“Dünyanın iyiliği için Türkiye”
04 Mart 2017 - Yeni Şafak
Bu laf Sayın Alev Alatlı hanıma ait. Millî Kültür Şurası’nın ilk açılış konuşmasını bu sözlerle bitirdi. “Bu lafın altını mükemmelen doldurabiliriz” diye de ekledi. Salon uzun uzun alkışladı. Bu sözler bana Alev Hanım’ın yakın dostu rahmetli Halit Refiğ üstadın kitabını hatırlattı: Tek Umut Türkiye…
İlki 1982, ikincisi 1989’da düzenlenmiş. Aradan geçen bunca zaman sonra olsa da Millî Kültür Şurası’nın üçüncüsü üç günlük yoğun programıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde düzenlenmesi, en üst düzeyde önemsenmesi gereken bir girişimdir.
Lütfi Kırdar Kongre Merkezi tıklım tıklım doluydu. Bir ülke için kendi bağrından çıkması gerekliliğiyle kuşatılmış ve bu nedenle her türlü ideolojik tasallutun üzerindeki bir ifadeyle ‘Millî Kültür’, oraya buraya çekiştirilemeyecek kadar saf ve net bir kavram. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deyişiyle, “Devletin temeli millî kültürdür”. Yine Gazi Mustafa Kemal’in bir türlü doğru haliyle ifade edilemeyen, bu nedenle her söyleyenin eksik ve farklı manalar yüklediği şu cümleyi de birlikte hatırlayalım:
“Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız” (10. Yıl Nutku’ndan)…
Sert Güç’ün (Hard Power) en belirgin göstergelerinden biri olan ‘Dünyanın en büyük 17. ekonomisi’ oluşumuzun yanısıra Yumuşak Güç (Soft Power) endeksinde gerilere düşmemizin nedeni acep ne olabilir ki, diye soracak olduğumuzda da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi himayelerinde gerçekleşen Şura’daki dünkü tespitine kulak vermek durumundayız. Cumhurbaşkanı dedi ki:
"Çağımızın en büyük sorunlarından biri kültürel sığlaşmadır. (…) Hiçbir derinliği ve kalıcılığı olmayan, günlük üretilip, günlük tüketilen işlerle bir kültür ve medeniyet inşa edilemez. Kalıcı ve uzun vadeli işlere yoğunlaşmak zorundayız. Özellikle gençlerimizi, bir ustanın, bir üstadın dizinin dibinde oturtarak gerçek sanat ve kültürü öğrenmeye teşvik etmeliyiz. Benim siyasetteki tecrübem bunu gösteriyor. Kültürün her alanında birikimimizi sahiplenecek, değerlerimizi yaşatacak çalışmaları ön plana çıkarmalı ve desteklemeliyiz. Televizyonun, internetin, özellikle de sosyal medyanın kültürümüzü adeta yiyip bitirmesine göz yumamayız."
‘Popüler Kültür’ ile ‘Milli Kültür’ün farklılığını da bu cümleleriyle ortaya koymuş olan Cumhurbaşkanı, Şura’dan ‘2023 vizyonuna uygun, derinliği olan bir yol haritası’ hazırlanmasını istedi. Oluşturulacak bir heyetle alınan kararların takipçisi olacağını da ifade etti. Tüm bu bakış açısının içeriğini oluşturan strateji ve uygulamaların payandasına da şöyle vurgu yaptı:
“İrfandan yoksun bir kültür hamallıktan başka bir şey değil.”
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın açış konuşmasında belirttiği gibi Milli Kültür Şurası çalışmalarının omurgasında gönüllü olarak çalışan üyeleriyle, toplam 17 komisyon var. Her bir komisyonda onar kişi görev yapıyor. Doğal olarak 17 komisyon başkanı var. Biz de hasbelkader ‘Milli Kültür ve Ekonomi’ Komisyonu’nun şahsımıza lütfedilen başkanlığını üstleniyoruz. Çok kıymetli üyelerimle birlikte çalışıyoruz:
Dr. Bader Arslan, Cem Sahir İslam, Fırat Kasapoğlu, İlhan Soylu, Kemal Kaptaner, Mehmet Çebi, Av. Mehmet Gün, Prof. Dr. Nükhet Vardar, Süleyman Özdil.
