Depremi sormuşlar
25 Şubat 2023 - Yeni Şafak
Ciddi araştırma şirketlerinden Ipsos, Kahramanmaraş depremlerine ilişkin, saha çalışmasını 14-16 Şubat tarihleri arasında yürüttüğü, araştırmasının sonuçlarını yayınladı.
Depremden etkilenen 10 il hariç diğer illerde nüfusu temsil eden 1.000 kişiyle yapılan çalışma, masa başından kerameti kendinden menkul ahkâm kesmeyi engelleyecek önemli veriler sunuyor.
Bilinen bir sonuç, bu kez de ortaya çıkmış. En çok haber alınan ve güvenilen mecra TV. Bazılarının inandığı gibi sosyal medya değil. Malumunuz deprem bölgesindekiler dışında kalanların en acil ihtiyacı ‘bilgi almak’tı ve bunu hangi kanal aracılığıyla yaptıkları sorulunca cevaplar şöyle sıralanmış: TV Programları %89, Sosyal Medya %73, Arkadaş/Tanıdık %23, Online Gazete %16, Radyo %8, Basılı Gazete %4.
TV kanalları arasında teveccüh şöyle sıralanmış. İlk 5: Fox TV %53, Show TV %45, Kanal D %45, ATV %40, CNNTürk %40. Son 5: TGRT %15, HALK TV %14, TELE1 %7, KRT %5, Yabancı haber kanalları %3. Bu listelerden herkesin alacağı birtakım dersler var…
Gelelim arama-kurtarma çalışmalarının nasıl algılandığına… Araştırmacı şirket, bir ayrıma gitmiş ve ilk 24 saatteki performans ile çalışmaların tamamını iki ayrı soruyla ölçmüş. İlk 24 saatteki faaliyetleri başarılı bulanlar %44, bulmayanlar %51 çıkmış. Sonraki günleri de içeren genel görünüme dair algılamada; arama-kurtarma çalışmalarını başarılı bulanlar %63, bulmayanlar %33 olarak belirlenmiş. Buradan da çıkarılacak ders, kriz yönetiminin belki, fakat kriz iletişimi yönetiminin depremin ilk gününde yeterli etkililikte yürütülmediği gerçeğidir.
OHAL ilanını doğru bulanların oranının %84 olarak saptanması, “Herkes OHAL’e karşı” diyerek mesnetsiz atanlara bir cevap olmuştur herhâlde…
Sorulmuş: “Yaşanan bu depremde binaların yıkılmasının nedenleri nelerdir?”
İlk üç şöyle sıralanmış: %75 Deprem yönetmeliğine uygun olmayan kaçak yapılaşma; %71 Yapı denetim firmalarının işlerini gereken şekilde yapmamaları; %69 Hükûmetin/belediyelerin inşaatları yeterli derecede kontrol etmemesi… Görüldüğü gibi kamu vicdanında uygulama ve denetleme neredeyse eşit derecede sorumlu tutuluyor.
Sorulmuş: “Depremlerde yaşanan büyük can kaybında kimleri sorumlu olarak görüyorsunuz?”
Sıralama ilginç: %84 Müteahhitler; %74 Yapı denetim şirketleri, %54 Belediyeler; %44 Hükûmet ve Bakanlıklar… Yani, kamu vicdanı ile muhalefetin vicdanı burada buluşamamış. Onlara göre birinci sırada ve bütün sıralarda sadece hükûmet var…
Araştırmada bu dönemde itibarlarından ‘kayıplar yaşamış’ ve de itibarlarına ‘itibar katmış’ markalar da sorgulanmış. Meraklısı araştırmayı bulup, listeyi inceleyebilir. Ancak deneklerin yarısı bu soruyu cevapsız bıraktığı için sonucun pek de tatmin edici olduğu söylenemez. Bu nedenle itibar kaybettiği iddia edilen 10 marka ile itibar kazandığı söylenen 8 markayı burada anmaktan kaçındık…
“Sizce bu süreçte markalar/firmalar yaptıkları yardımları açıkça belirtmeliler mi?” sorusuna, deneklerin %72’si “Evet” demiş… Yani, sosyal sorumluluk çalışmalarının iletişiminin yapılmasından kimse rahatsız değil…
“Yaşanan bu deprem seçimlerdeki oy tercihinizi etkiledi mi?” sorusunu ise %61 “Değişmedi”, %15 “Değişti” diye cevap vermiş. Burada “Fikrim Yok” diyen %16’lık kesimin belirleyici rol oynayacağını düşünmek yanlış olmaz.
Günün sözü
“Ölçmezsen yönetemezsin”
Peter Drucker
Gözümüze takılanlar…
Depremden etkilenen 10 il hariç diğer illerde nüfusu temsil eden 1.000 kişiyle yapılan çalışma, masa başından kerameti kendinden menkul ahkâm kesmeyi engelleyecek önemli veriler sunuyor.
Bilinen bir sonuç, bu kez de ortaya çıkmış. En çok haber alınan ve güvenilen mecra TV. Bazılarının inandığı gibi sosyal medya değil. Malumunuz deprem bölgesindekiler dışında kalanların en acil ihtiyacı ‘bilgi almak’tı ve bunu hangi kanal aracılığıyla yaptıkları sorulunca cevaplar şöyle sıralanmış: TV Programları %89, Sosyal Medya %73, Arkadaş/Tanıdık %23, Online Gazete %16, Radyo %8, Basılı Gazete %4.
