Dijital kültürümüz ne durumda
01 Araık 2017 - Derin Ekonomi
Bilindiği üzere pek çok konuda sıklıkla yayınlanan çeşitli ‘Endeksler’in sayıca bu kadar çok olmalarından dolayı zaman zaman değerlerini kaybettikleri düşünülebilir. Ancak onlar olmadan da ekonomi ve finansı, daha doğrusu bir ülkenin ‘kıymetlerini okumak’ mümkün değildir.
Mesela Yumuşak Güç Endeksi’nde (Soft Power Index) ülkeler arasında ve kendi sektörünüzde nerede olduğunuz son derece belirleyicidir. Ülkelerarası sıralamada Gayrı Sâfi Yurtiçi Hasıla konusunda hangi büyüklükte ve sırada olduğunuz tabii ki önemlidir. Yani elle tutulur gözle görülür ‘sert konular’ (hard issues) alanında sağlam bir yerde olmanız, tabii ki önemlidir. Ancak mesela ülke markasını oluşturan neredeyse tüm parametreler, elle tutulamayan gözle görünmeyen yumuşak konular (soft issues) alanından gelir.
Eğitim konusundaki yerinizden, ya da patent sayınızdan, bilimsel eserlerinizden yapılan alıntı sayısından, ülkenizden çıkmış markaların gücünden; ya da suç oranından, vatandaşların güven duygusundan, mutluluk oranından ve bunun gibi yaşamın ‘soft’ konularından.
Türkiye’nin G20 ülkeleri arasında 17’nci sırada yer alması, yani dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olarak kabul edilmesi ve kendisine ülke hedefi olarak ilk 10’u hedef koyması tabii ki alkışlanacak bir duruştur. Ancak 30 ülke arasında yapılmış Yumuşak Güç Endeksi’nde sonuncu çıkması, düşündürücüdür.
Günümüzde gelişmişliğin en önemli kriterlerinden biri hiç şüphesiz bir ülkenin ya da kuruluşun dijitalleşme kültürünün neresinde olduğudur. Bu konu da ülkemizde her yıl ölçülmektedir. Accenture Türkiye, Vodafone Türkiye, Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Türkiye Bilişim Vakfı’nın desteğiyle yürütülen ve bu yılın Nisan ayında açıklanan ”Accenture Türkiye Dijitalleşme Endeksi” araştırmasına göre, Türkiye bir yıl öncesine göre puanını %1 oranında artırarak %61’e çıkarmış.
Araştırmaya göre, finansal hizmetler yüzde 81 puan ile dijitalleşme performansı en yüksek sektör olurken, onu sırasıyla hizmet faaliyetleri, perakende ticaret ve motorlu kara taşıtlarının ticareti ve onarımı takip etmiş.
O günlerde konuyla ilgili açıklama yapan Accenture Türkiye Genel Müdürü Dilnişin Bayel, son derece doğru bir tespitle "Gelecek, dijital dönüşümü gerçekleştirebilen şirketlerin olacak. Dijitalleşme, dünya liginde yer alabilmenin en temel koşulunu oluşturuyor” demişti. Araştırmada tabii ki dijital alt yapıya yapılan yatırım değil (o çünkü her kuruluş için doğal bir süreç), o kültüre ve o doğrultudaki iş yapış biçimlerine yani yumuşak güce yatırım çok daha ağırlık kazanıyordu…
Kasım ayının ortalarında bu konuda ilginç bir araştırma daha yayınlandı: Korn Ferry Dijital Sürdürülebilirlik Endeksi… Dünyanın önemli insan kaynakları şirketlerinden biri olan Korn Ferry’nin 14 ülkede 5 sektör üzerinden yürüttüğü araştırmanın sonuçları hayli çarpıcı.
Korn Ferry’ye göre dijitalleşmenin yolu insana yatırımdan geçiyor. Araştırma sonuçlarının, şirketlerin liderlerinin teknoloji odaklı hareket ettiklerini, ancak sürdürülebilir dijitalleşmenin olmazsa olmazının insan olduğunu ortaya koyduğunun altını çizen Endüstri Sektörü Kıdemli Direktörü İlker Çamurdan, dijital dönüşümün en az teknoloji kadar, şirket kültürü, yönetim anlayışı ve çalışanların da dönüşümü ile mümkün olduğuna dikkat çekmiş. Pekiyi araştırmada hangi alanlara odaklanılmış? Dijital sürdürülebilirliğin olmazsa olmazı olarak gördükleri Çeviklik, Bağlantı Kurabilirlik, Disiplin ve Odaklanma, Yetki Verme ve Uyum, Açıklık ve Şeffaflıktan oluşan beş kriteri sorgulamışlar.
