Dijital gelecek; geldi
01 Haziran 2020 - Z Raporu
Koronavirüs süreci, iki konunun altını kalın çizgilerle çizdi: Önceliklerimiz ve bu önceliklerimizi kesintisiz sürdürmek için ihtiyaç duyduklarımıza sıkı sıkı sarılmamızın gerekliliği.
Önceliklerimiz arasında inşa ettiğimiz hiyerarşide de ‘en’ temel ihtiyaçlarımız tepeye oturuyor. Yani, sağlığımız, sevdiklerimizle birlikte olmak ve işlerimizi sürdürebilmek. Bunlar dışında her şeyden tasarruf edebiliyormuşuz meğer. Azla yetinebiliyor, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirebiliyormuşuz. Yalnız bu üçünden tasarruf olmuyor işte…
Önceliklerimizin kesintiye uğramaması, özellikle de sevdiklerimizle iletişimimizin ve çalışma hayatının sürdürülebilmesi için de şu hususun ‘hayati’ olduğu artık herkesçe kabul edilmiştir herhâlde: Dijitalleşme.
Dijital yaşam, online toplantılar, görüntülü konuşmalar ve alışveriş için olduğu kadar haber alma, müzik dinleme, müze gezme gibi kültür-sanat etkinlikleri için de âdeta atar damar işlevi görüyor…
Euromonitor International adlı araştırma şirketi, koronavirüs salgınıyla geçen üç ay içerisinde küresel tüketici eğilimlerinde çok ciddi ve beklenmedik hızda değişimler olduğunu açıklamış. Bunlardan biri de sosyal mesafe kuralları esnetildikten sonra bile sanal ortamlarda yapılan sosyal faaliyetlerin sürmesi yönünde eğilimler belirmesiymiş.
Araştırma ve perakende teknolojileri şirketi REM People, çoğunluğu 50 yaş ve üzerinde olan tüketicilerin, bu süreçte ilk kez online alışveriş yaptığını açıklamış.
Mercer Türkiye ile PERYÖN’ün Türkiye İnsan Yönetimi Derneği iş birliğiyle 103’ü global ve 64’ü yerel, toplam 167 şirketin katılımıyla Nisan ayında yaptıkları ‘Koronavirüs Salgınının İş Hayatına Etkisi Anketi’nin sonuçları açıklandı.
Buna göre koronavirüs salgını öncesinde evden çalışma uygulaması olan şirketlerin oranı yüzde 45 iken, süreç sonrası bu oran şirketlerin merkez ofis çalışanları için yüzde 95’e ulaşmış.
Dijitalleşmenin hayatımızın dört bir yanına yayıldığını gösteren bunlar gibi yığınla araştırma bulmak mümkün. Hayatı kolaylaştıran ve tasarrufa olanak sağlayan yanları nedeniyle de dijitalleşme önce ‘yeni normal’ ve sonrasında da ‘normal’ yaşantımızın ayrılmaz bir parçası olacaktır.
Dijital dönüşümün gerekliliği bugünün konusu değildi elbette... Öyle olmadığı için pek çok şirket buna hazırlıklıydı. Diğerleri de hâlihazırdaki altyapıya kolayca erişebildi ve dönüşüm gerçekleşti. Bundan sonra her yönüyle dijital yaşama karşı önyargılı olanların sayısında da ciddi bir düşüş olacağına eminiz.
Bunu kripto paralara olan ilgide de görmek mümkün. Herkese açık bu teknolojide kullanıcılar, birbirine aracı olmaksınız para gönderebiliyor. Dijital paralar, blokzinciri teknolojisi kullanılıyor ve bu teknolojinin şifreli (kriptolu) yapısı nedeniyle ‘kriptopara’ olarak adlandırılıyor. Paranın değeri, tamamen arz talep ilişkisi ile belirleniyor.
Mayıs ayında, BtcTurk tarafından düzenlenen ‘Dijital Halving Zirvesi’nde konuşulanlar konuyu irdelemek açısından önemliydi. İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan şöyle konuşmuş Zirve’de:
“Geçtiğimiz yıllarda liberal ülkelerle otoriter ülkelerin Bitcoin’e yaklaşımlarının farklı olacağını düşünüyordum… Koronavirüs krizi ile bu durum değişti. Sıfır faizin de bir işe yaramadığını gördük. Reel faizler Bitcoin’i destekleyen gelişmeler.”
