Dil Yâresi’nden feyzaldık…
21 AĞUSTOS 2010
İletişim sektörünün en temel üç sorunundan biri Türkçe’dir… Diğer ikisini de insana ve AR-GE’ye (entelektüel varlıklara) yatırım olarak tespit edebiliriz…
‘Türkçe özürlülük’ oranı bana sorarsanız giderek artmakta… Dil konusunda örnek ve önder olması gereken iletişimcilerin önce kendi dillerini adam etmeleri söz konusu.
Bu çerçevede Bersay İletişim Enstitüsü’nde (BİE) aslında tüm iletişim sektörüne ve tabii ki medyaya açık, ücretsiz konferanslar zinciri başlatıldı… İlk iki konferans için İstanbul Üniversitesi Türk Dili Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özkan’a başvurduk. O da Öğretim Görevlisi Semih Akın hocadan rica etti… İşin teknik yanında atılan ufuk turundan sonra sohbet odaklı derinlik yanına gelmişti.
BİE’nin 110 kişilik salonunda bu dizinin geçen haftaki konuğu ise, Hıncal Uluç’la yüzde yüz mutabık olduğum üzere, medya dünyamızın son ‘şeyhülmuharririn’i Hakkı Devrim üstat idi…
Salon doluymuş. Ben katılamadım. Bilindiği üzere Bozcaada’da yayınları bir hayli gecikmiş olan iki kitabın son hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyorum…
Sevgili hocam, dün Radikal’deki köşesinde (Dil Yâresi) bir not düşmüş:
“Dostum Ali Saydam çağırdı, çarşamba günü Bersay İletişim Grubu’nun bir toplantısına ben de katıldım. Konu Türkçe’ydi. Ve Türkçe meselesiyle bu kadar dikkat ve özenle ilgilenen başka bir topluluğa daha önce rastlamadım, diyebilirim.
İletişimciler, tıpkı reklamcılar gibi benim çok kolay ilişki kurduğum ve birlikte çalışabildiğim insanlar. Biz iyiydik de, Ali Saydam nedense yoktu ortalarda.”
Yukarıda belirttiğim nedenlerle orada yoktum ancak oradaymışım gibi izledim…
İşte Hakkı Devrim'den notlar...
• TDK, neden Dil Bayramı'nı kutlar? Bunu hiç anlamam. Dil konusunda neyi başardık ki kutluyoruz? İki kişiye para ödeyen bir kurumdan söz ediyoruz. Diline bütçe ayıramayan bir ülkeyiz.
• Kitapla "buluşulur"... Kitap okuyan insanlar hayatlarının bir döneminde kitapla buluşmasına vesile olan biri mutlaka vardır. Sorun kendinize: "Beni kitapla buluşturan kim?"
• Mizah dili bozmaz. Tuluat geleneğimiz sözcüklerin telaffuzuyla oynamaya dayanır. Türk Malı dizisindeki o hanım kızımızı, oyunculuktaki olağanüstü başarısı nedeniyle alkışlamalıyız. Onların tadını çıkaramazsak bizim tadımız kalmaz.
• Evinde lügat olmayan birinin Türk dilinde yaşanan sorunlardan şikâyetçi olmasını anlamak mümkün değildir. Evinizde bayrak var değil mi? Ne güzel. Bir de lügat olmalı!
• Kitapla haşır neşir olanlar için evlerinde bulunması gereken kaynaklar şöyle sıralanabilir: 1) TDK Türkçe Sözlük 2) Ömer Asım Aksoy'un "Ana Yazım Kılavuzu ve İmla Kılavuzu" 3) TDK'nın 2 ciltlik Deyimler Sözlüğü 4) Hulki Aktunç'un Argo Sözlüğü 5) Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca Türkçe Sözlüğü 6) İsmet Zeki Eyüboğlu'nun "Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü" 7) 3 ciltlik Kubbealtı Sözlüğü…
Hakkı Devrim’in listesinde ben bir de Tahir Nejat Gencan’ın Dilbilgisi adlı eserini önerirdim…
Nasıl Hocam; orada olsam bu kadar iyi izlerdim herhalde… Arkadaşlar sağ olsun…
Benim bile başvurasım geldi…
Reklamcılık okumak veya bu alanda uzmanlığını derinleştirmek isteyen herkesin şu sıra dönmekte olan Şekerbank reklamlarını birkaç kez izlemelerinde yarar var.
Söz konusu bir ürünün pazarlanması: Eğitim Kredisi… Bu kadar can sıkıcı bir konu bu kadar mı eğlenceli ve akılda kalıcı bir şekilde anlatılır!
Üç ayrı film dönüyor. Birinde bir hoca oturmuş kara tahtanın önündeki masaya muhasebe (maliye) dersi anlatıyor (tahtanın altında arka planda duran kalorifer petekleri ve dramatik ışıklandırma, atmosferi hemen çiziveriyor)… İkinci filmde laboratuar ortamındayız; dersimiz kimya… Ve nihayet matematik dersi… Tahta yazılan notlar ve formüllerle tamamen dolmuş. Hocalar işlerini aslanlar gibi yapıyor ve anlatıyorlar… Ancak atmosfer sıkıcı… Hem de nasıl. Finalde sessizlik ve şu (aslında can sıkıcı) cümle: “Ekonomik nedenlerden istemediğiniz bir bölümde okumak zorunda kalmayın. Geleceğinize yön vermeniz için Şekerbank’ta 15 yıla varan vadelerle eğitim kredisi!”…
Akıldan çıkması mümkün değil… Şekerbank’ı ve reklam ajansı Concept’i yürekten kutluyoruz.
