Gençler için üretenler!.. Neredesiniz?..
24 AĞUSTOS 2007
Önce Serhat Hacıpaşalıoğlu ile sohbet ederken sözünü etti; sonra da bir gazetede küçük bir haber gördüm. Diğer gazete ve TV’ler pek bir haber değeri olduğunu düşünmemiş olmalılar...
“Hande Ündar Mısır’daki yarışmada birinci oldu”.
Arkasında sıkı bir sponsor olsaydı, durum çok daha farklı olabilirdi...
Bir an içimden “Bu kadar önemli bir olaya medya niçin itibar etmez, acaba işin içinde iş olmasın?” diye geçirdim...
Rahmetli Tanju Okan’ın kendisinden dinlemiştim. 60’lı yıllarda bazı müzisyenlerimiz, Milli Orkestra sıfatıyla göğüslerine Türk bayrağını çakar, Avrupa’da çeşitli festivallere gider, festival katılım belgesi aldıktan sonra bu durumu basına “Birinci olduk!” diye yansıtırlarmış. Biz de yerdik o zamanlar bu numarayı...
Ya da Erkan Özerman üstadımız, ancak aradan yıllar geçtikten sonra Fransa’da da kimsenin adam yerine koymadığını fark edeceğimiz Christine Haydar - Yves Haydar çiftini elinden tutup Türkiye’ye getirir; basınımıza ve dolayısıyla kamu oyuna(!) “Haydar Paşa’nın Gelini” diye bir güzel takdim ederdi... Kız sonradan müptezel seks filmlerine kadar düşer; İstanbul’u Asya’ya bağlayan gara adını vermiş olan zavallı Paşa’nın itibarı iki paralık olurdu.
Bütün bunlar internet ortamı ve arama motorları yokken mümkündü... Şimdi mumlar yatsıya kadar bile yanmıyor... Anında görüntü var artık!.. Ancak buna rağmen ne yazık ki gerçek başarı ile hormonlu ego ürünü medya balonları hâlâ birbirlerine karışabiliyor...
Hande Ündar St.Benoit Fransız Lisesi öğrencisiymiş. Kadıköy Belediyesi Sağlık ve Sosyal Dayanışma Vakfı’nın (KASDAV) düzenlediği Liselerarası Müzik Yarışması’nı kazanmış. Böylece Mısır’da düzenlenen Uluslararası Şarkı Festivali’nde Türkiye’yi temsil etme hakkı almış ve geçtiğimiz ay oradaki yarışmada da 38 kişinin arasından sıyrılıp, birinci olmuş.
Hande’nin süpervizörü Serhat Hacıpaşalıoğlu, sponsoru Bilgi Üniversitesi. Bilgi Üniversitesi Hande’nin istediği bir dalda eğitim görmesi için beş yıllık eğitim bursu vermiş.
Peki Hande bundan sonra ne yapacak? Sadece Hande değil elbette, yeteneği olan ancak günümüz koşullarında imkanları ilerlemelerine yetmeyen diğer gençler?..
Madem gençler önemli ve geleceğimiz, birilerinin – örneğin hedef kitlesi gençler olan markaların – onlara sahip çıkması bulunmaz bir itibar yönetimi fırsatı değil mi?
Peki ya medya? Bu bir tür ‘Con Ahmet’in devridaim makinesi’ gibi bir sarmal... Medya genç ve yeni starlara sayfalarında bol bol yer verecek. Üç-beş şöhret eskisi ve selülit tartışmaları arasında sıkışıp kalmayacak; gençlere yönelik ürün ve hizmet üreten markalar sosyal sorumluluk programı ve itibar yönetimi projeleri için gençlere yatırım yapacaklar; o zaman daha çok genç, başarı için tetiklenecek; medya bunlara sahip çıkacak, yeni starlar yaratacak; firmalar iletişim yatırımlarının karşılığını fazlasıyla alacaklar. Tüm bu sarmalın sonunda da popüler kültürün zenginleşmesiyle halk kitleleri yarar sağlayacaklar. Kaybedeni olmayan bir oyundur bu...
Sözüm gençlere yönelik ürün üreten firmalara... Hande’ye sahip çıkmayacaksınız da kime sahip çıkacaksınız?..
