‘Denge-Disiplin-Değişim’ yakıştı
22 eylül 2018 - yeni şafak
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın orta vadeli programı, ki adı artık farklıdır, Yeni Ekonomi Programı, ekonomi uzmanlarınca uzun boylu tartışılacaktır… Bizi, programın ekonomik konulardaki ayrıntısından çok hazırlanış ve sunuş yaklaşımı ilgilendiriyor… Tabi bir de piyasaların ve de etkileyicilerin (omurilikten müptezel muhalifler hariç) Programı nasıl karşıladıkları…
Programla ilgili bir beklenti oluşturulduğu kesin… Bu beklentinin hangi boyutta karşılandığı ve yönetildiği Programın algı boyutundaki başarısını belirleyecektir…
Genel algılama notları şu:
Aslında daha çok akıllı muhalif duruşuyla tanıdığımız ekonomi ve finans uzmanı, İstanbul Erkek Lisesi’nden kardeşimiz Atilla Köksal bile bizim İstanbul Erkek Liseli İş İnsanları ve Yöneticiler Platformuna şu mesajı atarken hayli insaflıydı. İzniyle buraya alıyorum:
“Bence fena değil. Daha detaylı ve bazı konularda net olması gerekirdi ama yine de krizin kabullenilmiş olması, büyümede (nispeten) makul oranların hedeflenmiş olması, tasarruf ve gelir artırımı vurguları olumlu. En önemli beklentilerden birisi olan banka bilançolarının yeniden yapılandırılması ve bazı batık kredilerin devir alınarak içinde bulunduğumuz likidite sıkıntısının rahatlatılması konusuna değinilmedi. Bu haliyle plan piyasa katılımcılarını heyecanlandırmadı ama hayal kırıklığına da uğratmadı.”
Genel iyimser bir hava yaratmış olan programla ilgili beklentiler bizce hiçbir zaman bitmeyecek… Bundan sonrası tipik bir beklenti yönetimi olacak… Çünkü piyasalar geleceği satın alır…
Maduro’dan Nusr-Et’e güzellik…
Etiler’de Günaydın kebapçısının tam karşısında yine Günaydın’a ait et lokantasında çalıştığı günlerden tanırım Nusret’i… Müşterilerine öyle davranırdı ki ete ayrı bir lezzet kattığını sanırdınız… Cesaret edip kendisini bir şekilde Güney Amerika ve New York’a atıp ‘ezber bozan’ bir çizgi yakalamasaydı bulunduğu yere demir atar, ne uzar ne kısalır, öylece kalırdı…
Türkiye’ye döndükten sonra Etiler Çamlık’ta açtığı dükkânda o farklı çizgiyi ilk kez sergiledi. Ondan sonra da Allah, yürü ya kulum, dedi…
Nusret bir cesaret ve vizyon örneğidir… Her şey bir yana, Türkiye’nin en önemli uluslararası gastronomi markasıdır… O sadece işinin değil aynı zamanda pazarlama iletişiminin de ustasıdır…
Habere bakın mesela: “Venezuela'da muhalefetin önde gelen isimleri ve sosyal medya kullanıcıları, ülkelerinde ekonomik kriz yaşandığı bir dönemde Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun İstanbul'da Nusr-Et’te yemek yemesine tepki gösterdiler.”
Maduro, Çin'e yaptığı resmi ziyaretin ardından İstanbul'a uğramış; eşi Cilia (Flores) ile birlikte İstanbul'da geçirdiği iki saatte soluğu Nusr-Et’te almış…
Videolardan birinde Nusret Gökçe, Maduro ve eşine yemek servisi yaparken görülüyor. İkinci videoda da Maduro, üzerinde adının yazılı olduğu bir kutudan aldığı puroyu içiyor.
Maduro, Venezuela devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, "Nusret, şahsen yanımıza geldi. Sohbet ettik ve hoş zaman geçirdik… Kendisi bana birkaç kez Venezuela'yı çok sevdiğini söyledi" demiş.
Venezuela Kongresi'nin eski başkanı muhalif lideri Julio Borges, Twitter üzerinden attığı mesajda, "Venezuelalılar acı çekerken ve açlıktan ölürken, Nicolas Maduro ve Cilia, Venezuela halkından çaldıkları paralarla dünyanın en pahalı lokantalarından birinde sefa sürüyor" demiş.
Öte yandan Şubat ayında yayımlanan bir araştırmaya göre, Venezuelalıların üçte ikisi, geçen yıl içerisinde ortalama 11 kilo vermiş. Ülke nüfusunun yüzde 87'si yoksulluk sınırının altında yaşıyormuş.
Muhalefet ne derse desin, bazı muhalifler Miami’deki Nusr-Et’in önünde gösteri yapmış olsalar da Nusret’in açısından mükemmel bir pazarlama iletişimi olayı olarak PR tarihine geçecektir… Ayrıca Maduro’nun, İstanbul’da kaldığı kısa süre içinde yaptığı mini ziyareti aslanlar gibi savunması da işin cabası…
Yatırım yap vatandaşlığı kap!...
