Diş attırmak acılı olur
25 HAZİRAN 2011
Yeni bir deyim öğrendik… “Yazılı Kanun”… M. Ali Birand’ın programında Bülent Arınç kullandı… Bir de “Yazılı olmayan kanunlar var.” demek istedi…
Yıllardır “Kamuoyu ile kamu vicdanı arasında fark vardır!” diye tepinirken kastettiğim de bundan farklı bir şey değil. Aynı anlam dairesi içinde “Hakikat ile gerçeklik – Truth ve Reality – nadiren, o da mesela fenafillah mertebesinde falan bir araya gelebilir” derken de...
Hatip Dicle’nin milletvekilliği ‘kamuoyu açısından’, ‘yazılı kanuna’ göre, ‘hakikat çerçevesinde’ düşmelidir; peki durum ‘kamu vicdanı açısından’, ‘realite çerçevesinde’, ‘yazılı olmayan kanunlara’ göre nedir?... Aynı dilemma Ergenekon sanığı milletvekilleri için de geçerlidir?
Peki ne yapmalı? Bu işlerin tek yolu vardır: Diyalog… Sonuna kadar iletişim ve ilişki yönetimi… Sadece bir tanesi yetmez… İkisi birden… Çözüm üretilene, çelişki ortadan kalkana kadar kanalları açık tutmak…
Yoksa?.. Yoksa, diş attırılır. Vidaya diş attırmak da çok acılı olabilir…
Tesadüfler seni yönetmesin!..
Sevgili Hakan Şükür kardeşim… Sen bilmezsin, biz seni ailece çok severiz. Çocuklarım senin büyük katkılarınla elde edilmiş şampiyonluklarla ve başarılarla büyüdüler… Üç önemli meziyetin var. Futbol bilgin, kabiliyetin; iyi aile terbiyesi almış düzgün bir insan olman ve lekesiz, skandalsız, sorunsuz bir şöhrete sahibi olman…
Küçük bir hatırlatma yapmakta yarar var. AK Parti seni herhalde ‘her şeyi biliyorsun’ diye milletvekili yapmadı… Yukarıdaki meziyetlerinden son ikisi için Meclis’te olduğunu düşünüyoruz. O yüzden aman sen sen ol, uzatılan her mikrofona uzmanı olmadığın, meziyetlerinin dışına çıkan konularda konuşma…
Hatip Dicle'nin durumu için “Gündemi takip edemedim. Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur'' demişsin. Hiç gerek yok… Bu kadar tevazu niye? Sahi zannederler sonra…
Ayaküstü değindiğin konuların her biri demir leblebi.
Bugün sana siyasal iletişimin birinci dersinden kısa bir özet vermekle yetineceğim: Siyasette sorulanlara doğrudan cevap verilmez. Ne söylenmek isteniyorsa o söylenir. O halde önce oturup hangi konuda ne söyleyeceğine karar ver ve sana ne sorarlarsa sorsunlar o çerçevede konuş… Konuşma mekânını sen belirle… Ayaküstü konuşma… Parti ile senkron olmadan hiç konuşma. Medyayı üzme, kızdırma ancak onları sen davet et. Tesadüfler seni yönetmesin, sen onları yarat ve yönet. Bir de sevgili kardeşim, her şeyi futboldan örnek vererek, spor dünyası üzerinden anlatma… Futbolculuk hayatında nasıl akla gelen söylenmez idiyse, siyasette de söylenmez Hakancığım…
Kendine güven. Biz sana güveniyoruz. Çakı gibi bir milletvekili olacak, ülkeye aslanlar gibi hizmet edeceksin. Sevgi ve dostlukla kal, kardeşim…
Tebrikler Türk Telekom…
Uluslararası Halkla İlişkiler Birliği IPRA, dünyada halkla ilişkiler uzmanlarının bireysel olarak üye olabildikleri en büyük meslek kuruluşudur. Tarihinde iki Türkün başkanlık koltuğunda oturduğu örgütün Yönetim Kurulu’nda şimdi yine bir Türk kadını var: Dr. Zehra Güngör. Kendisi aynı zamanda IPRA’nın Golden World Awards GWA) ödülü Jüri Başkanı…
Güngör, geçenlerde 2011 ödüllerini açıkladı… Bu yıl da bir Türk şirketi ipi göğüsleyenler arasında. Türk Telekom, “Ev Gibisi Yok” adı verilmiş olan proje ile PR devleri arasında bir ödüle layık görülmüş… Sonuçlar IPRA web sitesinde henüz yok… Dileyenler bir mail atarlarsa yollarım…
Türk Telekom’u hem bu başarısı hem de muhteşem Heidi’li Cem Yılmaz’lı reklamları için kutluyorum…
Yıllardır “Kamuoyu ile kamu vicdanı arasında fark vardır!” diye tepinirken kastettiğim de bundan farklı bir şey değil. Aynı anlam dairesi içinde “Hakikat ile gerçeklik – Truth ve Reality – nadiren, o da mesela fenafillah mertebesinde falan bir araya gelebilir” derken de...
