Eğriye eğri, doğruya yine eğri mi?
10 AĞUSTOS 2012
Hakkarili çocuklara gönüllü olarak pedagoji hizmeti veren Dr. Dilek Yeşilbaş’ın şu tespitlerini dün Star’da okudum.
“Bir PKK’lı cenazesinden sonra Hakkari Lisesi’nden 30-40 çocuk dağa çıkıyor. En fazla 16 yaşındalar. O yaşta çocukların ideolojisi olmaz. O potansiyeli eğitime, spora yöneltmek gerekiyor. Onlara aktarılmış bir öfke var. Hangi eve giderseniz gidin, duvarlarda değişik insanların fotoğraflarını görürsünüz. O fotoğraflar çocukların aile bireylerine de ait olabiliyor; tanımadıkları kişilere de. Aileler ve başkaları gelerek çocuklara ‘Bunlar senin akraban, onları asker öldürdü, polis öldürdü, deniliyor. Hakkari’nin yüzde 50’si 18 yaş altı. Çok ciddi bir potansiyel bu.”
***
Hayatlarında bir futbol topuna sahip olmamış 10-11 yaşlarındaki çocukların ELBTAL CUP projesi ile Almanya’daki U-11 futbol turnuvasına götürülmesine destek veren pedagog Dr. Dilek Yeşilbaş, haklı olarak yıllardır dillerden düşmeyen ‘eğitimin önemi’ne vurgu yapıyor. Dilek Hanım, belli ki ‘çok bilip de sadece konuşan’ ve dünyaya bakışını konfor standartlarının yüksekliğine ayarlayan pekçok ‘eğitimli’ arkadaşımızdan farklı olarak elini taşın altına koymayı seçenlerden...
Ortaya koyduğu tablo son derece gerçekçi ve bir o kadar da vahimdir. Dün Foça’da yaşananlar gibi ‘Haklarımızı istiyoruz’un çok ötesindeki uluslarası plan ve projeler puzzle’ının bir parçası olarak ortaya çıktığını düşündüğümüz büyük sıkıntılarımızı kısa vadede eğitimle çözmenin imkansızlığı hepimizin malumu.
Malumumuz dahilinde olan apaçık bir başka gerçek de şudur:
Lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini herkes pekala biliyor. Teröre, bölge halkının nabzını tutmadan karşı koymanın mümkün olmadığını da... Peki, halkın nabzını tutacak, onların desteğini alarak can alan eylemlerin karşısında durabilecek AK Parti’den başka bir siyasi parti görebiliyor musunuz?
***
Beğenirsiniz beğenmezsiniz; sizin ya da benim takdirlerimizin dışında somut adımlar atmış bir iktidarın aldığı önlemlerle geleceğe yürüyoruz. Gemi azıya almaya çoktan niyetlenmiş ve konjonktürdeki durumdan vaziyet çıkarıp, şıpınişi sınırötesinden kendisine destek sağlama fırsatını tepe tepe kullanan, kan döken silahlı örgütlere ‘dur!’ derken, topyekun beraberlik adına bölge insanının duygu ve düşünce dünyasını ‘okuyabilecek’ başka bir ‘irade’ tanıyor muyuz?
Bölge halkından kimin ne kadar oy aldığını hatırlamak bile, Kürt kökenli vatandaşların acılarını, rahatsızlıklarını ve geleceğe dair düşüncelerini önemseyen her sorumlu insanın insiyaki olarak aradığı siyasi iradenin nerede olduğuna en somut yanıtı işaret eder.
Tek başına iktidardaki AK Parti, bu ‘farklı özelliği’ni çok iyi değerlendirmek durumundadır.
***
Tribünlerden sahaya inmeye niyetlenmiş olan Sayın Kılıçdaroğlu da, İzmir’den Halep’e ve kimbilir başka hangi kentler arasında dolanan oyun kurucuları memnun etmekten başka bir işe yaramayan ‘En çapsız dışişleri bakanı’, ‘Obama’nın sopası’ türünden tuhaf politik söylem stratejisini bir an önce terk etmeli ve hangi konuda kimlerle ittifak içersine olacağını açıklıkla belli etmelidir.
Siyasi eğilimlerimiz, içinde doğup büyüdüğümüz dünya görüşlerimiz ve dünyaya bakış açımız, ‘eğriye eğri, doğruya doğru’ diyebilme özgürlüğümüzü koruyabilecek güçteyse mesele yok. Koruyamıyor ve sizi Hakkarili çocuklarımızın dünyasındaki ‘aktarılmış öfke’ gibi tutsak ediyorsa, içinize yapışmış cikletten ‘doğrularınız’ ve inadınızla iddialaşmaya devam edin... Sahte isimli e-posta adreslerine duyulan büyük ihtiyacın nedeni de işte o ‘aktarılamayan öfkeler’ değil mi?