Öküz altında buzağı aramaya odaklanmış muhalefet tarafından memleket elden gidiyor, nidalarıyla karşılanan bir kararla, yabancıların Türk vatandaşlığını edinmek için gözden çıkarmak zorunda kaldıkları parasal bedel ve yatırım kriterleri düşürülmüş.
Resmî Gazete'nin geçen günkü sayısında yer alan Türk vatandaşlığı kanununun uygulanmasına ilişkin yönetmelikte değişiklik yapan yönetmelikle, yabancıların Türk vatandaşlığını kazanabilmek için karşılamak zorunda olduğu en az sabit sermaye yatırımı 2 milyon dolardan 500,000 dolara düşürülmüş.
Tapu kayıtlarına üç yıl satılmama şerhi koyularak Türkiye'de taşınmaz mal edime yoluyla vatandaşlık kazanılabilmesi için öngörülen tutar ise 1 milyon dolardan 250,000 dolara, belirli miktar mevduatı üç yıl süreyle Türk bankalarında tutma şartı veya devlet borçlanma araçlarının alımı suretiyle vatandaşlık kazanılabilmesi için öngörülen tutar sınırı da 3 milyon dolardan 500,000 dolara indirilmiş.
Bu kapsamda gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma payı almak suretiyle vatandaşlık kazanılabilmesi için öngörülen tutar sınırı 1.5 milyon dolardan 500,000 dolara düşürülmüş…
Bu kararı eleştirmeden önce arkadaşlar keşke Avrupa’nın diğer ülkelerindeki benzer uygulamalara bir baksalar mesela…
Yunanistan’da 250 bin Euro’ya bir ev aldınız mı, hemen serbest dolaşım ve oturma müsaadesi alıyorsunuz… Ardından belli bir zaman geçtikten sonra Yunan daha doğrusu AB vatandaşlığı geliyor…
İşin en hızlısı Malta’da… 1 milyon Euro’nuz varsa, vatandaşlık çantada keklik… Herhangi bir şey satın almanız gerekmiyor bile. AB vatandaşlığı garanti…
İkinci sırada ise Portekiz sayılabilir… Orada işler biraz daha kolay 500 bin Euro’lardan söz ediliyor…
Bu rekabet ortamında bizimkilerin de rakamları daha aşağıya çekmeleri kadar doğal ne olabilir…
Programla ilgili bir beklenti oluşturulduğu kesin… Bu beklentinin hangi boyutta karşılandığı ve yönetildiği Programın algı boyutundaki başarısını belirleyecektir…
Genel algılama notları şu:
- Kilit mesaj dengeleme – disiplin – değişim olduğuna göre demek ki bu üç alanda bir eksiklik tespit etmişler ve buralara odaklanacaklar.
- Ekonomi yönetimi tüm ‘paydaşlarla’ istişare ederek almış bu kararları. Bu nedenle hem büyüme hem de enflasyon hedefleri hiç de afaki değil, tersine hayli gerçekçi.
- Albayrak’ın bu sunumu bir öncekinden fersah fersah daha iyi...
- Bakan’ın söyledikleri hayli açıklayıcı, ancak programının tamamının içinde yer aldığı kitapçığı mutlaka okuyup incelemek, oradaki ayrıntılara dikkat etmek lazım.
- Programda söz edilen eylem planları zaman içinde ortaya çıkacak ve uygulama, esas o zaman görülecektir. Ancak kararlılık çok belirgin bir şekilde ortadadır…
Aslında daha çok akıllı muhalif duruşuyla tanıdığımız ekonomi ve finans uzmanı, İstanbul Erkek Lisesi’nden kardeşimiz Atilla Köksal bile bizim İstanbul Erkek Liseli İş İnsanları ve Yöneticiler Platformuna şu mesajı atarken hayli insaflıydı. İzniyle buraya alıyorum:
“Bence fena değil. Daha detaylı ve bazı konularda net olması gerekirdi ama yine de krizin kabullenilmiş olması, büyümede (nispeten) makul oranların hedeflenmiş olması, tasarruf ve gelir artırımı vurguları olumlu. En önemli beklentilerden birisi olan banka bilançolarının yeniden yapılandırılması ve bazı batık kredilerin devir alınarak içinde bulunduğumuz likidite sıkıntısının rahatlatılması konusuna değinilmedi. Bu haliyle plan piyasa katılımcılarını heyecanlandırmadı ama hayal kırıklığına da uğratmadı.”
