Duygusal ve vizyoner yaklaşım
01 HAZİRAN 2011
Koç Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ali Çarkoğlu, oluşturduğu bir uzman ekiple, hangi partinin vaadlerine kulak vereceğini bilemeyen “kararsız seçmen”in kendisini sınayabileceği bir web sitesi hazırlamış: www.oypusulasi.org Şu ana konularda düzenlenmiş 30 soru karşılıyor sizi: “Aile – refah - sağlık”, ”toplum - din- kültür”, “hukuk - düzen”, “ekonomi - iş”, “çevre - enerji”, “dış politika”, “kadınlar”, “ülkeye özgü”... Örneğin, sağlık konusunda şu soruya yanıt vermeniz isteniyor:“Doktorlar kamu görevlisi olarak çalışıyorlarsa, özel sektör için çalışmamalıdırlar.”
Sorulara katılmak ve katılmamak arasındaki beşli bir skalada cevap veriyorsunuz. Sağlık gibi diğer temalar için de hazırlanmış bu türden soruları yanıtladıktan sonra tüm parti liderlerine ilişkin olarak da güven duygunuzu sınayabiliyor ve o liderlerin, başbakanlığın gereklerini ne derece yerine getirip getiremeyeceği konusunda fikrinizi kontrol ediyorsunuz.
Sonuçta ne oluyor? Siz kendinizi solcu zannederken, bir bakıyorsunuz sağ bir partiye yakın çıkıyorsunuz. Ya da tersi olabiliyor. Tüm bu hoşluklar sonucunda, memleketin tüm meselelerinin üzerinde bir kez daha zihninizi tazelemiş ve sonuçta genel kültür anlamında da kendinizi güncellemiş oluyorsunuz.
***
Prof. Dr. Ali Çarkoğlu’nu ve ekibini kutlarım. Her ne kadar işin matematiği çok cazipmiş gibi gelse de seçmen oy verme davranışının özünde matematik değil vicdan ve duygunun yattığını biliyoruz.
Oy verme anında elinizdeki mührün, oy pusulası üzerindeki sembollerden birini seçerken beyninizden gelen uyarı, mutlaka kalbe uğrayarak orada biraz demleniyor ve sonuçta vicdanınız kararınızı belirliyor. Galip gelen her zaman “duygusal tercihleriniz”dir. Unutmayalım ki, bu tercihlerimizde “güvenle vaad arasındaki dengeyi sağlayacak olan duygusal ve vizyoner ortamı yaratmayı” başaranların rolü çok önemlidir.
***
Uzağa gitmeye gerek yok. Türk insanının satınalma davranışlarına, tercihlerine bakın... Hangi bankalara parasını yatırdığına veya ev kurarken nerelerden alışveriş yaptığına, hangi markalarla duygusal bağ kurduğuna göz atın. Demode ürünleri biraz daha çok parası olduğunda ilk fırsatta silkelediğine ve “yeni”yi, dolayısıyla geleceği satın aldığını göreceksiniz.
Şu koşullara uygun olarak strateji geliştiren partiler için karada ölüm yok:
a) Geleceğe dair“büyük bir fikir” ortaya koyabiliyorsa,
b) Bu fikrini, seçmene bulmaca çözdürmeyecek bir açıklıkta anlatabiliyorsa,
c) “Duygusal kabulü”nün olup olmadığını birinci dereceden merak etmişse... Bu meraktan yola çıkarak seçmenin “ortak ruhi şekillenmesi”ni araştırmışsa ve Türk halkının ortak kültür ve değerlerine uygun bir söylem geliştirmişse...
***
Bu üç maddenin üzerine “büyük fikirler”le yol alan yakın tarihimize göz atmak işe yarayabilir. Seçmen tarafından o büyük fikirler sayesinde, “duygusal ve vizyoner olarak kabul gören dönemler”i tekrar tekrar hatırlamalı:
1.Cumhuriyetin inşası (1923-1950), 2. Demokrasinin yerleştirilmesi (1950-1983), 3. Kapitalizm ve liberalizmin restorasyonu (1983-2002), 4. Bürokrasinin devlet üzerindeki otoritesinin tasfiyesi (2002 - ?) Daha önce de ifade ettiğim gibi bu aşamanın ne zaman tamamlanacağını bilemem ama 'İlim, irfan çağı - Bilgi ve bilgelik toplumu' diye adlandırılabilecek 'Beşinci Aşama’yı şimdiden öngörmek pekalâ mümkün. Seçmen, oy vermek istediği partinin, “büyük fikirler”in açtığı yollarda duran bu konakların neresinde konumlandığını öncelikli olarak kalbine ve vicdanına soracaktır.
