Eğlenmek ve öğrenmenin müthiş harmonisi
12 Şubat 2010 Akşam Gazetesi
Muhteşem... Borusan İstanbul Filarmoni olağanüstü... Cem Yılmaz bir alem... İkisi bir araya gelince dehşet bir harmoni...
Bilenlerin aklına hemen Danny Kaye'in tüm dünyada gençlere klasik müziği sevdiren o ünlü programı geldi... Bence Danny Kaye Anglo Sakson kültürüne ve ruhuna hitap ediyordu... Cem Yılmaz bizden... Ta içimizden...
Keşke mesela her pazar Lütfi Kırdar'da saat 11.00'de çocuklarıyla birlikte ailelere benzer programlar yapsa. Borusan'la birlikte... Sonra bunlar DVD olarak tüm Türkçe bilen coğrafyaya yayılsa... Borusan'la birlikte... Geliri, masraf çıktıktan sonra çocuklar için harcansa... Sadece o gece Lütfi Kırdar'ı tıklım tıklım dolduran ve Cem'in Borusan İstanbul Filarmoni ile birlikte Gürer Aykal'ın olağanüstü uyumlu katkılarıyla yaşattığı öğrenme ve eğlenme harmonisine hayranlıkla izleyenler değil, bütün o dile hasret insanlar da bu şölene tanık olabilselerdi... Neden canlı yayınlanmadı acaba?...
Borusan Holding'in bu şölenden elde ettiği gelirle Borusan Kocabıyık Vakfı vasıtasıyla yurtdışındaki müzik eğitimleri için burs elde eden gençlerin sayısı giderek artıyor... İlk konserde orkestrayı Ahmet Kocabıyık yönetmişti... Bir yıl sonra Rahmi M. Koç... Geçen yıl Bülent Eczacıbaşı... Bu yıl Cem Yılmaz... Çıta hep yukarıda... Geçen yıl girişi paralı yapmalarını önermiştim. Öyle yapmışlar. Sonuç: Tıklım tıklım bir salon... Gelecek yılki şef önerilerim şöyle: Ümit Boyner, Elif Şafak, Ayşe Arman (Beyaz frakla), Ferit Şahenk, Cem Boyner...
Heyecanla bekliyorum...
Bu sergiyi izlemek, bu kitabı okumak şart
Bilgi toplumu olma yolunda neredeyiz? Bu sorunun yanıtını genel anlamda aramak yanlıştır. Tek tek sektörlere bakmak gerekir aslında... Sektörler açısından toplumsal hafıza, bilgi ve belge yönetiminin ne durumda olduğunu görebilmek... Sektör geçmişine ne kadar sahip çıkıyor ve oradan bakarak geleceğini nasıl tasarlıyor?..
Pek çok sektörümüzde durum vahim... İletişim dünyasında ise çok ciddi çabalar var. Reklamcılar Derneği ve vakıf cansiperane çalışıyorlar. Bir de tekil çırpınışlar var. Ender Merter de bunlardan biri...
İhap Hulusi Görey 110 Yaşında adlı kitap önümde duruyor... 7 yıl önce yayınlanmış... Üst başlığı şöyle: Cumhuriyet'i Afişleyen Adam... Ender Bey'den rica ettim. Bana İhap Hulusi afişleriyle yayınladığı ajandalardan örnekler gönderdi. Tek kelime ile müthiş...
İhap Hulusi Türkiye iletişim tarihinin grafik çıkışlı en zengin kaynağıdır... Ben onun imzasını ilk kez Kulüp Rakısı'nın üzerindeki etikette görmüştüm.
Eskilerin deyişiyle tam da 'velut' bir reklamcıdır Ender Bey. Sadece Tür Tanıtım ve Espas İletişim'deki çalışmalarıyla değil; yayınladığı çok sayıda kitapla ve düzenlediği bir dizi sergiyle ülkemiz iletişim kültürünü yeşerten ve yaşatan temel taşlardandır...
İmzasını taşıyan son eser ise şu adı taşıyor: 'Kriz Seven İletişimci Ender Merter'... Bir tür anı kitabı... Boyut Yayın Grubu'nun yayımladığı kitabın arkasındaki ifadeyle sektörün 1976 ile 2008 yılları arasındaki sosyal, siyasal ve ekonomik yapısı da ele alınıyor. Ve bu yapı Ender Bey'in iletişim dünyasındaki tecrübe ve anılarıyla bütünleşiyor...
Bu arada Ender Merter, 1993 yılından bu yana sahip olduğu koleksiyonu ve İhap Hulusi'nin kişisel eşyalarını Marmara Üniversitesi Cumhuriyet Müzesi'ne bağışlamıştı. Bu vesile ile de 15 Ocak'ta bir sergi açılmış...
Sergiyi gezmeyen ve Krizi Seven İletişimci'ye bir göz atmayan Türk iletişimcisinin 'katli vaciptir' demeyeceğim ama, en azından iletişimciliğinden şüphe etmek gerekir diyebilirim...
