Dikkat çığ düşebilir…
04 temmuz 2023 yeni şafak
Dijital platformların sayılarının artması sevinçle karşılandı. Çünkü herkesin, hem de birkaç açıdan kazançlı çıktığı bir durum söz konusuydu… İzleyicinin seçenekleri artıyordu. Eğlence sektörü çalışanları, yapım şirketleri, sanatçılar, analog ve dijital medya, eskilerin tabiriyle ‘neşvünema’ şansı elde ediyorlardı.
Özellikle pek çoğunun yerli üretimlere yönelmeleri, yatırım yapmaları, seyirciler dâhil, yukarıdaki tüm paydaşları heyecanlandırmıştı.
BeIN Connect, BluTV, Disney+, Exxen, GAİN, Netflix, MUBI, Prime Video, PuhuTV, Tabii…
Bunların hepsinin millî kültür ve değerlerimiz doğrultusunda yayın yaptığını söylemek mümkün değil… Ancak, toplumun değerlerine ters film ve diziler yayınlayan kanalları eleştirip yerden yere çalacağımıza, işin doğrusunun nasıl yapılacağını gösteren ve geniş kitlelerin beğenisini kazanan yapımlara yönelinmesinin çok daha kalıcı ve akıllıca olduğunu savunmakta yarar var.
Hâl böyleyken, sosyal medyaya birden nükleer başlık taşıyan füze gibi düşen haber ve yorumlar Disney+’ın ciddi bir ‘kriz’le karşı karşıya olabileceğine işaret ediyor.
Şahan Gökbakar demiş ki: “Disney Başkanı Bob Iger Bey’in aldığı kararla strateji değişikliği yapmışlar. Ve birçok ülkede yerel içerikleri platformdan atmışlar. 'Atmışlar' diyorum çünkü bizim de bir hafta önce haberimiz oldu…
Milyonlarca seyircimizin biz yalnızca bu platformdayız diye Disney+’ya üye olduğunun farkındayım. Ve kendimi mahcup hissediyorum. Hepinizden özür diliyorum. Böyle bir kararı bu kadar keyfe keder, seyircisine tek açıklama yapmadan alan ve üyelerini bu kadar umursamayan Disney Plus’ın yaptığını çok yanlış buluyorum.”
Armağan Çağlayan’ın mesajı ise şöyle: “DisneyPlus hiçbir açıklama yapmadan yerli içerikleri kanaldan kaldırdı. Üstelik daha iki gün önce kredi kartımdan açıklananın iki katı yıllık üyelik ücreti çekti. Mesela orijinal Disney içerikleri devam edecek mi? Paramızı iade alabilecek miyiz? Biz de para veriyoruz bu platforma, birileri bir açıklama yapacak mı? Yoksa üyelik paralarımız uçuyor mu? :)”
İzzet Çapa çok daha agresif bir ‘post’ paylaşmış. Bir başka kullanıcının “Disney Plus, Mustafa Kemal Atatürk dizisi nedeniyle Ermeni lobilerinin uyguladığı baskıya boyun eğerek diziyi iptal etti ve tüm Türkçe içerikleri kaldırdı. Türki kullanıcılar abonelikleri iptal ediyor” mesajını görsel olarak Instagram’dan yayınlayan Çapa, görselin altına şunları yazmış: “Madem durum böyle… Bundan sonra ne Disney izlerim… Ne de izleyene selam veririm… Atatürk benim kırmızı çizgim… Olmayan da hiç gelmesin yanıma… Kırmayayım kalbini boşu boşuna…”
Oysa Disney+, Instagram hesabından Atatürk dizisinin, “Çok yakında, Cumhuriyetimizin 100. yılında” yayınlanacağını duyurdu. Ayrıca, Disney+’ın bu kararını Türkiye’ye özgü olmadığını, merkezi olarak alındığını, açıklamaların da merkezi olarak yapılacağını, sözleşmelerin karşılıklı anlayışla feshedildiğini bir iki telefon görüşmesiyle öğrendik…
Yani, ortada bahsedildiği biçimiyle ve boyutuyla bir ‘mesele’ yok… Ancak, konuyu gündeme getirenlere kabahat bulmanın âlemi de yok… Çünkü alanı boş bırakan asıl sorumludur. Yani, Disney+ karşılaştığı mini krizi, sadece Amerika’daki genel merkeze bırakır ve gerekli, sürekli, tüm tarafları tatmin edici açıklamalarla yönetemezse bu kriz, çığ gibi büyüyebilir.
