Erken sevinme ‘rehavet’ getirir…
10 Nisan 2023 Yeni Şafak
CHP’de moraller yerlerde… Pazar günü saat 17’den bu yana parti kaynıyor…
Sadece toplam oyları %2’yi geçmediği iddia edilen dört partiye 20’si ‘seçilebilir’ 59 milletvekili adaylığı verildiği için değil… Meclis’e sokmak üzere olduğu çok sayıda eski AK Partili isimlere de şans tanındığı için…
CHP’nin seçmeninde yarattığı umudun ani iniş ve çıkışlarını anlatmak için asansör etkisi kavramı kullanılabilir… O kadar hızlı ve değişken yani…
6’lı Masa’yı kurduklarında havalara uçtular… Umut tavan tabii… Sorsanız; yüzde 60-65’le geliyorlardı… O dönemde Yılmaz Özdil, Nokta TV’deki bir konuşmasında uyarmıştı: “Halk TV, Tele 1 seyrederseniz, Sözcü gazetesini, Cumhuriyet gazetesini okursanız; dersiniz ki ‘AKP bitmiş, CHP ilk seçimde %90’la kazanıyor’. Sonra ne oluyor; seçimde herkes karalar bağlıyor. Bu ülkenin özellikle gençleri her defasında bu hayal kırıklığına uğramanın neticesinde ülkeyi terk etme noktasına geliyor. Çünkü siz gazetecilik yapmanız gerekirken, aslında kişisel menfaatleriniz gereği halka yalan söylüyorsunuz.”
Sonra, umudun yükselişi ani bir yön değişimine uğradı ve düşmeye başladı… Masa kurulmuştu ama aday bir türlü belirlenemiyordu… Toplantı üstüne toplantı yapıyorlardı, fakat somut bir yol haritasını ya da vaadi ortaya koyamıyorlardı…
Tam o sırada imdatlarına dünya çapındaki ekonomik kriz ve enflasyon ‘yetişti’… Yeniden ‘umudu toparlama’ dönemine girdiler…
Bir iki adım attılar ki o da ne?! Meral Hanım masadan kalktı. Ama ne kalkış! Kendi tabirleriyle “Efeler gibi”… Haydi bakalım, umutlar yine kara borsa…
Fakat o da ne?! Meral Hanım küfür kıyametle ikna edildi, masaya oturtuldu; umut borsası da yükselişe geçti…
Geçti geçmesine de CHP-HDP görüşmesi ve HDP’ye vadedilenler konusundaki belirsizlik umutları yine altüst etti…
Arada bir darbe de Muharrem İnce’den geldi… İnce’nin adaylığı karşısında oy kaybetmeye başladığını düşünen Kılıçdaroğlu, fırça yemeyi göze alarak DSP’nin kapısını bile çaldı… Bu arada seçmenin yüreği hop hop hoplarken, umut ibresi bir sağa, bir sola sürekli hareket ediyordu…
Başınız döndü, değil mi? Dönmesin, çünkü daha bitmedi… Yavuz Ağıralioğlu’nun istifası, Aytun Çıray’ın milletvekilliği adaylığından vazgeçmesi ve partinin en koyu destekçisi Yılmaz Özdil’in kendi kurduğu TV’den ve Sözcü gazetesindeki köşesinden ‘çekilmek’ durumunda kalması, CHP ve İYİ Parti cenahında taşları yeniden yerinden oynattı…
Özdil, önceki gün Twitter’dan yaptığı paylaşımda da şöyle diyordu: “Kariyerini yakma pahasına size doğruları söyleyenleri linç edip, duymak istediklerinizi “para karşılığında” söyleyen mutantları, kamuflajlı saray muhafızlarını gazeteci olarak vitrine koydular, liste neticesi elbette kaçınılmazdı, dönülmez akşamın ufkudur…”