Hatip Dicle’nin milletvekilliği ‘kamuoyu açısından’, ‘yazılı kanuna’ göre, ‘hakikat çerçevesinde’ düşmelidir; peki durum ‘kamu vicdanı açısından’, ‘realite çerçevesinde’, ‘yazılı olmayan kanunlara’ göre nedir?... Aynı dilemma Ergenekon sanığı milletvekilleri için de geçerlidir?
Peki ne yapmalı? Bu işlerin tek yolu vardır: Diyalog… Sonuna kadar iletişim ve ilişki yönetimi… Sadece bir tanesi yetmez… İkisi birden… Çözüm üretilene, çelişki ortadan kalkana kadar kanalları açık tutmak…
Yoksa?.. Yoksa, diş attırılır. Vidaya diş attırmak da çok acılı olabilir…
Tesadüfler seni yönetmesin!..
Sevgili Hakan Şükür kardeşim… Sen bilmezsin, biz seni ailece çok severiz. Çocuklarım senin büyük katkılarınla elde edilmiş şampiyonluklarla ve başarılarla büyüdüler… Üç önemli meziyetin var. Futbol bilgin, kabiliyetin; iyi aile terbiyesi almış düzgün bir insan olman ve lekesiz, skandalsız, sorunsuz bir şöhrete sahibi olman…
Küçük bir hatırlatma yapmakta yarar var. AK Parti seni herhalde ‘her şeyi biliyorsun’ diye milletvekili yapmadı… Yukarıdaki meziyetlerinden son ikisi için Meclis’te olduğunu düşünüyoruz. O yüzden aman sen sen ol, uzatılan her mikrofona uzmanı olmadığın, meziyetlerinin dışına çıkan konularda konuşma…
Hatip Dicle'nin durumu için “Gündemi takip edemedim. Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur'' demişsin. Hiç gerek yok… Bu kadar tevazu niye? Sahi zannederler sonra…
Ayaküstü değindiğin konuların her biri demir leblebi.
Bugün sana siyasal iletişimin birinci dersinden kısa bir özet vermekle yetineceğim: Siyasette sorulanlara doğrudan cevap verilmez. Ne söylenmek isteniyorsa o söylenir. O halde önce oturup hangi konuda ne söyleyeceğine karar ver ve sana ne sorarlarsa sorsunlar o çerçevede konuş… Konuşma mekânını sen belirle… Ayaküstü konuşma… Parti ile senkron olmadan hiç konuşma. Medyayı üzme, kızdırma ancak onları sen davet et. Tesadüfler seni yönetmesin, sen onları yarat ve yönet. Bir de sevgili kardeşim, her şeyi futboldan örnek vererek, spor dünyası üzerinden anlatma… Futbolculuk hayatında nasıl akla gelen söylenmez idiyse, siyasette de söylenmez Hakancığım…
Kendine güven. Biz sana güveniyoruz. Çakı gibi bir milletvekili olacak, ülkeye aslanlar gibi hizmet edeceksin. Sevgi ve dostlukla kal, kardeşim…
Tebrikler Türk Telekom…
Uluslararası Halkla İlişkiler Birliği IPRA, dünyada halkla ilişkiler uzmanlarının bireysel olarak üye olabildikleri en büyük meslek kuruluşudur. Tarihinde iki Türkün başkanlık koltuğunda oturduğu örgütün Yönetim Kurulu’nda şimdi yine bir Türk kadını var: Dr. Zehra Güngör. Kendisi aynı zamanda IPRA’nın Golden World Awards GWA) ödülü Jüri Başkanı…
Güngör, geçenlerde 2011 ödüllerini açıkladı… Bu yıl da bir Türk şirketi ipi göğüsleyenler arasında. Türk Telekom, “Ev Gibisi Yok” adı verilmiş olan proje ile PR devleri arasında bir ödüle layık görülmüş… Sonuçlar IPRA web sitesinde henüz yok… Dileyenler bir mail atarlarsa yollarım…
Türk Telekom’u hem bu başarısı hem de muhteşem Heidi’li Cem Yılmaz’lı reklamları için kutluyorum…