Eva Mendes tam 'haberlik'
05 Nisan 2009 Akşam Gazetesi
'Basın toplantımıza çok sayıda gazetecinin katılmasını nasıl sağlarız?' 'Katılmaları yetmez, gazetelerde haberimizin 'çıkmasını' sağlamak için ne yapmalıyız?', 'Ne yaparsak haber 'iyi' bir sayfada çıkar?'... 'Peki haberler daha çok nasıl çıkar?', 'Daha büyük nasıl çıkar?', 'Logomuzu da göstermelerini nasıl sağlarız?', 'Haber, fotoğraflı olarak nasıl yayınlanır?', 'Yöneticimizin fotoğrafının da haberde yer alması için ne yapmalıyız?', 'Nasıl olur da yöneticimizin konuşmasından alıntı yaparlar?'... vb.
İş, ilişki ve iletişim yönetiminin amatörlerinin -ki bunlar kahir çoğunluktadır- en sık sordukları sorular bunlardır... Bu soruların yanıtı için son günlerde çok çarpıcı bir Halkla İlişkiler örneği var. Marka ile bir şöhreti buluşturma stratejisine mükemmel bir yaklaşım. Eva Mendes - Algida - Magnum buluşması...
Etkinliğin öncesi - sırası ve sonrası harika planlanmış. 'Geldi, geliyor...' Ardından: 'Geldi!..' Sonra 'Basın toplantısı!..' Bir sonrasında 'Çekimler yapılıyor!' Hiç boş bırakmadan: 'İşte reklam filmi!' ve giderken final: 'Türk erkeklerine bayılmış...'
Haydi, gelin de haber yapmayın. İletişimin, başarılı PR'ın hatır gönül işi, medyada tanıdığı olmanın sağladığı avantajları kullanmak olduğunu düşünenlerin Eva Mendes projesini yakından izlemelerinde yarar var. İletişimci işini doğru yaparsa ne gazeteci tanımasına gerek vardır, ne de 'Reklam veririm, vermem' diye reklam müdürleri vasıtasıyla yazı işleri üzerinde baskı kurmaya kalkmasında... Siz haber unsurlarını yaratırsanız, medya görevi icabı o haberi yapacaktır. Yeter ki haberiniz yeterince tutarlı, yenileşimci (inovatif), sürekli olsun...
Son virajda kaybettim!
Öncelikle işin kağıt üzerindeki gerçeğini hemen dile getireyim: İddiayı kaybettim... Türk halkının Recep İvedik 2'ye ilk filmdeki kadar itibar etmeyeceğini, ikinci filmi seyredenlerin birinciyi seyredenlerden az olacağını iddia etmiş, 10 kişiyle de iddiaya girmiştim. Türk toplumunun tüm kültür ve değerlerini yok sayan bu filmin, Türk sinema seyircisinin ortak ruhi şekillenmesinde beklediği itibarı bulmayacağını düşünmüştüm. Rakamlar 0.00116 oranında (yani yüz binde 1,16) yanıldığımı gösteriyor.
Birincisini 3 milyon 301 bin kişi izlemişti. İkinciye 3 milyon 306 bin kişi gitmiş. Son haftalara gelindiğinde haftalık izleyici sayısı 20 binli rakamlara düşmüştü. Son hafta ne olmuşsa olmuş, müthiş bir atak yapan film bir mucizeye neden olmuş ve salonlara bir anda 94 bin kişi birden akın edivermişti (Son haftaya girildiğinde sayı 3 milyon 212 bin idi). Bana e-posta gönderen bazı okurlar diyorlar ki, 'Başka film seyretmek için bilet istediğimizde elimize Recep İvedik 2 bileti tutuşturdular. 'Bu ne iş?' dediğimizde de 'İdare edin abi!' diye karşılık verdiler.' Ben bu söylentileri dikkate almıyorum. Recep 2'nin Recep 1'i geçiyor olmasında kimin ne çıkarı olabilir ki...
Türk halkını benden %0,001 oranında da olsa daha iyi tanıyan sevgili yarışmacılarımı canı gönülden kutluyorum ve Recep İvedik 3 için iddiaya girmeyeceğimi şimdiden beyan ediyorum...