Hiç şüphe yok ki, pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de devletin bu alanın oyun kurallarını belirlemesi, regülasyon getirmesi, bu işi ciddiyetle yaklaşanlarla, kerameti kendinden menkul girişimleri birbirlerinden ayıracak, kullanımın genişlemesine neden olacaktır…
Önceliklerimiz arasında inşa ettiğimiz hiyerarşide de ‘en’ temel ihtiyaçlarımız tepeye oturuyor. Yani, sağlığımız, sevdiklerimizle birlikte olmak ve işlerimizi sürdürebilmek. Bunlar dışında her şeyden tasarruf edebiliyormuşuz meğer. Azla yetinebiliyor, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirebiliyormuşuz. Yalnız bu üçünden tasarruf olmuyor işte…
Önceliklerimizin kesintiye uğramaması, özellikle de sevdiklerimizle iletişimimizin ve çalışma hayatının sürdürülebilmesi için de şu hususun ‘hayati’ olduğu artık herkesçe kabul edilmiştir herhâlde: Dijitalleşme.
Dijital yaşam, online toplantılar, görüntülü konuşmalar ve alışveriş için olduğu kadar haber alma, müzik dinleme, müze gezme gibi kültür-sanat etkinlikleri için de âdeta atar damar işlevi görüyor…
Euromonitor International adlı araştırma şirketi, koronavirüs salgınıyla geçen üç ay içerisinde küresel tüketici eğilimlerinde çok ciddi ve beklenmedik hızda değişimler olduğunu açıklamış. Bunlardan biri de sosyal mesafe kuralları esnetildikten sonra bile sanal ortamlarda yapılan sosyal faaliyetlerin sürmesi yönünde eğilimler belirmesiymiş.
Araştırma ve perakende teknolojileri şirketi REM People, çoğunluğu 50 yaş ve üzerinde olan tüketicilerin, bu süreçte ilk kez online alışveriş yaptığını açıklamış.
Mercer Türkiye ile PERYÖN’ün Türkiye İnsan Yönetimi Derneği iş birliğiyle 103’ü global ve 64’ü yerel, toplam 167 şirketin katılımıyla Nisan ayında yaptıkları ‘Koronavirüs Salgınının İş Hayatına Etkisi Anketi’nin sonuçları açıklandı.
Buna göre koronavirüs salgını öncesinde evden çalışma uygulaması olan şirketlerin oranı yüzde 45 iken, süreç sonrası bu oran şirketlerin merkez ofis çalışanları için yüzde 95’e ulaşmış.
Dijitalleşmenin hayatımızın dört bir yanına yayıldığını gösteren bunlar gibi yığınla araştırma bulmak mümkün. Hayatı kolaylaştıran ve tasarrufa olanak sağlayan yanları nedeniyle de dijitalleşme önce ‘yeni normal’ ve sonrasında da ‘normal’ yaşantımızın ayrılmaz bir parçası olacaktır.
Dijital dönüşümün gerekliliği bugünün konusu değildi elbette... Öyle olmadığı için pek çok şirket buna hazırlıklıydı. Diğerleri de hâlihazırdaki altyapıya kolayca erişebildi ve dönüşüm gerçekleşti. Bundan sonra her yönüyle dijital yaşama karşı önyargılı olanların sayısında da ciddi bir düşüş olacağına eminiz.
Bunu kripto paralara olan ilgide de görmek mümkün. Herkese açık bu teknolojide kullanıcılar, birbirine aracı olmaksınız para gönderebiliyor. Dijital paralar, blokzinciri teknolojisi kullanılıyor ve bu teknolojinin şifreli (kriptolu) yapısı nedeniyle ‘kriptopara’ olarak adlandırılıyor. Paranın değeri, tamamen arz talep ilişkisi ile belirleniyor.
Mayıs ayında, BtcTurk tarafından düzenlenen ‘Dijital Halving Zirvesi’nde konuşulanlar konuyu irdelemek açısından önemliydi. İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan şöyle konuşmuş Zirve’de:
“Geçtiğimiz yıllarda liberal ülkelerle otoriter ülkelerin Bitcoin’e yaklaşımlarının farklı olacağını düşünüyordum… Koronavirüs krizi ile bu durum değişti. Sıfır faizin de bir işe yaramadığını gördük. Reel faizler Bitcoin’i destekleyen gelişmeler.”
Hiç şüphe yok ki, pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de devletin bu alanın oyun kurallarını belirlemesi, regülasyon getirmesi, bu işi ciddiyetle yaklaşanlarla, kerameti kendinden menkul girişimleri birbirlerinden ayıracak, kullanımın genişlemesine neden olacaktır…