Diğer komisyonlarda da işinin ehli kültür insanları var. Onlara da teker teker kolay gelsin, diyelim:
Komisyonlar ve Başkanları şöyle oluşmuş: Kültür Politikaları (Prof. Dr. A. Haluk Dursun), Kültür Diplomasisi (Prof. Dr. M. Öcal Oğuz), Kültür Varlıkları, Müzeler ve Arkeoloji (Nezih Başgelen), Sahne Sanatları (Prof. Dr. İskender Pala), Sinema-Televizyon (Prof. Dr. Deniz Bayrakdar), Müzik (Dr. Savaş Ş. Barkçin), Görsel Sanatlar (Prof. M. Uğur Derman), Dil ve Edebiyat (Beşir Ayvazoğlu), Yayıncılık ve Kütüphanecilik (Cevat Özkaya), Medya ve Kültür (Ayşe Böhürler), Çocuk ve Kültür (Mustafa Ruhi Şirin), Mimari ve Kültür (Prof. Dr. Suphi Saatçi), Şehir ve Kültür (Prof. Dr. Ümit Meriç), Yerel Yönetimler ve Kültür (Prof. Dr. Şükrü Karatepe), Yurtdışı Türkler ve Kültür (Dr. Adnan Tekşen), Aile ve Kültür (Prof. Dr. Sefa Saygılı)
Herkes geleceğimizi şekillendirmede rolü olmasını umut ettiği bu çalışmaları olması gerektiği gibi çok ciddiye alıyor. Bugün Komisyon üyelerinin bir süredir çalışmakta oldukları raporların üzerinden geçilecek. Komisyonlar yarın, kendi konularıyla ilgili nihaî raporları sunacaklar. Bu çalışmalar sonradan bir kitapta bir araya getirilecek.
Elbette bütün bunların dışında en önemli mesele Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ayrılan bütçedir. Hedefe, çizilecek yol haritasına uygun Şura kararlarının hayata geçirilebilmesi için bütçeden sadece binde 6-7 oranında pay alan Bakanlığın, Milli Kültür yatırımlarının bütçelerinin artırılması konusu, öncelikli bir gereklilik olarak karşımızda duruyor.
İlki 1982, ikincisi 1989’da düzenlenmiş. Aradan geçen bunca zaman sonra olsa da Millî Kültür Şurası’nın üçüncüsü üç günlük yoğun programıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde düzenlenmesi, en üst düzeyde önemsenmesi gereken bir girişimdir.
Lütfi Kırdar Kongre Merkezi tıklım tıklım doluydu. Bir ülke için kendi bağrından çıkması gerekliliğiyle kuşatılmış ve bu nedenle her türlü ideolojik tasallutun üzerindeki bir ifadeyle ‘Millî Kültür’, oraya buraya çekiştirilemeyecek kadar saf ve net bir kavram. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deyişiyle, “Devletin temeli millî kültürdür”. Yine Gazi Mustafa Kemal’in bir türlü doğru haliyle ifade edilemeyen, bu nedenle her söyleyenin eksik ve farklı manalar yüklediği şu cümleyi de birlikte hatırlayalım:
“Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız” (10. Yıl Nutku’ndan)…
Sert Güç’ün (Hard Power) en belirgin göstergelerinden biri olan ‘Dünyanın en büyük 17. ekonomisi’ oluşumuzun yanısıra Yumuşak Güç (Soft Power) endeksinde gerilere düşmemizin nedeni acep ne olabilir ki, diye soracak olduğumuzda da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi himayelerinde gerçekleşen Şura’daki dünkü tespitine kulak vermek durumundayız. Cumhurbaşkanı dedi ki:
"Çağımızın en büyük sorunlarından biri kültürel sığlaşmadır. (…) Hiçbir derinliği ve kalıcılığı olmayan, günlük üretilip, günlük tüketilen işlerle bir kültür ve medeniyet inşa edilemez. Kalıcı ve uzun vadeli işlere yoğunlaşmak zorundayız. Özellikle gençlerimizi, bir ustanın, bir üstadın dizinin dibinde oturtarak gerçek sanat ve kültürü öğrenmeye teşvik etmeliyiz. Benim siyasetteki tecrübem bunu gösteriyor. Kültürün her alanında birikimimizi sahiplenecek, değerlerimizi yaşatacak çalışmaları ön plana çıkarmalı ve desteklemeliyiz. Televizyonun, internetin, özellikle de sosyal medyanın kültürümüzü adeta yiyip bitirmesine göz yumamayız."
