El mi yaman; bey mi?
23 Şubat 2021 - Yeni Şafak
CHP bunu hep yapıyor…
Yalana dayalı bir taktik belirliyor; o çerçevede konuşuyor, plan yapıyor, sözcüyü belirliyor ve ‘bomba’yı ortaya bırakıveriyor…
‘Bomba’ kısmına kadar her şey bilindik… İşin rengi, hangi amaç uğruna hangi sonuçların üretildiğine gelince değişiyor.
Planlı küfür, iftira ve hakaretin siyasi iletişimdeki karşılığı, ‘ajitasyon propaganda’dır. Sovyetler Birliği Komünist Partisi, Doğu Alman Sosyalist Birlik Partisi, hatta ‘Naziler’ olarak bilinen Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi tarihlerine bakılırsa bu yöntemin örneklerinden bolca bulunabilir…
Peki bu taktik niçin kullanılır?
Cevap çok basit; ‘tahrik etmek’ için…
Sokak hareketlerinde de bunlara rastlarız… Sık sık tekrar ettiğimiz gibi ajan provokatör kimliğiyle ortalığı germek isteyenler, “Şunları kışkırtsam da beni hapse atsalar” diye adeta çaba harcarlar… Sonunda amaçladıkları, karşı tarafı da kendi istedikleri, başından beri planladıkları çizgiye çekmek; buradan bir mağduriyet ve kahramanlık hikâyesi uydurmaktır.
Geçen yıl Mart ayında, TBMM Genel Kurulu’nda, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un yaptığı konuşmayı hatırlayalım… Ona konuşma denirse tabii… Sayın Cumhurbaşkanı’na etmedik hakaret, söz bırakmamıştı…
Peki ya Pençe-Kartal 2 operasyonu sonrası, 13 şehidimizle ilgili CHP ve İYİ Parti başkanlarının yaptıkları açıklamalar… Yenilir yutulur cinsten midirler?!
Bu ülkenin yıllardır sürdürdüğü terörle mücadeleyi bir kenara bırakmışlar, terör örgütleriyle kol kola hareket edenlerin, onları yurt dışından destekleyen örgütlerin ağzıyla konuşuyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçluyorlar… Hem de ipe sapa gelmez mantık oyunlarıyla…
Bir an durup düşünelim… Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönelttiği 5 sorunun gerçek, somut, karşılıklı müzakere edilebilecek cevapları olabilir mi?
O soruların, daha yazılırken bir çözüm arayışı, siyasi bir diyalog ya da sorgulama için yazılmadıkları o kadar belli ki… Tek amaçları var; ‘gerginlik’ ve ‘kışkırtma’…
Şimdi de önceki Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı dillerine dolamış, Gara şehitlerimize ilişkin hazırladıkları soruların formülünü bire bir uygulayarak yeni sorularla saldırıya başlamışlar…
İçimizden “Hay başınıza Berat Albayrak kadar taş düşsün!” demek geçmiyor değil…
Ama denmez, denilmemeli… Çünkü, siyasi iletişim açısından ele aldığımız bu ‘ajitasyon propaganda’ yöntemini kullanan ‘ajan provakatörler’in istedikleri tam da bu türden bir tepki… Mücadele ettikleri zümreyi, iktidarı ve grupları tahrik etmek, kendi üstlerine saldırtmak…
Sayın Cumhurbaşkanı dünkü konuşmasında “CHP’nin hezeyanlarıyla uğraşmayı zul saydık” dedi… Asıl formül budur işte! Size karşı ‘asimetrik’ iletişim yöntemlerine başvuranlara karşı ‘simetrik’ yollarla cevap veremezsiniz…
Bu onların oyununa gelmek, kurdukları tuzağa düşmek anlamına gelir… Asimetrik iletişime cevap, yine asimetrik yollarla olur…
Savunma alanından bir örnekle açıklayalım… Silahlı kuvvetlerimiz PKK ile yıllarca ‘simetrik’ (nizami) bir savaş verdi… Oysa gayrinizami bir savaş ortamında bulunuluyordu… O nedenle, Özel Harekât ve MİT’in yeni yapılanması devreye alındı… Ondan sonra terörle mücadelemizde aldığımız yol, elde ettiğimiz başarılar ortada…
Siyasi iletişimi de bundan farklı düşünmemek lazım… Ana hedef, provokasyona gelmemek, ajitasyoncuları yalnızlaştırmak ve itibarsızlaştırmak olmalı.
Ajitasyon, aslında kalkışmayı hedefleyenlerin taktik unsurlarından biri olsa da tarihe dönüp bakılırsa, bu tür kışkırtmaların eninde sonunda buna araç olanları ve o araçların sahiplerini vurduğu görülecektir…
Belli ki CHP bu yöntemi kendine yakıştırdı… O hâlde bu kışkırtma girişimleri ilk olmadığı gibi son da olmayacak… İftira ve hakaretle bezenmiş, ortalığı germek için sorulan soruların, yapılan konuşmaların karşılığı, fikri düzeyde ve yasalar önünde elbette misliyle verilmeli. Ancak işin iletişim boyutunun, onlarınkiyle simetrik olmamasına da dikkat edilmeli… Asimetrikse asimetrik… Görelim bakalım, el mi yaman bey mi yaman?