Sorulara katılmak ve katılmamak arasındaki beşli bir skalada cevap veriyorsunuz. Sağlık gibi diğer temalar için de hazırlanmış bu türden soruları yanıtladıktan sonra tüm parti liderlerine ilişkin olarak da güven duygunuzu sınayabiliyor ve o liderlerin, başbakanlığın gereklerini ne derece yerine getirip getiremeyeceği konusunda fikrinizi kontrol ediyorsunuz.
Sonuçta ne oluyor? Siz kendinizi solcu zannederken, bir bakıyorsunuz sağ bir partiye yakın çıkıyorsunuz. Ya da tersi olabiliyor. Tüm bu hoşluklar sonucunda, memleketin tüm meselelerinin üzerinde bir kez daha zihninizi tazelemiş ve sonuçta genel kültür anlamında da kendinizi güncellemiş oluyorsunuz.
***
Prof. Dr. Ali Çarkoğlu’nu ve ekibini kutlarım. Her ne kadar işin matematiği çok cazipmiş gibi gelse de seçmen oy verme davranışının özünde matematik değil vicdan ve duygunun yattığını biliyoruz.
Oy verme anında elinizdeki mührün, oy pusulası üzerindeki sembollerden birini seçerken beyninizden gelen uyarı, mutlaka kalbe uğrayarak orada biraz demleniyor ve sonuçta vicdanınız kararınızı belirliyor. Galip gelen her zaman “duygusal tercihleriniz”dir. Unutmayalım ki, bu tercihlerimizde “güvenle vaad arasındaki dengeyi sağlayacak olan duygusal ve vizyoner ortamı yaratmayı” başaranların rolü çok önemlidir.
***
Uzağa gitmeye gerek yok. Türk insanının satınalma davranışlarına, tercihlerine bakın... Hangi bankalara parasını yatırdığına veya ev kurarken nerelerden alışveriş yaptığına, hangi markalarla duygusal bağ kurduğuna göz atın. Demode ürünleri biraz daha çok parası olduğunda ilk fırsatta silkelediğine ve “yeni”yi, dolayısıyla geleceği satın aldığını göreceksiniz.
Şu koşullara uygun olarak strateji geliştiren partiler için karada ölüm yok:
a) Geleceğe dair“büyük bir fikir” ortaya koyabiliyorsa,
b) Bu fikrini, seçmene bulmaca çözdürmeyecek bir açıklıkta anlatabiliyorsa,
c) “Duygusal kabulü”nün olup olmadığını birinci dereceden merak etmişse... Bu meraktan yola çıkarak seçmenin “ortak ruhi şekillenmesi”ni araştırmışsa ve Türk halkının ortak kültür ve değerlerine uygun bir söylem geliştirmişse...
***
Bu üç maddenin üzerine “büyük fikirler”le yol alan yakın tarihimize göz atmak işe yarayabilir. Seçmen tarafından o büyük fikirler sayesinde, “duygusal ve vizyoner olarak kabul gören dönemler”i tekrar tekrar hatırlamalı:
1.Cumhuriyetin inşası (1923-1950), 2. Demokrasinin yerleştirilmesi (1950-1983), 3. Kapitalizm ve liberalizmin restorasyonu (1983-2002), 4. Bürokrasinin devlet üzerindeki otoritesinin tasfiyesi (2002 - ?) Daha önce de ifade ettiğim gibi bu aşamanın ne zaman tamamlanacağını bilemem ama 'İlim, irfan çağı - Bilgi ve bilgelik toplumu' diye adlandırılabilecek 'Beşinci Aşama’yı şimdiden öngörmek pekalâ mümkün. Seçmen, oy vermek istediği partinin, “büyük fikirler”in açtığı yollarda duran bu konakların neresinde konumlandığını öncelikli olarak kalbine ve vicdanına soracaktır.