Neden mi?..
1. Disney+ ciddi paralar ödeyerek neredeyse bütün şöhretleri kendine bağlayarak akıllara durgunluk verecek bir beklenti yarattı. Bu beklentiden sonra her türden geri adım, doğru yönetilmezse, çığdan da büyük hasarlara neden olabilir.
2. İletişim, sürekli doyurulmak isteyen bir kanaldır. Eğer onu siz doyurmazsanız başkalarının doyurmasına ve ortaya bir kanalizasyon çıkmasına engel olamazsınız.
Günün sözü
“Kriz yönetiminin sırrı, kötünün karşısına iyiyi koymak değil; kötünün, daha kötüye gitmesinin engellenmesidir.”
Andy Gilman,
CommCore Group Başkanı
Gözümüze takılanlar…
Özellikle pek çoğunun yerli üretimlere yönelmeleri, yatırım yapmaları, seyirciler dâhil, yukarıdaki tüm paydaşları heyecanlandırmıştı.
BeIN Connect, BluTV, Disney+, Exxen, GAİN, Netflix, MUBI, Prime Video, PuhuTV, Tabii…
Bunların hepsinin millî kültür ve değerlerimiz doğrultusunda yayın yaptığını söylemek mümkün değil… Ancak, toplumun değerlerine ters film ve diziler yayınlayan kanalları eleştirip yerden yere çalacağımıza, işin doğrusunun nasıl yapılacağını gösteren ve geniş kitlelerin beğenisini kazanan yapımlara yönelinmesinin çok daha kalıcı ve akıllıca olduğunu savunmakta yarar var.
Hâl böyleyken, sosyal medyaya birden nükleer başlık taşıyan füze gibi düşen haber ve yorumlar Disney+’ın ciddi bir ‘kriz’le karşı karşıya olabileceğine işaret ediyor.
Şahan Gökbakar demiş ki: “Disney Başkanı Bob Iger Bey’in aldığı kararla strateji değişikliği yapmışlar. Ve birçok ülkede yerel içerikleri platformdan atmışlar. 'Atmışlar' diyorum çünkü bizim de bir hafta önce haberimiz oldu…
Milyonlarca seyircimizin biz yalnızca bu platformdayız diye Disney+’ya üye olduğunun farkındayım. Ve kendimi mahcup hissediyorum. Hepinizden özür diliyorum. Böyle bir kararı bu kadar keyfe keder, seyircisine tek açıklama yapmadan alan ve üyelerini bu kadar umursamayan Disney Plus’ın yaptığını çok yanlış buluyorum.”
Armağan Çağlayan’ın mesajı ise şöyle: “DisneyPlus hiçbir açıklama yapmadan yerli içerikleri kanaldan kaldırdı. Üstelik daha iki gün önce kredi kartımdan açıklananın iki katı yıllık üyelik ücreti çekti. Mesela orijinal Disney içerikleri devam edecek mi? Paramızı iade alabilecek miyiz? Biz de para veriyoruz bu platforma, birileri bir açıklama yapacak mı? Yoksa üyelik paralarımız uçuyor mu? :)”
İzzet Çapa çok daha agresif bir ‘post’ paylaşmış. Bir başka kullanıcının “Disney Plus, Mustafa Kemal Atatürk dizisi nedeniyle Ermeni lobilerinin uyguladığı baskıya boyun eğerek diziyi iptal etti ve tüm Türkçe içerikleri kaldırdı. Türki kullanıcılar abonelikleri iptal ediyor” mesajını görsel olarak Instagram’dan yayınlayan Çapa, görselin altına şunları yazmış: “Madem durum böyle… Bundan sonra ne Disney izlerim… Ne de izleyene selam veririm… Atatürk benim kırmızı çizgim… Olmayan da hiç gelmesin yanıma… Kırmayayım kalbini boşu boşuna…”
Oysa Disney+, Instagram hesabından Atatürk dizisinin, “Çok yakında, Cumhuriyetimizin 100. yılında” yayınlanacağını duyurdu. Ayrıca, Disney+’ın bu kararını Türkiye’ye özgü olmadığını, merkezi olarak alındığını, açıklamaların da merkezi olarak yapılacağını, sözleşmelerin karşılıklı anlayışla feshedildiğini bir iki telefon görüşmesiyle öğrendik…
Yani, ortada bahsedildiği biçimiyle ve boyutuyla bir ‘mesele’ yok… Ancak, konuyu gündeme getirenlere kabahat bulmanın âlemi de yok… Çünkü alanı boş bırakan asıl sorumludur. Yani, Disney+ karşılaştığı mini krizi, sadece Amerika’daki genel merkeze bırakır ve gerekli, sürekli, tüm tarafları tatmin edici açıklamalarla yönetemezse bu kriz, çığ gibi büyüyebilir.
