Eşikten çıkan en yakınınız dahi olsa…
05 Aralık 2017 - Yeni Şafak
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün partisinin ‘Engelleri Aşanlar 2017’ buluşmasında konuşurken 1989 yılından bu yana isteyen herkesin yurtdışına parasını çıkarma hakkı olduğunu hatırlatıp, "İsteyen herkes parasını yurtdışına çıkarabilir ve buna devam edebilecektir.” dedi. Malum Sayın Erdoğan’ın önceki gün aynı konuda bazı gayretkeş iş adamlarına yönelik ‘ihanet-i vataniye’ ifadeleri, basında geniş bir yer bulmuş ve yine kendisinin ifadesiyle ‘farklı değerlendirmeler’ yapılmıştı. Erdoğan bu konuya açıklık getirirken dedi ki:
“Sermaye hareketlerinin sınırlandırılmasına yönelik bir talimatım söz konusu değil. Yatırım için yurtdışına kaynak götürene asla sözümüz yoktur. Benim söylediğim ülkemizin diğer saldırıların yanı sıra ekonomik olarak baskı altına alınmaya çalışıldığı dönemde, iş adamlarının yerli ve milli duruş sergilemeleri gerektiğidir.”
İş dünyasıyla yakın irtibat içinde olan pek çok arkadaşımız da çok iyi bilir. ‘Ülkemizde can ve mal güvenliği kalmamıştır’ diyen Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının, Avrupalı bazı liderlerle ortak ifadelerinde Türkiye’ye gelinmemesini, burada yaşayanların da ülkeyi terk etmelerini vâz ettikleri artık sıradan bir olay olmuştur.
Ne yapsın insanlar?
‘Çocuklarımızın ikbali için…’ diyen bir ortak payda altında buluştukları yurt dışında yaşama özlemlerini sağır sultanın bile duyup öğrendiği zamanlardan geçmiyor muyuz? Sadece bazı iş adamlarımızın değil, çocuklarının Batı’nın hem eğitim hem tüketim demokrasisi rüzgarından nemalanmaları yolundaki arzularını hayatlarının en önemli ideali olarak gerçekleştirmek isteyen nice ebeveynin varlığından haberdar olmayanımız yok gibi.
İngiltere’de son beş senedir kapağı bir şekilde bu ülkeye atmış olan iyi eğitimli Türk vatandaşlarımızdan bir grup kadının bir süre önce başlattığı whatsapp grubu sayısının yıllar içinde katlanarak artması bile bir tür ‘beyin göçü’nün de ilk işaretlerini veriyor zaten.
Son yıllarda Avrupa ülkelerinde ‘AK Parti karşıtı’ olma özellikleriyle birbirlerine mıknatıs gibi çekilerek ulaşan bu ‘kendiliğinden’ci (!) oluşumun bireyleri ve aileleriyle, kuşaklar boyunca başta Almanya olmak üzere pek çok Batı ülkesinde kendi kültür ve değerlerinden vazgeçmeden ayakta kalmayı başarmış bireyler ve aileleri birbirleriyle karıştırmamak lazım.
Tarihimizde sıkışma dönemleri buna benzer olaylarla doludur. 1. Meşrutiyet, Rus Harbi, Balkan Harbi, 2. Meşrutiyet, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş savaşımızın öncesi; tüm bu dönemlerde parasını kurtarmak için kökünü değiştirmek zorunda olduğunu düşünen iş insanları o zaman da vardılar, şimdi de, -bugünün Türkiyesi’nin gücünü bile bile- var olacaklardır. Yanı sıra dünyaya ayar verenlerin kimler olduğunu hâlâ anlayamayan bir ülkenin, ‘had bilmeyen’ liderlerinin ezikliğini yaşayan ecnebi aydınlarımız…
Ben onlar için üzülmüyorum. Eğer memleketten koptularsa yolları açık olsun. Yarısından fazlasının zaman içinde mutsuz ve perişan olduğunu bizzat gözlemlemiş biri olarak Bertolt Brecht’in o ünlü sözüne itibar etmeyi tercih ediyorum:
“Eşikten çıkan en yakınınız dahi olsa ardından kapıyı kapatınız; yoksa içerisi soğur.”
