Evdeki bulgurdan da olmak üzereler…
06 Ekim 2022 - Yeni Şafak
Kılıçdaroğlu, kendisinin ‘marifet’ sandığına inandığımız bir hamle yaptı…
“Kadınların Yürüttükleri Mesleğin İcrası Kapsamındaki Kılık ve Kıyafeti Giymek Dışında Herhangi Bir Zorlamaya Tabi Tutulamaması Hakkında Kanun Teklifi”, CHP grup başkan vekilleri Engin Altay, Engin Özkoç ve Özgür Özel imzasıyla Meclis Başkanlığı’na sunuldu…
90’lı yıllarda ve 2008’de başörtüsü yasağını kaldırmak için yapılan girişimleri her defasında Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan, 80 yaşındaki dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ı neredeyse cezaevine gönderecek 28 Şubat sürecindeki tutumuyla vicdanları yaralayan CHP’nin ve Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun bu hamlelerini unutmayanlar “Samimi değil…”, “Seçim yatırımı…” gibi eleştirilerle konuyu kesip attılar. Onlar için bu yeni hamlenin bir anlam taşıması zaten söz konusu olamazdı…
Peki, Genel Başkan bu işe neden kalkıştı?
Kılıçdaroğlu, bir süredir iletişim stratejisini değiştirmiş durumda… Gündem yönetimine soyunuyor, çoğu zaman arkasını getiremeyeceği, kimi zaman dostlar alışverişte görsün tadında, bazen de akla, hayale, devlet ciddiyetine sığmayan vaatleri ortalığa saçıyor…
Bunlar bir süre konuşuluyor… Sonra hop başka bir dala sıçrayıveriyor…
Bu sefer sert kayaya çarptı…
Adaletin, vicdanın, toplumsal barışın, kadınların eğitim hakkının, işini yapabilmesinin önünde duvar gibi dikilmesinde bizzat neden olduğu ‘başörtüsü yasağı’ meselesini, çoktan bir sorun olmaktan çıkmışken ‘malzeme etmeye’ kalktı…
Sonra ne oldu?...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün hesapları bozdu… “Hodri meydan!” dedi… “O zaman Anayasal güvence altına alalım… Talimatı veriyorum…”
Hadi bakalım, samimiyet testi gibi bir süreç Kılıçdaroğlu’nu bekliyor…
Önünde şimdilik üç seçenek var…
İlki pas geçmek…
İkincisi “Değerlendiririz, bakarız, danışırız, sorarız…” gibi açıklamalarla top çevirmek…
Üçüncüsü de ‘el yükseltmek’… Başka -güncel ve gerçekçi- sorunları dile getirerek; “O zaman Anayasa değişikliğine bunları da dâhil edelim” demek…
CHP’li Özgür Özel, fazlaca erken davranarak attığı tweetle 3. seçeneğin önünü şimdiden tıkadı… Özel, “Her gün anayasayı çiğneyen bir anlayışla anayasa değiştirecek halimiz yok. Yeni Anayasa, yeni Meclisin işi olacak” dedi…
İletişim ‘sonuç odaklı’ yapılır… O hâlde Kılıçdaroğlu’nun bu iletişim hamlesi, sonuçları düşünülünce ne işe yaramış olabilir?.. Ya da bir işe yaramış mıdır?..
