Doğru yanıt F şıkkı idi…
03 EYLÜL 2010
Çarşamba günü iki küçük test yayınladık. Merak ettiğimiz şu idi: Neden AK Parti siyasi iletişim alanında diğer partilere oranla daha üstün performans gösteriyormuş izlenimi yaratabiliyordu?.. Neden başta CHP olmak üzere muhalefet sanki bu yarışta ‘yaya kalmış’ gibi görülebiliyordu?.. Neden AK Parti içinde pek çok önde gelen kadronun disiplinli ve aktif bir şekilde kampanyaya katıldığı hissi hakimken, muhalefetin sadece liderleri düzeyinde iletişim yaptığını sanır olmuştuk?..
Mert Çam (umarız isim müstear değildir) şöyle yanıtlamış bizim testi:
“Sorularınıza doğru cevapları veriyorum;
1- Diğer partilerin AKP kadar parası yoktur; bertaraf edilebilecekleri korkusuyla partiye kaynak aktaran iş adamlarından yoksundurlar.
2- Medya kuruluşları AKP dışındaki diğer parti temsilcilerinin konuşmalarını basına yansıtmamaktadır.
Aslında basit sormuşsunuz ama sanırım öğrencilerinizi şaşırtmak için böyle bir metot kullandınız.”
Tabii ki doğru cevap F şıkkı idi… Mert Bey kollama stratejisi içine düşmüş olmalı… Anlıyorum kendisini. Babamın partisi CHP’den benim mi çok fazla beklentim var acaba?..
Referandum kararı alındığı günden itibaren ‘feryadı figan’ halindeyim. Muhalefet son derece demode bir yaklaşımla yürütüyor siyasi iletişimi; yaptıklarına siyasi iletişim denirse tabii.
Yıllardır aynı durum devam etmekte: Türkiye’de iktidar sorunu yok; muhalefet sorunu var…
‘Hit’ ile olur, ‘klasiğe’ dokunmamak gerek…
Her Bayram Kent Şekerleme reklamı bu mübarek günlere damgasını vurur… Yaşlıca anne babanın Bayram’ın birinci günü oğullarının kendilerini ziyarete gelmesini beyhude yere beklediği filmle başlayan dizi tek kelime ile muhteşemdi…
Algılama Yönetimi’nin 11 kuralı içinde en etkililerinden birini oluşturan “Düşüncelerden Çok Duygulara Hitap Etmelisin” ilkesinin reklamlara uygulanışının en güzel örneklerinden biriydi…
Ancak bu sefer olmamış… İşin duygusal yanı düşünülmemiş değil. Tam tersine aynı ‘Damardan’ yaklaşım burada da var. Ama çok basit bir şey bütün büyüyü bozuyor…
Filmin mesajı tek bir şarkıya yüklenmiş: Beste Melih Kibar… Söz Çiğdem Talu… Söyleyen Erol Evgin… İşte Öyle Bir Şey…
Yaratılan büyünün tılsımı o dev üçlünün eseri…
Şimdi siz onu alıyorsunuz… Aslında sesi hiç de fena olmayan ama duygusu son derece farklı bir erkek sesine söyletiyorsunuz ve de sözleri ‘ticaretin emrine’ veriyorsunuz… İşte size tipik bir ‘kültürel katliam’:
“Bizi düşündüm, bu bayram yine / Sonsuz mutluluk doldu içime / Bir de geçmişi düşündüm sonra / Tatlı anılar çıktı karşıma / Hani eski bir resme bakarken / Hani yılları sayar da insan / Hani birlikte mutluysa zaten / Bayram öyle bir şey…”
Ve nihayet pack-shot (son söz): “Nesillerdir her Şeker Bayramı birlikteyiz… Kent… Elden ele mutluluk…”
Çiğdem Talu da Melih Kibar da mezarlarında birkaç tur dönmedilerse, ben de onları hiç tanımamışım demektir…
Hem siyasi hem ticarî iletişimde popüler müzikte hit olmuş parçaların kullanılması çok bilinen ve çoğu zaman da işe yarayan bir yöntemdir. Ama ‘hit’ olmuş parçaların, ‘pop klasiklerini’ değil… Çok tehlikelidir pop klasiklerine dokunmak, onları ticarî amaç için eğip bükmek… Hele de söz konusu olan Erol Evgin gibi bir sanatçıyla özdeşleşmiş bir parça ise…
Erol’a söylemesi için ricacı olmuşlar. Kibarca reddetmiş… Doğru da yapmış. Çin’in bütün çayını verseler yapmayacaklarınızla oluşur değerleriniz; yaptıklarınızla değil… Parçanın telif hakkı kimdeydi, kim bu parçanın katline ortak oldu bilmiyorum. Unutmamak gerekir ki, pop klasiği haline gelmiş parçalar, her klasik eser gibi artık halkın malıdırlar. Onlara dokunurken iki kere düşünmek gerekir…
‘Huzurumun’ ne kadar kaçtığını; rahmetli Melih, Çiğdem ve Allah uzun ömür versin Erol’u düşünerek ne kadar ‘rahatsız olduğumu’ anlatacak kelime bulamıyorum…
Mert Çam (umarız isim müstear değildir) şöyle yanıtlamış bizim testi:
“Sorularınıza doğru cevapları veriyorum;
1- Diğer partilerin AKP kadar parası yoktur; bertaraf edilebilecekleri korkusuyla partiye kaynak aktaran iş adamlarından yoksundurlar.