Çamurdan, “Sürdürülebilir bir dijitalleşme için teknolojik değişimin yanı sıra şirketleri dijitale göre organize etmek, yönetmek ve çalışanları da bu dönüşüm etrafında toplayarak, motive etmek gerekiyor. Yani dijital dönüşüm için teknoloji yeterli değil, insan yönetimi bu işin en önemli kısmını oluşturuyor” demiş.
Çalışmada, dijital sürdürülebilirliği tetikleyen beş boyut kapsamında 14 ülke ve beş sektör genelinde 362 şirketi kıyaslanmış. Her bir sektör ve ülke, 100 üzerinden aldığı DSI puanına göre sıralanmış: 1. ABD 89, 2. Birleşik Krallık 86, 3. Hollanda 79, 4. Avustralya 75, 5. Almanya 74, 6. Fransa 55, 7. Orta Doğu 50, 8. Japonya 42, 9. Hindistan 38, 10. Rusya 37, 11. Çin 30, 12. Meksika 26, 13. Brezilya 22, 14. Türkiye 16…
Sektörlerin sıralaması da şöyle: 1. Finans 73, 2. Teknoloji 44, 3. Yaşam Bilimleri ve Sağlık 42, 4. Sanayi Ürünleri 32, 5. Tüketici 22…
Kendimizi “Yaşasın, Türkiye Yumuşak Güç Endeksinde 30’uncu, Dijital Sürdürülebilirlik Endeksinde 16’ıncı oldu” diye avutmaya kalkmayacak kadar ciddiyetimizi koruyabildiğimizden asla şüphe etmem. Ancak Kültür meselelerinde olduğu gibi pek çok üst yapı konularında içinde bulunduğumuz zaafın altını defalarca çizmiş olan Sayın Cumhurbaşkanı’nın tespitlerini gerektiği gibi anladığımız konusunda da endişelerimizi dile getirmek durumundayız.
Dijital kültürü benimseyebilmiş, bu nedenle de çağın rekabetçi ortamını yakalayabilmiş kurum ve kuruluşlarımızı tabii ki tenzih ediyorum. Ancak başta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız olmak üzere, tüm STK’larımız, çıkar grupları, şirket sahip ve yöneticileri bu hususun üzerine eğilmezlerse, ülke olarak 2023 hedeflerine ulaşılmasının kolay görünmediğini ifade edelim.
Mesela Yumuşak Güç Endeksi’nde (Soft Power Index) ülkeler arasında ve kendi sektörünüzde nerede olduğunuz son derece belirleyicidir. Ülkelerarası sıralamada Gayrı Sâfi Yurtiçi Hasıla konusunda hangi büyüklükte ve sırada olduğunuz tabii ki önemlidir. Yani elle tutulur gözle görülür ‘sert konular’ (hard issues) alanında sağlam bir yerde olmanız, tabii ki önemlidir. Ancak mesela ülke markasını oluşturan neredeyse tüm parametreler, elle tutulamayan gözle görünmeyen yumuşak konular (soft issues) alanından gelir.
Eğitim konusundaki yerinizden, ya da patent sayınızdan, bilimsel eserlerinizden yapılan alıntı sayısından, ülkenizden çıkmış markaların gücünden; ya da suç oranından, vatandaşların güven duygusundan, mutluluk oranından ve bunun gibi yaşamın ‘soft’ konularından.
Türkiye’nin G20 ülkeleri arasında 17’nci sırada yer alması, yani dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olarak kabul edilmesi ve kendisine ülke hedefi olarak ilk 10’u hedef koyması tabii ki alkışlanacak bir duruştur. Ancak 30 ülke arasında yapılmış Yumuşak Güç Endeksi’nde sonuncu çıkması, düşündürücüdür.
Günümüzde gelişmişliğin en önemli kriterlerinden biri hiç şüphesiz bir ülkenin ya da kuruluşun dijitalleşme kültürünün neresinde olduğudur. Bu konu da ülkemizde her yıl ölçülmektedir. Accenture Türkiye, Vodafone Türkiye, Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Türkiye Bilişim Vakfı’nın desteğiyle yürütülen ve bu yılın Nisan ayında açıklanan ”Accenture Türkiye Dijitalleşme Endeksi” araştırmasına göre, Türkiye bir yıl öncesine göre puanını %1 oranında artırarak %61’e çıkarmış.
