Faruk Eczacıbaşı bu ödülü çoktan haketmişti...
18 Kasım 2009 Akşam Gazetesi
Gelecek yıl 15. Yılını kutlayacakmış. Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) ve onun kurucu Başkanı Faruk Eczacıbaşı sürdürülebilir bilişim stratejileri konusunda örnek çalışmalarını yıllardır başarıyla yürüttüler, hayli gecikmiş de olsa sektör Faruk Bey'e karşı vefa borcunu ödemeye hazır demek ki...
Bugün Ankara'da bir ödül verilecekmiş kendisine. 'Yaşam Boyu Hizmet Ödülü'... TBD (Türkiye Bilişim Derneği) ve TÜBİSAD (Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği) birlikte Faruk Bey'i bu ödüle layık görmüşler...
Hasbelkader uzunca bir süredir ben de TBV'nin Yönetim Kurulu'nda yer alıyorum... Faruk Eczacıbaşı'nı bu vesile ile yakından tanıma fırsatı buldum. Türkiye bilişim sektöründen en üst düzeyde 32 kişiyi ancak o bir araya getirmeyi ve bir arada tutmayı başarabilirdi...
***
Faruk Bey'in bu ödülü götürüp hemen teslim etmesi gereken bir kişi var tabii. Eşi Füsun Hanım... Görünmez değil, görünür kahramandır o... 'Kariyer de yaparım, çocuk da yaparım (2 tane), tek taşımı da kendim alırım (başarılı bir iş kadınıdır, sadece kocasının karısı değil), Faruk Eczacıbaşı gibi çok 'zor' bir eşi de yönetirim' ödülünü hiç düşünmeden Füsun'a verirdim...
'Benzersiz değer önermesi' (unique value proposition) kavramını anlatmak için genellikle Faruk Eczacıbaşı'nı -tabiri caizse- 'kullanırım'...
Uzun bir süredir, belki genel halk kesimlerinde değil ancak her kademeden karar vericiler ve kanaat önderleri nezdinde Bilişim ve İşadamı dendiği zaman, akla gelen ilk bir iki isimden biri hiç şüphesiz Faruk Eczacıbaşı'dır... Bu ise itibara doğrudan katma değer demektir...
Peki bu nasıl sağlanmıştır?... İşin sırrı şu 5 özellikte yatmaktadır:
1. İçtenlikli adanmışlık, 2. Sürdürülebilir enerji, 3. Odaklanma ve çevreyi odaklama, 4. Değişimin önünde engel değil tersine değişimin tetikleyicisi olacak cesaret ve özgüven, 5. Mevcudu ve geleceği anlamak, anlamlandırmak ve yönetmek için gerekli entelektüel birikim...
Hal böyleyken, oraya buraya bir kerelik sponsor olunca, kendisini ve/veya kurumunu kurumsal sosyal sorumluluk çalışması yapmış sanmak ne büyük gaflettir... İnsan, zaman ve para kaynağını yukarıdaki 5 parametreden yoksun bir anlayışla ve de en önemlisi süreklilik unsurunu dikkate almaksızın, hayır hasenat işine ya da şu veya bu sponsorluğa 'yatırmak', sonra da bundan itibar, ondan da satış, müşteri sadakati, çalışan memnuniyeti gibi iletişim odaklı hedeflerin yakalanmasını beklemek; bireysel itibar elde edileceğini sanmak; işler böyle 'tecelli' etmeyince de başkalarını suçlamak... İşte iletişim cahili 'okumuş' iş dünyasının reflekslerinden bazıları...
***
'Sevgi emek ister' derler; itibarı yönetmek de emek ister; hele 'benzersiz (eşsiz) değer önermesi'ni itibarla birleştirmeye kalkmak emeğin en bilinçli ve yoğununu gereksinir...
Onun geçirdiği eğitim evrelerinin ayrıntısının bilgisinden yoksun olanlar diyebilirler ki, 'Faruk Eczacıbaşı varlıklı bir aileden gelmektedir; onun için bu tür işleri sağ elinin küçük parmağı ile yapabilmektedir!..'
Ben de onlara derim ki 'Buyurun bir sürü zengin aile var. Hangisinin hangi ferdine bu veya benzeri bir ödülü, tüm bir sektörün ortak akıl ve gönül birliği içinden çıkan kararla veriyorlar? Hangi zengin aile itibarını bu kadar 'doğru' yönetebiliyor?'...
Yaşadığım o ilginç olay, bir türlü aklımdan çıkmaz... Yıllar önce çok ünlü bir işadamına sunum yapıyorum. 'İtibar yönetimi' meselesini anlatıyorum. İtibarı adam gibi yönetmenin faydalarını... İşin satışa, karlılığa, uzun yıllar sürmesine, krizlerden korunmaya etkisini... Bunu da kendi isteğimle yapmıyorum hani... Demiş ki bana, 'Ali Bey siz bir sürü şirkete ve iş adamına ilginç hizmetler veriyormuşsunuz. Anlatsanıza ne yaptığınızı... Belki biz de alırız aynı hizmetten...'
Sunum bitti, sizinki bir hışım fırladı yerinden ve bağırmaya başladı: 'Şimdi sen bana itibarsızsın mı diyorsun!!!'...
Nerden nereye...