'Basın toplantımıza çok sayıda gazetecinin katılmasını nasıl sağlarız?' 'Katılmaları yetmez, gazetelerde haberimizin 'çıkmasını' sağlamak için ne yapmalıyız?', 'Ne yaparsak haber 'iyi' bir sayfada çıkar?'... 'Peki haberler daha çok nasıl çıkar?', 'Daha büyük nasıl çıkar?', 'Logomuzu da göstermelerini nasıl sağlarız?', 'Haber, fotoğraflı olarak nasıl yayınlanır?', 'Yöneticimizin fotoğrafının da haberde yer alması için ne yapmalıyız?', 'Nasıl olur da yöneticimizin konuşmasından alıntı yaparlar?'... vb.
İş, ilişki ve iletişim yönetiminin amatörlerinin -ki bunlar kahir çoğunluktadır- en sık sordukları sorular bunlardır... Bu soruların yanıtı için son günlerde çok çarpıcı bir Halkla İlişkiler örneği var. Marka ile bir şöhreti buluşturma stratejisine mükemmel bir yaklaşım. Eva Mendes - Algida - Magnum buluşması...
Etkinliğin öncesi - sırası ve sonrası harika planlanmış. 'Geldi, geliyor...' Ardından: 'Geldi!..' Sonra 'Basın toplantısı!..' Bir sonrasında 'Çekimler yapılıyor!' Hiç boş bırakmadan: 'İşte reklam filmi!' ve giderken final: 'Türk erkeklerine bayılmış...'
Haydi, gelin de haber yapmayın. İletişimin, başarılı PR'ın hatır gönül işi, medyada tanıdığı olmanın sağladığı avantajları kullanmak olduğunu düşünenlerin Eva Mendes projesini yakından izlemelerinde yarar var. İletişimci işini doğru yaparsa ne gazeteci tanımasına gerek vardır, ne de 'Reklam veririm, vermem' diye reklam müdürleri vasıtasıyla yazı işleri üzerinde baskı kurmaya kalkmasında... Siz haber unsurlarını yaratırsanız, medya görevi icabı o haberi yapacaktır. Yeter ki haberiniz yeterince tutarlı, yenileşimci (inovatif), sürekli olsun...
Son virajda kaybettim!
Öncelikle işin kağıt üzerindeki gerçeğini hemen dile getireyim: İddiayı kaybettim... Türk halkının Recep İvedik 2'ye ilk filmdeki kadar itibar etmeyeceğini, ikinci filmi seyredenlerin birinciyi seyredenlerden az olacağını iddia etmiş, 10 kişiyle de iddiaya girmiştim. Türk toplumunun tüm kültür ve değerlerini yok sayan bu filmin, Türk sinema seyircisinin ortak ruhi şekillenmesinde beklediği itibarı bulmayacağını düşünmüştüm. Rakamlar 0.00116 oranında (yani yüz binde 1,16) yanıldığımı gösteriyor.
Birincisini 3 milyon 301 bin kişi izlemişti. İkinciye 3 milyon 306 bin kişi gitmiş. Son haftalara gelindiğinde haftalık izleyici sayısı 20 binli rakamlara düşmüştü. Son hafta ne olmuşsa olmuş, müthiş bir atak yapan film bir mucizeye neden olmuş ve salonlara bir anda 94 bin kişi birden akın edivermişti (Son haftaya girildiğinde sayı 3 milyon 212 bin idi). Bana e-posta gönderen bazı okurlar diyorlar ki, 'Başka film seyretmek için bilet istediğimizde elimize Recep İvedik 2 bileti tutuşturdular. 'Bu ne iş?' dediğimizde de 'İdare edin abi!' diye karşılık verdiler.' Ben bu söylentileri dikkate almıyorum. Recep 2'nin Recep 1'i geçiyor olmasında kimin ne çıkarı olabilir ki...
Türk halkını benden %0,001 oranında da olsa daha iyi tanıyan sevgili yarışmacılarımı canı gönülden kutluyorum ve Recep İvedik 3 için iddiaya girmeyeceğimi şimdiden beyan ediyorum...