Festivali kadar Borusan'ı da izleyin
30 Mayıs 2009 Akşam Gazetesi
Dünyanın en zor işlerinden biri ve algılamanın en temel öğesi hiç şüphesiz 'süreklilik' ve 'sürdürülebilirlik'tir. Bu çerçevede 'benchmark' (nirengi, kıyas noktası) işlerden biri İKSV'nin düzenlediği ve kendisiyle ne kadar övünse az olacağı İstanbul Festivali'dir... Festivalin sağladığı itibar, itibarın sağladığı ticari başarı karşısında şaşırıp kalanların, uzun yıllar festivali doğrudan desteklemiş olan Eczacıbaşı Holding'in ardından bayrağı devralan Borusan Holding'in bu işi nasıl yönettiğine bir bakmalarında yarar vardır...
Bu yıl 37'ncisi düzenlenen Uluslararası İstanbul Müzik Festivali, 5 Haziran akşamı Aya İrini'de düzenlenecek açılış konseri ile başlıyor. Benim de stres günlerim... 'Ah bunu kaçırdık!.. Eyvah, şunu kaçırıyoruz!..'
Festivalin ana sponsorluğu 10 yıl süreyle Borusan'da... Bu yıl dördüncü sponsorluğuna yelken açan Borusan çok naif bir iletişim konsepti bulmuş...
Borusan Holding Kurumsal İletişim Müdürü Şule Yücebıyık, gönderdiği bilgi notunda demiş ki: 'Yeni neslin ve müziğin gücüne inanıyoruz. Bu inancımızı, bu yılki festival tanıtım kampanyamızda başrolleri, geleceğimizi temsilen 'yeni nesle' ve 'müziğe' vererek dile getirdik. Borusan Kültür Sanat Dostları'nın 1-3 yaş arası çocukları, gönüllü olarak rol aldığı kampanyamızda, geleceğe ilişkin umut ve güven vaat ediyorlar.'
Borusan bu yıl festivalin açılış konserini ilk kez sokağa taşımaya karar vermiş. 5 Haziran akşamı Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın vereceği açılış konseri, Caddebostan sahiline yerleştirilecek dev ekrandan izlenebilecek, konser ayrıca www.borusan.com adresinden canlı olarak yayınlanacakmış.
Konserde Sascha Goetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın performansına Viyana Devlet Balesi dansçılarından Gregor Hattala, Karina Sarkissova, Mihail Sosnovschi eşlik edeceklermiş...
Festivale gidersiniz gitmezsiniz, önemli de değil. Ancak, bir şekilde iletişim, itibar yönetimi, kurumsal sosyal sorumluluk gibi kavramlarla bir şekilde ilgili iseniz; bu olay ve iş hedefleriyle etkileşimini yakından izlemenizde büyük yarar var...
Coca-Cola yine yerel iletişime saygı sergiliyor
Herhalde şu Coca-Cola süzme salak... Aynı anda dünyanın dört bir yanında başlayan 'Mutluluğa Kapak Aç' kampanyasının Türkiye'deki ayağını kalkmış Türkiye için bir ton masrafa girerek yeniden üretmiş...
Oysa birçok 'ecnebi' şirket ne yapıyor? Merkezde -hangi ülkeyse- ürettiği filmleri alıp tercüme ettirip yayınlıyor ekranlarda. Coca-Cola'nın kurumsal iletişim direktörü Ebru Bakkaloğlu Tüzecan mektup yazmış bir de kıvançla, övüne övüne söz ediyor şirketin yaptıklarından...
Türkiye'den, günlük hayatın içinden seçilen karakterler yaşamlarındaki mutluluğun sırlarını anlatıyorlar filmlerde. Hayattan küçük anlar yakalayarak sadece kendilerini değil çevrelerini de mutlu eden gerçek hayattan dört karakteri, mutluluk sırlarıyla birer reklam kahramanı haline getirmişler.
Bakkal Yasemin, Balıkçı Abidin, Muhtar Sündüs ve Dansçı Oğulcan halk arasından seçilmiş. Senaryoya göre, dört kişinin ortak özelliği, şartlar ne olursa olsun yaşadıkları anın kıymetini bilmeleri ve enerjilerini çevrelerine de yaymaları.
Ne gereksiz masraf ve zaman kaybı değil mi? Oysa al ABD'den Ocak 2009'da başlamış olan reklam filmlerini; kopyala yapıştır; işte sana bedavaya yakın bir iletişim işi...
Yok hayır her karesi yerli olacak... Coca-Cola, arada gözden kaçan ve bir 'işe' yaramayan bir iki fantastik film dışında, bunu hep yapıyor aslında... Ramazan aylarındaki reklamlarını, iftar sofralarını hatırlayın... Şişelerin yerel motiflerle giydirilme süsleme yarışmalarını...
Sonra da Türk kökenli olmalarına rağmen ülkeye 'ecnebi' kalan yerli 'Marka adaylarını'...
Coca-Cola neden dünyanın en değerli markası sizce? Yerel düşünüp yerel hareket ettiği için...
