Gençleri destekleyenlere helal olsun!
25 AĞUSTOS 2007
Hep eğri büğrü işleri yazacak değiliz ya. Biraz da doğru işlerden söz edelim.
Örneğin AIESEC’in benim hayatımdaki yeri özeldir... 95 ülkede faaliyet gösteren, onbinlerce üyesi olan, öğrenci staj değişim programları yürüten, yılda 3500 öğrenciye farklı kültürlerle buluşma olanağı sunan, dünyanın en büyük öğrenci kuruluşudur.
Ben yıllardır Danışmanlar Yüksek Kurulu (DYK) üyesiyim. Kızım da iki yıldır onlardan biri. Çalışmak için geçen yaz Mısır’a gitti; sonra da bir konferans için Hindistan’a. Onu zenginleştiren dostluklar kurdu, tecrübeler edindi... Bu yaz başı Galatasaray Sosyoloji’yi iyi dereceyle bitirdi ve şu sıra İstanbul’da düzenlenen ve dünyanın dört bir tarafından 700 üniversite öğrencisinin katıldığı Uluslararası Kongre için çalışıyor... Kızımın genç kızlıktan genç bayanlığa geçtiği ve ‘iş kadınlığına’ hazırlandığı yıllar bunlar... Son iki yılda ‘büyümesinde’ AIESEC’in rolü tartışılmaz...
Uluslararası Kongre’nin açılışı Salı günü Lütfi Kırdar’da yapıldı. Açılış konuşmasını AIESEC’in beyni ve gönlü, en genç DYK üyesi, Onursal Başkanı Nihat Gökyiğit yaptı. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın konuşması da mükemmeldi. Her ikisi de ayakta uzun süre alkışlandılar. Kimin tarafından? Ülkelerinde her biri gelecek 15 yıl içinde ciddi kariyerler yapmaya, liderlik pozisyonu almaya hazırlanan 700’den fazla AIESEC yöneticisi genç tarafından. AIESEC ve onun destekçileri büyük iş yaptılar... Türkiye adına yüz milyonlarca dolarlık reklam kampanyalarından çok daha büyük bir iletişim atağını gerçekleştirdiler. Anadolu Ateşi ve Semazenlerin gösterisi, Lütfi Kırdar’ı dolduran gençlerin akıllarına ve gönüllerine çakıldı.
Önce Danışmanlar Yüksek Kurulu’na şöyle bir göz atmakta yarar var: Üstün Ergüder, Sabancı Üniversitesi (Başkan); Nihat Gökyiğit, Tekfen Holding (Onursal Başkan); Osman Dinçbaş, Ernest & Young; Dalia Garih, Alarko Holding; Kemal Şahin, Şahinler Holding; Faruk Eczacıbaşı Eczacıbaşı Holding; Erman Yerdelen, Doğuş Yayın Grubu; Cristina Monettery Çolpan, PwC; Serap Ülgen, Necip Akar Holding; Oktay Duran, Duran Doğan Basım ve Ambalaj San. A.Ş.; Şule Zorlu, Zorlu Holding – Vestel; Gökhan Güvenç, CNN Türk, Mustafa Alper, YASED; Sani Şener, TAV; Filiz Karagül, Turkcell; Ayşe Soysal, Boğaziçi Üniversitesi...
Çoğu aktif olarak toplantılara gelir... Keşke hepsi gelse... Bu kongreyi gördükten sonra ilerisi için daha da umutlandım. DYK üyelerini sık sık buradan göreve çağıracağım...
Diğer bir dikkat çekici işi ise bu kongreye sponsor olan kuruluşlar yapmış. Onları http://www.aiesec.org.tr sitesinden görmek mümkün. Ben yine de bazılarını anacağım. Ana sponsor Garanti Bankası, Platin ortak Microsoft, Altın sponsorlar Beck’s birasını da üreten İnBev, Price Waterhouse Coopers, ING, HP, Turkcell, TAV, Kamil Koç, Tekofaks (Panasonic)...
Tabii ki, medya sponsoru olarak Sky Turk, Platin Dergisi ve bizim Akşam’ı da unutmamak gerek.
Hepsine kocaman bir Aferin!... Neden? Gençliğin kendisini geliştirmesine destek olan böyle doğru bir kuruluşun arkasında durdukları için...
Bir çift laf da gençlere; ileride iş ve kariyer olanakları ararken, “Neden beni tercih etmediler?, “Neden bunca okumama rağmen hemen iş bulamıyorum?” diye ‘hislenip’ hayıflanmak istemiyorlarsa, AIESEC’in kapısını bir çalsınlar... Bambaşka bir dünyanın kapısının aralandığını görecekler...
Peki peki anladık...
Mazhar Fuat Özkan’ın meşhur şarkısını şu sıralar izlediğim, dinlediğim, okuduğum haberlerde sık sık içimden geçirir oldum.
“Peki peki anladık
Sen neymişsin be abi... Aaa, aaaa...”
Bir kaç gün sonra “eski” olarak anacağımız Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, şarkının bu sözlerini en çok tekrar etmeme sebep olan kişi. Son haber cumhurbaşkanlığı devir sürecinin törensiz olmasını ve görevi Gül’ün seçildiği gün devretmek istediği yönünde.
