Fazla olan…
10 Kasım 2022 - Yeni Şafak
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Meclis’teki grup toplantısında, AK Parti’nin Anayasa değişikliği için HDP’yle görüşmesini diline doladı… Beklenmedik bir durum değil elbette…
Aslında son dönemde psikolojik üstünlüğü tamamen elinde tutan AK Parti’nin Anayasa değişikliğiyle ilgili değil HDP, hiçbir siyasi parti ile görüşmesine gerek yoktu…
Anayasa Teklifi’ni MHP ve BBP ile birlikte Meclis’e getirirdi…
Turnusol kâğıdı gibi ortaya koyardı…
İmzalamayanın ipliğini de Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı ‘muz ortaya’ gelişine bir vole çakarak pazara çıkarırdı…
CHP Genel Başkanı’nın son zamanlardaki ‘muz ortalarının’ sayısı az değil… ABD’de hamburger yerken (!) kayıplara karıştığı 8 saatin dışında, “Ukrayna’yı destekleyeceğiz” şeklindeki açıklaması…
İngiltere’de de devede kulak fonlarla görüşüp “AB ne derse odur” demeye gelen, millî bağımsızlığı kökten reddeden tavrı…
Üstüne Türkiye’yi ‘narco devlet’ gibi gösterme çabası…
İlaveten, geçmişten gelen “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok”, “Bu ülkeye yatırım yapmayın, sonra paralarınızı vermeyeceğiz”, “Otomobil almayın”, “Elektrik faturalarınızı ödemeyin” türünden veciz (!) sözlerinden daha iyi muz ortalar mı olur?!
Muhalif hiçbir siyasi partide “iş birliği arıyorlar” algısını oluşturmaya gerek yokken, Adalet Bakanı’nın Meclis’te tüm siyasi partileri Anayasa değişikliği konusunda bilgilendirmek üzere ziyaret etmesi, bazılarınca ‘teknik’ bir konu olarak yorumlandı. Onlara göre 6’lı Masa’nın HDP ile kol kola girip iktidara yürümeye kalkması ise ‘teknik’ değil, ideolojik bir farkı ortaya koyan ‘siyasi’ bir konuydu.
Nitekim, Devlet Bahçeli de “AK Parti heyetinin Meclis’te grubu bulanan partilerle görüşmesi son derece doğru ve doğaldır. Bizim sırtımızdan HDP’yi dillerine dolamaları müflis ve müfsit bir tavırdır. Zira bizim gözümüzde HDP neyse, CHP de odur” derken, sanıyoruz bunu kastetmiştir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, birbirlerinden çok farklı durumlar da olsa AK Parti’nin bu ‘teknik’ ziyaretini bir ‘siyasi iletişim’ fırsatı olarak ele alıp, söylem geliştirmesini Meral Akşener Hanım’dan beklerdik…
Ancak, insanı “Mağluptur bu yolda galip” pozisyonuna sokacak böylesine agresif bir üslubu yakıştıramadık…
Akşener’in dünkü konuşmasında neler dediğini bir hatırlayalım:
“Değerler hikâye, at pazarlığı şahane…”, “Açılımcılar kumpanyası…”, “Onlar birbirine kalple bağlı, ruhla bağlı, zihinle bağlı…”
“Sayın Erdoğan için PKK’yla masaya oturmak ile PKK’ya karşı mücadele etmek arasında ideolojik bir fark yok. Çünkü onun tek bir ideolojisi var: O da, ‘iktidarda’ kalmak. Eğer ki şimdiye kadar Sayın Erdoğan’a iktidarı müjdeleyen şey açılım süreci olsaydı geçtim HDP’yi, bugün, PKK’yla müttefik olurdu…”
Bundan böyle kimin, neyi, hangi niyetle söyleyip yaptığını tespit edecek ve ona göre pozisyon alacak millî iradeye inanmak ve güvenmekten öte yapacak pek bir şey yok…
Siyasi iletişim için geçerli şu tespiti de tekrarlayalım: “Fazla olan yanlıştır.”
Gözümüze takılanlar…
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Meclis’teki grup toplantısında, AK Parti’nin Anayasa değişikliği için HDP’yle görüşmesini diline doladı… Beklenmedik bir durum değil elbette…
Aslında son dönemde psikolojik üstünlüğü tamamen elinde tutan AK Parti’nin Anayasa değişikliğiyle ilgili değil HDP, hiçbir siyasi parti ile görüşmesine gerek yoktu…
Anayasa Teklifi’ni MHP ve BBP ile birlikte Meclis’e getirirdi…
Turnusol kâğıdı gibi ortaya koyardı…
İmzalamayanın ipliğini de Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı ‘muz ortaya’ gelişine bir vole çakarak pazara çıkarırdı…
CHP Genel Başkanı’nın son zamanlardaki ‘muz ortalarının’ sayısı az değil… ABD’de hamburger yerken (!) kayıplara karıştığı 8 saatin dışında, “Ukrayna’yı destekleyeceğiz” şeklindeki açıklaması…
İngiltere’de de devede kulak fonlarla görüşüp “AB ne derse odur” demeye gelen, millî bağımsızlığı kökten reddeden tavrı…
Üstüne Türkiye’yi ‘narco devlet’ gibi gösterme çabası…
İlaveten, geçmişten gelen “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok”, “Bu ülkeye yatırım yapmayın, sonra paralarınızı vermeyeceğiz”, “Otomobil almayın”, “Elektrik faturalarınızı ödemeyin” türünden veciz (!) sözlerinden daha iyi muz ortalar mı olur?!
