Gaflet uykusu
23 ŞUBAT 2011
Amma derin ve ilginç bir uykudur ‘gaflet uykusu’ dene o garip paralize durum… Gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalakalmışsındır öylece…
Bizim ‘Sinema Muhabbetleri 101’de yakın tarihimizi incelerken N. Ali Birand’ın Demirkırat belgesini izlemeyi tamamladık. 10 bölüm… Demirkırat ismi çok yakışmış yakışmasına da; ben olsam ‘Gaflet Ukusu’ koyardım adını…
Rahmetli Başbakan Adnan Menderes, “Siz isterseniz Hilafetin geri getirirsiniz” demese, “Odunu listeye koysam milletvekili çıkarırım!” diye içinde bulunduğu ortamı küçümsemese, 27 Mayıs’tan birkaç gün önce kendisine yapılan bütün uyarıları kale almayarak İzmir’e gideceğine ve o insanı her zaman yanıltan kitlelerle buluşmaya kalkacağına, erken seçim kararı alabilseydi; Türkiye’nin kaderi nasıl olurdu acaba… Türkiye bir yana kendisinin kaderinin farklı olacağı kesin…
Toprağı bol olsun Çavuşesku, 200 bin kişiyi meydana toplayıp içinde yaşamak nasip olmamış olan sarayının balkonunda kitleye hitap edip kendisini yok edecek olan ihtilali kendi kendine tetikleyeceğine, gaflet uykusundan uyanıp demokrasinin kapısını aralasaydı, hem Romanya’nın hem de Balkanların kaderi değişmez miydi, acaba?..
Ya devrik Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, sanki son dakikaya kadar horul horul uyuyup kaldı… Bahreyn Kralı Hamad bin İsa El Halife hâlâ derin bir gaflet uykusunda… Albay Kaddafi de öyle… Ülkeye bir kâbus gibi çökmüş olan ailenin oğlu Seyfulislam (İslamın Kılıcı) Kaddafi, kendinden tamamen geçmiş vaziyette…
İkinci Dünya Savaşı’nın en kritik anında Müttefiklerin Normandiya çıkarmasını çok önceden öğrenen Almanlar, Führer’i uyandıramamışlardı. Adolf Hitler’in son ‘Adjutant’ı Fritz Darges diktatörün ‘uyandırılmasına’ izin vermemişti…
Allah kimseyi derin ‘gaflet uykularının kör kuyularına’ düşürmesin…
C&A’i takip ediyoruz…
Pazar günü bir yazı yazmıştık. Konu çok başarılı bir kriz iletişimi yönetimiydi. Ne firmayı tanırım ne de yöneticilerini; ancak C&A’in son krizini yönetirken attığı her adımı izlemiştim ve yazıya şöyle girmiştim:
“Alman hazır giyim firması C&A, yapılan testler sonucu alerjik reaksiyona yol açabileceği tespit edilen 5 farklı desende üretilmiş deri bebek ayakkabısı modelini Türkiye dâhil pazara sunduğu 18 ülkede geri çağırma ve satıştan çekme kararı aldı. C&A, kararın Avrupa'da toplam 15 bin tüketiciyi ilgilendirdiğini, Türkiye'de ise söz konusu ayakkabı modelinden 420 çift satıldığını açıkladı”
Yazının yayınlanmasıyla birlikte C&A’in Türkiye Ulusal Reklam ve Halkla İlişkiler Direktörü Esin Gürsoy’dan bir e-posta geldi. Arkadaşlar sadece ‘iletişimi’ değil ‘ilişkileri’ de doğru yönetiyorlardı… Gürsoy şu satırları yazmış:
“Ali Bey Merhaba; pazar günü ‘bebek ayakkabıları geri çağırma kampanyamız’ ile ilgili yazdığınız yazı için gecikmeli de olsa teşekkür etmek istedik.
Sizin gibi sektörün en önemli isimlerinden birinin kampanyamız ile ilgili ‘iletişim dünyasına örnek teşkil edecek kriz yaklaşımı’ yorumunu yapması, bizi hem mutlu etti hem de bize ne kadar doğru bir iş yaptığımızı bir kez daha gösterdi.
Ayrıca belirtmek isterim ki biz bu kampanyayı tüm mağazalarımızdaki kasa noktalarımızdan da duyurduk. Ve tüm kampanya neticesinde ayakkabıdan almış olan / olmayan tüm müşterilerimizden de çok olumlu tepkiler aldık. Müşterilerimizin birçoğu sizin görüşlerinizle benzer doğrultuda, böyle bir durumu örtbas etmek yerine açıklamayı tercih etmemiz nedeniyle takdirlerini ilettiler.
Sonuç olarak sizin ve müşterilerimizin yorumları doğrultusunda bir kez daha gördük ki müşterilerimizin markamıza duyduğu güven her şeyden daha değerli. Biz iletişimciler de ne pahasına olursa olsun öncelikli olarak bu güveni korumaya çalışmalıyız diye düşünüyorum. Sevgi ve Saygılarımla...”
Pazar günü, “İletişim dünyasına örnek teşkil edecek kriz iletişim yaklaşımı budur… Gelişmeleri izleyeceğiz” demişiz… İzliyoruz… Bir de hasar durumunu öğrensek mesela… İtibarın arttığı kesin de, satışlara ne oldu? Azaldı mı, arttı mı? HAsr var mı? Yoksa olay fırsata mı dönüştü?..