‘Türkçe özürlülük’ oranı bana sorarsanız giderek artmakta… Dil konusunda örnek ve önder olması gereken iletişimcilerin önce kendi dillerini adam etmeleri söz konusu.
Bu çerçevede Bersay İletişim Enstitüsü’nde (BİE) aslında tüm iletişim sektörüne ve tabii ki medyaya açık, ücretsiz konferanslar zinciri başlatıldı… İlk iki konferans için İstanbul Üniversitesi Türk Dili Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özkan’a başvurduk. O da Öğretim Görevlisi Semih Akın hocadan rica etti… İşin teknik yanında atılan ufuk turundan sonra sohbet odaklı derinlik yanına gelmişti.
BİE’nin 110 kişilik salonunda bu dizinin geçen haftaki konuğu ise, Hıncal Uluç’la yüzde yüz mutabık olduğum üzere, medya dünyamızın son ‘şeyhülmuharririn’i Hakkı Devrim üstat idi…
Salon doluymuş. Ben katılamadım. Bilindiği üzere Bozcaada’da yayınları bir hayli gecikmiş olan iki kitabın son hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyorum…
Sevgili hocam, dün Radikal’deki köşesinde (Dil Yâresi) bir not düşmüş:
“Dostum Ali Saydam çağırdı, çarşamba günü Bersay İletişim Grubu’nun bir toplantısına ben de katıldım. Konu Türkçe’ydi. Ve Türkçe meselesiyle bu kadar dikkat ve özenle ilgilenen başka bir topluluğa daha önce rastlamadım, diyebilirim.
İletişimciler, tıpkı reklamcılar gibi benim çok kolay ilişki kurduğum ve birlikte çalışabildiğim insanlar. Biz iyiydik de, Ali Saydam nedense yoktu ortalarda.”
Yukarıda belirttiğim nedenlerle orada yoktum ancak oradaymışım gibi izledim…
İşte Hakkı Devrim'den notlar...
• TDK, neden Dil Bayramı'nı kutlar? Bunu hiç anlamam. Dil konusunda neyi başardık ki kutluyoruz? İki kişiye para ödeyen bir kurumdan söz ediyoruz. Diline bütçe ayıramayan bir ülkeyiz.
• Kitapla "buluşulur"... Kitap okuyan insanlar hayatlarının bir döneminde kitapla buluşmasına vesile olan biri mutlaka vardır. Sorun kendinize: "Beni kitapla buluşturan kim?"
• Mizah dili bozmaz. Tuluat geleneğimiz sözcüklerin telaffuzuyla oynamaya dayanır. Türk Malı dizisindeki o hanım kızımızı, oyunculuktaki olağanüstü başarısı nedeniyle alkışlamalıyız. Onların tadını çıkaramazsak bizim tadımız kalmaz.
• Evinde lügat olmayan birinin Türk dilinde yaşanan sorunlardan şikâyetçi olmasını anlamak mümkün değildir. Evinizde bayrak var değil mi? Ne güzel. Bir de lügat olmalı!
• Kitapla haşır neşir olanlar için evlerinde bulunması gereken kaynaklar şöyle sıralanabilir: 1) TDK Türkçe Sözlük 2) Ömer Asım Aksoy'un "Ana Yazım Kılavuzu ve İmla Kılavuzu" 3) TDK'nın 2 ciltlik Deyimler Sözlüğü 4) Hulki Aktunç'un Argo Sözlüğü 5) Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca Türkçe Sözlüğü 6) İsmet Zeki Eyüboğlu'nun "Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü" 7) 3 ciltlik Kubbealtı Sözlüğü…
Hakkı Devrim’in listesinde ben bir de Tahir Nejat Gencan’ın Dilbilgisi adlı eserini önerirdim…
Nasıl Hocam; orada olsam bu kadar iyi izlerdim herhalde… Arkadaşlar sağ olsun…
Benim bile başvurasım geldi…
Reklamcılık okumak veya bu alanda uzmanlığını derinleştirmek isteyen herkesin şu sıra dönmekte olan Şekerbank reklamlarını birkaç kez izlemelerinde yarar var.
Söz konusu bir ürünün pazarlanması: Eğitim Kredisi… Bu kadar can sıkıcı bir konu bu kadar mı eğlenceli ve akılda kalıcı bir şekilde anlatılır!
Üç ayrı film dönüyor. Birinde bir hoca oturmuş kara tahtanın önündeki masaya muhasebe (maliye) dersi anlatıyor (tahtanın altında arka planda duran kalorifer petekleri ve dramatik ışıklandırma, atmosferi hemen çiziveriyor)… İkinci filmde laboratuar ortamındayız; dersimiz kimya… Ve nihayet matematik dersi… Tahta yazılan notlar ve formüllerle tamamen dolmuş. Hocalar işlerini aslanlar gibi yapıyor ve anlatıyorlar… Ancak atmosfer sıkıcı… Hem de nasıl. Finalde sessizlik ve şu (aslında can sıkıcı) cümle: “Ekonomik nedenlerden istemediğiniz bir bölümde okumak zorunda kalmayın. Geleceğinize yön vermeniz için Şekerbank’ta 15 yıla varan vadelerle eğitim kredisi!”…
Akıldan çıkması mümkün değil… Şekerbank’ı ve reklam ajansı Concept’i yürekten kutluyoruz.