6’lı Masa’daki ortakları DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin muhafazakâr tabanına şirin gözükme çabaları, kabarık geçmişleri ve Özel’in son açıklamasıyla boşa çıktı bile…
CHP’nin gayriresmî yayın organı gibi faaliyet gösteren TELE1’deki “18 Dakika” programında Prof. Dr. Emre Kongar ve Dr. Merdan Yanardağ’ı izleyenler, CHP saflarındaki memnuniyetsizliği fark etmişlerdir… Keza dünkü Cumhuriyet gazetesi konuyla ilgili itirazlarını, ilk sayfalarına taşıdıkları İranlı kadınlara dair haber ve yorumları da ekleyerek ‘bildiri’ tadında bir gazete nüshasıyla dile getirdi…
Yani Kılıçdaroğlu, “Midyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olmak” üzere…
Genel Başkan, gündemi değiştirmek, Mersin’deki saldırıyla köşeye sıkışmışlıklarını, hazırladıkları ‘tutuklu gazeteciler’ listesinde adı geçen terörist Dilşah Ercan konusunu kapatmak için ciddi bir hamle yaptı ama… Çoğu zaman olduğu gibi arkasında duramayacağı, boyunu aşan bir işe kalkışmış gibi görünüyor… Bu tutarsızlıkla arzu ettiği ‘sonuçlara’ ulaşması imkânsıza yakın…
Gözümüze takılanlar…
“Kadınların Yürüttükleri Mesleğin İcrası Kapsamındaki Kılık ve Kıyafeti Giymek Dışında Herhangi Bir Zorlamaya Tabi Tutulamaması Hakkında Kanun Teklifi”, CHP grup başkan vekilleri Engin Altay, Engin Özkoç ve Özgür Özel imzasıyla Meclis Başkanlığı’na sunuldu…
90’lı yıllarda ve 2008’de başörtüsü yasağını kaldırmak için yapılan girişimleri her defasında Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan, 80 yaşındaki dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ı neredeyse cezaevine gönderecek 28 Şubat sürecindeki tutumuyla vicdanları yaralayan CHP’nin ve Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun bu hamlelerini unutmayanlar “Samimi değil…”, “Seçim yatırımı…” gibi eleştirilerle konuyu kesip attılar. Onlar için bu yeni hamlenin bir anlam taşıması zaten söz konusu olamazdı…
Peki, Genel Başkan bu işe neden kalkıştı?
Kılıçdaroğlu, bir süredir iletişim stratejisini değiştirmiş durumda… Gündem yönetimine soyunuyor, çoğu zaman arkasını getiremeyeceği, kimi zaman dostlar alışverişte görsün tadında, bazen de akla, hayale, devlet ciddiyetine sığmayan vaatleri ortalığa saçıyor…
Bunlar bir süre konuşuluyor… Sonra hop başka bir dala sıçrayıveriyor…
Bu sefer sert kayaya çarptı…
Adaletin, vicdanın, toplumsal barışın, kadınların eğitim hakkının, işini yapabilmesinin önünde duvar gibi dikilmesinde bizzat neden olduğu ‘başörtüsü yasağı’ meselesini, çoktan bir sorun olmaktan çıkmışken ‘malzeme etmeye’ kalktı…
Sonra ne oldu?...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün hesapları bozdu… “Hodri meydan!” dedi… “O zaman Anayasal güvence altına alalım… Talimatı veriyorum…”
Hadi bakalım, samimiyet testi gibi bir süreç Kılıçdaroğlu’nu bekliyor…
Önünde şimdilik üç seçenek var…
İlki pas geçmek…
İkincisi “Değerlendiririz, bakarız, danışırız, sorarız…” gibi açıklamalarla top çevirmek…
Üçüncüsü de ‘el yükseltmek’… Başka -güncel ve gerçekçi- sorunları dile getirerek; “O zaman Anayasa değişikliğine bunları da dâhil edelim” demek…
CHP’li Özgür Özel, fazlaca erken davranarak attığı tweetle 3. seçeneğin önünü şimdiden tıkadı… Özel, “Her gün anayasayı çiğneyen bir anlayışla anayasa değiştirecek halimiz yok. Yeni Anayasa, yeni Meclisin işi olacak” dedi…
İletişim ‘sonuç odaklı’ yapılır… O hâlde Kılıçdaroğlu’nun bu iletişim hamlesi, sonuçları düşünülünce ne işe yaramış olabilir?.. Ya da bir işe yaramış mıdır?..
