Dünyanın iyiliği için Türkiye..
01 Nisan 2017 - Timreport
ABD mi yoksa AB mi?.. Hangisi daha çabuk çözülecek… Naom Chomsky bunların maneviyatlarını yitirdiklerine işaret etmişti. (Bkz. Requiem for the American Dream – Amerikan Rüyasına Ağıt)
Sonun başlangıcını sadece Trump’ın iktidara gelmesinde ve hemen ardından Avrupa’da faşizmin yükselişe geçmesinde aramak yanlış. Başka pek çok parametre de aynı noktaya işaret ediyor.
Forbes’un En zenginler araştırmasında il 8’de yer alan 8 kişinin servetinin yerküre üzerinde üretilmiş tüm kıymetlerin yarısından fazla olması gerçeğini, bu yaşlı dünya nereye kadar taşır acaba? Zengin kuzey – yoksul güney çelişkisinin bu kadar keskinleşmesi dengeleri nasıl etkileyecek hangi göç hareketlerini tetikleyecektir?..
Karbondioksit emisyonlarının kabul edilebilir sınırların fersah fersah üzerine çıkması karşısında başka gezegenlerde abuk sabuk koloniler kurup yaşamı sürdürme hayalleri kuran, yüreği belki değil ama kasları gelişmiş Batı’nın dünyayı ikna etmek için son yıllarda Hollywood’a verdiği gazla sürekli uzay ve Mars filmleri çekmesi bir çözülmenin ifadesi değil de nedir?..
Trump’ın aldığı şaşkın kararların yanı sıra Avrupa’nın İslamofobiyi abartıp onun da merkezine Türkiye’yi koyması, terör örgütü üyelerine açıktan destek vermesi, ABD ve İngiltere’nin, diğer Avrupa ülkelerine sıçraması mukadder gibi görünen bir kararla, İstanbul ve halkı Müslüman olan diğer ülkelerden gelecek yolcuları yokuşa sürmeleri, bakanlarımızın seyahat ve siyasi iletişim özgürlüklerini aralarında anlaşmışçasına yasaklamaları, tüm kredi kuruluşlarının anlaşmış gibi Türkiye’nin notu konusunda ‘sıfırcı hoca’yı oynamaları, Almanya’nın Türkiye’ye -çaktırmadan değil alenen- silah ambargosu uygulaması, gelişmiş ülkelerin çevre ve canlılığın sürdürülmesine önem veriyormuş gibi yapıp canlılığın baş düşmanı projelere veryansın destek vermeleri… Bütün bunları ve daha nicelerini alt alta yazdığınız zaman ortaya kapkara bir tablo çıkmaktadır.
İşte o kara tablonun tam ortasına yerleştirilmeye çalışan Türkiye için bu durum, bir kriz vesilesi olarak mı ortaya çıkacaktır yoksa fırsatlar manzumesi olarak mı?..
Biz ikinci ihtimale inanlardanız…
İki nedenden dolayı…
Birincisi alt yapı ikincisi ise üst yapı ile…
Türkiye, hakkında yürütülen tüm ‘Tezvirat, Tecrit ve Tahrik’ (3T) politikalarına rağmen alt yapısıyla, yani ekonomik dengeleri ve finansal sistemiyle dimdik ayakta durmayı hâlâ başarabilmektedir. Bilindiği üzere ihracat bunların içinde en önemli göstergelerden biridir.
İşin ‘sert güç yanında’, alt yapı konularında daha ayrıntılı ve sağlıklı bilgi almak isteyenlerin TİM’in ekonomi uzmanı Sayın Ali Orhan Yalçınkaya’nın her hafta çıkardığı ve tüm üye ve ilgililere gönderilen değerlendirme, bilgilendirme notlarına ve TİM raporlarına bir göz atmalarında yarar vardır. Çünkü Türkiye ile özelikle yurt dışında yaratılmak istenen ve Türkiye içinden destek gören 3T yaklaşımlarında çizilen tablo ile, Türkiye’nin gerçekleri arasında ciddî uçurumlar söz konusudur. Salt bu nedenle bilgi kaynaklarını çoğaltmakta yarar vardır.
İşin üst yapı alanına, yani yumuşak güç konusuna gelince… III. Millî Kültür Şurası’nın sonuç konuşmasını yaparken Bakan Prof. Dr. Nabi Avcı bütün şuranın özünü, Sayın Alev Alatlı’nın şura sırasında altını çizdiği şu cümle ile ifade edebileceğini söyledi: “Dünyanın iyiliği için Türkiye!”…
Öznenin yeri değişince ortaya çıkan anlamı da son derece derin olan bu sözü (Türkiye dünyaya iyi gelir!) daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımız da kullandı. Bunun ne demek olduğunu uzun boylu anlatmama gerek yok sanırım. Arife tarif gerekmezmiş. Ancak şunu dikkatinize sunmakla yetineceğim: Onların aydını Requiem for the American Dream deyip ABD’ye ağıt yakarken, bizim münevverimiz, “Tek umut Türkiye” kitabını yıllar önce yazmış olan rahmetli Halit Refiğ gibi, ‘acı çeken büyük insanlığın’ (Kemal Tahir) umudunu ve duyarlılığını Türkiye’ye teksif edeceğine inanıyor…
İflah olmaz ‘Endişeli Modernler’ dışında bu ülke herkese iyi gelir…
Sonun başlangıcını sadece Trump’ın iktidara gelmesinde ve hemen ardından Avrupa’da faşizmin yükselişe geçmesinde aramak yanlış. Başka pek çok parametre de aynı noktaya işaret ediyor.