Geçtiğimiz 5 yıllık süreçte Ak Parti hükümetine karşı nasıl bir duruşu olduğunu ve ne tür refleksler geliştirdiğini hepimiz gördük. 22 Temmuz’da seçilen milletvekillerinin ettiği yemin törenine katılmayışı da Bertolt Brecht’in dediği türden bir ‘toplumsal jestüs’ idi.
Sayın Sezer, eğer cumhurbaşkanlığını Gül’e devrederken de bulunduğu makamın ve görevinin gereğini değil de şahsi duygularının ve ideolojik eğiliminin kurbanı olursa, tarihe ve gelecekte insanların Sezer’le ilgili ‘algılama’sına bir yenisi daha eklenecek.
Sayın Sezer... İyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla, sevinerek üzülerek, beğenilerek eleştirilerek ama her şeyden önemlisi saygı duyularak 7 sene bu ülkeye Cumhurbaşkanlığı yaptınız, bu ülkeyi temsil ettiniz. Çok arzuladığınız emekliliğe bir adım kaldı. Artık kimse son görevinizi yapmaktan fazlasını beklemiyor sizden.
Ak Parti jestüelinizi abartıp ülkeyi daha fazla germeyiniz lütfen...
Bu “cep” heyecanlandırıyor...
Çok yakınımdaki bir dostum almış. Samsung e200 cep telefonu. Gerçekten çok şık. Bir tasarım harikası. Masanın üstünde dururken bile etkiliyor. Dostumu en çok etkileyen ise ekran görüntüsünün gün içinde ton değiştirmesi... Eğer abartmıyorsa, Ortaköy Cami varmış ekranda. Gündüz saatlerinde gündüz; gece saatlerinde ise gece görüntüsü halini alıyormuş... Gel de heyecan duyma!..
Aynı şeyi ürünün reklamı için söylemek ise kesinlikle mümkün değil. Bütün “tercüme, ecnebi” reklamları bekleyen tehlike Samsung’u da 12’den vurmuş...
Kesik eller var reklamda. Evet, yanlış duymadınız, beyaz eldivenli kesik eller... Her ele yakıştığını anlatmaya çalışmış bir ecnebi... Bir başka ecnebi de getirin bunu Türkiye’de gösteririz demiş...
Oysa şunu düşünememişler: Bizde kara mizah niye tutmaz?.. Niçin kesik eller sempatik olamaz?.. Ecnebilerde tutan bazı reklamlar bizde niçin çalışmaz? Bizim yerli ecnebiler “Çalışır, abi korkma!” deseler de çalışmaz...
Örneğin AIESEC’in benim hayatımdaki yeri özeldir... 95 ülkede faaliyet gösteren, onbinlerce üyesi olan, öğrenci staj değişim programları yürüten, yılda 3500 öğrenciye farklı kültürlerle buluşma olanağı sunan, dünyanın en büyük öğrenci kuruluşudur.
Ben yıllardır Danışmanlar Yüksek Kurulu (DYK) üyesiyim. Kızım da iki yıldır onlardan biri. Çalışmak için geçen yaz Mısır’a gitti; sonra da bir konferans için Hindistan’a. Onu zenginleştiren dostluklar kurdu, tecrübeler edindi... Bu yaz başı Galatasaray Sosyoloji’yi iyi dereceyle bitirdi ve şu sıra İstanbul’da düzenlenen ve dünyanın dört bir tarafından 700 üniversite öğrencisinin katıldığı Uluslararası Kongre için çalışıyor... Kızımın genç kızlıktan genç bayanlığa geçtiği ve ‘iş kadınlığına’ hazırlandığı yıllar bunlar... Son iki yılda ‘büyümesinde’ AIESEC’in rolü tartışılmaz...
Uluslararası Kongre’nin açılışı Salı günü Lütfi Kırdar’da yapıldı. Açılış konuşmasını AIESEC’in beyni ve gönlü, en genç DYK üyesi, Onursal Başkanı Nihat Gökyiğit yaptı. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın konuşması da mükemmeldi. Her ikisi de ayakta uzun süre alkışlandılar. Kimin tarafından? Ülkelerinde her biri gelecek 15 yıl içinde ciddi kariyerler yapmaya, liderlik pozisyonu almaya hazırlanan 700’den fazla AIESEC yöneticisi genç tarafından. AIESEC ve onun destekçileri büyük iş yaptılar... Türkiye adına yüz milyonlarca dolarlık reklam kampanyalarından çok daha büyük bir iletişim atağını gerçekleştirdiler. Anadolu Ateşi ve Semazenlerin gösterisi, Lütfi Kırdar’ı dolduran gençlerin akıllarına ve gönüllerine çakıldı.
