‘Efeler’e kim sahip çıkacak?!
27 haziran 2023 yeni şafak
Wagner ayaklanması Meral Akşener’in konuşmasını ve İYİ Parti Kurultay’ını gölgede bıraktı. Her ikisi birlikte Erkek Millî Voleybol Takımı’mızın Avrupa Şampiyonu olmasının mürekkep ve görüntü payını engellediler.
Hoş, Wagner numarasının ‘arka planını’ kimse anlamadı; Meral Hanım’ın da öfke krizi geçirmesinin dışında, 6’lı Masa’dan neden kalkıp, neden oturduğunu anlatmadığı sürece pek bir etki yaratması mümkün olmayan konuşmasının derinlikli bir yanı da yoktu. Ancak, Avrupa Şampiyonluğu’muz yine gümbürtüye gitti…
Varsa yoksa futbol! Varsa yoksa siyaset!.. Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı Dünya Şampiyonu olmuş… 12 Dev Adam finallere adını yazdırmış… Anadolu Efes ve Fenerbahçe erkek basketbol takımları EuroLeague’de peş peşe kupaları kaldırmışlar… Kadın Millî Voleybol Takımı dünyada ‘söz sahibi’ olmuş… Avrupa’da ise finali iki Türk takımı, Eczacıbaşı Dynavit ve Vakıfbank oynamış… Ne gam!..
Avrupa liglerinde nal toplayan Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor futbol takımları manşetlerde… Tarih yazan voleybol ve basketbol takımlarımızın haberleri ise oralarda bir yerlerde işte…
Pazar akşamı hem Ukrayna’yı hem de hakemleri yenen Millî Voleybol Takımı’nın final maçını izledikten sonra bütün TV kanallarını dolaştım… Sandım ki; yayını kesip geniş geniş bu haberi verecekler… Hiçbirinde tık yoktu… İki tanesi, sadece alttan bantla geçti…
Düşünsenize, sıfır ihtimal ama, Erkek Millî Futbol Takımı Avrupa Şampiyonu olsaydı, bütün TV’ler yayınlarını kesip, anında stada bağlanmazlar mıydı? Taksim Meydanı’ndaki coşkulu kalabalığı ekrana yansıtmak için birbirleriyle yarışmaz, canlı bağlantılarla sabaha kadar yayın yapmazlar mıydı?..
Haydi bu kadar abartmayalım… Ancak, voleybol ve basketbol takımlarımızın başarısını vaka-i adiyeden (Bu arada deyimin doğru yazılışını bulmak için çok uğraştık ama TDK’da dahi bulamadık) saymak da ne oluyor?!.. Kulüp başarısıysa kulüp başarısı! Millî gurursa millî gurur! Seyirciyse seyirci! Fenerbahçe ve Anadolu Efes’in kombinelerini satın alabilmek ‘torpille’ bile zor!..
Ama varsa yoksa futbol, siyaset, magazin, bir de üçüncü sayfa haberleri…
Türkiye’de basketbol, voleybol ve son yıllarda ülkemizi madalyaya doyuran olimpik sporlar medyamıza rağmen gelişiyor. Portekiz diktatörü António de Oliveira Salazar demişti ki: “Ülkeyi 3 F ile yönetiyorum: Fado, Fiesta ve Futbol” … Bizim medya da 3 S’ye teslim: Siyaset, spor (futbol), skandal (bizimki gibi bazı medya organları hariç, geri kalanının magazine bakış açısının bu olduğunu kabul etmek gerekir)…
Wagner kışlasına kaçtı… Meral Hanım esip gürlediğiyle kaldı… Gençlerimize, halkımıza umut veren ve örnek olan sporcu gençlerimizin yüzüne ise kimse bakmadı… Ne yazık!..
Günün sözü
“Spor, mükemmelliğin canlı örneklerini sunarak topluma hizmet eder.”
George F. Will
Washington Post yazarı
Gözümüze takılanlar…
Hoş, Wagner numarasının ‘arka planını’ kimse anlamadı; Meral Hanım’ın da öfke krizi geçirmesinin dışında, 6’lı Masa’dan neden kalkıp, neden oturduğunu anlatmadığı sürece pek bir etki yaratması mümkün olmayan konuşmasının derinlikli bir yanı da yoktu. Ancak, Avrupa Şampiyonluğu’muz yine gümbürtüye gitti…
Varsa yoksa futbol! Varsa yoksa siyaset!.. Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı Dünya Şampiyonu olmuş… 12 Dev Adam finallere adını yazdırmış… Anadolu Efes ve Fenerbahçe erkek basketbol takımları EuroLeague’de peş peşe kupaları kaldırmışlar… Kadın Millî Voleybol Takımı dünyada ‘söz sahibi’ olmuş… Avrupa’da ise finali iki Türk takımı, Eczacıbaşı Dynavit ve Vakıfbank oynamış… Ne gam!..