‘Popüler Kültür’ ile ‘Milli Kültür’ün farklılığını da bu cümleleriyle ortaya koymuş olan Cumhurbaşkanı, Şura’dan ‘2023 vizyonuna uygun, derinliği olan bir yol haritası’ hazırlanmasını istedi. Oluşturulacak bir heyetle alınan kararların takipçisi olacağını da ifade etti. Tüm bu bakış açısının içeriğini oluşturan strateji ve uygulamaların payandasına da şöyle vurgu yaptı:
“İrfandan yoksun bir kültür hamallıktan başka bir şey değil.”
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın açış konuşmasında belirttiği gibi Milli Kültür Şurası çalışmalarının omurgasında gönüllü olarak çalışan üyeleriyle, toplam 17 komisyon var. Her bir komisyonda onar kişi görev yapıyor. Doğal olarak 17 komisyon başkanı var. Biz de hasbelkader ‘Milli Kültür ve Ekonomi’ Komisyonu’nun şahsımıza lütfedilen başkanlığını üstleniyoruz. Çok kıymetli üyelerimle birlikte çalışıyoruz:
Dr. Bader Arslan, Cem Sahir İslam, Fırat Kasapoğlu, İlhan Soylu, Kemal Kaptaner, Mehmet Çebi, Av. Mehmet Gün, Prof. Dr. Nükhet Vardar, Süleyman Özdil.
Diğer komisyonlarda da işinin ehli kültür insanları var. Onlara da teker teker kolay gelsin, diyelim:
Komisyonlar ve Başkanları şöyle oluşmuş: Kültür Politikaları (Prof. Dr. A. Haluk Dursun), Kültür Diplomasisi (Prof. Dr. M. Öcal Oğuz), Kültür Varlıkları, Müzeler ve Arkeoloji (Nezih Başgelen), Sahne Sanatları (Prof. Dr. İskender Pala), Sinema-Televizyon (Prof. Dr. Deniz Bayrakdar), Müzik (Dr. Savaş Ş. Barkçin), Görsel Sanatlar (Prof. M. Uğur Derman), Dil ve Edebiyat (Beşir Ayvazoğlu), Yayıncılık ve Kütüphanecilik (Cevat Özkaya), Medya ve Kültür (Ayşe Böhürler), Çocuk ve Kültür (Mustafa Ruhi Şirin), Mimari ve Kültür (Prof. Dr. Suphi Saatçi), Şehir ve Kültür (Prof. Dr. Ümit Meriç), Yerel Yönetimler ve Kültür (Prof. Dr. Şükrü Karatepe), Yurtdışı Türkler ve Kültür (Dr. Adnan Tekşen), Aile ve Kültür (Prof. Dr. Sefa Saygılı)
Herkes geleceğimizi şekillendirmede rolü olmasını umut ettiği bu çalışmaları olması gerektiği gibi çok ciddiye alıyor. Bugün Komisyon üyelerinin bir süredir çalışmakta oldukları raporların üzerinden geçilecek. Komisyonlar yarın, kendi konularıyla ilgili nihaî raporları sunacaklar. Bu çalışmalar sonradan bir kitapta bir araya getirilecek.
Elbette bütün bunların dışında en önemli mesele Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ayrılan bütçedir. Hedefe, çizilecek yol haritasına uygun Şura kararlarının hayata geçirilebilmesi için bütçeden sadece binde 6-7 oranında pay alan Bakanlığın, Milli Kültür yatırımlarının bütçelerinin artırılması konusu, öncelikli bir gereklilik olarak karşımızda duruyor.