Emo'ları anlamadan hayatı anlamak zor...
05 Temmuz 2009 Akşam Gazetesi
Gençlik yıllarımda kendime söz vermiştim: 'Benim çocuklarımla aramda kuşak çatışması olmayacak. Onların arkadaşı gibi olacağım!' İki oğlum bir kızım var. Dördüncüsü de yolda... Hiçbirinde sözümü tutamadım. Hep çatıştık. İşin garibi tüm diğer 68'liler gibi ne arkadaş olabildiğim söylenebilir ne de onlara 'baba gibi' babalık yaptığım... Biraz geç kalsam da ne olup bittiğini anlamak için hayli zamandır ciddi çaba harcıyorum...
13 ve 14 yaşlarında, önce kayıplara karışan, 7 gün sonra da bulunan iki genç kızın 'duruşunu' biraz da bu bağlamda izlemeye çalıştım... Onların hikayesiyle birlikte 'Emo' akımı diye bir şeyden haberdar oldum... Genç çocukları olanlar ve gençlerle bir şekilde sinir uçları birbirine değme ihtimali olan herkes (eğitim sektörü mesela) bu akımı en azından anlamalı ve kendi alanlarında ve ilişkilerinde neler yapabileceklerine kafa yormalılar.
Büşra ve Cansu, büyük olasılıkla kökü 'emosyonel' kavramından gelen ve 'duygusal çocuklar' diye de adlandırılan akıma gönderme yaparak 'Çok sıkılmıştık' demişler. Emo da zaten 'Sıkıldığın zaman kaçmak'mış...
Üşenmeyin lütfen... Girin arama motorlarına sorun: 'Emo nedir?' Gelen yanıtların çokluğu, zenginliği ve ilginçliği karşısında hayli şaşıracaksınız... Duyguseli rumuzlu genç uzun bir tanım getirmiş. Bir kısmını alalım buraya:
'Emo bir moda bir müzik türü. Mutsuzluk, yalnızlık, melankoli durumu olarak anlatabiliriz. Emo olmak genellikle mutsuzluk, depresiflik olarak adlandırılır. İçinde hissettiğin acıyı cesurca dışa vurmandır.
En popüler beş Emo (AS'nin notu: Hiçbirini bilmiyorum. Hemen öğreneceğim):1. Cute is what we aim for; 2. Avengeld sevenfold; 3. The early november; 4. Hellogoodbye; 5. Quietdrive... Öncülerinden My Chemical Romance'i örnek verebiliriz.
Disco değil retro olmak; İkinci el kıyafetler; eskimiş yırtık Converseler; kızlarda kendilerinin kestiği, boyadığı kısa saçlar (ya da renkli; kırmızı, mor, yeşil vs. akla ne gelirse); yataktan yeni çıktım modundaki saçlar...
Günlük, Emo'ların en önemli kişisel şeyi, içine yazdıkları şiirlerini, yaşadıklarını, diğer Emo arkadaşlarıyla paylaşmaları; siyah oje (yıpranmış); Emo kızları genellikle pop kültürüne baş kaldırır.
Emo kızları nelerden nefret eder: Justin Timberlake, Avril Lavigne, konserlere para verip girmek, kendilerini kısıtlamaya çalışan erkek arkadaş, piercing'lerine laf eden aile...'
Kuşaklar arası fark her zaman vardı. Olacak da... Gençler, ilişki ve iletişim doyumluluğu eksikliğini duyuyorlarsa, daha hızlı kabul görebilecekleri, kendilerini daha özgür hissettikleri ''Emo'' dünyasında arıyorlar olmalılar 'kaçışı'... Bu olay, baskın ABD kültürünün -biraz da 'pazarlama, satış' kokan- dünyada çok hızlı yayılmaya başlamış yeni bir modası sanki... Farklılaşmakla bayağılaşmak arasında ince bir çizgi üzerinde duruyor.
Farklılaşırken bayağılaşma, yok olma tehdidi içine düşünülen bir başka örnek de Japonya'da yaşanıyormuş. İnsanlar farklı görünmek adına vücutlarını belirli kimyasallarla yumuşatarak şekillendiriyorlarmış. Sadece farklı gözükmek için. Farklı olmak için değil. Lütfen üşenmeyin ve şu linke bir bakın: http://galeri.internethaber.com/gallery.php?id=4179&no=1
1950'ler, Rock'n'roll'un ilk yılları, gençliğin aileye başkaldırısının hikayesiydi... 1960'lardan sonra, Beatles ile başlayan yıllarda, gençliğin topluma karşı olduğu dönemin hikayesi yazıldı. Hani dünyayı kurtarmaya çalıştığımız yıllar. İçinden geçmekte olduğumuz ve çok önce başlamış olan dönem ise, gençliğin yaşadığı çevre dahil her şeyi, en başta da kendisini reddetmeye, yok etmeye çalıştığı yıllar olacak anılacak herhalde... Beşiktaşlıların kendisine bile karşı olan Çarşı'sı gibi bir şey yani...
Bu gençliği anlamadan yaşamın ve toplumun 'sürdürülebilirliğini' savunmak mümkün mü?