Aslolan içerinin havasıdır. Dışarının değil.
Allah hepsine selamet versin.
“Sermaye hareketlerinin sınırlandırılmasına yönelik bir talimatım söz konusu değil. Yatırım için yurtdışına kaynak götürene asla sözümüz yoktur. Benim söylediğim ülkemizin diğer saldırıların yanı sıra ekonomik olarak baskı altına alınmaya çalışıldığı dönemde, iş adamlarının yerli ve milli duruş sergilemeleri gerektiğidir.”
İş dünyasıyla yakın irtibat içinde olan pek çok arkadaşımız da çok iyi bilir. ‘Ülkemizde can ve mal güvenliği kalmamıştır’ diyen Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının, Avrupalı bazı liderlerle ortak ifadelerinde Türkiye’ye gelinmemesini, burada yaşayanların da ülkeyi terk etmelerini vâz ettikleri artık sıradan bir olay olmuştur.
Ne yapsın insanlar?
‘Çocuklarımızın ikbali için…’ diyen bir ortak payda altında buluştukları yurt dışında yaşama özlemlerini sağır sultanın bile duyup öğrendiği zamanlardan geçmiyor muyuz? Sadece bazı iş adamlarımızın değil, çocuklarının Batı’nın hem eğitim hem tüketim demokrasisi rüzgarından nemalanmaları yolundaki arzularını hayatlarının en önemli ideali olarak gerçekleştirmek isteyen nice ebeveynin varlığından haberdar olmayanımız yok gibi.
İngiltere’de son beş senedir kapağı bir şekilde bu ülkeye atmış olan iyi eğitimli Türk vatandaşlarımızdan bir grup kadının bir süre önce başlattığı whatsapp grubu sayısının yıllar içinde katlanarak artması bile bir tür ‘beyin göçü’nün de ilk işaretlerini veriyor zaten.
Son yıllarda Avrupa ülkelerinde ‘AK Parti karşıtı’ olma özellikleriyle birbirlerine mıknatıs gibi çekilerek ulaşan bu ‘kendiliğinden’ci (!) oluşumun bireyleri ve aileleriyle, kuşaklar boyunca başta Almanya olmak üzere pek çok Batı ülkesinde kendi kültür ve değerlerinden vazgeçmeden ayakta kalmayı başarmış bireyler ve aileleri birbirleriyle karıştırmamak lazım.
Tarihimizde sıkışma dönemleri buna benzer olaylarla doludur. 1. Meşrutiyet, Rus Harbi, Balkan Harbi, 2. Meşrutiyet, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş savaşımızın öncesi; tüm bu dönemlerde parasını kurtarmak için kökünü değiştirmek zorunda olduğunu düşünen iş insanları o zaman da vardılar, şimdi de, -bugünün Türkiyesi’nin gücünü bile bile- var olacaklardır. Yanı sıra dünyaya ayar verenlerin kimler olduğunu hâlâ anlayamayan bir ülkenin, ‘had bilmeyen’ liderlerinin ezikliğini yaşayan ecnebi aydınlarımız…
Ben onlar için üzülmüyorum. Eğer memleketten koptularsa yolları açık olsun. Yarısından fazlasının zaman içinde mutsuz ve perişan olduğunu bizzat gözlemlemiş biri olarak Bertolt Brecht’in o ünlü sözüne itibar etmeyi tercih ediyorum:
“Eşikten çıkan en yakınınız dahi olsa ardından kapıyı kapatınız; yoksa içerisi soğur.”
Aslolan içerinin havasıdır. Dışarının değil.
Allah hepsine selamet versin.