Feminist olmak geldi içimden…
16 Nisan 2022 - Yeni Şafak
Bizim kültürümüzde feminizm bir türlü tutmaz, geniş kesimlerce benimsenemez… Nedeni basit… Kadının hâlâ çok önemli olduğu, annelerin ayaklarının altının öpüldüğü bir değerler sisteminde feminizmi tutundurmak çok zordur. Ancak Batılı kodlarla yetişmiş bir kesim bunu ‘hayatın yegâne gerçeği’ gibi sahiplenir, geriye kalan çoğunluk için uyumsuzluk bakidir…
Ayrıca ‘cinsiyet eşitliği’ kavramı da son derece sorunlu, indirgemeci, farkları görmezden bir yaklaşım olarak ortaya çıkıyor… Aslolan ise kadın ve erkek arasında ya da toplum içinde adaleti tesis etmektir.
Ancak bazen öyle bir adaletsizlik çıkıyor ki insanın karşısına, işte o zaman “Feministlere mi katılsam?” diye isyan etmek de geçiyor içimizden…
İlişki ve iletişim konusundaki uzmanlığı hayli gelişmiş, yakın çalışma arkadaşımız Zehra Hanım anlattı…
Kendisi 5 yıl kadar önce boşanmış… Bildiğiniz gibi, kadınların resmî belgelerinde kendi soyadlarının yanında eşlerininki de yazıyor… Boşanınca o da önce kimliğini, ardından da pasaportunu değiştirmiş… Tabii bunlar için gerekli harçları, ücretleri de ödemiş… O zaman epey bozulmuş bu işe… “İkimiz de boşandık ama bu işlerle kadın olduğum için sadece ben uğraşıyorum hem de para ödemek zorunda kalıyorum” diye…
Dün bir adaletsizlikle daha karşılaşmış, buna daha da bozulmuş… Zehra Hanım evliyken babaannesi Nuriye Hanım, intifa hakkı kendisinde saklı olmak üzere ona bir ev vermiş. Birkaç ay önce Nuriye Hanım vefat etti. Arkadaşımız da intifa hakkının kaldırılıp yeni tapunun düzenlenmesi için işlem başlatmış. İş kolayca hallolmuş. Ancak tapuda eski eşinin soyadı da yazıyormuş. Hemen düzeltme işlemi için başvurmuş, cevap da anında gelmiş. Yalnız, kendisini de bizi de isyana sevk eden bir detayla… Düzeltme işlemi için 582,5 TL’si döner sermaye, 261,5 TL’si de tapu harcı olmak üzere toplam 844 TL ödeme yapması gerekiyormuş…
Şimdi haklı olarak isyanda; şöyle diyor: “Devlet iki soyadını da kullanma hakkını tanıdı ama bu işlemler yapılırken kimse bana hangisini yazalım diye sormadı. Bankalar bile otomatik olarak evlilik soyadını her yere ekliyorlar ama boşanmadan sonra bu işlemleri otomatik yapmıyorlar, hepsi için uğraşmam gerekti. Şimdi bir de tapuda hatalı bilgi olmaması için beyanda bulunduğumdan 844 TL ödemem gerekiyor. Değiştirmesem yarın, bir gün evlenip çocuklarım olduğunda onlara bu tapuyu, eski evliliğimi anlatmak zorunda mı kalacağım? Ve bunlar sadece kadınların başına geliyor!”
Doğrusu Zehra Hanım’a hak vermemek mümkün değil. Adaletsizlik, bürokrasinin yalnızca bu alanında olsa gam yemeyeceğiz. Tanrılarının tamamına yakını kadın olan bir Anadolu kültüründen gelen, kadına en büyük değeri atfeden İslam inancıyla yoğrulmuş bir toplumda şiddetin yanı sıra bürokratik adaletsizliğin yaygınlığı da insanın içini acıtıyor.
Gözümüze takılanlar…
Ayrıca ‘cinsiyet eşitliği’ kavramı da son derece sorunlu, indirgemeci, farkları görmezden bir yaklaşım olarak ortaya çıkıyor… Aslolan ise kadın ve erkek arasında ya da toplum içinde adaleti tesis etmektir.
