Futbola siyaset karışmış mı?
10 MART 2012
“Sporda şike var mı?” sorusunun yanıtı yıllardır değişmez. Bu, tıpkı ‘Türkiye’de yolsuzluk iddiaları gerçek mi?’ diye sormak gibidir. Genel kanı ‘evet’tir. Töhmet altında kalmayan herkes ‘evet’ yanıtını verir. Bazı töhmet altındakiler de bu yanıtı verir. Yasalar karşısında akla kara belli olana kadar da ‘sporda şike olduğuna’ inanıp, kimlerin bu işleri yönettiği ya da ‘olaylara’ karıştığı konusunda net bir fikrimizin olması mümkün de, doğru da değildir.
MetroPOLL Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi A.Ş’nin yeni araştırması sayesinde en azından İstanbullu yurttaşların ‘sporda şike’ meselesine nasıl baktıkları konusunda ayağı yere basan laflar edebilme imkânına sahibiz artık. Şubat 2012’de gerçekleştirilen sözkonusu araştırma, İstanbul’un tümünü kapsayan 39 ilçesinde 10–18 Şubat tarihleri arasında 1.174 kişi ile gerçekleştirilmiş.
Bu araştırma dâhilindeki İstanbulluların %42’si sporda şikenin çok yaygın olduğu inancındalar. %35’i yaygın olmasa da var olduğu, sadece %7’si de sporda şikenin olmadığı görüşünde.
Şike olayları sürecini Futbol Federasyonu’nun nasıl yönettiği sorusuna gelince... İstanbulluların %59’u “iyi yönetemedi” diye düşünüyor. Sürecin iyi yönetildiğine inananların oranı yalnızca %22.
Araştırma aynı zamanda İstanbullu yurttaşların hangi takımı tuttukları konusunda da bir fikir veriyor. Buna göre %32’si Fenerbahçe’yi, %27’si Galatasaray’ı, %21’i Beşiktaş’ı ve %5’i de Trabzonspor’u tutuyormuş. Takım tutmayanların oranı da az değilmiş: %5,3.
Araştırmanın, seçmenler açısından hangi takımı tuttuklarını merak edenler için de ilginç bir yanıtı var. Takım taraftarlarının partilere göre dağılımı şöyle:
FB taraftarlarının %46.5’i AK Parti, %30.5’u CHP, ve %7.8’i MHP’ye oy verirken, GS taraftarlarının da %48.1’i AK Parti’ye, %27.8’i CHP’ye, %7.2’si MHP’ye oy verdikleri belirlenmiş.
Partilere göre takım taraftarlarının oranlarına bakacak olursak karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:
AK Parti’ye oy verenlerin %31.2’si FB, %27.6’sı GS, %19.2’si Beşiktaş, %6.8’i de Tranzonspor’u tutuyormuş.
CHP’ye oy verenlerin %33.6’sı FB, %26.3’ü GS, %26.5’i Beşiktaş, %1.5’i de Trabzonspor’u tutuyormuş.
Gelelim MHP’ye... MHP’ye oy veren seçmenlerin %32.2’si FB, %25.6’sı GS, yine %25.6sı Beşiktaş, %7.8’i de Tranzonspor taraftarıymış.
Prof. Dr. Özer Sencar liderliğinde yürütülen bu araştırmadan benim çıkardığım sonuç şudur: Görülüyor ki, ülkemizde spor ve siyaset birbirinden ayrılamaz… Bu araştırma dikkate alınmadan siyasi iletişim stratejisi belirlemek gaflettir...
‘Doğaçlama’nın doğası üzerine...
İş Sanat, Perşembe akşamı dünyanın en iyi caz piyanistlerinden biri olarak kabul gören Brad Mehldau ve triosunu ağırlamış. Konseri izleyen profesyonel caz izleyicisi kayınbiraderim Dr. Aydın Dörtok, bu ünlü caz piyanistinin doğaçlamayla ilgili olarak söylediklerini iletti. Brad Mehldau diyormuş ki:
''Doğaçlama süreci, ölümsüzlüğün teyidi anlamına geliyor. Bir şey, yarattığınız an itibariyle, sonsuza dek yok oluyor; bu ironi de doğaçlamanın gücü aslında. Doğaçlama, doğdukça sürekli yok olarak bir bakıma ölüm sorunsalını çözüyor. Kayıpla alay ediyor, kendi faniligiyle eğleniyor''.
Oysa ki, tekrarlanmayan tek şeyin ölüm olduğunu düşünmez miyiz?
Müzikte doğaçlama ardı ardına gelen kayıplarla ya da ölümlerle yeni tınılara yeni seslere yer açan, belki de hayatın en hızlı ve en estetik değişim araçlarından biri. Gelenin de gidenin de tadı sadece ‘tadımlık’... Tıpkı ölüm gibi. Tam böyle düşünürken, ‘tadımlıkların’ konser kaydına dönüştüğü an, tekrarlanarak dinlenildiğini düşündüğünüzde ‘doğaçlama’ da doğaçlama olmaktan çıkmaz mı?