Forbes’un En zenginler araştırmasında il 8’de yer alan 8 kişinin servetinin yerküre üzerinde üretilmiş tüm kıymetlerin yarısından fazla olması gerçeğini, bu yaşlı dünya nereye kadar taşır acaba? Zengin kuzey – yoksul güney çelişkisinin bu kadar keskinleşmesi dengeleri nasıl etkileyecek hangi göç hareketlerini tetikleyecektir?..
Karbondioksit emisyonlarının kabul edilebilir sınırların fersah fersah üzerine çıkması karşısında başka gezegenlerde abuk sabuk koloniler kurup yaşamı sürdürme hayalleri kuran, yüreği belki değil ama kasları gelişmiş Batı’nın dünyayı ikna etmek için son yıllarda Hollywood’a verdiği gazla sürekli uzay ve Mars filmleri çekmesi bir çözülmenin ifadesi değil de nedir?..
Trump’ın aldığı şaşkın kararların yanı sıra Avrupa’nın İslamofobiyi abartıp onun da merkezine Türkiye’yi koyması, terör örgütü üyelerine açıktan destek vermesi, ABD ve İngiltere’nin, diğer Avrupa ülkelerine sıçraması mukadder gibi görünen bir kararla, İstanbul ve halkı Müslüman olan diğer ülkelerden gelecek yolcuları yokuşa sürmeleri, bakanlarımızın seyahat ve siyasi iletişim özgürlüklerini aralarında anlaşmışçasına yasaklamaları, tüm kredi kuruluşlarının anlaşmış gibi Türkiye’nin notu konusunda ‘sıfırcı hoca’yı oynamaları, Almanya’nın Türkiye’ye -çaktırmadan değil alenen- silah ambargosu uygulaması, gelişmiş ülkelerin çevre ve canlılığın sürdürülmesine önem veriyormuş gibi yapıp canlılığın baş düşmanı projelere veryansın destek vermeleri… Bütün bunları ve daha nicelerini alt alta yazdığınız zaman ortaya kapkara bir tablo çıkmaktadır.
İşte o kara tablonun tam ortasına yerleştirilmeye çalışan Türkiye için bu durum, bir kriz vesilesi olarak mı ortaya çıkacaktır yoksa fırsatlar manzumesi olarak mı?..
Biz ikinci ihtimale inanlardanız…
İki nedenden dolayı…
Birincisi alt yapı ikincisi ise üst yapı ile…
Türkiye, hakkında yürütülen tüm ‘Tezvirat, Tecrit ve Tahrik’ (3T) politikalarına rağmen alt yapısıyla, yani ekonomik dengeleri ve finansal sistemiyle dimdik ayakta durmayı hâlâ başarabilmektedir. Bilindiği üzere ihracat bunların içinde en önemli göstergelerden biridir.
İşin ‘sert güç yanında’, alt yapı konularında daha ayrıntılı ve sağlıklı bilgi almak isteyenlerin TİM’in ekonomi uzmanı Sayın Ali Orhan Yalçınkaya’nın her hafta çıkardığı ve tüm üye ve ilgililere gönderilen değerlendirme, bilgilendirme notlarına ve TİM raporlarına bir göz atmalarında yarar vardır. Çünkü Türkiye ile özelikle yurt dışında yaratılmak istenen ve Türkiye içinden destek gören 3T yaklaşımlarında çizilen tablo ile, Türkiye’nin gerçekleri arasında ciddî uçurumlar söz konusudur. Salt bu nedenle bilgi kaynaklarını çoğaltmakta yarar vardır.
İşin üst yapı alanına, yani yumuşak güç konusuna gelince… III. Millî Kültür Şurası’nın sonuç konuşmasını yaparken Bakan Prof. Dr. Nabi Avcı bütün şuranın özünü, Sayın Alev Alatlı’nın şura sırasında altını çizdiği şu cümle ile ifade edebileceğini söyledi: “Dünyanın iyiliği için Türkiye!”…
Öznenin yeri değişince ortaya çıkan anlamı da son derece derin olan bu sözü (Türkiye dünyaya iyi gelir!) daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımız da kullandı. Bunun ne demek olduğunu uzun boylu anlatmama gerek yok sanırım. Arife tarif gerekmezmiş. Ancak şunu dikkatinize sunmakla yetineceğim: Onların aydını Requiem for the American Dream deyip ABD’ye ağıt yakarken, bizim münevverimiz, “Tek umut Türkiye” kitabını yıllar önce yazmış olan rahmetli Halit Refiğ gibi, ‘acı çeken büyük insanlığın’ (Kemal Tahir) umudunu ve duyarlılığını Türkiye’ye teksif edeceğine inanıyor…
İflah olmaz ‘Endişeli Modernler’ dışında bu ülke herkese iyi gelir…