Erkek dediğin, ‘kodu mu oturtmalı’!
19 MART 2007
Bir toplumda arada bir kendilerine ‘çırpıştırılmasından’ hoşlanan kadınların bulunması doğal mıdır?
Evet doğaldır... Her türün arasında, her toplum içinde tuhaflıklar, sapkınlıklar vardır...
Peki, Demet Akalın gibi kalkıp bunu uluorta söylemek ne demektir? Bu, zekâ, kültür ve değerler çerçevesinde, durduk yerde kendi ayağına ateş etmek demektir. Kendine zararı, medyada görünürlük elde etmeye faydası vardır. Bu nedenle üzerine kelam etmeye bile değmez...
Peki, bu durumu köşe yazısında ele alıp, ‘Her kadına bir maço erkek gerekir’ şeklinde anlaşılacak ciddi analiz yapanlara ne demeli? Bunların durumu Demet Akalın’ınkinden daha fecîdir... Akalın hiç değilse bu ‘Sado-Mazo’luğu kendi şahsında ifade etmekte, işi genellememektedir.
Oysa aynı ‘hafifletici sebep’ Sabah gazetesinde haftada bir gün reklam yazarlığı yapan hanımefendi için geçerli değildir.
Neymiş efendim? Maço erkek, talimatlarıyla kadınının yaşamını kolaylaştırırmış... Maço erkek kadınının kararsızlığını ortadan kaldırırmış... Maço erkek kadınını, “Ne giyeceğim?” azabından kurtarırmış. Yaşamın dümenini maço erkeğine bırakmak kadın için bir konformuş...
Hanımefendi köşesinde maçoluğun kuramını geliştirmeye, kadın-erkek ilişkisine arkaik boyutta bakarak dikkatleri üzerine çekmeye çalışıyor. Niyeti sadece buysa mesele yok. O zaman kendisini anlayışla karşılayabiliriz.
Vestel Federasyon’a benzemez...
Yazık oldu. Hem de ne yazık... Bütün dünyada firmaların mali desteğinde kurulan takımlar, sporu ileriye taşırlar. Karşılıklı bir itibar oyunudur bu. Siz kulübe sağladığınız mali destekle kulübün başarıya koşmasını destek verirsiniz; kulüp de başarılı olarak ve her şeyden önemlisi efendi tavrıyla sizin itibarınızın artmasına hizmet eder...
Şimdi bu oyun Manisa’da katledildi. Vestel, Futbol Federasyonu’na benzemez; iş dünyasının toleransları çok daha azdır... 10 yıldır tanıdığım Ahmet Zorlu da Federasyon’un Başkanı’na hiç benzemez... Çekiliverirler. Manisaspor ortada kalır... Dün de Ahmet Bey ima etmiş zaten.
“Çekilsin ne var bunda?” diyenler olabilir... Oysa Ahmet Bey’in Manisaspor’dan elini ayağını (yerden göğe kadar haklı olarak) çekmesi, spora destek vermeyi düşünen tüm iş dünyasını olumsuz etkiler... Ülker’in çekilmesi etkilemedi mi?
Ne kadar yazık değil mi?.. Vestel, Süreyya Ayhan’ı bıraktığında da, Vestel’e hak vermiş ama çok üzülmüştüm. Şimdi de Manisa’ya üzüleceğim herhalde...
Gözümüz KAGİDER’in üzerinde...
Faaliyetlerini yakından izlediğim ve çok başarılı bulduğum sivil toplum örgütlerinden biri de Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’dir (KAGİDER, http://www.kagider.org)... Meltem Kurtsan’ın başkanlığı döneminde etkili ve derinlikli işler yapmıştır. Efsanevi Başkan (o bu deyişime kızacaktır) Kurtsan iki gün önce başkanlığı bıraktı.
Baktım, yeni seçilen yönetim kurulu da bomba gibi... Benim başkan adayım tabii Suzan Sabancı Dinçer... Yönetimde iş ve iletişim dünyasını başarıyla birleştiren değerli meslektaşım, eski IPRA Başkanı Ceyda Aydede de var...
Her türlü destek sözümüz şimdiden verilmiştir. Öte yandan gözümüz üzerinizde olacaktır. Kurtsan dönemini nasıl aşacaksınız, merakla bekleyeceğiz...
Ümit Hanım’a bıyık yakışmadı
Benim Türkiye’nin popüler kültürüne de yakın bulduğum bayan lider adaylarından birisi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün sempatik eşi Aylin Kotil Sarıgül ise, diğeri hiç şüphesiz sanayici iş adamı Cem Boyner’in iş kadını eşi Ümit Boyner’dir...
Her iki hanımefendinin neler yaptıklarını göz ucuyla izlerim...
Şu KA-DER kampanyası çerçevesinde kadınların siyasete girmesinin gerekliliğini vurgulamak adına yaptıkları eylemi de özellikle işin içinde Ümit Hanım olduğu için izledim. Görüşüm çok netti: Bu etkinlik, publicity (görünürlüğü artırmak) dışında hiçbir işe yaramaz. Hedef kitlede davranış değişikliği yaratmaz. Türk seçmeninin ortak ruhi şekillenmesine, kültürel yapısına ve değerlerine tamamen terstir. Şaka olarak bile garipsenir. “Ama dikkat çektik!” iddiası da yanlıştır. Yaptığınız her gariplikle dikkat çekebilirsiniz. Ama her gariplik sizden yana çalışmaz. Diğerlerini bilemem, ama Ümit Boyner’e bıyık yakışmadı... Kendisi tersini iddia etse de... İşin kötüsü bir işe de yaramayacak. Tabii, medyadaki entelektüel tayfanın dikkatini çekmek dışında...