Hafta sonu, Brad Mehldau’nun müziği eşliğinde doğaçlamanın doğası üzerine düşünmek için iyi bir zaman olabilir. Ya da düşünmemek… Çünkü düşünüce tad almak zorlaşıyor…
MetroPOLL Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi A.Ş’nin yeni araştırması sayesinde en azından İstanbullu yurttaşların ‘sporda şike’ meselesine nasıl baktıkları konusunda ayağı yere basan laflar edebilme imkânına sahibiz artık. Şubat 2012’de gerçekleştirilen sözkonusu araştırma, İstanbul’un tümünü kapsayan 39 ilçesinde 10–18 Şubat tarihleri arasında 1.174 kişi ile gerçekleştirilmiş.
Bu araştırma dâhilindeki İstanbulluların %42’si sporda şikenin çok yaygın olduğu inancındalar. %35’i yaygın olmasa da var olduğu, sadece %7’si de sporda şikenin olmadığı görüşünde.
Şike olayları sürecini Futbol Federasyonu’nun nasıl yönettiği sorusuna gelince... İstanbulluların %59’u “iyi yönetemedi” diye düşünüyor. Sürecin iyi yönetildiğine inananların oranı yalnızca %22.
Araştırma aynı zamanda İstanbullu yurttaşların hangi takımı tuttukları konusunda da bir fikir veriyor. Buna göre %32’si Fenerbahçe’yi, %27’si Galatasaray’ı, %21’i Beşiktaş’ı ve %5’i de Trabzonspor’u tutuyormuş. Takım tutmayanların oranı da az değilmiş: %5,3.
Araştırmanın, seçmenler açısından hangi takımı tuttuklarını merak edenler için de ilginç bir yanıtı var. Takım taraftarlarının partilere göre dağılımı şöyle:
FB taraftarlarının %46.5’i AK Parti, %30.5’u CHP, ve %7.8’i MHP’ye oy verirken, GS taraftarlarının da %48.1’i AK Parti’ye, %27.8’i CHP’ye, %7.2’si MHP’ye oy verdikleri belirlenmiş.
Partilere göre takım taraftarlarının oranlarına bakacak olursak karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:
AK Parti’ye oy verenlerin %31.2’si FB, %27.6’sı GS, %19.2’si Beşiktaş, %6.8’i de Tranzonspor’u tutuyormuş.
CHP’ye oy verenlerin %33.6’sı FB, %26.3’ü GS, %26.5’i Beşiktaş, %1.5’i de Trabzonspor’u tutuyormuş.
Gelelim MHP’ye... MHP’ye oy veren seçmenlerin %32.2’si FB, %25.6’sı GS, yine %25.6sı Beşiktaş, %7.8’i de Tranzonspor taraftarıymış.
Prof. Dr. Özer Sencar liderliğinde yürütülen bu araştırmadan benim çıkardığım sonuç şudur: Görülüyor ki, ülkemizde spor ve siyaset birbirinden ayrılamaz… Bu araştırma dikkate alınmadan siyasi iletişim stratejisi belirlemek gaflettir...
‘Doğaçlama’nın doğası üzerine...
İş Sanat, Perşembe akşamı dünyanın en iyi caz piyanistlerinden biri olarak kabul gören Brad Mehldau ve triosunu ağırlamış. Konseri izleyen profesyonel caz izleyicisi kayınbiraderim Dr. Aydın Dörtok, bu ünlü caz piyanistinin doğaçlamayla ilgili olarak söylediklerini iletti. Brad Mehldau diyormuş ki:
''Doğaçlama süreci, ölümsüzlüğün teyidi anlamına geliyor. Bir şey, yarattığınız an itibariyle, sonsuza dek yok oluyor; bu ironi de doğaçlamanın gücü aslında. Doğaçlama, doğdukça sürekli yok olarak bir bakıma ölüm sorunsalını çözüyor. Kayıpla alay ediyor, kendi faniligiyle eğleniyor''.
Oysa ki, tekrarlanmayan tek şeyin ölüm olduğunu düşünmez miyiz?
Müzikte doğaçlama ardı ardına gelen kayıplarla ya da ölümlerle yeni tınılara yeni seslere yer açan, belki de hayatın en hızlı ve en estetik değişim araçlarından biri. Gelenin de gidenin de tadı sadece ‘tadımlık’... Tıpkı ölüm gibi. Tam böyle düşünürken, ‘tadımlıkların’ konser kaydına dönüştüğü an, tekrarlanarak dinlenildiğini düşündüğünüzde ‘doğaçlama’ da doğaçlama olmaktan çıkmaz mı?
Hafta sonu, Brad Mehldau’nun müziği eşliğinde doğaçlamanın doğası üzerine düşünmek için iyi bir zaman olabilir. Ya da düşünmemek… Çünkü düşünüce tad almak zorlaşıyor…