Dijital Yaşam Kara Deliğe Dönüşmesin
01 Temmuz 2019 - TIMREPORT
İhracatta farklılık yaratmak, inovasyonu yönetebilmek, verimliliği ve üretimi artırmak; bütün bu unsurlarda dijital dönüşüm kültürünün ne kadar önemli olduğunun altını çizmeyen yok...
Peki bu dijitalleşme sürecinin insan unsuruna etkisi ne? Mesela çocukluğunda oynadığı bilgisayar oyunlarında hiç yenilme, hata yapmayı bilmeyen, öldükçe yeniden canlanan, sanal bir dünyada yaşayan genç kuşakların, biraz büyüyünce okulda hocalarından, sonra da iş hayatında yöneticilerinden yedikleri ilk fırçada havlu atıp o ortamdan nasıl uzaklaşmaya çalıştıklarına giderek daha çok tanıklık ediyoruz…
Soru şu: İş ortamları gençlerin bu tutumuna göre mi şekillenecek; yoksa onlar mı iş hayatının gereklerine uyum sağlamak zorunda kalacak?
Bu konudaki çözüm önerimizden önce internete neredeyse bağımlı yaşayan kuşakların internet ve sanal dünya konusundaki öncelikli ihtiyaç ve tutumlarına bakmakta yarar var.
İlginç bir çalışma yayınlandı: Siber güvenlik şirketi Kasperksy Lab tarafından hazırlanan Global Gizlilik Raporu’na göre çalışanların %90’ı her gün pek çok kez internete giriyormuş. Bir çalışan, hayatının ortalama 13 yıl 2 aylık bir bölümünü iş yerinde geçirdiği düşünülünce bu çok da şaşırtıcı olmamalı. Ancak, bu sitelerin hepsi işle ilgili değil tabii; tüketicilerin yaklaşık üçte ikisi (64%) her gün iş yerinden işle ilgili olmayan web sitelerine girdiklerini belirtmiş.
Özellikle sosyal medya da işin içine girdiğinden beri, iş günlerinde özel ve çalışma yaşamlarını ayrı tutulmasının çok zor olduğu sonucuna varılabilir.
Öte yandan Kaspersky Lab Tüketici Ürünleri Pazarlama Lideri Marina Titova, işteki ve evdeki dijital yaşantılarımız arasındaki sınırın kaybolması nedeniyle sosyal medya paylaşımlarının veya iş yerinde girilen web sitelerinin, kişilerin kariyerlerine geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabileceğini söylemiş.
İnternet kullanıcıları da bu konunun bazı sorunlara yol açabileceğinin farkında olacak ki; Türkiye’deki tüketicilerin yaklaşık üçte biri (%35) sosyal medyadaki paylaşımlarını patronlarından gizlemeyi tercih ediyormuş, %60’ı paylaşımlarını birlikte çalıştıkları kişilerin de görmesini istemiyor.
Çalışanlar, şirketin imajına zarar vermekten veya azalan verim nedeniyle şirketin kendilerine ait sosyal medya hesaplarını takip etmeye başlayıp kariyer kararlarını buna göre verebilmelerinden endişe duyuyormuş. Şirketlerin bu tür politikaları nedeniyle de Türkiye’de kullanıcıların %35’i, sosyal medya paylaşımlarını patronlarına göstermiyor ve %43’ü ise bu bilgileri iş arkadaşlarına bile vermiyormuş.
Web siteleri konusunda da yine gizlilik ihtiyacı ön planda. Türkiye’de çalışanların yaklaşık beşte biri (%19) hangi sitelere girdiklerini işverenlerin bilmesine karşı. Daha da ilginci, %60 oranında bir kesim, internette ne yaptıklarını iş arkadaşlarının dahi bilmesini istemiyor. Bu insanların, iş arkadaşlarını “ofiste tembellik yapma olanaklarına bir tehdit” olarak gördüğü veya “işteki kişilerle daha resmi ve değerli bir ilişkileri olduğu” şeklinde yorumlanıyormuş.
%25 oranında bir kesim mesaj ve e-postalarının içeriğini işverenlerine göstermeye karşıymış.
Türkiye’den katılanların %5’i kişisel bilgilerinin sızması nedeniyle kariyerlerinin büyük zarar gördüğünü söylemiş. Bu nedenle insanlar şirket içinde itibar kazanmaya ve iş yerindeki ilişkilerini zedelememeye çalışıyor.
Sınırsız imkânlar sunan, ne işte ne de özel hayatımızda vazgeçemediğimiz dijital yaşam, her şeyi bir anda yutan bir kara deliğe dönüşebilir... Bu tuzaklara düşmemek, kariyerlerini sarsmamak için çalışanlara, hatta tüm kullanıcılara önerilen bazı yöntemler var tabii:
Her yerde olduğu gibi burada da bir tek sihirli sözcük var: Denge…
Peki bu dijitalleşme sürecinin insan unsuruna etkisi ne? Mesela çocukluğunda oynadığı bilgisayar oyunlarında hiç yenilme, hata yapmayı bilmeyen, öldükçe yeniden canlanan, sanal bir dünyada yaşayan genç kuşakların, biraz büyüyünce okulda hocalarından, sonra da iş hayatında yöneticilerinden yedikleri ilk fırçada havlu atıp o ortamdan nasıl uzaklaşmaya çalıştıklarına giderek daha çok tanıklık ediyoruz…
Soru şu: İş ortamları gençlerin bu tutumuna göre mi şekillenecek; yoksa onlar mı iş hayatının gereklerine uyum sağlamak zorunda kalacak?
