Eskiyi ‘Yıkmadan’ olmaz…
01 Haziran 2016 - TİMREPORT
Bu ay içinde İTÜ için Tasarım Kulübü’nün düzenlediği dizi konferanslardan sonuncusuna biz de katıldık. Konuşmacı, Saffron Brand Consultants’ın kurucu ortağı ve CEO’su Jacob Benbunan. Bilindiği üzere Benbunan ve ekibi TİM’in önderliğinde Türkiye’nin yeni amblem, logo ve ‘tagline’ının yaratım sürecini yönetmişlerdi. Çalışma iki yıldan fazla bir süre almış ve toplantılara Türkiye’nin en geniş entelektüel kesimi ve başarılı iş adamları katılmıştı.
Konu bir hayli derinlikli olmasına rağmen, salonda beklentimin çok üzerinde genç İTÜ’lü vardı. Ama şaşırmadım… Y kuşağını ABD ve AB’den kopyala yapıştır tanımlarla ‘anlamaya çalışan’ arkadaşların kulaklarını çınlattım. Onlara göre bu gençler 2 saat bir salonda oturup böyle ciddi bir konuya ‘takılmazlardı’…
Türkiye gençliğiyle ilgili, Batı’daki yaşdaşlarının benzer karakter özelliklerini taşıyan, aileleri de ‘Batılı’ olan, Bağdat Caddesi – Nişantaşı – Etiler üçgeni içinde yaşayan dışı parlak içi boş birkaç bin gence bakıp, tercüme Y Kuşağı analizleri okuyup morallerini bozanlara bu tür toplantılara katılmalarını tavsiye ederim.
Dilerlerse örneğin BİE’nin düzenlediği ve 114 kişilik sayılı koltukların rezervasyonun bir ay önceden bittiği, yer bulunmadığı ancak sonradan internetten izlenebildiği ‘Dücane Cündioğlu ile Felsefe Dersleri’ne de gelip; oradaki gençlere de bakabilirler. Belki o zaman Y kuşağı tanımının evrensel olamayacağını Türkiye’nin Y Kuşağının farklı karakter özellikleri taşımakta olduğunu görürler. İşte bu yüzden salonda onca genci gördüğümde şaşırmadım…
Benbunan’ın konuşmasının ana eksenini İngilizcesiyle ‘Disruption’ kavramı oluşturuyordu. Kavramın birebir Türkçe karşılığı bulunmuyor. Yaklaşık ‘ezber bozmak’ ya da ‘yıkıcı etkiye sahip olmak’ diye kullanılıyor.
Benbunan’a göre ‘Disruptive’ olmayan, yani rekabeti şaşırtıp, içinde bulunduğu eski üretim, pazarlama, satış süreçleri anlayışını yıkıp yok etmeden, ortaya rekabet başarısı olan bir ‘İnovasyon’ koymak mümkün değil.
Yani İnovasyon ancak ‘ezber bozucu ve yıkıcı etkisi olan bir değişim sürecini tetiklemişse, rekabetçi avantaj ve başarı sağlıyor…
Bu yolda kendisine ışık veren dört temel kitaptan söz etti Benbunan:
Wally Olins, “Corporate Identity” (Kurumsal Kimlik); Joseph Schumpeter, “Can Capitalism Survive?: Creative Destruction and the Future of the Global Economy” (Kapitalizm Varlığını Sürdürebilir mi? Yaratıcı Yıkıcılık ve Küresel Ekonomi); Daniel Kahneman, “Behavioral Economics” (Davranışsal Ekonomi) ve Larry Downes / Paul Nunes, “Big Bang Disruption” (Büyük Patlama Yıkılması)…
Son kitaptaki örnekler hayli çarpıcı. Biz de bir iki örnek vererek konuya açıklık getirmeye çalışalım…
Harita sanayini ortadan kaldıran Google Map…
Navigasyon aletlerini yok eden Yandex Navigator gibi sesli yol tarif yazılımları.
Buharlı treni yok eden dizel motorlu trenler; onları ortadan kaldıran elektrik trenler…
Rayları ortadan kaldıran elektromanyetik sistem…
Cezveyi ortadan kaldıran Telve…
Hesap makinesini, el fenerini, pusulayı ve daha birçok şeyi ortada kaldıran cep telefonları…
Daktiloyu yok eden bilgisayarlar…
Bu örneklerden yüzlercesini vermek mümkündür… Buradan çıkarılacak ders ‘inovasyonun’ sadece bir yenilikçilik, yaratıcılık meselesi olmadığı gerçeğidir. İnovasyon, ancak rekabeti yıkacak, ortadan kaldıracak ya da kendini yenilemeye, yani para harcamaya, yatırım yapmaya zorlayacak bir ‘Buluşçuluk’ meselesidir…
Bütün yazarların buluştuğu nokta ise ‘ezber bozan’ ‘yıkıcı’ inovasyonun gelmekte olduğunun fark edilememesidir. Yani kendilerini yok edecek ‘Buluşçuluk’un ortaya çıktığını hissettiklerinde artık toparlanmak için çok geçtir… İş işten geçmiştir.