Şimdi rüzgârlar Cumhur İttifakı’nın yelkenlerini şişirmiş gibi… Ama dikkat; bir zamanlar 7’li koalisyonun düştüğü öforiye kapılmamak gerekir… Sayın Cumhurbaşkanı aşırı özgüven ve kibir konusunda sık sık uyarırdı… Şimdi de AK Parti kadrolarını rehavete düşmekten korumalı ve işin ciddiyetini elden bırakmamalarını sağlamalı… O bu konuda ne yapılacağını hepimizden iyi bilir…
Günün sözü
“Dereyi görmeden, paçaları sıvama”
Gözümüze takılanlar…
Sadece toplam oyları %2’yi geçmediği iddia edilen dört partiye 20’si ‘seçilebilir’ 59 milletvekili adaylığı verildiği için değil… Meclis’e sokmak üzere olduğu çok sayıda eski AK Partili isimlere de şans tanındığı için…
CHP’nin seçmeninde yarattığı umudun ani iniş ve çıkışlarını anlatmak için asansör etkisi kavramı kullanılabilir… O kadar hızlı ve değişken yani…
6’lı Masa’yı kurduklarında havalara uçtular… Umut tavan tabii… Sorsanız; yüzde 60-65’le geliyorlardı… O dönemde Yılmaz Özdil, Nokta TV’deki bir konuşmasında uyarmıştı: “Halk TV, Tele 1 seyrederseniz, Sözcü gazetesini, Cumhuriyet gazetesini okursanız; dersiniz ki ‘AKP bitmiş, CHP ilk seçimde %90’la kazanıyor’. Sonra ne oluyor; seçimde herkes karalar bağlıyor. Bu ülkenin özellikle gençleri her defasında bu hayal kırıklığına uğramanın neticesinde ülkeyi terk etme noktasına geliyor. Çünkü siz gazetecilik yapmanız gerekirken, aslında kişisel menfaatleriniz gereği halka yalan söylüyorsunuz.”
Sonra, umudun yükselişi ani bir yön değişimine uğradı ve düşmeye başladı… Masa kurulmuştu ama aday bir türlü belirlenemiyordu… Toplantı üstüne toplantı yapıyorlardı, fakat somut bir yol haritasını ya da vaadi ortaya koyamıyorlardı…
Tam o sırada imdatlarına dünya çapındaki ekonomik kriz ve enflasyon ‘yetişti’… Yeniden ‘umudu toparlama’ dönemine girdiler…
Bir iki adım attılar ki o da ne?! Meral Hanım masadan kalktı. Ama ne kalkış! Kendi tabirleriyle “Efeler gibi”… Haydi bakalım, umutlar yine kara borsa…
Fakat o da ne?! Meral Hanım küfür kıyametle ikna edildi, masaya oturtuldu; umut borsası da yükselişe geçti…
Geçti geçmesine de CHP-HDP görüşmesi ve HDP’ye vadedilenler konusundaki belirsizlik umutları yine altüst etti…
Arada bir darbe de Muharrem İnce’den geldi… İnce’nin adaylığı karşısında oy kaybetmeye başladığını düşünen Kılıçdaroğlu, fırça yemeyi göze alarak DSP’nin kapısını bile çaldı… Bu arada seçmenin yüreği hop hop hoplarken, umut ibresi bir sağa, bir sola sürekli hareket ediyordu…
Başınız döndü, değil mi? Dönmesin, çünkü daha bitmedi… Yavuz Ağıralioğlu’nun istifası, Aytun Çıray’ın milletvekilliği adaylığından vazgeçmesi ve partinin en koyu destekçisi Yılmaz Özdil’in kendi kurduğu TV’den ve Sözcü gazetesindeki köşesinden ‘çekilmek’ durumunda kalması, CHP ve İYİ Parti cenahında taşları yeniden yerinden oynattı…
Özdil, önceki gün Twitter’dan yaptığı paylaşımda da şöyle diyordu: “Kariyerini yakma pahasına size doğruları söyleyenleri linç edip, duymak istediklerinizi “para karşılığında” söyleyen mutantları, kamuflajlı saray muhafızlarını gazeteci olarak vitrine koydular, liste neticesi elbette kaçınılmazdı, dönülmez akşamın ufkudur…”