2- Medya kuruluşları AKP dışındaki diğer parti temsilcilerinin konuşmalarını basına yansıtmamaktadır.
Aslında basit sormuşsunuz ama sanırım öğrencilerinizi şaşırtmak için böyle bir metot kullandınız.”
Tabii ki doğru cevap F şıkkı idi… Mert Bey kollama stratejisi içine düşmüş olmalı… Anlıyorum kendisini. Babamın partisi CHP’den benim mi çok fazla beklentim var acaba?..
Referandum kararı alındığı günden itibaren ‘feryadı figan’ halindeyim. Muhalefet son derece demode bir yaklaşımla yürütüyor siyasi iletişimi; yaptıklarına siyasi iletişim denirse tabii.
Yıllardır aynı durum devam etmekte: Türkiye’de iktidar sorunu yok; muhalefet sorunu var…
‘Hit’ ile olur, ‘klasiğe’ dokunmamak gerek…
Her Bayram Kent Şekerleme reklamı bu mübarek günlere damgasını vurur… Yaşlıca anne babanın Bayram’ın birinci günü oğullarının kendilerini ziyarete gelmesini beyhude yere beklediği filmle başlayan dizi tek kelime ile muhteşemdi…
Algılama Yönetimi’nin 11 kuralı içinde en etkililerinden birini oluşturan “Düşüncelerden Çok Duygulara Hitap Etmelisin” ilkesinin reklamlara uygulanışının en güzel örneklerinden biriydi…
Ancak bu sefer olmamış… İşin duygusal yanı düşünülmemiş değil. Tam tersine aynı ‘Damardan’ yaklaşım burada da var. Ama çok basit bir şey bütün büyüyü bozuyor…
Filmin mesajı tek bir şarkıya yüklenmiş: Beste Melih Kibar… Söz Çiğdem Talu… Söyleyen Erol Evgin… İşte Öyle Bir Şey…
Yaratılan büyünün tılsımı o dev üçlünün eseri…
Şimdi siz onu alıyorsunuz… Aslında sesi hiç de fena olmayan ama duygusu son derece farklı bir erkek sesine söyletiyorsunuz ve de sözleri ‘ticaretin emrine’ veriyorsunuz… İşte size tipik bir ‘kültürel katliam’:
“Bizi düşündüm, bu bayram yine / Sonsuz mutluluk doldu içime / Bir de geçmişi düşündüm sonra / Tatlı anılar çıktı karşıma / Hani eski bir resme bakarken / Hani yılları sayar da insan / Hani birlikte mutluysa zaten / Bayram öyle bir şey…”
Ve nihayet pack-shot (son söz): “Nesillerdir her Şeker Bayramı birlikteyiz… Kent… Elden ele mutluluk…”
Çiğdem Talu da Melih Kibar da mezarlarında birkaç tur dönmedilerse, ben de onları hiç tanımamışım demektir…
Hem siyasi hem ticarî iletişimde popüler müzikte hit olmuş parçaların kullanılması çok bilinen ve çoğu zaman da işe yarayan bir yöntemdir. Ama ‘hit’ olmuş parçaların, ‘pop klasiklerini’ değil… Çok tehlikelidir pop klasiklerine dokunmak, onları ticarî amaç için eğip bükmek… Hele de söz konusu olan Erol Evgin gibi bir sanatçıyla özdeşleşmiş bir parça ise…
Erol’a söylemesi için ricacı olmuşlar. Kibarca reddetmiş… Doğru da yapmış. Çin’in bütün çayını verseler yapmayacaklarınızla oluşur değerleriniz; yaptıklarınızla değil… Parçanın telif hakkı kimdeydi, kim bu parçanın katline ortak oldu bilmiyorum. Unutmamak gerekir ki, pop klasiği haline gelmiş parçalar, her klasik eser gibi artık halkın malıdırlar. Onlara dokunurken iki kere düşünmek gerekir…
‘Huzurumun’ ne kadar kaçtığını; rahmetli Melih, Çiğdem ve Allah uzun ömür versin Erol’u düşünerek ne kadar ‘rahatsız olduğumu’ anlatacak kelime bulamıyorum…