Neden mi?..
1. Disney+ ciddi paralar ödeyerek neredeyse bütün şöhretleri kendine bağlayarak akıllara durgunluk verecek bir beklenti yarattı. Bu beklentiden sonra her türden geri adım, doğru yönetilmezse, çığdan da büyük hasarlara neden olabilir.
2. İletişim, sürekli doyurulmak isteyen bir kanaldır. Eğer onu siz doyurmazsanız başkalarının doyurmasına ve ortaya bir kanalizasyon çıkmasına engel olamazsınız.
Günün sözü
“Kriz yönetiminin sırrı, kötünün karşısına iyiyi koymak değil; kötünün, daha kötüye gitmesinin engellenmesidir.”
Andy Gilman,
CommCore Group Başkanı
Gözümüze takılanlar…
- Döngüsel ekonominin amacı, “Kaynakların mümkün olduğu kadar ‘geri dönüşüm’den kazanılması ve atıkların mümkün olduğu kadar yeni kaynaklara dönüşebilmesi” olarak tanımlanıyor. Yani sürdürülebilirlik taahhütlerinde samimi olanların mutlaka yakından incelemesi gereken bir model. Döngüsel ekonomi girişimi Nivogo ile Derimod’un iş birliği de bu bağlamda dikkate değer. Derimod’da depoya geri dönmüş, teşhir ürünü gibi sebeplerle satışa çıkamayan ürünler, bu iş birliğiyle yenilenerek atık olmaları engelleniyor ve tekrar satışa çıkabiliyormuş. Bugüne kadar 25 bine yakın giyim ürünü ‘hayata dönmüş’… Derimod Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sedef Orman; “Bilinçli tüketimin altını çizmek Derimod için çok önemli… Amacımız, insanlara farklı bir seçeneğin de olduğunu göstermek, daha yaşanılabilir bir dünya için alternatif yolların olduğunun bilincini artırmak” demiş. (Funda Afşar, Golin)
- Hepsiburada’nın “Deprem Bölgesine Ticaret ve Teknoloji Gücü” programının ilk 3 aylık sonuçlarına göre, bölgedeki KOBİ ve esnafın ticaret hacmi 850 milyon TL’nin üzerine çıkmış, toplam 2,5 milyon adet ürün satılmış, 1000 yeni işletme Hepsiburada ile e-ticarete başlamış. Program kapsamında verilen özel desteklerle 1800 girişimci kadın ile kadın kooperatifinin 3 aylık ticaret hacmi 72 milyon TL’ye ulaşmış. Bölgenin kalkınması ve ekonomimizin sürdürülebilirliği için bu türden geniş ölçekli projelerin önemini bir kez daha hatırlamakta yarar var… (Ercan Arslan, Unite)
- TÜİK rakamlarına göre ülkedeki yaklaşık 29 milyon kişinin konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşadığı tespit edilmiş. Enerjisinin yüzde 32’sini evleri ısıtma ve soğutma için kullanan Türkiye, 2022 yılında yaklaşık 40 milyar dolar harcamış. “Ülkemizin ödediği enerji faturasını azaltmak için enerjiyi verimli kullanmak ve tasarruf imkânlarını geliştirmek zorundayız” vurgusu yapan Türk Ytong Genel Müdürü Tolga Öztoprak, “Ülkemizdeki en önemli iki sorun; depreme karşı yapı güvenliğinin sağlanması ve enerji tüketiminin azaltılmasıdır” demiş. (Serhat Özkütükçü, Denove)