Evet doğaldır... Her türün arasında, her toplum içinde tuhaflıklar, sapkınlıklar vardır...
Peki, Demet Akalın gibi kalkıp bunu uluorta söylemek ne demektir? Bu, zekâ, kültür ve değerler çerçevesinde, durduk yerde kendi ayağına ateş etmek demektir. Kendine zararı, medyada görünürlük elde etmeye faydası vardır. Bu nedenle üzerine kelam etmeye bile değmez...
Peki, bu durumu köşe yazısında ele alıp, ‘Her kadına bir maço erkek gerekir’ şeklinde anlaşılacak ciddi analiz yapanlara ne demeli? Bunların durumu Demet Akalın’ınkinden daha fecîdir... Akalın hiç değilse bu ‘Sado-Mazo’luğu kendi şahsında ifade etmekte, işi genellememektedir.
Oysa aynı ‘hafifletici sebep’ Sabah gazetesinde haftada bir gün reklam yazarlığı yapan hanımefendi için geçerli değildir.
Neymiş efendim? Maço erkek, talimatlarıyla kadınının yaşamını kolaylaştırırmış... Maço erkek kadınının kararsızlığını ortadan kaldırırmış... Maço erkek kadınını, “Ne giyeceğim?” azabından kurtarırmış. Yaşamın dümenini maço erkeğine bırakmak kadın için bir konformuş...
Hanımefendi köşesinde maçoluğun kuramını geliştirmeye, kadın-erkek ilişkisine arkaik boyutta bakarak dikkatleri üzerine çekmeye çalışıyor. Niyeti sadece buysa mesele yok. O zaman kendisini anlayışla karşılayabiliriz.
Vestel Federasyon’a benzemez...
Yazık oldu. Hem de ne yazık... Bütün dünyada firmaların mali desteğinde kurulan takımlar, sporu ileriye taşırlar. Karşılıklı bir itibar oyunudur bu. Siz kulübe sağladığınız mali destekle kulübün başarıya koşmasını destek verirsiniz; kulüp de başarılı olarak ve her şeyden önemlisi efendi tavrıyla sizin itibarınızın artmasına hizmet eder...
Şimdi bu oyun Manisa’da katledildi. Vestel, Futbol Federasyonu’na benzemez; iş dünyasının toleransları çok daha azdır... 10 yıldır tanıdığım Ahmet Zorlu da Federasyon’un Başkanı’na hiç benzemez... Çekiliverirler. Manisaspor ortada kalır... Dün de Ahmet Bey ima etmiş zaten.
“Çekilsin ne var bunda?” diyenler olabilir... Oysa Ahmet Bey’in Manisaspor’dan elini ayağını (yerden göğe kadar haklı olarak) çekmesi, spora destek vermeyi düşünen tüm iş dünyasını olumsuz etkiler... Ülker’in çekilmesi etkilemedi mi?
Ne kadar yazık değil mi?.. Vestel, Süreyya Ayhan’ı bıraktığında da, Vestel’e hak vermiş ama çok üzülmüştüm. Şimdi de Manisa’ya üzüleceğim herhalde...
Gözümüz KAGİDER’in üzerinde...
Faaliyetlerini yakından izlediğim ve çok başarılı bulduğum sivil toplum örgütlerinden biri de Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’dir (KAGİDER, http://www.kagider.org)... Meltem Kurtsan’ın başkanlığı döneminde etkili ve derinlikli işler yapmıştır. Efsanevi Başkan (o bu deyişime kızacaktır) Kurtsan iki gün önce başkanlığı bıraktı.
Baktım, yeni seçilen yönetim kurulu da bomba gibi... Benim başkan adayım tabii Suzan Sabancı Dinçer... Yönetimde iş ve iletişim dünyasını başarıyla birleştiren değerli meslektaşım, eski IPRA Başkanı Ceyda Aydede de var...
Her türlü destek sözümüz şimdiden verilmiştir. Öte yandan gözümüz üzerinizde olacaktır. Kurtsan dönemini nasıl aşacaksınız, merakla bekleyeceğiz...
Ümit Hanım’a bıyık yakışmadı
Benim Türkiye’nin popüler kültürüne de yakın bulduğum bayan lider adaylarından birisi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün sempatik eşi Aylin Kotil Sarıgül ise, diğeri hiç şüphesiz sanayici iş adamı Cem Boyner’in iş kadını eşi Ümit Boyner’dir...
Her iki hanımefendinin neler yaptıklarını göz ucuyla izlerim...
Şu KA-DER kampanyası çerçevesinde kadınların siyasete girmesinin gerekliliğini vurgulamak adına yaptıkları eylemi de özellikle işin içinde Ümit Hanım olduğu için izledim. Görüşüm çok netti: Bu etkinlik, publicity (görünürlüğü artırmak) dışında hiçbir işe yaramaz. Hedef kitlede davranış değişikliği yaratmaz. Türk seçmeninin ortak ruhi şekillenmesine, kültürel yapısına ve değerlerine tamamen terstir. Şaka olarak bile garipsenir. “Ama dikkat çektik!” iddiası da yanlıştır. Yaptığınız her gariplikle dikkat çekebilirsiniz. Ama her gariplik sizden yana çalışmaz. Diğerlerini bilemem, ama Ümit Boyner’e bıyık yakışmadı... Kendisi tersini iddia etse de... İşin kötüsü bir işe de yaramayacak. Tabii, medyadaki entelektüel tayfanın dikkatini çekmek dışında...