Ancak bazen öyle bir adaletsizlik çıkıyor ki insanın karşısına, işte o zaman “Feministlere mi katılsam?” diye isyan etmek de geçiyor içimizden…
İlişki ve iletişim konusundaki uzmanlığı hayli gelişmiş, yakın çalışma arkadaşımız Zehra Hanım anlattı…
Kendisi 5 yıl kadar önce boşanmış… Bildiğiniz gibi, kadınların resmî belgelerinde kendi soyadlarının yanında eşlerininki de yazıyor… Boşanınca o da önce kimliğini, ardından da pasaportunu değiştirmiş… Tabii bunlar için gerekli harçları, ücretleri de ödemiş… O zaman epey bozulmuş bu işe… “İkimiz de boşandık ama bu işlerle kadın olduğum için sadece ben uğraşıyorum hem de para ödemek zorunda kalıyorum” diye…
Dün bir adaletsizlikle daha karşılaşmış, buna daha da bozulmuş… Zehra Hanım evliyken babaannesi Nuriye Hanım, intifa hakkı kendisinde saklı olmak üzere ona bir ev vermiş. Birkaç ay önce Nuriye Hanım vefat etti. Arkadaşımız da intifa hakkının kaldırılıp yeni tapunun düzenlenmesi için işlem başlatmış. İş kolayca hallolmuş. Ancak tapuda eski eşinin soyadı da yazıyormuş. Hemen düzeltme işlemi için başvurmuş, cevap da anında gelmiş. Yalnız, kendisini de bizi de isyana sevk eden bir detayla… Düzeltme işlemi için 582,5 TL’si döner sermaye, 261,5 TL’si de tapu harcı olmak üzere toplam 844 TL ödeme yapması gerekiyormuş…
Şimdi haklı olarak isyanda; şöyle diyor: “Devlet iki soyadını da kullanma hakkını tanıdı ama bu işlemler yapılırken kimse bana hangisini yazalım diye sormadı. Bankalar bile otomatik olarak evlilik soyadını her yere ekliyorlar ama boşanmadan sonra bu işlemleri otomatik yapmıyorlar, hepsi için uğraşmam gerekti. Şimdi bir de tapuda hatalı bilgi olmaması için beyanda bulunduğumdan 844 TL ödemem gerekiyor. Değiştirmesem yarın, bir gün evlenip çocuklarım olduğunda onlara bu tapuyu, eski evliliğimi anlatmak zorunda mı kalacağım? Ve bunlar sadece kadınların başına geliyor!”
Doğrusu Zehra Hanım’a hak vermemek mümkün değil. Adaletsizlik, bürokrasinin yalnızca bu alanında olsa gam yemeyeceğiz. Tanrılarının tamamına yakını kadın olan bir Anadolu kültüründen gelen, kadına en büyük değeri atfeden İslam inancıyla yoğrulmuş bir toplumda şiddetin yanı sıra bürokratik adaletsizliğin yaygınlığı da insanın içini acıtıyor.
Gözümüze takılanlar…
- IDC tarafından yapılan araştırmaya göre, KOBİ’lerin yaklaşık %40’ı hiçbir verisini yedeklemiyor, %68’i veri kurtarma için herhangi bir uzmandan destek almıyormuş. Teknolojinin derin ve dallı budaklı bir konu olduğunu kabul ediyoruz. Ancak basit bir hata ya da siber saldırıyla kurumun tüm hafızasını kaybetmek, işleri çıkmaza sokmak istemiyorsak “Her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini bileceksiniz” sözünü ciddiye almak gerek… En azından bir şeyi, yani işimiz için gereken her şeyi bilmeli ve en verimli biçimde kullanmalıyız… (Mehmet Eryılmaz, OMG)
- Bursa Halkla İlişkiler Derneği, halkla ilişkiler çalışmalarını desteklemek için 9 yıldır “HİÇ” ödüllerini organize ediyormuş. Bu yılın kazananları arasında da Bursa Yıldırım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri varmış. Genç iletişimciler, çevre konulu sosyal sorumluluk projesi ile takdire layık görülmüşler… Hem iletişim dünyamızın geleceği hem de meslek liselerinin yükselen grafiği için son derece sevindirici bir haber. Bravo çocuklar! (Ayşenur Aksu Gürsoy, Bursa Yıldırım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Halkla İlişkiler Alan Şefi)
- İletişim çalışmalarında ‘konu yönetimi’nin çoğunlukla pas geçildiğine şahit oluyoruz. Sağlık ve gıda sektörlerindeki firmalar için ‘nur topu’ gibi bir konu gözümüze takıldı… BAREM ve WIN Grubu’nun 39 ülkede yaptığı “Sağlık Araştırması”na göre; Türkiye, %62’lik oranla “sağlıklı beslenen” 23. ülke olmuş. Özellikle 18-34 yaş aralığında bu oran diğer ülkelere göre daha düşükmüş. Sağlıklı beslenme konusunda farkındalık ve bilinç geliştirmek üzere yürütülecek ‘konu yönetimi’ çalışmalarına ihtiyaç var gibi görünüyor. Uygun sektörlerdeki firmalar bu konuyu ıskalamamalılar… (Engin Özköslü, FM)
- IC İbrahim Çeçen Vakfı, üniversite öğrencilerine ‘karşılıksız burs’ veriyormuş. Şimdi de bursiyerlerin toplumsal fayda üretmeleri için bir uygulamaya başlamışlar… Neticede öğrenciler bir yılda 12 bin saatlik sosyal hizmet üretmiş ve sivil toplum gönüllülüğü için ‘iyi’ bir örnek çalışma ortaya koymuşlar. (Erhan Tosun, MESE)
- Bu, Yeni Şafak’taki 1500. köşe yazımız… Hayırlı olsun, güzel haberler vermek nasip olsun…