TV kanalları arasında teveccüh şöyle sıralanmış. İlk 5: Fox TV %53, Show TV %45, Kanal D %45, ATV %40, CNNTürk %40. Son 5: TGRT %15, HALK TV %14, TELE1 %7, KRT %5, Yabancı haber kanalları %3. Bu listelerden herkesin alacağı birtakım dersler var…
Gelelim arama-kurtarma çalışmalarının nasıl algılandığına… Araştırmacı şirket, bir ayrıma gitmiş ve ilk 24 saatteki performans ile çalışmaların tamamını iki ayrı soruyla ölçmüş. İlk 24 saatteki faaliyetleri başarılı bulanlar %44, bulmayanlar %51 çıkmış. Sonraki günleri de içeren genel görünüme dair algılamada; arama-kurtarma çalışmalarını başarılı bulanlar %63, bulmayanlar %33 olarak belirlenmiş. Buradan da çıkarılacak ders, kriz yönetiminin belki, fakat kriz iletişimi yönetiminin depremin ilk gününde yeterli etkililikte yürütülmediği gerçeğidir.
OHAL ilanını doğru bulanların oranının %84 olarak saptanması, “Herkes OHAL’e karşı” diyerek mesnetsiz atanlara bir cevap olmuştur herhâlde…
Sorulmuş: “Yaşanan bu depremde binaların yıkılmasının nedenleri nelerdir?”
İlk üç şöyle sıralanmış: %75 Deprem yönetmeliğine uygun olmayan kaçak yapılaşma; %71 Yapı denetim firmalarının işlerini gereken şekilde yapmamaları; %69 Hükûmetin/belediyelerin inşaatları yeterli derecede kontrol etmemesi… Görüldüğü gibi kamu vicdanında uygulama ve denetleme neredeyse eşit derecede sorumlu tutuluyor.
Sorulmuş: “Depremlerde yaşanan büyük can kaybında kimleri sorumlu olarak görüyorsunuz?”
Sıralama ilginç: %84 Müteahhitler; %74 Yapı denetim şirketleri, %54 Belediyeler; %44 Hükûmet ve Bakanlıklar… Yani, kamu vicdanı ile muhalefetin vicdanı burada buluşamamış. Onlara göre birinci sırada ve bütün sıralarda sadece hükûmet var…
Araştırmada bu dönemde itibarlarından ‘kayıplar yaşamış’ ve de itibarlarına ‘itibar katmış’ markalar da sorgulanmış. Meraklısı araştırmayı bulup, listeyi inceleyebilir. Ancak deneklerin yarısı bu soruyu cevapsız bıraktığı için sonucun pek de tatmin edici olduğu söylenemez. Bu nedenle itibar kaybettiği iddia edilen 10 marka ile itibar kazandığı söylenen 8 markayı burada anmaktan kaçındık…
“Sizce bu süreçte markalar/firmalar yaptıkları yardımları açıkça belirtmeliler mi?” sorusuna, deneklerin %72’si “Evet” demiş… Yani, sosyal sorumluluk çalışmalarının iletişiminin yapılmasından kimse rahatsız değil…
“Yaşanan bu deprem seçimlerdeki oy tercihinizi etkiledi mi?” sorusunu ise %61 “Değişmedi”, %15 “Değişti” diye cevap vermiş. Burada “Fikrim Yok” diyen %16’lık kesimin belirleyici rol oynayacağını düşünmek yanlış olmaz.
Günün sözü
“Ölçmezsen yönetemezsin”
Peter Drucker
Gözümüze takılanlar…
- Bilindiği gibi deprem bölgesindeki en büyük ihtiyaç barınma. Kalyon Holding’in Gaziantep İslâhiye ilçesinde tamamladığı 3 bin kişilik “Kalyon Konteyner Kent”, depremzede vatandaşlarımızın kullanımına açılmış. Bu süreçte pek çok konuda milyarlarca liralık ayni ve nakdi desteğini devreye sokan Kalyon, 500 konteynerin bulunduğu ve 10 gün gibi çok kısa bir sürede kullanıma hazır hâle getirilen barınma alanını, depremzedelerin tüm ihtiyaçlarına karşılık verebilecek şekilde hazırlamış.
- Premium araç servisi Aşin Otomobil’in Genel Müdürü Okan Erdem, “5 milyona yakın aracın olduğu İstanbul’da 10 araçtan sadece 2 ya da 3’ünün kaskosu var. Bu araçların önemli bir bölümü hasar görecek ve hiçbir teminat altında değiller. Her araç millî servettir, bu konuda topyekûn bilinçlendirme yapılmalı” demiş. Erdem ayrıca, olası bir deprem sonrasında hususi, ticari ve kamu araçlarının önemli olacağını, ancak bu araçları onaracak servislerin depreme dayanıklılık hususunda çok büyük eksiklerinin olduğunu söylemiş. Erdem’in bu açıklamalarıyla aldığı aksiyona, iletişim dilinde ‘gündem yönetimi’ diyoruz… (Kerem Tokmak, Motto İletişim)
- Avrupa Komisyonu, çalışanlarının Çin’e ait sosyal medya uygulaması TikTok’u kullanmasını ‘güvenlik’ gerekçesiyle yasaklamış. Tüm personele TikTok’u resmî ve işle ilgili herhangi bir uygulama yüklüyse kişisel cihazlarından kaldırmaları gerektiği açıklanmış. Bize geldi mi demokrasi havarisi kendilerine geldi mi şövalye kesilen Batı’nın peşine takılanlar bunları görüyorlardır inşallah…