Araştırmaya göre, finansal hizmetler yüzde 81 puan ile dijitalleşme performansı en yüksek sektör olurken, onu sırasıyla hizmet faaliyetleri, perakende ticaret ve motorlu kara taşıtlarının ticareti ve onarımı takip etmiş.
O günlerde konuyla ilgili açıklama yapan Accenture Türkiye Genel Müdürü Dilnişin Bayel, son derece doğru bir tespitle "Gelecek, dijital dönüşümü gerçekleştirebilen şirketlerin olacak. Dijitalleşme, dünya liginde yer alabilmenin en temel koşulunu oluşturuyor” demişti. Araştırmada tabii ki dijital alt yapıya yapılan yatırım değil (o çünkü her kuruluş için doğal bir süreç), o kültüre ve o doğrultudaki iş yapış biçimlerine yani yumuşak güce yatırım çok daha ağırlık kazanıyordu…
Kasım ayının ortalarında bu konuda ilginç bir araştırma daha yayınlandı: Korn Ferry Dijital Sürdürülebilirlik Endeksi… Dünyanın önemli insan kaynakları şirketlerinden biri olan Korn Ferry’nin 14 ülkede 5 sektör üzerinden yürüttüğü araştırmanın sonuçları hayli çarpıcı.
Korn Ferry’ye göre dijitalleşmenin yolu insana yatırımdan geçiyor. Araştırma sonuçlarının, şirketlerin liderlerinin teknoloji odaklı hareket ettiklerini, ancak sürdürülebilir dijitalleşmenin olmazsa olmazının insan olduğunu ortaya koyduğunun altını çizen Endüstri Sektörü Kıdemli Direktörü İlker Çamurdan, dijital dönüşümün en az teknoloji kadar, şirket kültürü, yönetim anlayışı ve çalışanların da dönüşümü ile mümkün olduğuna dikkat çekmiş. Pekiyi araştırmada hangi alanlara odaklanılmış? Dijital sürdürülebilirliğin olmazsa olmazı olarak gördükleri Çeviklik, Bağlantı Kurabilirlik, Disiplin ve Odaklanma, Yetki Verme ve Uyum, Açıklık ve Şeffaflıktan oluşan beş kriteri sorgulamışlar.
Çamurdan, “Sürdürülebilir bir dijitalleşme için teknolojik değişimin yanı sıra şirketleri dijitale göre organize etmek, yönetmek ve çalışanları da bu dönüşüm etrafında toplayarak, motive etmek gerekiyor. Yani dijital dönüşüm için teknoloji yeterli değil, insan yönetimi bu işin en önemli kısmını oluşturuyor” demiş.
Çalışmada, dijital sürdürülebilirliği tetikleyen beş boyut kapsamında 14 ülke ve beş sektör genelinde 362 şirketi kıyaslanmış. Her bir sektör ve ülke, 100 üzerinden aldığı DSI puanına göre sıralanmış: 1. ABD 89, 2. Birleşik Krallık 86, 3. Hollanda 79, 4. Avustralya 75, 5. Almanya 74, 6. Fransa 55, 7. Orta Doğu 50, 8. Japonya 42, 9. Hindistan 38, 10. Rusya 37, 11. Çin 30, 12. Meksika 26, 13. Brezilya 22, 14. Türkiye 16…
Sektörlerin sıralaması da şöyle: 1. Finans 73, 2. Teknoloji 44, 3. Yaşam Bilimleri ve Sağlık 42, 4. Sanayi Ürünleri 32, 5. Tüketici 22…
Kendimizi “Yaşasın, Türkiye Yumuşak Güç Endeksinde 30’uncu, Dijital Sürdürülebilirlik Endeksinde 16’ıncı oldu” diye avutmaya kalkmayacak kadar ciddiyetimizi koruyabildiğimizden asla şüphe etmem. Ancak Kültür meselelerinde olduğu gibi pek çok üst yapı konularında içinde bulunduğumuz zaafın altını defalarca çizmiş olan Sayın Cumhurbaşkanı’nın tespitlerini gerektiği gibi anladığımız konusunda da endişelerimizi dile getirmek durumundayız.
Dijital kültürü benimseyebilmiş, bu nedenle de çağın rekabetçi ortamını yakalayabilmiş kurum ve kuruluşlarımızı tabii ki tenzih ediyorum. Ancak başta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız olmak üzere, tüm STK’larımız, çıkar grupları, şirket sahip ve yöneticileri bu hususun üzerine eğilmezlerse, ülke olarak 2023 hedeflerine ulaşılmasının kolay görünmediğini ifade edelim.