Bizim ‘Sinema Muhabbetleri 101’de yakın tarihimizi incelerken N. Ali Birand’ın Demirkırat belgesini izlemeyi tamamladık. 10 bölüm… Demirkırat ismi çok yakışmış yakışmasına da; ben olsam ‘Gaflet Ukusu’ koyardım adını…
Rahmetli Başbakan Adnan Menderes, “Siz isterseniz Hilafetin geri getirirsiniz” demese, “Odunu listeye koysam milletvekili çıkarırım!” diye içinde bulunduğu ortamı küçümsemese, 27 Mayıs’tan birkaç gün önce kendisine yapılan bütün uyarıları kale almayarak İzmir’e gideceğine ve o insanı her zaman yanıltan kitlelerle buluşmaya kalkacağına, erken seçim kararı alabilseydi; Türkiye’nin kaderi nasıl olurdu acaba… Türkiye bir yana kendisinin kaderinin farklı olacağı kesin…
Toprağı bol olsun Çavuşesku, 200 bin kişiyi meydana toplayıp içinde yaşamak nasip olmamış olan sarayının balkonunda kitleye hitap edip kendisini yok edecek olan ihtilali kendi kendine tetikleyeceğine, gaflet uykusundan uyanıp demokrasinin kapısını aralasaydı, hem Romanya’nın hem de Balkanların kaderi değişmez miydi, acaba?..
Ya devrik Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, sanki son dakikaya kadar horul horul uyuyup kaldı… Bahreyn Kralı Hamad bin İsa El Halife hâlâ derin bir gaflet uykusunda… Albay Kaddafi de öyle… Ülkeye bir kâbus gibi çökmüş olan ailenin oğlu Seyfulislam (İslamın Kılıcı) Kaddafi, kendinden tamamen geçmiş vaziyette…
İkinci Dünya Savaşı’nın en kritik anında Müttefiklerin Normandiya çıkarmasını çok önceden öğrenen Almanlar, Führer’i uyandıramamışlardı. Adolf Hitler’in son ‘Adjutant’ı Fritz Darges diktatörün ‘uyandırılmasına’ izin vermemişti…
Allah kimseyi derin ‘gaflet uykularının kör kuyularına’ düşürmesin…
C&A’i takip ediyoruz…
Pazar günü bir yazı yazmıştık. Konu çok başarılı bir kriz iletişimi yönetimiydi. Ne firmayı tanırım ne de yöneticilerini; ancak C&A’in son krizini yönetirken attığı her adımı izlemiştim ve yazıya şöyle girmiştim:
“Alman hazır giyim firması C&A, yapılan testler sonucu alerjik reaksiyona yol açabileceği tespit edilen 5 farklı desende üretilmiş deri bebek ayakkabısı modelini Türkiye dâhil pazara sunduğu 18 ülkede geri çağırma ve satıştan çekme kararı aldı. C&A, kararın Avrupa'da toplam 15 bin tüketiciyi ilgilendirdiğini, Türkiye'de ise söz konusu ayakkabı modelinden 420 çift satıldığını açıkladı”
Yazının yayınlanmasıyla birlikte C&A’in Türkiye Ulusal Reklam ve Halkla İlişkiler Direktörü Esin Gürsoy’dan bir e-posta geldi. Arkadaşlar sadece ‘iletişimi’ değil ‘ilişkileri’ de doğru yönetiyorlardı… Gürsoy şu satırları yazmış:
“Ali Bey Merhaba; pazar günü ‘bebek ayakkabıları geri çağırma kampanyamız’ ile ilgili yazdığınız yazı için gecikmeli de olsa teşekkür etmek istedik.
Sizin gibi sektörün en önemli isimlerinden birinin kampanyamız ile ilgili ‘iletişim dünyasına örnek teşkil edecek kriz yaklaşımı’ yorumunu yapması, bizi hem mutlu etti hem de bize ne kadar doğru bir iş yaptığımızı bir kez daha gösterdi.
Ayrıca belirtmek isterim ki biz bu kampanyayı tüm mağazalarımızdaki kasa noktalarımızdan da duyurduk. Ve tüm kampanya neticesinde ayakkabıdan almış olan / olmayan tüm müşterilerimizden de çok olumlu tepkiler aldık. Müşterilerimizin birçoğu sizin görüşlerinizle benzer doğrultuda, böyle bir durumu örtbas etmek yerine açıklamayı tercih etmemiz nedeniyle takdirlerini ilettiler.
Sonuç olarak sizin ve müşterilerimizin yorumları doğrultusunda bir kez daha gördük ki müşterilerimizin markamıza duyduğu güven her şeyden daha değerli. Biz iletişimciler de ne pahasına olursa olsun öncelikli olarak bu güveni korumaya çalışmalıyız diye düşünüyorum. Sevgi ve Saygılarımla...”
Pazar günü, “İletişim dünyasına örnek teşkil edecek kriz iletişim yaklaşımı budur… Gelişmeleri izleyeceğiz” demişiz… İzliyoruz… Bir de hasar durumunu öğrensek mesela… İtibarın arttığı kesin de, satışlara ne oldu? Azaldı mı, arttı mı? HAsr var mı? Yoksa olay fırsata mı dönüştü?..