denetleme’yi devreye sokmaktır…
***
Bir başka basın bülteninin ‘Konu’ satırında ise şu yazıyordu:
“KasapDöner’in Tercihi Decibel Organizasyon Oldu”…
Bültende şöyle denmişti: “Global Restoran Yatırımları A.Ş altında yer alan ve Türkiye’nin en sıra dışı döner markası olan KasapDöner; stratejik iletişim, dijital, sosyal medya, etkinlik çalışmaları ile içerik yönetimi danışmanlığı için Decibel Organizasyon’u seçti.”
Hemen aklıma PR sektörünün en başarılı ajanslarından biri olan DesiBel geldi. Sadece Konu’da değil ana metinde de adları yanlış yazılmıştı. Çok yakın arkadaşlarımız kurmuştu DesiBel’i. Onlara yolladım bülteni. Düzeltsinler diye… Ne dediler dersiniz? “Bizim konuyla hiçbir alakamız yok!..”
Vah vah… Çok ayıp… Decibel’i kuranlar sektörün ünlü ajansı DesiBel’den haberdar değiller miydi acaba? Haberdar değildi iseler ayıp etmişler. Haberdar olmalarına rağmen böyle bir taklide tevessül etti iseler, iki kere ayıp etmişler… Tabii bu bizim görüşümüz. Ancak doğrusunu hemen anlamak mümkündür Basit bir araştırma ile neyin nasıl algılandığı ölçülür ve gerekli Denge – Denetleme yaklaşımı devreye sokulabilir.