Muhalif hiçbir siyasi partide “iş birliği arıyorlar” algısını oluşturmaya gerek yokken, Adalet Bakanı’nın Meclis’te tüm siyasi partileri Anayasa değişikliği konusunda bilgilendirmek üzere ziyaret etmesi, bazılarınca ‘teknik’ bir konu olarak yorumlandı. Onlara göre 6’lı Masa’nın HDP ile kol kola girip iktidara yürümeye kalkması ise ‘teknik’ değil, ideolojik bir farkı ortaya koyan ‘siyasi’ bir konuydu.
Nitekim, Devlet Bahçeli de “AK Parti heyetinin Meclis’te grubu bulanan partilerle görüşmesi son derece doğru ve doğaldır. Bizim sırtımızdan HDP’yi dillerine dolamaları müflis ve müfsit bir tavırdır. Zira bizim gözümüzde HDP neyse, CHP de odur” derken, sanıyoruz bunu kastetmiştir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, birbirlerinden çok farklı durumlar da olsa AK Parti’nin bu ‘teknik’ ziyaretini bir ‘siyasi iletişim’ fırsatı olarak ele alıp, söylem geliştirmesini Meral Akşener Hanım’dan beklerdik…
Ancak, insanı “Mağluptur bu yolda galip” pozisyonuna sokacak böylesine agresif bir üslubu yakıştıramadık…
Akşener’in dünkü konuşmasında neler dediğini bir hatırlayalım:
“Değerler hikâye, at pazarlığı şahane…”, “Açılımcılar kumpanyası…”, “Onlar birbirine kalple bağlı, ruhla bağlı, zihinle bağlı…”
“Sayın Erdoğan için PKK’yla masaya oturmak ile PKK’ya karşı mücadele etmek arasında ideolojik bir fark yok. Çünkü onun tek bir ideolojisi var: O da, ‘iktidarda’ kalmak. Eğer ki şimdiye kadar Sayın Erdoğan’a iktidarı müjdeleyen şey açılım süreci olsaydı geçtim HDP’yi, bugün, PKK’yla müttefik olurdu…”
Bundan böyle kimin, neyi, hangi niyetle söyleyip yaptığını tespit edecek ve ona göre pozisyon alacak millî iradeye inanmak ve güvenmekten öte yapacak pek bir şey yok…
Siyasi iletişim için geçerli şu tespiti de tekrarlayalım: “Fazla olan yanlıştır.”
Gözümüze takılanlar…
- Cumhuriyet’imizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölüm yıl dönümlerindeki anma programlarının estetik gelişimi hayli ilgi çekici. Eciş bücüş, Atatürk’e benzemeyen heykel ve fotoğrafların kullanıldığı ilanlar, filmler yerlerini özenle hazırlanmış tasarımlara bıraktı. Kiğılı’nın, Filli Boya’nın, Koç Holding’in 10 Kasım günlerinde yayınladıkları anma filmleri beklenir oldu. Atatürk’ü sadece saygı ve şükranla değil, estetik kaygıyla da anmak bir meziyettir.
- Dün, İstanbul Ticaret Odası’nın seçimlerine gittik. On binlerce insan önce saatlerce trafikteydiler. Sonra da araçların alınmadığı İstanbul Fuar Merkezi’nde saatlerce yürüyüp oy kullanmak için iş gününün yarısını verdiler. Biraz da “2023 seçimlerinin provası” diye lanse edilmesinden tehacümün önü, arkası kesilmemişti… Seçimler hayırlı olsun, inşallah bir dahaki sefere Türkiye’ye ve İTO’ya yakışan dijital oy kullanma sistemiyle medeniyetin kapısı aralanır.
- Teknoloji firması Dijital Gen, Ataşehir Kaymakamlığı ve Ataşehir İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü’nün destekleriyle Ekim ayında ilkokul ve ortaokul öğrencilerini artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik ve hologram teknolojileri ile tanıştırmış. Firma, bir yıl boyunca 60 okulda 36 bin öğrenciye ulaşmayı ve tüm Türkiye’ye açılmayı hedefliyormuş. Kutlarız. (Gizem Gayretli, Mini Planet)
- Sahibinden.com, İsveç Çevre Araştırmaları Enstitüsü desteğiyle ‘ikinci el alışveriş’in sürdürülebilirliğe katkısına dair raporun ikincisini açıklamış. 2021’de yayınlanan 3,7 milyon ilan üzerinden yapılan çalışma sonucunda; sahibinden.com kullanıcıları ikinci el ürünleri tercih ederek sıfır ürün üretiminin önüne geçmiş. Böylece 1 yılda 10,9 milyon ton karbondioksit tasarruf edilmesi sağlanmış. Bu da yaklaşık olarak 1,4 milyar kot pantolonun veya yaklaşık 4,8 milyar tişört üretiminin yol açacağı emisyona karşılık geliyormuş. İletişim çalışmalarında kullandığımız ‘konu yönetimi’, ‘kurumsal performans’ ve ‘KSS’nin aynı anda ifade edilebileceği bir çalışma olmuş. (pazarlamasyon.com)
- Interbrand her yıl “Dünyanın En İyi Küresel Markaları” araştırmasını yayınlıyor. Bunu da şirketlerin finansal performanslarının yanı sıra satın alma ve rekabet gücü üzerindeki etkilerinin de analiziyle yapıyormuş. 2022 yılının 1.’si Apple olmuş. Onu sırasıyla Microsoft, Amazon, Google ve Samsung takip etmiş. En çok dikkatimizi çeken, teknoloji şirketlerinin listenin ilk 5 sırasında yerleşmelerinin yanında, ilk 20’ye de hâkim olmaları… Tesla, Cisco, Instagram, Facebook, IBM, Intel ve SAP ilk 20’de yer alan diğer teknoloji şirketleriymiş. (MarketingTurkiye.com)