İri iri laflar, ancak iletişimle yaşayabilir
Daha önce ben adlarını hiç duymamıştım. Benim eşekliğim herhalde... Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı... Siz duymuşsunuzdur mutlaka. Etkinliklerine bile katılmış olabilirsiniz...
Çok önemli bir vakıf olmalı. Bir araya gelmiş kavramlara bir baksanıza. Hepsi tek başına zaten çok iddialı. Bir de yan yana gelince ortaya çıkan marka vaadi, maazallah öyle kolay kolay ele avuca gelecekmiş gibi değil...
Bu vakıf geçenlerde bir gece düzenlemiş. Benim yine haberim olmadı...
Bu geceye Fahir Atakoğlu ve Sertab Erener de katılmışlar. Konser vermişler. İkisini de çok severim. Kaçırmışım...
Üstüne üstlük Fahir Atakoğlu bir de Atatürk bestesi yapmış, onu çalmış.
Neresinden baksanız haber değeri çok yüksek...
Gelin görün ki, bir tek gazetede iki sütuna 10 cm’lik bir yer bulmuş kendisine. Gel de şaşma!
İnternette bu vakıfla ilgili bilgi alayım dedim. Web adresinde şöyle bir not: “Web Hosting hesabınız askıya alınmıştır. Lütfen en kısa sürede sistem yöneticinize başvurun. Olası nedenler: - Ücret ödememe - Kural dışı web sitesi yayını…”
İşe bakın… İtibarımı internet ortamında en iyi nasıl sarsarım diye düşünsem bundan iyisini bulamam... Web sitesinin kapalı olması için ileri sürülen iki nedenin ikisi de birbirinden beter.
Vakıf, “Tanıtım” “Araştırma” “Demokrasi” “Laiklik” gibi kavramları kullanmadan önce “İletişim” kavramını kavramaya çalışmalı. Yoksa derinlik kaybolur, derinlik kaybolursa da 6-7 ay kadar önce Faruk Şen’in Vakıf için yaptığı “Türkiye’de Münster Üniversitesi ile birlikte bir Alman Üniversitesi kuracak!” açıklamasının önü arkası gelmediği gibi, suya yazılan yazı haline geliverir...
“Hande Ündar Mısır’daki yarışmada birinci oldu”.
Arkasında sıkı bir sponsor olsaydı, durum çok daha farklı olabilirdi...
Bir an içimden “Bu kadar önemli bir olaya medya niçin itibar etmez, acaba işin içinde iş olmasın?” diye geçirdim...
Rahmetli Tanju Okan’ın kendisinden dinlemiştim. 60’lı yıllarda bazı müzisyenlerimiz, Milli Orkestra sıfatıyla göğüslerine Türk bayrağını çakar, Avrupa’da çeşitli festivallere gider, festival katılım belgesi aldıktan sonra bu durumu basına “Birinci olduk!” diye yansıtırlarmış. Biz de yerdik o zamanlar bu numarayı...
Ya da Erkan Özerman üstadımız, ancak aradan yıllar geçtikten sonra Fransa’da da kimsenin adam yerine koymadığını fark edeceğimiz Christine Haydar - Yves Haydar çiftini elinden tutup Türkiye’ye getirir; basınımıza ve dolayısıyla kamu oyuna(!) “Haydar Paşa’nın Gelini” diye bir güzel takdim ederdi... Kız sonradan müptezel seks filmlerine kadar düşer; İstanbul’u Asya’ya bağlayan gara adını vermiş olan zavallı Paşa’nın itibarı iki paralık olurdu.
Bütün bunlar internet ortamı ve arama motorları yokken mümkündü... Şimdi mumlar yatsıya kadar bile yanmıyor... Anında görüntü var artık!.. Ancak buna rağmen ne yazık ki gerçek başarı ile hormonlu ego ürünü medya balonları hâlâ birbirlerine karışabiliyor...