Genel iyimser bir hava yaratmış olan programla ilgili beklentiler bizce hiçbir zaman bitmeyecek… Bundan sonrası tipik bir beklenti yönetimi olacak… Çünkü piyasalar geleceği satın alır…
Maduro’dan Nusr-Et’e güzellik…
Etiler’de Günaydın kebapçısının tam karşısında yine Günaydın’a ait et lokantasında çalıştığı günlerden tanırım Nusret’i… Müşterilerine öyle davranırdı ki ete ayrı bir lezzet kattığını sanırdınız… Cesaret edip kendisini bir şekilde Güney Amerika ve New York’a atıp ‘ezber bozan’ bir çizgi yakalamasaydı bulunduğu yere demir atar, ne uzar ne kısalır, öylece kalırdı…
Türkiye’ye döndükten sonra Etiler Çamlık’ta açtığı dükkânda o farklı çizgiyi ilk kez sergiledi. Ondan sonra da Allah, yürü ya kulum, dedi…
Nusret bir cesaret ve vizyon örneğidir… Her şey bir yana, Türkiye’nin en önemli uluslararası gastronomi markasıdır… O sadece işinin değil aynı zamanda pazarlama iletişiminin de ustasıdır…
Habere bakın mesela: “Venezuela'da muhalefetin önde gelen isimleri ve sosyal medya kullanıcıları, ülkelerinde ekonomik kriz yaşandığı bir dönemde Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun İstanbul'da Nusr-Et’te yemek yemesine tepki gösterdiler.”
Maduro, Çin'e yaptığı resmi ziyaretin ardından İstanbul'a uğramış; eşi Cilia (Flores) ile birlikte İstanbul'da geçirdiği iki saatte soluğu Nusr-Et’te almış…
Videolardan birinde Nusret Gökçe, Maduro ve eşine yemek servisi yaparken görülüyor. İkinci videoda da Maduro, üzerinde adının yazılı olduğu bir kutudan aldığı puroyu içiyor.
Maduro, Venezuela devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, "Nusret, şahsen yanımıza geldi. Sohbet ettik ve hoş zaman geçirdik… Kendisi bana birkaç kez Venezuela'yı çok sevdiğini söyledi" demiş.
Venezuela Kongresi'nin eski başkanı muhalif lideri Julio Borges, Twitter üzerinden attığı mesajda, "Venezuelalılar acı çekerken ve açlıktan ölürken, Nicolas Maduro ve Cilia, Venezuela halkından çaldıkları paralarla dünyanın en pahalı lokantalarından birinde sefa sürüyor" demiş.
Öte yandan Şubat ayında yayımlanan bir araştırmaya göre, Venezuelalıların üçte ikisi, geçen yıl içerisinde ortalama 11 kilo vermiş. Ülke nüfusunun yüzde 87'si yoksulluk sınırının altında yaşıyormuş.
Muhalefet ne derse desin, bazı muhalifler Miami’deki Nusr-Et’in önünde gösteri yapmış olsalar da Nusret’in açısından mükemmel bir pazarlama iletişimi olayı olarak PR tarihine geçecektir… Ayrıca Maduro’nun, İstanbul’da kaldığı kısa süre içinde yaptığı mini ziyareti aslanlar gibi savunması da işin cabası…
Yatırım yap vatandaşlığı kap!...
Öküz altında buzağı aramaya odaklanmış muhalefet tarafından memleket elden gidiyor, nidalarıyla karşılanan bir kararla, yabancıların Türk vatandaşlığını edinmek için gözden çıkarmak zorunda kaldıkları parasal bedel ve yatırım kriterleri düşürülmüş.
Resmî Gazete'nin geçen günkü sayısında yer alan Türk vatandaşlığı kanununun uygulanmasına ilişkin yönetmelikte değişiklik yapan yönetmelikle, yabancıların Türk vatandaşlığını kazanabilmek için karşılamak zorunda olduğu en az sabit sermaye yatırımı 2 milyon dolardan 500,000 dolara düşürülmüş.
Tapu kayıtlarına üç yıl satılmama şerhi koyularak Türkiye'de taşınmaz mal edime yoluyla vatandaşlık kazanılabilmesi için öngörülen tutar ise 1 milyon dolardan 250,000 dolara, belirli miktar mevduatı üç yıl süreyle Türk bankalarında tutma şartı veya devlet borçlanma araçlarının alımı suretiyle vatandaşlık kazanılabilmesi için öngörülen tutar sınırı da 3 milyon dolardan 500,000 dolara indirilmiş.
Bu kapsamda gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma payı almak suretiyle vatandaşlık kazanılabilmesi için öngörülen tutar sınırı 1.5 milyon dolardan 500,000 dolara düşürülmüş…
Bu kararı eleştirmeden önce arkadaşlar keşke Avrupa’nın diğer ülkelerindeki benzer uygulamalara bir baksalar mesela…
Yunanistan’da 250 bin Euro’ya bir ev aldınız mı, hemen serbest dolaşım ve oturma müsaadesi alıyorsunuz… Ardından belli bir zaman geçtikten sonra Yunan daha doğrusu AB vatandaşlığı geliyor…
İşin en hızlısı Malta’da… 1 milyon Euro’nuz varsa, vatandaşlık çantada keklik… Herhangi bir şey satın almanız gerekmiyor bile. AB vatandaşlığı garanti…
İkinci sırada ise Portekiz sayılabilir… Orada işler biraz daha kolay 500 bin Euro’lardan söz ediliyor…
Bu rekabet ortamında bizimkilerin de rakamları daha aşağıya çekmeleri kadar doğal ne olabilir…