Muhteşem... Borusan İstanbul Filarmoni olağanüstü... Cem Yılmaz bir alem... İkisi bir araya gelince dehşet bir harmoni...
Bilenlerin aklına hemen Danny Kaye'in tüm dünyada gençlere klasik müziği sevdiren o ünlü programı geldi... Bence Danny Kaye Anglo Sakson kültürüne ve ruhuna hitap ediyordu... Cem Yılmaz bizden... Ta içimizden...
Keşke mesela her pazar Lütfi Kırdar'da saat 11.00'de çocuklarıyla birlikte ailelere benzer programlar yapsa. Borusan'la birlikte... Sonra bunlar DVD olarak tüm Türkçe bilen coğrafyaya yayılsa... Borusan'la birlikte... Geliri, masraf çıktıktan sonra çocuklar için harcansa... Sadece o gece Lütfi Kırdar'ı tıklım tıklım dolduran ve Cem'in Borusan İstanbul Filarmoni ile birlikte Gürer Aykal'ın olağanüstü uyumlu katkılarıyla yaşattığı öğrenme ve eğlenme harmonisine hayranlıkla izleyenler değil, bütün o dile hasret insanlar da bu şölene tanık olabilselerdi... Neden canlı yayınlanmadı acaba?...
Borusan Holding'in bu şölenden elde ettiği gelirle Borusan Kocabıyık Vakfı vasıtasıyla yurtdışındaki müzik eğitimleri için burs elde eden gençlerin sayısı giderek artıyor... İlk konserde orkestrayı Ahmet Kocabıyık yönetmişti... Bir yıl sonra Rahmi M. Koç... Geçen yıl Bülent Eczacıbaşı... Bu yıl Cem Yılmaz... Çıta hep yukarıda... Geçen yıl girişi paralı yapmalarını önermiştim. Öyle yapmışlar. Sonuç: Tıklım tıklım bir salon... Gelecek yılki şef önerilerim şöyle: Ümit Boyner, Elif Şafak, Ayşe Arman (Beyaz frakla), Ferit Şahenk, Cem Boyner...
Heyecanla bekliyorum...
Bu sergiyi izlemek, bu kitabı okumak şart
Bilgi toplumu olma yolunda neredeyiz? Bu sorunun yanıtını genel anlamda aramak yanlıştır. Tek tek sektörlere bakmak gerekir aslında... Sektörler açısından toplumsal hafıza, bilgi ve belge yönetiminin ne durumda olduğunu görebilmek... Sektör geçmişine ne kadar sahip çıkıyor ve oradan bakarak geleceğini nasıl tasarlıyor?..
Pek çok sektörümüzde durum vahim... İletişim dünyasında ise çok ciddi çabalar var. Reklamcılar Derneği ve vakıf cansiperane çalışıyorlar. Bir de tekil çırpınışlar var. Ender Merter de bunlardan biri...
İhap Hulusi Görey 110 Yaşında adlı kitap önümde duruyor... 7 yıl önce yayınlanmış... Üst başlığı şöyle: Cumhuriyet'i Afişleyen Adam... Ender Bey'den rica ettim. Bana İhap Hulusi afişleriyle yayınladığı ajandalardan örnekler gönderdi. Tek kelime ile müthiş...
İhap Hulusi Türkiye iletişim tarihinin grafik çıkışlı en zengin kaynağıdır... Ben onun imzasını ilk kez Kulüp Rakısı'nın üzerindeki etikette görmüştüm.
Eskilerin deyişiyle tam da 'velut' bir reklamcıdır Ender Bey. Sadece Tür Tanıtım ve Espas İletişim'deki çalışmalarıyla değil; yayınladığı çok sayıda kitapla ve düzenlediği bir dizi sergiyle ülkemiz iletişim kültürünü yeşerten ve yaşatan temel taşlardandır...
İmzasını taşıyan son eser ise şu adı taşıyor: 'Kriz Seven İletişimci Ender Merter'... Bir tür anı kitabı... Boyut Yayın Grubu'nun yayımladığı kitabın arkasındaki ifadeyle sektörün 1976 ile 2008 yılları arasındaki sosyal, siyasal ve ekonomik yapısı da ele alınıyor. Ve bu yapı Ender Bey'in iletişim dünyasındaki tecrübe ve anılarıyla bütünleşiyor...
Bu arada Ender Merter, 1993 yılından bu yana sahip olduğu koleksiyonu ve İhap Hulusi'nin kişisel eşyalarını Marmara Üniversitesi Cumhuriyet Müzesi'ne bağışlamıştı. Bu vesile ile de 15 Ocak'ta bir sergi açılmış...
Sergiyi gezmeyen ve Krizi Seven İletişimci'ye bir göz atmayan Türk iletişimcisinin 'katli vaciptir' demeyeceğim ama, en azından iletişimciliğinden şüphe etmek gerekir diyebilirim...