Şimdi rüzgârlar Cumhur İttifakı’nın yelkenlerini şişirmiş gibi… Ama dikkat; bir zamanlar 7’li koalisyonun düştüğü öforiye kapılmamak gerekir… Sayın Cumhurbaşkanı aşırı özgüven ve kibir konusunda sık sık uyarırdı… Şimdi de AK Parti kadrolarını rehavete düşmekten korumalı ve işin ciddiyetini elden bırakmamalarını sağlamalı… O bu konuda ne yapılacağını hepimizden iyi bilir…
Günün sözü
“Dereyi görmeden, paçaları sıvama”
Gözümüze takılanlar…
- QNB Finansbank için Rabarba reklam ajansının hazırladığı “Emeklilikte Kaş’a Takılanlar” reklam filmi emeklilerin yüzünü güldürdü mü bilemeyeceğiz ama iletişimcilerinkini güldürdüğüne eminiz… Yeni emekliler için bankanın sunduğu promosyonun tanıtıldığı film, başarıyla inşa edilmiş sloganı sayesinde bir çuval laf etmeden derdini anlatabiliyor… Hedef kitleye ulaşmada ‘kilit mesajlar’, adı üstünde çok kritik bir vazife görürler… Mesajın kodlanmış olması, emir kipi içermemesi, “Bana ne sunuyor” sorusuna cevap vermesi ve ‘vaat - güven’ dengesinde inşa edilmesi gerekir… “Emeklilikte Kaş’a Takılanlar”da hepsi var… (Hatice Kayrak, Weber Shandwick Türkiye)
- SosyalBen köylerinde okul olmadığı için taşımalı eğitim uygulamasında yer alan, sanatsal ve kültürel faaliyetlere erişemeyen çocuklar için çalışan bir vakıf. “Denemeyen, bir şeyi isteyemez” diyerek, çocuklara çeşitli ‘deneyim’ler yaşatıyorlarmış. Şimdi de depremzede çocuklar için kolları sıvamışlar. Uzman psikologlarca hazırlanan atölyelerini “Umut Tırı”na yüklemiş, yüzlerce kişinin katkısı ve ‘ana destekçi’leri Mavi’nin aracılığıyla bölgeye götürmüşler. İlk atölyesini 5 Nisan’da Adana’da düzenleyen SosyalBen Umut Tırı, 23 Nisan’a kadar eğitici ve öğretici atölyelerini farklı illerdeki 7-13 yaş arası depremzede çocuklarla buluşturmaya devam edecekmiş.
- Doğuş Teknoloji’nin “Kurum içi Girişimcilik Programı” kapsamında geliştirilen hibrit çalışma planlama uygulaması Hybee, kurumlara çalışma alanları için veri odaklı çözümler sunuyor, zamandan tasarruf etmelerini ve kaynak optimizasyonu sayesinde çalışan deneyimlerini iyileştirmelerini sağlıyormuş. Uzaktan çalışmayı kapsayan hibrit sistem kucağımıza düştü, oturdu. Denetlenmesi, verimliliğe uzun vadede etkisi, kurum kültürünü nasıl değiştireceği, farklı sektörlerdeki işleyiş biçimleri gibi konular hâlâ anlaşılmaya muhtaç… Yani süreç tersten işliyor gibi görünüyor; o da belirsizliğe işaret ediyor… Bu durumu bir an önce ‘yönetebilmek’ için üretilen çözümleri, çeşitli önerileri vakit kaybetmeden etüt etmekte büyük yarar var… (Murat Demirok, F5)
- İletişim dünyamızın duayen ve en velut isimlerinden Salim Kadıbeşegil kardeşim yeni kitabını yayınlamış. Adını ve kapaktaki göndermeleri ‘okuduğunuz’ zaman kitabın bütünüyle ilgili de fikir sahibi oluyorsunuz. Bugün ulaştı elime; henüz okumadım. Ancak ‘marka vaadi’ o kadar yüksek ki; pek çok iletişimci için başucu eseri olmaya namzet. İşte kapakta yazılanlar; “Ahlâkı ve Gezegeni Tükettik: Gelmez Yola Gidiyoruz!.. Ulus devletlerin miadı doluyor… Wiki Toplum’un ayak sesleri geliyor.”