FB iletişim doğru yönetmeli
06 TEMMUZ 2011
Buna iletişim dilinde ‘Güç kirlenmesi’ (Power Polution) deniyor…
‘Kabak Fenerbahçe’nin başına patlıyor’ (!) ya… Bu ‘patlama’nın nedeni Fenerbahçe’nin gücünden kaynaklanıyor… En güçlü ve iddialı olduğu için en büyük hasarı da o görüyor… Diğerleri neredeyse ortada yok… Varsa yoksa Fenerbahçe…
Bildiğiniz gibi, bir sürü erkek, eşi dışında başka bir kadınla beraber oldu diye sorun yaşayabiliyor. Ya da başka bir kadınla ilişki yaşadığı iddiasıyla eşi tarafından medyanın önünde ‘harcanmak’ isteniyor... Ancak hiçbiri IMF Başkanı’nın uğradığı gadre uğramıyor; onun kadar hasar görmüyor… Son davadan beraat etse bile IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn artık yaralıdır; hem de ağır yaralı…
Aynı şey Sayın Aziz Yıldırım için geçerlidir. Bu soruşturmadan ve/veya davadan aklansa dahi, artık yaralıdır… İşte ‘Güç kirlenmesi’ denen olay da budur zaten…
Peki Fenerbahçe kriz iletişimini nasıl yönetmektedir… Bana sorarsanız kötü yönetmektedir… Kulübün resmi web sitesinde tık yok…
Taraftar sitelerinden birinde Öner Akdeniz imzası ile şöyle bir görüşe yer verilmiş: “Yargı sürecine müdahale edilemez deniliyor, bütün gazetelerde sızdırıldığı iddia edilen konuşmalar. Bağlantılı olduğu öne sürülen resimler! Cafe'lerin güvenlik kamera görüntülerini almışlar, delil gibi çarşaf çarşaf yayınlıyorlar. Daha savcı sorgulamaya başlamadan infazı yaptılar bile.”
Sayın Bület Arınç’ın lafını zaman zaman hatırlamakta yarar var: “Yazılı kanunlar!”… Milletvekillerinin serbest bırakılmaması üzerine söylemişti. Yerden göğe kadar haklıdır Arınç. “Bir de yazılı olmayan kanunlar var”, demek istemiştir. ‘Kamu vicdanını’ kastetmiştir kurt politikacı… Onu rencide etmemek gerekir. Kamu vicdanı, özellikle de Fenerbahçe taraftarı ne istemektedir?
Yanıt çok nettir. 1. Adaletin acilen yerini bulması, tecellisi… 2. Bu süre içinde masumiyet karinesinden yola çıkarak Fenerbahçeli yöneticilere yöneltilen saldırılara göğüs gerilmesi 3. En kötü ihtimali göze alarak, o durumda dahi kulübü kişilerden ayrı tutarak sonuna kadar kahramanca korumak…
İşte iletişimin oturması gereken eksen budur… Oysa bir iki kişisel kahramanca boy gösterme dışında, ortada planlı programlı bir iletişim olduğuna dair en ufak bir işaret yok… Yargı sürecine müdahale, yürümekte olan bir dava hakkında konuşma gibi ‘yazılı kanunlara’ sırt vermek her zaman doğru değildir… Kamu vicdanını ihmal etmemek gerekir… Bir de etrafa bakmakta yarar vardır… Kim hangi davada susuyor, kim konuşuyor… Kim ‘konuşuyor diye’ takibata uğruyor?..
Abraham Lincoln'un lafını anmadan geçmeyelim : “Character is like a tree and reputation like its shadow. The shadow is what we think of it; the tree is the real thing. (Karakter bir ağaca benzer. İtibar da onun gölgesine. Gölge bizim onun hakkında düşündüğümüzdür; ağaç ise gerçeğin ta kendisi)…
Şu anda dibine kadar sahip çıkılması gereken tek ‘gerçek’ kulübün kendisi ve ihtişamlı geçmişi, itibarıdır…
IDO’da uzlaşma kültürü…
Bizim Ülkü Bodrum’a iniyor… IDO’nun feribotuna binmiş. Feribotta ne yapacak? Nereye gidecek? Doğru dergi, kitap satılan dükkâna… Vapur kalkmadan bana bir SMS atmış heyecanla, diyor ki:
“İDO'nun feribotunda ‘uzlaşma kültürü’ sağlanmış. Ayşe Kulin’in “Türkan”ı da, İskender Pala'nın "İki Darbe Arasında"sı da, Ahmet Ümit, Elif Şafak kitapları da... Yerli yabancı tüm ‘en çok satanlar’ var… Ve sürpriz !.. Dücane Cündioğlu kitapları da orada... Remzi Kitabevi ve İnkılap Kitabevi karışımı...”