Bu nedenle tek çıkış yolu vardır: Rekabete göre strateji kurmamak ‘disruptive inovasyonu’ (ezber bozan, yıkıcı buluşçuluğu), rekabetin bizi zorlamasını beklemeden devreye sokmak… Bunun yolu da insan kıymetlerine ve AR-GE’ye, orada çıkacak markaya ciddi yatırımdan geçer…
Gelecek, bu yatırımı sarf kalemi olarak değil, geleceğe hatta bugüne yatırım olarak gören firmaların olacaktır…
Konu bir hayli derinlikli olmasına rağmen, salonda beklentimin çok üzerinde genç İTÜ’lü vardı. Ama şaşırmadım… Y kuşağını ABD ve AB’den kopyala yapıştır tanımlarla ‘anlamaya çalışan’ arkadaşların kulaklarını çınlattım. Onlara göre bu gençler 2 saat bir salonda oturup böyle ciddi bir konuya ‘takılmazlardı’…
Türkiye gençliğiyle ilgili, Batı’daki yaşdaşlarının benzer karakter özelliklerini taşıyan, aileleri de ‘Batılı’ olan, Bağdat Caddesi – Nişantaşı – Etiler üçgeni içinde yaşayan dışı parlak içi boş birkaç bin gence bakıp, tercüme Y Kuşağı analizleri okuyup morallerini bozanlara bu tür toplantılara katılmalarını tavsiye ederim.
Dilerlerse örneğin BİE’nin düzenlediği ve 114 kişilik sayılı koltukların rezervasyonun bir ay önceden bittiği, yer bulunmadığı ancak sonradan internetten izlenebildiği ‘Dücane Cündioğlu ile Felsefe Dersleri’ne de gelip; oradaki gençlere de bakabilirler. Belki o zaman Y kuşağı tanımının evrensel olamayacağını Türkiye’nin Y Kuşağının farklı karakter özellikleri taşımakta olduğunu görürler. İşte bu yüzden salonda onca genci gördüğümde şaşırmadım…
Benbunan’ın konuşmasının ana eksenini İngilizcesiyle ‘Disruption’ kavramı oluşturuyordu. Kavramın birebir Türkçe karşılığı bulunmuyor. Yaklaşık ‘ezber bozmak’ ya da ‘yıkıcı etkiye sahip olmak’ diye kullanılıyor.
Benbunan’a göre ‘Disruptive’ olmayan, yani rekabeti şaşırtıp, içinde bulunduğu eski üretim, pazarlama, satış süreçleri anlayışını yıkıp yok etmeden, ortaya rekabet başarısı olan bir ‘İnovasyon’ koymak mümkün değil.
Yani İnovasyon ancak ‘ezber bozucu ve yıkıcı etkisi olan bir değişim sürecini tetiklemişse, rekabetçi avantaj ve başarı sağlıyor…
Bu yolda kendisine ışık veren dört temel kitaptan söz etti Benbunan:
Wally Olins, “Corporate Identity” (Kurumsal Kimlik); Joseph Schumpeter, “Can Capitalism Survive?: Creative Destruction and the Future of the Global Economy” (Kapitalizm Varlığını Sürdürebilir mi? Yaratıcı Yıkıcılık ve Küresel Ekonomi); Daniel Kahneman, “Behavioral Economics” (Davranışsal Ekonomi) ve Larry Downes / Paul Nunes, “Big Bang Disruption” (Büyük Patlama Yıkılması)…
Son kitaptaki örnekler hayli çarpıcı. Biz de bir iki örnek vererek konuya açıklık getirmeye çalışalım…
Harita sanayini ortadan kaldıran Google Map…
Navigasyon aletlerini yok eden Yandex Navigator gibi sesli yol tarif yazılımları.
Buharlı treni yok eden dizel motorlu trenler; onları ortadan kaldıran elektrik trenler…
Rayları ortadan kaldıran elektromanyetik sistem…
Cezveyi ortadan kaldıran Telve…
Hesap makinesini, el fenerini, pusulayı ve daha birçok şeyi ortada kaldıran cep telefonları…
Daktiloyu yok eden bilgisayarlar…
Bu örneklerden yüzlercesini vermek mümkündür… Buradan çıkarılacak ders ‘inovasyonun’ sadece bir yenilikçilik, yaratıcılık meselesi olmadığı gerçeğidir. İnovasyon, ancak rekabeti yıkacak, ortadan kaldıracak ya da kendini yenilemeye, yani para harcamaya, yatırım yapmaya zorlayacak bir ‘Buluşçuluk’ meselesidir…
Bütün yazarların buluştuğu nokta ise ‘ezber bozan’ ‘yıkıcı’ inovasyonun gelmekte olduğunun fark edilememesidir. Yani kendilerini yok edecek ‘Buluşçuluk’un ortaya çıktığını hissettiklerinde artık toparlanmak için çok geçtir… İş işten geçmiştir.
Bu nedenle tek çıkış yolu vardır: Rekabete göre strateji kurmamak ‘disruptive inovasyonu’ (ezber bozan, yıkıcı buluşçuluğu), rekabetin bizi zorlamasını beklemeden devreye sokmak… Bunun yolu da insan kıymetlerine ve AR-GE’ye, orada çıkacak markaya ciddi yatırımdan geçer…
Gelecek, bu yatırımı sarf kalemi olarak değil, geleceğe hatta bugüne yatırım olarak gören firmaların olacaktır…