Yalana dayalı bir taktik belirliyor; o çerçevede konuşuyor, plan yapıyor, sözcüyü belirliyor ve ‘bomba’yı ortaya bırakıveriyor…
‘Bomba’ kısmına kadar her şey bilindik… İşin rengi, hangi amaç uğruna hangi sonuçların üretildiğine gelince değişiyor.
Planlı küfür, iftira ve hakaretin siyasi iletişimdeki karşılığı, ‘ajitasyon propaganda’dır. Sovyetler Birliği Komünist Partisi, Doğu Alman Sosyalist Birlik Partisi, hatta ‘Naziler’ olarak bilinen Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi tarihlerine bakılırsa bu yöntemin örneklerinden bolca bulunabilir…
Peki bu taktik niçin kullanılır?
Cevap çok basit; ‘tahrik etmek’ için…
Sokak hareketlerinde de bunlara rastlarız… Sık sık tekrar ettiğimiz gibi ajan provokatör kimliğiyle ortalığı germek isteyenler, “Şunları kışkırtsam da beni hapse atsalar” diye adeta çaba harcarlar… Sonunda amaçladıkları, karşı tarafı da kendi istedikleri, başından beri planladıkları çizgiye çekmek; buradan bir mağduriyet ve kahramanlık hikâyesi uydurmaktır.
Geçen yıl Mart ayında, TBMM Genel Kurulu’nda, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un yaptığı konuşmayı hatırlayalım… Ona konuşma denirse tabii… Sayın Cumhurbaşkanı’na etmedik hakaret, söz bırakmamıştı…
Peki ya Pençe-Kartal 2 operasyonu sonrası, 13 şehidimizle ilgili CHP ve İYİ Parti başkanlarının yaptıkları açıklamalar… Yenilir yutulur cinsten midirler?!
Bu ülkenin yıllardır sürdürdüğü terörle mücadeleyi bir kenara bırakmışlar, terör örgütleriyle kol kola hareket edenlerin, onları yurt dışından destekleyen örgütlerin ağzıyla konuşuyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçluyorlar… Hem de ipe sapa gelmez mantık oyunlarıyla…
Bir an durup düşünelim… Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönelttiği 5 sorunun gerçek, somut, karşılıklı müzakere edilebilecek cevapları olabilir mi?
O soruların, daha yazılırken bir çözüm arayışı, siyasi bir diyalog ya da sorgulama için yazılmadıkları o kadar belli ki… Tek amaçları var; ‘gerginlik’ ve ‘kışkırtma’…
Şimdi de önceki Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı dillerine dolamış, Gara şehitlerimize ilişkin hazırladıkları soruların formülünü bire bir uygulayarak yeni sorularla saldırıya başlamışlar…
İçimizden “Hay başınıza Berat Albayrak kadar taş düşsün!” demek geçmiyor değil…
Ama denmez, denilmemeli… Çünkü, siyasi iletişim açısından ele aldığımız bu ‘ajitasyon propaganda’ yöntemini kullanan ‘ajan provakatörler’in istedikleri tam da bu türden bir tepki… Mücadele ettikleri zümreyi, iktidarı ve grupları tahrik etmek, kendi üstlerine saldırtmak…
Sayın Cumhurbaşkanı dünkü konuşmasında “CHP’nin hezeyanlarıyla uğraşmayı zul saydık” dedi… Asıl formül budur işte! Size karşı ‘asimetrik’ iletişim yöntemlerine başvuranlara karşı ‘simetrik’ yollarla cevap veremezsiniz…
Bu onların oyununa gelmek, kurdukları tuzağa düşmek anlamına gelir… Asimetrik iletişime cevap, yine asimetrik yollarla olur…
Savunma alanından bir örnekle açıklayalım… Silahlı kuvvetlerimiz PKK ile yıllarca ‘simetrik’ (nizami) bir savaş verdi… Oysa gayrinizami bir savaş ortamında bulunuluyordu… O nedenle, Özel Harekât ve MİT’in yeni yapılanması devreye alındı… Ondan sonra terörle mücadelemizde aldığımız yol, elde ettiğimiz başarılar ortada…
Siyasi iletişimi de bundan farklı düşünmemek lazım… Ana hedef, provokasyona gelmemek, ajitasyoncuları yalnızlaştırmak ve itibarsızlaştırmak olmalı.
Ajitasyon, aslında kalkışmayı hedefleyenlerin taktik unsurlarından biri olsa da tarihe dönüp bakılırsa, bu tür kışkırtmaların eninde sonunda buna araç olanları ve o araçların sahiplerini vurduğu görülecektir…
Belli ki CHP bu yöntemi kendine yakıştırdı… O hâlde bu kışkırtma girişimleri ilk olmadığı gibi son da olmayacak… İftira ve hakaretle bezenmiş, ortalığı germek için sorulan soruların, yapılan konuşmaların karşılığı, fikri düzeyde ve yasalar önünde elbette misliyle verilmeli. Ancak işin iletişim boyutunun, onlarınkiyle simetrik olmamasına da dikkat edilmeli… Asimetrikse asimetrik… Görelim bakalım, el mi yaman bey mi yaman?