Hande Ündar St.Benoit Fransız Lisesi öğrencisiymiş. Kadıköy Belediyesi Sağlık ve Sosyal Dayanışma Vakfı’nın (KASDAV) düzenlediği Liselerarası Müzik Yarışması’nı kazanmış. Böylece Mısır’da düzenlenen Uluslararası Şarkı Festivali’nde Türkiye’yi temsil etme hakkı almış ve geçtiğimiz ay oradaki yarışmada da 38 kişinin arasından sıyrılıp, birinci olmuş.
Hande’nin süpervizörü Serhat Hacıpaşalıoğlu, sponsoru Bilgi Üniversitesi. Bilgi Üniversitesi Hande’nin istediği bir dalda eğitim görmesi için beş yıllık eğitim bursu vermiş.
Peki Hande bundan sonra ne yapacak? Sadece Hande değil elbette, yeteneği olan ancak günümüz koşullarında imkanları ilerlemelerine yetmeyen diğer gençler?..
Madem gençler önemli ve geleceğimiz, birilerinin – örneğin hedef kitlesi gençler olan markaların – onlara sahip çıkması bulunmaz bir itibar yönetimi fırsatı değil mi?
Peki ya medya? Bu bir tür ‘Con Ahmet’in devridaim makinesi’ gibi bir sarmal... Medya genç ve yeni starlara sayfalarında bol bol yer verecek. Üç-beş şöhret eskisi ve selülit tartışmaları arasında sıkışıp kalmayacak; gençlere yönelik ürün ve hizmet üreten markalar sosyal sorumluluk programı ve itibar yönetimi projeleri için gençlere yatırım yapacaklar; o zaman daha çok genç, başarı için tetiklenecek; medya bunlara sahip çıkacak, yeni starlar yaratacak; firmalar iletişim yatırımlarının karşılığını fazlasıyla alacaklar. Tüm bu sarmalın sonunda da popüler kültürün zenginleşmesiyle halk kitleleri yarar sağlayacaklar. Kaybedeni olmayan bir oyundur bu...
Sözüm gençlere yönelik ürün üreten firmalara... Hande’ye sahip çıkmayacaksınız da kime sahip çıkacaksınız?..
İri iri laflar, ancak iletişimle yaşayabilir
Daha önce ben adlarını hiç duymamıştım. Benim eşekliğim herhalde... Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı... Siz duymuşsunuzdur mutlaka. Etkinliklerine bile katılmış olabilirsiniz...
Çok önemli bir vakıf olmalı. Bir araya gelmiş kavramlara bir baksanıza. Hepsi tek başına zaten çok iddialı. Bir de yan yana gelince ortaya çıkan marka vaadi, maazallah öyle kolay kolay ele avuca gelecekmiş gibi değil...
Bu vakıf geçenlerde bir gece düzenlemiş. Benim yine haberim olmadı...
Bu geceye Fahir Atakoğlu ve Sertab Erener de katılmışlar. Konser vermişler. İkisini de çok severim. Kaçırmışım...
Üstüne üstlük Fahir Atakoğlu bir de Atatürk bestesi yapmış, onu çalmış.
Neresinden baksanız haber değeri çok yüksek...
Gelin görün ki, bir tek gazetede iki sütuna 10 cm’lik bir yer bulmuş kendisine. Gel de şaşma!
İnternette bu vakıfla ilgili bilgi alayım dedim. Web adresinde şöyle bir not: “Web Hosting hesabınız askıya alınmıştır. Lütfen en kısa sürede sistem yöneticinize başvurun. Olası nedenler: - Ücret ödememe - Kural dışı web sitesi yayını…”
İşe bakın… İtibarımı internet ortamında en iyi nasıl sarsarım diye düşünsem bundan iyisini bulamam... Web sitesinin kapalı olması için ileri sürülen iki nedenin ikisi de birbirinden beter.
Vakıf, “Tanıtım” “Araştırma” “Demokrasi” “Laiklik” gibi kavramları kullanmadan önce “İletişim” kavramını kavramaya çalışmalı. Yoksa derinlik kaybolur, derinlik kaybolursa da 6-7 ay kadar önce Faruk Şen’in Vakıf için yaptığı “Türkiye’de Münster Üniversitesi ile birlikte bir Alman Üniversitesi kuracak!” açıklamasının önü arkası gelmediği gibi, suya yazılan yazı haline geliverir...