Önce Danışmanlar Yüksek Kurulu’na şöyle bir göz atmakta yarar var: Üstün Ergüder, Sabancı Üniversitesi (Başkan); Nihat Gökyiğit, Tekfen Holding (Onursal Başkan); Osman Dinçbaş, Ernest & Young; Dalia Garih, Alarko Holding; Kemal Şahin, Şahinler Holding; Faruk Eczacıbaşı Eczacıbaşı Holding; Erman Yerdelen, Doğuş Yayın Grubu; Cristina Monettery Çolpan, PwC; Serap Ülgen, Necip Akar Holding; Oktay Duran, Duran Doğan Basım ve Ambalaj San. A.Ş.; Şule Zorlu, Zorlu Holding – Vestel; Gökhan Güvenç, CNN Türk, Mustafa Alper, YASED; Sani Şener, TAV; Filiz Karagül, Turkcell; Ayşe Soysal, Boğaziçi Üniversitesi...
Çoğu aktif olarak toplantılara gelir... Keşke hepsi gelse... Bu kongreyi gördükten sonra ilerisi için daha da umutlandım. DYK üyelerini sık sık buradan göreve çağıracağım...
Diğer bir dikkat çekici işi ise bu kongreye sponsor olan kuruluşlar yapmış. Onları http://www.aiesec.org.tr sitesinden görmek mümkün. Ben yine de bazılarını anacağım. Ana sponsor Garanti Bankası, Platin ortak Microsoft, Altın sponsorlar Beck’s birasını da üreten İnBev, Price Waterhouse Coopers, ING, HP, Turkcell, TAV, Kamil Koç, Tekofaks (Panasonic)...
Tabii ki, medya sponsoru olarak Sky Turk, Platin Dergisi ve bizim Akşam’ı da unutmamak gerek.
Hepsine kocaman bir Aferin!... Neden? Gençliğin kendisini geliştirmesine destek olan böyle doğru bir kuruluşun arkasında durdukları için...
Bir çift laf da gençlere; ileride iş ve kariyer olanakları ararken, “Neden beni tercih etmediler?, “Neden bunca okumama rağmen hemen iş bulamıyorum?” diye ‘hislenip’ hayıflanmak istemiyorlarsa, AIESEC’in kapısını bir çalsınlar... Bambaşka bir dünyanın kapısının aralandığını görecekler...
Peki peki anladık...
Mazhar Fuat Özkan’ın meşhur şarkısını şu sıralar izlediğim, dinlediğim, okuduğum haberlerde sık sık içimden geçirir oldum.
“Peki peki anladık
Sen neymişsin be abi... Aaa, aaaa...”
Bir kaç gün sonra “eski” olarak anacağımız Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, şarkının bu sözlerini en çok tekrar etmeme sebep olan kişi. Son haber cumhurbaşkanlığı devir sürecinin törensiz olmasını ve görevi Gül’ün seçildiği gün devretmek istediği yönünde.
Geçtiğimiz 5 yıllık süreçte Ak Parti hükümetine karşı nasıl bir duruşu olduğunu ve ne tür refleksler geliştirdiğini hepimiz gördük. 22 Temmuz’da seçilen milletvekillerinin ettiği yemin törenine katılmayışı da Bertolt Brecht’in dediği türden bir ‘toplumsal jestüs’ idi.
Sayın Sezer, eğer cumhurbaşkanlığını Gül’e devrederken de bulunduğu makamın ve görevinin gereğini değil de şahsi duygularının ve ideolojik eğiliminin kurbanı olursa, tarihe ve gelecekte insanların Sezer’le ilgili ‘algılama’sına bir yenisi daha eklenecek.
Sayın Sezer... İyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla, sevinerek üzülerek, beğenilerek eleştirilerek ama her şeyden önemlisi saygı duyularak 7 sene bu ülkeye Cumhurbaşkanlığı yaptınız, bu ülkeyi temsil ettiniz. Çok arzuladığınız emekliliğe bir adım kaldı. Artık kimse son görevinizi yapmaktan fazlasını beklemiyor sizden.
Ak Parti jestüelinizi abartıp ülkeyi daha fazla germeyiniz lütfen...
Bu “cep” heyecanlandırıyor...
Çok yakınımdaki bir dostum almış. Samsung e200 cep telefonu. Gerçekten çok şık. Bir tasarım harikası. Masanın üstünde dururken bile etkiliyor. Dostumu en çok etkileyen ise ekran görüntüsünün gün içinde ton değiştirmesi... Eğer abartmıyorsa, Ortaköy Cami varmış ekranda. Gündüz saatlerinde gündüz; gece saatlerinde ise gece görüntüsü halini alıyormuş... Gel de heyecan duyma!..
Aynı şeyi ürünün reklamı için söylemek ise kesinlikle mümkün değil. Bütün “tercüme, ecnebi” reklamları bekleyen tehlike Samsung’u da 12’den vurmuş...
Kesik eller var reklamda. Evet, yanlış duymadınız, beyaz eldivenli kesik eller... Her ele yakıştığını anlatmaya çalışmış bir ecnebi... Bir başka ecnebi de getirin bunu Türkiye’de gösteririz demiş...
Oysa şunu düşünememişler: Bizde kara mizah niye tutmaz?.. Niçin kesik eller sempatik olamaz?.. Ecnebilerde tutan bazı reklamlar bizde niçin çalışmaz? Bizim yerli ecnebiler “Çalışır, abi korkma!” deseler de çalışmaz...