Tebrikler TBD, TÜBİSAD ve tabii ki sevgili Başkan...
Gelecek yıl 15. Yılını kutlayacakmış. Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) ve onun kurucu Başkanı Faruk Eczacıbaşı sürdürülebilir bilişim stratejileri konusunda örnek çalışmalarını yıllardır başarıyla yürüttüler, hayli gecikmiş de olsa sektör Faruk Bey'e karşı vefa borcunu ödemeye hazır demek ki...
Bugün Ankara'da bir ödül verilecekmiş kendisine. 'Yaşam Boyu Hizmet Ödülü'... TBD (Türkiye Bilişim Derneği) ve TÜBİSAD (Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği) birlikte Faruk Bey'i bu ödüle layık görmüşler...
Hasbelkader uzunca bir süredir ben de TBV'nin Yönetim Kurulu'nda yer alıyorum... Faruk Eczacıbaşı'nı bu vesile ile yakından tanıma fırsatı buldum. Türkiye bilişim sektöründen en üst düzeyde 32 kişiyi ancak o bir araya getirmeyi ve bir arada tutmayı başarabilirdi...
***
Faruk Bey'in bu ödülü götürüp hemen teslim etmesi gereken bir kişi var tabii. Eşi Füsun Hanım... Görünmez değil, görünür kahramandır o... 'Kariyer de yaparım, çocuk da yaparım (2 tane), tek taşımı da kendim alırım (başarılı bir iş kadınıdır, sadece kocasının karısı değil), Faruk Eczacıbaşı gibi çok 'zor' bir eşi de yönetirim' ödülünü hiç düşünmeden Füsun'a verirdim...
'Benzersiz değer önermesi' (unique value proposition) kavramını anlatmak için genellikle Faruk Eczacıbaşı'nı -tabiri caizse- 'kullanırım'...
Uzun bir süredir, belki genel halk kesimlerinde değil ancak her kademeden karar vericiler ve kanaat önderleri nezdinde Bilişim ve İşadamı dendiği zaman, akla gelen ilk bir iki isimden biri hiç şüphesiz Faruk Eczacıbaşı'dır... Bu ise itibara doğrudan katma değer demektir...
Peki bu nasıl sağlanmıştır?... İşin sırrı şu 5 özellikte yatmaktadır:
1. İçtenlikli adanmışlık, 2. Sürdürülebilir enerji, 3. Odaklanma ve çevreyi odaklama, 4. Değişimin önünde engel değil tersine değişimin tetikleyicisi olacak cesaret ve özgüven, 5. Mevcudu ve geleceği anlamak, anlamlandırmak ve yönetmek için gerekli entelektüel birikim...
Hal böyleyken, oraya buraya bir kerelik sponsor olunca, kendisini ve/veya kurumunu kurumsal sosyal sorumluluk çalışması yapmış sanmak ne büyük gaflettir... İnsan, zaman ve para kaynağını yukarıdaki 5 parametreden yoksun bir anlayışla ve de en önemlisi süreklilik unsurunu dikkate almaksızın, hayır hasenat işine ya da şu veya bu sponsorluğa 'yatırmak', sonra da bundan itibar, ondan da satış, müşteri sadakati, çalışan memnuniyeti gibi iletişim odaklı hedeflerin yakalanmasını beklemek; bireysel itibar elde edileceğini sanmak; işler böyle 'tecelli' etmeyince de başkalarını suçlamak... İşte iletişim cahili 'okumuş' iş dünyasının reflekslerinden bazıları...
***
'Sevgi emek ister' derler; itibarı yönetmek de emek ister; hele 'benzersiz (eşsiz) değer önermesi'ni itibarla birleştirmeye kalkmak emeğin en bilinçli ve yoğununu gereksinir...
Onun geçirdiği eğitim evrelerinin ayrıntısının bilgisinden yoksun olanlar diyebilirler ki, 'Faruk Eczacıbaşı varlıklı bir aileden gelmektedir; onun için bu tür işleri sağ elinin küçük parmağı ile yapabilmektedir!..'
Ben de onlara derim ki 'Buyurun bir sürü zengin aile var. Hangisinin hangi ferdine bu veya benzeri bir ödülü, tüm bir sektörün ortak akıl ve gönül birliği içinden çıkan kararla veriyorlar? Hangi zengin aile itibarını bu kadar 'doğru' yönetebiliyor?'...
Yaşadığım o ilginç olay, bir türlü aklımdan çıkmaz... Yıllar önce çok ünlü bir işadamına sunum yapıyorum. 'İtibar yönetimi' meselesini anlatıyorum. İtibarı adam gibi yönetmenin faydalarını... İşin satışa, karlılığa, uzun yıllar sürmesine, krizlerden korunmaya etkisini... Bunu da kendi isteğimle yapmıyorum hani... Demiş ki bana, 'Ali Bey siz bir sürü şirkete ve iş adamına ilginç hizmetler veriyormuşsunuz. Anlatsanıza ne yaptığınızı... Belki biz de alırız aynı hizmetten...'
Sunum bitti, sizinki bir hışım fırladı yerinden ve bağırmaya başladı: 'Şimdi sen bana itibarsızsın mı diyorsun!!!'...
Nerden nereye...
Tebrikler TBD, TÜBİSAD ve tabii ki sevgili Başkan...