6’lı Masa’daki ortakları DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin muhafazakâr tabanına şirin gözükme çabaları, kabarık geçmişleri ve Özel’in son açıklamasıyla boşa çıktı bile…
CHP’nin gayriresmî yayın organı gibi faaliyet gösteren TELE1’deki “18 Dakika” programında Prof. Dr. Emre Kongar ve Dr. Merdan Yanardağ’ı izleyenler, CHP saflarındaki memnuniyetsizliği fark etmişlerdir… Keza dünkü Cumhuriyet gazetesi konuyla ilgili itirazlarını, ilk sayfalarına taşıdıkları İranlı kadınlara dair haber ve yorumları da ekleyerek ‘bildiri’ tadında bir gazete nüshasıyla dile getirdi…
Yani Kılıçdaroğlu, “Midyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olmak” üzere…
Genel Başkan, gündemi değiştirmek, Mersin’deki saldırıyla köşeye sıkışmışlıklarını, hazırladıkları ‘tutuklu gazeteciler’ listesinde adı geçen terörist Dilşah Ercan konusunu kapatmak için ciddi bir hamle yaptı ama… Çoğu zaman olduğu gibi arkasında duramayacağı, boyunu aşan bir işe kalkışmış gibi görünüyor… Bu tutarsızlıkla arzu ettiği ‘sonuçlara’ ulaşması imkânsıza yakın…
Gözümüze takılanlar…
- New York ve Londra merkezli dünyaca ünlü seyahat dergisi Condé Nast Traveler’ın okuyucuları, İGA İstanbul Havalimanı’nı “Dünyanın en iyi havalimanı” seçmişler. Geçen sene aynı kapsamda “En iyi 2. Havalimanı” ilan edilerek büyük bir başarıya imza atan İstanbul Havalimanı, bu yıl kendini de aşmış ve yüzbinlerce kişinin oyuyla birinciliği Singapur Changi Havalimanı’ndan devralmış… İnşaat sürecinden itibaren ortaya atılan bunca tezvirata, her türden habasete rağmen, aylık 5 milyon fiziki, 16 milyon da dijital okura sahip dünyanın en saygın medya yayıncısından alınan bu ödülle keşke herkes gurur duymayı becerebilse… Yoksa vicdanı kötülükle kararmışlardan çok mu şey bekliyoruz?
- Help Steps, gün boyu atılan adımları ve bisiklet sürüşlerini çeşitli STK’lar için desteğe dönüştüren ücretsiz bir uygulama. 1,6 milyardan fazla kullanıcısı varmış. Kısa süre önce açıklamışlar: “50 milyar adım 20 bireysel yararlanıcı için tekerlekli sandalye ve engelli pusetine dönüştü.” Kurumsal sosyal sorumluluk aracılığıyla itibar kazanmayı amaçlayanlar için sık sık vurgularız: “İstikrar kilit önemdedir. Aynı noktaya ateş etmeye devam etmezseniz başarılı sonuçlar beklememelisiniz.” Bir husus daha var: “Attığınız taş, ürküttüğünüz kurbağaya değmeli.” Yani, 50 milyar adım karşılığında 20 kişiye ulaşılması size de az gelmedi mi?.. (İlker Pehlivan, Echo İletişim)
- Teknosa, TeknoClub üyeleri adına Ege Orman Vakfı iş birliğiyle hayata geçirdiği hatıra ormanı için “21 Eylül Sıfır Emisyon Günü”nde Teknosa’dan alışveriş yapan her TeknoClub üyesi için 1 fidan bağışlamış. Çok iyi düşünmüşler. Ancak, bu bağışın kaç kişi için yapıldığı, yani kaç fidan dikildiği bilgisi eksik kalmış ki belli durumlarda hedef kitle nezdinde ‘işi’ anlamlı kılacak olan budur… Tabii bir de o hatıra ormanının geleceği… Yarın öbür gün kupkuru bir arazide “Teknosa Hatıra Ormanı” tabelası görmek hepimizi üzer… En çok da markayı yönetenleri etkiler… (Mert Temizkan, Desibel)