Dünyanın en zor işlerinden biri ve algılamanın en temel öğesi hiç şüphesiz 'süreklilik' ve 'sürdürülebilirlik'tir. Bu çerçevede 'benchmark' (nirengi, kıyas noktası) işlerden biri İKSV'nin düzenlediği ve kendisiyle ne kadar övünse az olacağı İstanbul Festivali'dir... Festivalin sağladığı itibar, itibarın sağladığı ticari başarı karşısında şaşırıp kalanların, uzun yıllar festivali doğrudan desteklemiş olan Eczacıbaşı Holding'in ardından bayrağı devralan Borusan Holding'in bu işi nasıl yönettiğine bir bakmalarında yarar vardır...
Bu yıl 37'ncisi düzenlenen Uluslararası İstanbul Müzik Festivali, 5 Haziran akşamı Aya İrini'de düzenlenecek açılış konseri ile başlıyor. Benim de stres günlerim... 'Ah bunu kaçırdık!.. Eyvah, şunu kaçırıyoruz!..'
Festivalin ana sponsorluğu 10 yıl süreyle Borusan'da... Bu yıl dördüncü sponsorluğuna yelken açan Borusan çok naif bir iletişim konsepti bulmuş...
Borusan Holding Kurumsal İletişim Müdürü Şule Yücebıyık, gönderdiği bilgi notunda demiş ki: 'Yeni neslin ve müziğin gücüne inanıyoruz. Bu inancımızı, bu yılki festival tanıtım kampanyamızda başrolleri, geleceğimizi temsilen 'yeni nesle' ve 'müziğe' vererek dile getirdik. Borusan Kültür Sanat Dostları'nın 1-3 yaş arası çocukları, gönüllü olarak rol aldığı kampanyamızda, geleceğe ilişkin umut ve güven vaat ediyorlar.'
Borusan bu yıl festivalin açılış konserini ilk kez sokağa taşımaya karar vermiş. 5 Haziran akşamı Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın vereceği açılış konseri, Caddebostan sahiline yerleştirilecek dev ekrandan izlenebilecek, konser ayrıca www.borusan.com adresinden canlı olarak yayınlanacakmış.
Konserde Sascha Goetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın performansına Viyana Devlet Balesi dansçılarından Gregor Hattala, Karina Sarkissova, Mihail Sosnovschi eşlik edeceklermiş...
Festivale gidersiniz gitmezsiniz, önemli de değil. Ancak, bir şekilde iletişim, itibar yönetimi, kurumsal sosyal sorumluluk gibi kavramlarla bir şekilde ilgili iseniz; bu olay ve iş hedefleriyle etkileşimini yakından izlemenizde büyük yarar var...
Coca-Cola yine yerel iletişime saygı sergiliyor
Herhalde şu Coca-Cola süzme salak... Aynı anda dünyanın dört bir yanında başlayan 'Mutluluğa Kapak Aç' kampanyasının Türkiye'deki ayağını kalkmış Türkiye için bir ton masrafa girerek yeniden üretmiş...
Oysa birçok 'ecnebi' şirket ne yapıyor? Merkezde -hangi ülkeyse- ürettiği filmleri alıp tercüme ettirip yayınlıyor ekranlarda. Coca-Cola'nın kurumsal iletişim direktörü Ebru Bakkaloğlu Tüzecan mektup yazmış bir de kıvançla, övüne övüne söz ediyor şirketin yaptıklarından...
Türkiye'den, günlük hayatın içinden seçilen karakterler yaşamlarındaki mutluluğun sırlarını anlatıyorlar filmlerde. Hayattan küçük anlar yakalayarak sadece kendilerini değil çevrelerini de mutlu eden gerçek hayattan dört karakteri, mutluluk sırlarıyla birer reklam kahramanı haline getirmişler.
Bakkal Yasemin, Balıkçı Abidin, Muhtar Sündüs ve Dansçı Oğulcan halk arasından seçilmiş. Senaryoya göre, dört kişinin ortak özelliği, şartlar ne olursa olsun yaşadıkları anın kıymetini bilmeleri ve enerjilerini çevrelerine de yaymaları.
Ne gereksiz masraf ve zaman kaybı değil mi? Oysa al ABD'den Ocak 2009'da başlamış olan reklam filmlerini; kopyala yapıştır; işte sana bedavaya yakın bir iletişim işi...
Yok hayır her karesi yerli olacak... Coca-Cola, arada gözden kaçan ve bir 'işe' yaramayan bir iki fantastik film dışında, bunu hep yapıyor aslında... Ramazan aylarındaki reklamlarını, iftar sofralarını hatırlayın... Şişelerin yerel motiflerle giydirilme süsleme yarışmalarını...
Sonra da Türk kökenli olmalarına rağmen ülkeye 'ecnebi' kalan yerli 'Marka adaylarını'...
Coca-Cola neden dünyanın en değerli markası sizce? Yerel düşünüp yerel hareket ettiği için...