“Bir PKK’lı cenazesinden sonra Hakkari Lisesi’nden 30-40 çocuk dağa çıkıyor. En fazla 16 yaşındalar. O yaşta çocukların ideolojisi olmaz. O potansiyeli eğitime, spora yöneltmek gerekiyor. Onlara aktarılmış bir öfke var. Hangi eve giderseniz gidin, duvarlarda değişik insanların fotoğraflarını görürsünüz. O fotoğraflar çocukların aile bireylerine de ait olabiliyor; tanımadıkları kişilere de. Aileler ve başkaları gelerek çocuklara ‘Bunlar senin akraban, onları asker öldürdü, polis öldürdü, deniliyor. Hakkari’nin yüzde 50’si 18 yaş altı. Çok ciddi bir potansiyel bu.”
***
Hayatlarında bir futbol topuna sahip olmamış 10-11 yaşlarındaki çocukların ELBTAL CUP projesi ile Almanya’daki U-11 futbol turnuvasına götürülmesine destek veren pedagog Dr. Dilek Yeşilbaş, haklı olarak yıllardır dillerden düşmeyen ‘eğitimin önemi’ne vurgu yapıyor. Dilek Hanım, belli ki ‘çok bilip de sadece konuşan’ ve dünyaya bakışını konfor standartlarının yüksekliğine ayarlayan pekçok ‘eğitimli’ arkadaşımızdan farklı olarak elini taşın altına koymayı seçenlerden...
Ortaya koyduğu tablo son derece gerçekçi ve bir o kadar da vahimdir. Dün Foça’da yaşananlar gibi ‘Haklarımızı istiyoruz’un çok ötesindeki uluslarası plan ve projeler puzzle’ının bir parçası olarak ortaya çıktığını düşündüğümüz büyük sıkıntılarımızı kısa vadede eğitimle çözmenin imkansızlığı hepimizin malumu.
Malumumuz dahilinde olan apaçık bir başka gerçek de şudur:
Lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini herkes pekala biliyor. Teröre, bölge halkının nabzını tutmadan karşı koymanın mümkün olmadığını da... Peki, halkın nabzını tutacak, onların desteğini alarak can alan eylemlerin karşısında durabilecek AK Parti’den başka bir siyasi parti görebiliyor musunuz?
***
Beğenirsiniz beğenmezsiniz; sizin ya da benim takdirlerimizin dışında somut adımlar atmış bir iktidarın aldığı önlemlerle geleceğe yürüyoruz. Gemi azıya almaya çoktan niyetlenmiş ve konjonktürdeki durumdan vaziyet çıkarıp, şıpınişi sınırötesinden kendisine destek sağlama fırsatını tepe tepe kullanan, kan döken silahlı örgütlere ‘dur!’ derken, topyekun beraberlik adına bölge insanının duygu ve düşünce dünyasını ‘okuyabilecek’ başka bir ‘irade’ tanıyor muyuz?
Bölge halkından kimin ne kadar oy aldığını hatırlamak bile, Kürt kökenli vatandaşların acılarını, rahatsızlıklarını ve geleceğe dair düşüncelerini önemseyen her sorumlu insanın insiyaki olarak aradığı siyasi iradenin nerede olduğuna en somut yanıtı işaret eder.
Tek başına iktidardaki AK Parti, bu ‘farklı özelliği’ni çok iyi değerlendirmek durumundadır.
***
Tribünlerden sahaya inmeye niyetlenmiş olan Sayın Kılıçdaroğlu da, İzmir’den Halep’e ve kimbilir başka hangi kentler arasında dolanan oyun kurucuları memnun etmekten başka bir işe yaramayan ‘En çapsız dışişleri bakanı’, ‘Obama’nın sopası’ türünden tuhaf politik söylem stratejisini bir an önce terk etmeli ve hangi konuda kimlerle ittifak içersine olacağını açıklıkla belli etmelidir.
Siyasi eğilimlerimiz, içinde doğup büyüdüğümüz dünya görüşlerimiz ve dünyaya bakış açımız, ‘eğriye eğri, doğruya doğru’ diyebilme özgürlüğümüzü koruyabilecek güçteyse mesele yok. Koruyamıyor ve sizi Hakkarili çocuklarımızın dünyasındaki ‘aktarılmış öfke’ gibi tutsak ediyorsa, içinize yapışmış cikletten ‘doğrularınız’ ve inadınızla iddialaşmaya devam edin... Sahte isimli e-posta adreslerine duyulan büyük ihtiyacın nedeni de işte o ‘aktarılamayan öfkeler’ değil mi?