Bu konudaki çözüm önerimizden önce internete neredeyse bağımlı yaşayan kuşakların internet ve sanal dünya konusundaki öncelikli ihtiyaç ve tutumlarına bakmakta yarar var.
İlginç bir çalışma yayınlandı: Siber güvenlik şirketi Kasperksy Lab tarafından hazırlanan Global Gizlilik Raporu’na göre çalışanların %90’ı her gün pek çok kez internete giriyormuş. Bir çalışan, hayatının ortalama 13 yıl 2 aylık bir bölümünü iş yerinde geçirdiği düşünülünce bu çok da şaşırtıcı olmamalı. Ancak, bu sitelerin hepsi işle ilgili değil tabii; tüketicilerin yaklaşık üçte ikisi (64%) her gün iş yerinden işle ilgili olmayan web sitelerine girdiklerini belirtmiş.
Özellikle sosyal medya da işin içine girdiğinden beri, iş günlerinde özel ve çalışma yaşamlarını ayrı tutulmasının çok zor olduğu sonucuna varılabilir.
Öte yandan Kaspersky Lab Tüketici Ürünleri Pazarlama Lideri Marina Titova, işteki ve evdeki dijital yaşantılarımız arasındaki sınırın kaybolması nedeniyle sosyal medya paylaşımlarının veya iş yerinde girilen web sitelerinin, kişilerin kariyerlerine geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabileceğini söylemiş.
İnternet kullanıcıları da bu konunun bazı sorunlara yol açabileceğinin farkında olacak ki; Türkiye’deki tüketicilerin yaklaşık üçte biri (%35) sosyal medyadaki paylaşımlarını patronlarından gizlemeyi tercih ediyormuş, %60’ı paylaşımlarını birlikte çalıştıkları kişilerin de görmesini istemiyor.
Çalışanlar, şirketin imajına zarar vermekten veya azalan verim nedeniyle şirketin kendilerine ait sosyal medya hesaplarını takip etmeye başlayıp kariyer kararlarını buna göre verebilmelerinden endişe duyuyormuş. Şirketlerin bu tür politikaları nedeniyle de Türkiye’de kullanıcıların %35’i, sosyal medya paylaşımlarını patronlarına göstermiyor ve %43’ü ise bu bilgileri iş arkadaşlarına bile vermiyormuş.
Web siteleri konusunda da yine gizlilik ihtiyacı ön planda. Türkiye’de çalışanların yaklaşık beşte biri (%19) hangi sitelere girdiklerini işverenlerin bilmesine karşı. Daha da ilginci, %60 oranında bir kesim, internette ne yaptıklarını iş arkadaşlarının dahi bilmesini istemiyor. Bu insanların, iş arkadaşlarını “ofiste tembellik yapma olanaklarına bir tehdit” olarak gördüğü veya “işteki kişilerle daha resmi ve değerli bir ilişkileri olduğu” şeklinde yorumlanıyormuş.
%25 oranında bir kesim mesaj ve e-postalarının içeriğini işverenlerine göstermeye karşıymış.
Türkiye’den katılanların %5’i kişisel bilgilerinin sızması nedeniyle kariyerlerinin büyük zarar gördüğünü söylemiş. Bu nedenle insanlar şirket içinde itibar kazanmaya ve iş yerindeki ilişkilerini zedelememeye çalışıyor.
Sınırsız imkânlar sunan, ne işte ne de özel hayatımızda vazgeçemediğimiz dijital yaşam, her şeyi bir anda yutan bir kara deliğe dönüşebilir... Bu tuzaklara düşmemek, kariyerlerini sarsmamak için çalışanlara, hatta tüm kullanıcılara önerilen bazı yöntemler var tabii:
- Karalayıcı, müstehcen, başkasına özel veya hakaret içerikli olabilecek paylaşımlar yapmayın. Şüpheye düştüyseniz paylaşmayın.
- Sosyal medya ve başka kişisel hesaplarınıza ofiste başkalarının izinsiz erişme riskini ortadan kaldırmak için gerekli yazılımları kullanın. Kişisel cihazlarınızı koruma altına alacak uygulamalardan yararlanın.
- Teorik olarak, sistem yöneticilerinin internette dolaştığınız yerler hakkında bilgi sahibi olabileceğini aklınızdan çıkarmayın.
- Sosyal medyada, mesajlarda, e-postalarda veya başka herhangi bir yerde hiçbir iş arkadaşınızı, ortağı, rakibi ya da müşteriyi küçük düşürmeyin, taciz veya tehdit etmeyin ve ayrımcılık yapmayın.
- Diğer çalışanların, müşterilerin, satıcıların, tedarikçilerin veya şirket ürünlerinin fotoğraflarını yazılı izin almadan paylaşmayın.
Her yerde olduğu gibi burada da bir tek sihirli sözcük var: Denge…