Gençlik yıllarımda kendime söz vermiştim: 'Benim çocuklarımla aramda kuşak çatışması olmayacak. Onların arkadaşı gibi olacağım!' İki oğlum bir kızım var. Dördüncüsü de yolda... Hiçbirinde sözümü tutamadım. Hep çatıştık. İşin garibi tüm diğer 68'liler gibi ne arkadaş olabildiğim söylenebilir ne de onlara 'baba gibi' babalık yaptığım... Biraz geç kalsam da ne olup bittiğini anlamak için hayli zamandır ciddi çaba harcıyorum...
13 ve 14 yaşlarında, önce kayıplara karışan, 7 gün sonra da bulunan iki genç kızın 'duruşunu' biraz da bu bağlamda izlemeye çalıştım... Onların hikayesiyle birlikte 'Emo' akımı diye bir şeyden haberdar oldum... Genç çocukları olanlar ve gençlerle bir şekilde sinir uçları birbirine değme ihtimali olan herkes (eğitim sektörü mesela) bu akımı en azından anlamalı ve kendi alanlarında ve ilişkilerinde neler yapabileceklerine kafa yormalılar.
Büşra ve Cansu, büyük olasılıkla kökü 'emosyonel' kavramından gelen ve 'duygusal çocuklar' diye de adlandırılan akıma gönderme yaparak 'Çok sıkılmıştık' demişler. Emo da zaten 'Sıkıldığın zaman kaçmak'mış...
Üşenmeyin lütfen... Girin arama motorlarına sorun: 'Emo nedir?' Gelen yanıtların çokluğu, zenginliği ve ilginçliği karşısında hayli şaşıracaksınız... Duyguseli rumuzlu genç uzun bir tanım getirmiş. Bir kısmını alalım buraya:
'Emo bir moda bir müzik türü. Mutsuzluk, yalnızlık, melankoli durumu olarak anlatabiliriz. Emo olmak genellikle mutsuzluk, depresiflik olarak adlandırılır. İçinde hissettiğin acıyı cesurca dışa vurmandır.
En popüler beş Emo (AS'nin notu: Hiçbirini bilmiyorum. Hemen öğreneceğim):1. Cute is what we aim for; 2. Avengeld sevenfold; 3. The early november; 4. Hellogoodbye; 5. Quietdrive... Öncülerinden My Chemical Romance'i örnek verebiliriz.
Disco değil retro olmak; İkinci el kıyafetler; eskimiş yırtık Converseler; kızlarda kendilerinin kestiği, boyadığı kısa saçlar (ya da renkli; kırmızı, mor, yeşil vs. akla ne gelirse); yataktan yeni çıktım modundaki saçlar...
Günlük, Emo'ların en önemli kişisel şeyi, içine yazdıkları şiirlerini, yaşadıklarını, diğer Emo arkadaşlarıyla paylaşmaları; siyah oje (yıpranmış); Emo kızları genellikle pop kültürüne baş kaldırır.
Emo kızları nelerden nefret eder: Justin Timberlake, Avril Lavigne, konserlere para verip girmek, kendilerini kısıtlamaya çalışan erkek arkadaş, piercing'lerine laf eden aile...'
Kuşaklar arası fark her zaman vardı. Olacak da... Gençler, ilişki ve iletişim doyumluluğu eksikliğini duyuyorlarsa, daha hızlı kabul görebilecekleri, kendilerini daha özgür hissettikleri ''Emo'' dünyasında arıyorlar olmalılar 'kaçışı'... Bu olay, baskın ABD kültürünün -biraz da 'pazarlama, satış' kokan- dünyada çok hızlı yayılmaya başlamış yeni bir modası sanki... Farklılaşmakla bayağılaşmak arasında ince bir çizgi üzerinde duruyor.
Farklılaşırken bayağılaşma, yok olma tehdidi içine düşünülen bir başka örnek de Japonya'da yaşanıyormuş. İnsanlar farklı görünmek adına vücutlarını belirli kimyasallarla yumuşatarak şekillendiriyorlarmış. Sadece farklı gözükmek için. Farklı olmak için değil. Lütfen üşenmeyin ve şu linke bir bakın: http://galeri.internethaber.com/gallery.php?id=4179&no=1
1950'ler, Rock'n'roll'un ilk yılları, gençliğin aileye başkaldırısının hikayesiydi... 1960'lardan sonra, Beatles ile başlayan yıllarda, gençliğin topluma karşı olduğu dönemin hikayesi yazıldı. Hani dünyayı kurtarmaya çalıştığımız yıllar. İçinden geçmekte olduğumuz ve çok önce başlamış olan dönem ise, gençliğin yaşadığı çevre dahil her şeyi, en başta da kendisini reddetmeye, yok etmeye çalıştığı yıllar olacak anılacak herhalde... Beşiktaşlıların kendisine bile karşı olan Çarşı'sı gibi bir şey yani...
Bu gençliği anlamadan yaşamın ve toplumun 'sürdürülebilirliğini' savunmak mümkün mü?