İDO’nun Yenikapı - Bandırma feribotunu Bozcaada’ya giderken sıkça kullanırız… Sevindik… İnşallah bir gün gazete de satarlar da, gazete alma adına, vapuru kaçırdık kaçıracağız, diye stres yaşamayız…
‘Kabak Fenerbahçe’nin başına patlıyor’ (!) ya… Bu ‘patlama’nın nedeni Fenerbahçe’nin gücünden kaynaklanıyor… En güçlü ve iddialı olduğu için en büyük hasarı da o görüyor… Diğerleri neredeyse ortada yok… Varsa yoksa Fenerbahçe…
Bildiğiniz gibi, bir sürü erkek, eşi dışında başka bir kadınla beraber oldu diye sorun yaşayabiliyor. Ya da başka bir kadınla ilişki yaşadığı iddiasıyla eşi tarafından medyanın önünde ‘harcanmak’ isteniyor... Ancak hiçbiri IMF Başkanı’nın uğradığı gadre uğramıyor; onun kadar hasar görmüyor… Son davadan beraat etse bile IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn artık yaralıdır; hem de ağır yaralı…
Aynı şey Sayın Aziz Yıldırım için geçerlidir. Bu soruşturmadan ve/veya davadan aklansa dahi, artık yaralıdır… İşte ‘Güç kirlenmesi’ denen olay da budur zaten…
Peki Fenerbahçe kriz iletişimini nasıl yönetmektedir… Bana sorarsanız kötü yönetmektedir… Kulübün resmi web sitesinde tık yok…
Taraftar sitelerinden birinde Öner Akdeniz imzası ile şöyle bir görüşe yer verilmiş: “Yargı sürecine müdahale edilemez deniliyor, bütün gazetelerde sızdırıldığı iddia edilen konuşmalar. Bağlantılı olduğu öne sürülen resimler! Cafe'lerin güvenlik kamera görüntülerini almışlar, delil gibi çarşaf çarşaf yayınlıyorlar. Daha savcı sorgulamaya başlamadan infazı yaptılar bile.”
Sayın Bület Arınç’ın lafını zaman zaman hatırlamakta yarar var: “Yazılı kanunlar!”… Milletvekillerinin serbest bırakılmaması üzerine söylemişti. Yerden göğe kadar haklıdır Arınç. “Bir de yazılı olmayan kanunlar var”, demek istemiştir. ‘Kamu vicdanını’ kastetmiştir kurt politikacı… Onu rencide etmemek gerekir. Kamu vicdanı, özellikle de Fenerbahçe taraftarı ne istemektedir?
Yanıt çok nettir. 1. Adaletin acilen yerini bulması, tecellisi… 2. Bu süre içinde masumiyet karinesinden yola çıkarak Fenerbahçeli yöneticilere yöneltilen saldırılara göğüs gerilmesi 3. En kötü ihtimali göze alarak, o durumda dahi kulübü kişilerden ayrı tutarak sonuna kadar kahramanca korumak…
İşte iletişimin oturması gereken eksen budur… Oysa bir iki kişisel kahramanca boy gösterme dışında, ortada planlı programlı bir iletişim olduğuna dair en ufak bir işaret yok… Yargı sürecine müdahale, yürümekte olan bir dava hakkında konuşma gibi ‘yazılı kanunlara’ sırt vermek her zaman doğru değildir… Kamu vicdanını ihmal etmemek gerekir… Bir de etrafa bakmakta yarar vardır… Kim hangi davada susuyor, kim konuşuyor… Kim ‘konuşuyor diye’ takibata uğruyor?..
Abraham Lincoln'un lafını anmadan geçmeyelim : “Character is like a tree and reputation like its shadow. The shadow is what we think of it; the tree is the real thing. (Karakter bir ağaca benzer. İtibar da onun gölgesine. Gölge bizim onun hakkında düşündüğümüzdür; ağaç ise gerçeğin ta kendisi)…
Şu anda dibine kadar sahip çıkılması gereken tek ‘gerçek’ kulübün kendisi ve ihtişamlı geçmişi, itibarıdır…
IDO’da uzlaşma kültürü…
Bizim Ülkü Bodrum’a iniyor… IDO’nun feribotuna binmiş. Feribotta ne yapacak? Nereye gidecek? Doğru dergi, kitap satılan dükkâna… Vapur kalkmadan bana bir SMS atmış heyecanla, diyor ki:
“İDO'nun feribotunda ‘uzlaşma kültürü’ sağlanmış. Ayşe Kulin’in “Türkan”ı da, İskender Pala'nın "İki Darbe Arasında"sı da, Ahmet Ümit, Elif Şafak kitapları da... Yerli yabancı tüm ‘en çok satanlar’ var… Ve sürpriz !.. Dücane Cündioğlu kitapları da orada... Remzi Kitabevi ve İnkılap Kitabevi karışımı...”
İDO’nun Yenikapı - Bandırma feribotunu Bozcaada’ya giderken sıkça kullanırız… Sevindik… İnşallah bir gün gazete de satarlar da, gazete alma adına, vapuru kaçırdık kaçıracağız, diye stres yaşamayız…