Avrupa liglerinde nal toplayan Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor futbol takımları manşetlerde… Tarih yazan voleybol ve basketbol takımlarımızın haberleri ise oralarda bir yerlerde işte…
Pazar akşamı hem Ukrayna’yı hem de hakemleri yenen Millî Voleybol Takımı’nın final maçını izledikten sonra bütün TV kanallarını dolaştım… Sandım ki; yayını kesip geniş geniş bu haberi verecekler… Hiçbirinde tık yoktu… İki tanesi, sadece alttan bantla geçti…
Düşünsenize, sıfır ihtimal ama, Erkek Millî Futbol Takımı Avrupa Şampiyonu olsaydı, bütün TV’ler yayınlarını kesip, anında stada bağlanmazlar mıydı? Taksim Meydanı’ndaki coşkulu kalabalığı ekrana yansıtmak için birbirleriyle yarışmaz, canlı bağlantılarla sabaha kadar yayın yapmazlar mıydı?..
Haydi bu kadar abartmayalım… Ancak, voleybol ve basketbol takımlarımızın başarısını vaka-i adiyeden (Bu arada deyimin doğru yazılışını bulmak için çok uğraştık ama TDK’da dahi bulamadık) saymak da ne oluyor?!.. Kulüp başarısıysa kulüp başarısı! Millî gurursa millî gurur! Seyirciyse seyirci! Fenerbahçe ve Anadolu Efes’in kombinelerini satın alabilmek ‘torpille’ bile zor!..
Ama varsa yoksa futbol, siyaset, magazin, bir de üçüncü sayfa haberleri…
Türkiye’de basketbol, voleybol ve son yıllarda ülkemizi madalyaya doyuran olimpik sporlar medyamıza rağmen gelişiyor. Portekiz diktatörü António de Oliveira Salazar demişti ki: “Ülkeyi 3 F ile yönetiyorum: Fado, Fiesta ve Futbol” … Bizim medya da 3 S’ye teslim: Siyaset, spor (futbol), skandal (bizimki gibi bazı medya organları hariç, geri kalanının magazine bakış açısının bu olduğunu kabul etmek gerekir)…
Wagner kışlasına kaçtı… Meral Hanım esip gürlediğiyle kaldı… Gençlerimize, halkımıza umut veren ve örnek olan sporcu gençlerimizin yüzüne ise kimse bakmadı… Ne yazık!..
Günün sözü
“Spor, mükemmelliğin canlı örneklerini sunarak topluma hizmet eder.”
George F. Will
Washington Post yazarı
Gözümüze takılanlar…
- Bu bölümün hazırlığında birlikte çalıştığımız Zehra Kafkaslı Hanımefendi ve bendeniz Mübarek Kurban Bayramı’nızı en içten dileklerimizle kutlar, Bayram’ın size ailenize ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ederiz.
- Turizm ve Sağlık bakanlığı yapmış Bülent Akarcalı’dan bir not aldık. Özetle demiş ki: “Yazınızda ‘Gözümüze Takılanlar’ kısmını zevkle okudum. Medyanın, TRT dâhil acayip bir takıntısı var; başarılı şirketlerin adından söz etmemek. Aslında sizin yaptığınız gibi tam tersi olması lazım. Gençlere, ufak iş adamlarına veya ufak iş yapanlara başarıların ne olduğunu anlatmak ve başarılı şirketleri öne çıkarmak gerekir. Bizde bir şirketin başarısından söz etmeye, onu öne çıkarmaya çalışmaya, en azından ‘ayıp’ derler; fazlasından da para almış onun için yapıyor derler… Başarılı olanın öne çıkarılması son derece teşvik edicidir. Yazınızda başarılı şirketleri belirtmeniz iyi bir örnek. Dilerim başkaları da bu örneği izler.”
- Sabancı Üniversitesi mezuniyet törenine katılan Üniversite’nin Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı konuşmasına, mezunları ve davetlileri “kendi sesini simüle eden yapay zekâ” ile selamlayarak başlamış. Sabancı ardından şu mesajları vermiş: “Hepinize düşen görev, yapay zekâyı etik ve eşitlikçi bir şekilde kullanarak, insanlık yararına değer oluşturmaktır. Unutmayın ki, özgür bir ortamda ve sorgulayarak yetişen bireyler olarak; en doğru soruları sorup, çözümleri üretecek olan sizlersiniz.” Yapay zekânın kullanımı yaygınlaştıkça ve çeşitlendikçe en çok seslendirilen endişenin “İşlerimizi elimizden alacak mı?” olduğunu görüyoruz. Güler Hanım ise Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu’nun üstlendiği “Dünya Ekonomik Forumu İşlerin Geleceği Raporu”na göre; büyük veri ve yapay zekâ gibi yeni gelişen teknolojilerin yeni iş alanları da yaratacağını düşünenlerin oranının Türkiye’de yüzde 55, dünyada ise yüzde 51 düzeyinde olduğunu açıklamış. Yeni teknolojilerin, tarih boyunca çeşitli dönüşümleri tetiklediğine şahidiz. Ancak bunun ‘işsiz kalacağız’ anlamına geldiğine inanmak çok zor. Öte yandan Sabancı’nın ifade ettiği ‘etik’ meselesi çok ciddi. İntihal ve fikri mülkiyet hakkı başta olmak pek çok alanda yapay zekânın neden olacağı sorunlar için bir an önce hazırlık yapılması gerekiyor. (Arzu Şener, Mena)